75. Bölüm

86.2K 3.6K 531
                                    

Üç kafadar kahvaltının ardından şirkete doğru yola koyulmuşken, kızlarda restorana gitmek için evden ayrılmıştı. Beren ise gelecek hafta gireceği sınava çalışmak için kızlardan evde kalmak için müsaade istemişti. Kütüphaneye kapanan Beren, bir türlü önündeki kitaba yoğunlaşamıyordu. Aklından üç kafadarın kahvaltı masasında konuştuğu konu vardı. Böyle rahatça konuştuklarından rahatsız olmuş ve durum hakkında kaygılanmaya başlamıştı. Sonay Hanım dedikleri bu kadının, hislerinden Ares' de haberdar mıydı? Birbirlerine nasıl davranıyor ve konuşma şekilleri, birbirlerine karşı nasıldı? Nasıl bir kadındı, bu Sonay Hanım.

Güzel ve alımlı mıydı? Gösterişli kıyafetleri ile erkeklerin dikkatini kolayca çekebilen biri miydi? Onun için zeki demişlerdi. Peki, hırslı ve cesur biri miydi? İstediği şeyi elde etmek uğruna gözünü karartabilir miydi?

Önünde saatlerdir açık olan kitabın tek satırı bile aklında yer edinmiyordu. Beyninde gezinen şeyler, tüm her yeri istila etmiş gibiydi. Belki de, bu son yaşanan şeylerden dolayı, bu kadar etkileniyordu. Sonay Hanım ve kendini kıyaslamadan edemedi. Kendi ayakları üzerinde duran ve büyük şirketler ile imzaya oturan Sonay Hanıma karşılık olarak; bir çocuk gibi yaptığı hatalardan bir türlü uslanmaya kendisi...

Kim hayatında bu kadar sorun çıkaran birini, barındırmak ister ki? Beren, onun daha iyi bir hayatı olması için ve geleceği güzelce birlikte inşa etmek için Ares' in hayatına girmişti. Ancak onun hayatına sorundan başka bir şey getirmemişti. Ares, hayatında kimi isterdi? Onu kırmaktan, yormaktan, yaralamaktan bir adım öteye gidememişti. Ares neden buna dayanmak istesin ki? Ya Ares döndüğünde, her şey daha farklı olursa? Tüm bunlar aklında derin bir yer edinirken, kendini boğulacak gibi hissediyordu Beren. Belki de, bu da ilahi adaletin bir cezasıydı. Onca yaptığı şeylere karşılık Ares' in sessiz kalmasının bedeli olarak, bunları yaşıyordu. Sandalyeden ayaklandı ve odadaki pencerinin yanına gidip, perdeyi araladı. Rügardan dolayı, bir sağa, bir sola sallanan ağaçları seyre daldı bir süre.

Göğüs kafesinin üzerine büyük bir taş bırakılmıştı sanki. Ağlamak istiyor ancak gerçek bir sebep bulamıyordu. Odada telefonun zil sesi yankı bulduğunda, çalışma masasının üzerinde bıraktığı telefonuna dönmüştü. Göğüsünde, geçmeyen o ağırlığa rağmen derin bir nefes alıp, sevgilisinin aramasını yanıtladı. "Efendim" sesi titremediği için o içinden şükretti Beren. "Nasılsın, güzelim?" Beren' in gözyaşları onun sesi ile birden bire düşüvermişti. Ares' in sesi onu daha önce bu kadar etkilemiş miydi, bilemedi. Endişeye düşen kalbine, onun sesi ile su serpildi sanki. "İyiyim" durup, derin bir nefes aldı ve gözyaşlarını kurulayıp, sözlerine devam etti.

"Sen nasılsın, yolculuk nasıldı?" Beren, bunu soruyordu fakat aslında Sonay Hanım ile karşılaşıp, karşılaşmadığını daha çok merak ediyordu. "Havaalanında ufak tefek aksaklıklar olsa da, sonunda Azerbaycan' a vardık" sevgilisinin sözlerini dinleyen Beren' in bedeninde bir korku dolanıyordu o an. Oradan dönüşün, bizim sonumuz olabilir mi? Beren o sıra sevgilisinden güçlü bir öksürük sesi duydu. "Ares, lütfen dikkatli ol. İlaçlarını aksatma" öksürük sesi durulduğunda, hemen onu uyarmak istedi Beren. "Endişelenme güzelim, büyütülecek bir şey değil. Bir kaç gün sonra tamamen kaybolacaktır zaten" bir kaç gün sonra bana, yine güzelim diyecek misin?

"Beren, sesin pekiyi gelmiyor. Bir sorun mu, var?" onun bu sorusunun ardından sadalyeye oturdu ve biraz olsun sakinleşmeye çalıştı. Onu kaygılandırmaktan endişe etti. "Şuan tek sorun ettiğim şey; benden uzak olman sevgilim. Sana bunu fark ettirmemeye çalışsam da, yapamadım galiba" sesinden anladığı şeyin bu olduğuna, onun ikna olması umdu Beren. "Sadece iki gün güzelim. Sonunda, yine yanında olacağım" umarım dedi Beren içinden. Korkusu, Ares' i usandırmış olmaktandı. Karşısına çıkan onu seven ve daha olgun biri varken Beren'in, onun için pekte bir anlamı kalmamasından endişe etti. Ve üstelik kendi de, bu düşünceye hak verdiği için daha çok korkuyordu. "Evet, sadece iki gün" neler değişirdi, bu koca iki günde... "Azerbaycan' da fazlası ile yoğun olacağım. Ama elimden geldiği kadar seni ihmal etmemeye çalışırım, güzelim. Beni aradığın zaman telefona hemen bakamam, bu yüzden endişeye kapılma"

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now