25. Bölüm

140K 6.2K 574
                                    

Onu başı ile onaylayan Beren, konuşabileceğini sanmıyordu. İçeri girip, kızlarlar karşılaştığında, onlara sarılıp, bugün yaşananlar için üzgün olduğunu dile getirmişti.

Onlara karşı hoş bir gülümseme sunan Beren daha sonra yanlarından ayrıldı. Odasının kapısını araladığında karşısında gördüğü manzara ile şaşkın gözleri ile anlamaya çalıştı. Üzerinde oturup, kitap okumaktan keyif aldığı sallanan sandalyesi, şuan odanın bir köşesinde öylece duruyordu. İleri doğru birkaç adım ile sandalyesine yaklaştığında, üzerinde ufak bir not kâğıdıvardı. Gidip, eline not kâğıdını alıp, üzerine yazanı okumaya başladı. 'Sana ait olanlar, sende kalmalı'

Onun böyle ince bir hareket yapabileceğini aklına hiç getiremezdi. Komodinin çekmecesinin alt tarafında olan dolabı açıp, içinde anne ve babasının fotoğraflarının bulunduğu kutuyu eline aldı. Ares' in ona yazdığı notu içine koyup, kutuyu tekrar yerine koydu.

Adımları yeniden sandalyesinin yanına bulduğunda, üzerine oturdu. Gerçekten bu ailenin bir bireyi olduğunu hissediyordu artık. Zira Ares' in onunla bugün yapmış olduğu konuşmada onu fazlası ile rahatlatmıştı. Biraz daha keyfini çıkardıktan sonra Ares' e bir teşekkür borçlu olduğunu hissetti. Bu yüzden kalıp, onun odasına doğru ilerlediğinde, o an ki heyecandan kapıyı çalmadığının bile farkında olmadan, onun odasının kapısını araladı.

Gözleri aradığı bedeni bulduğunda nefes almayı bıraktı. Bir filmin dehşet sahnesini izliyordu sanki. Ares duştan çıkmış ve altına sarındığı havlu ile kendine giyecek bir şeyler seçiyordu. Odasına giren Beren' in henüz farkında değildi. Ancak Beren' i bu hale koyan şey; Ares' in sırtının tamamını kaplayan derin yara izleriydi. Gözlerini orada gezdirirken, önceden olduğunu ve iyileşmiş olduklarını, bunların artık sadece iz olduğunu fark etti. Ancak tamamen sırtını kaplayan bu yara izleri, hayli korkunç bir gürüntüye sahipti. Gözleri o an gördüklerini algılamak istemiyordu sanki.

"Aman Allah' ım"

Ares onun sesini duyduğu sıra, hızla arkasını dönüp, onunla göz göze geldi. Ancak bu kez de bedenin ön kısmındaki yara izlerini onun gözlerinin önüne sermişti. Bacaklarını hissetmiyor gibi, düşmemek için zorladı kendini. Nefes alamıyorken, almak içinde kendini zorlamıyordu. Şuurunu yitirdiğini hissetti. Böyle derin yara izleri ile kaplı olan beden, o an gerçekten karşısında değilde, bunların bir varsayım olduğunu bile düşündü. Acı içinde kıvranan bir beden gibi düştü gözyaşları.

Neden böyle bir bedene sahip olduğunu bile soracak hali yoktu. Ares, karşısında ona dehşete düşmüş gözlerle bakan Beren' i gördüğünde, ne yapması gerektiğine karar veremedi. Kendi de, büyük bir şaşkınlık içinde çırpınıyordu o an. O an Beren' in karşısında, tüm gerçekleri ile öylece duruyordu. "Çık dışarı" sanki bu durum onu etkilememiş gibi dışarı ulaşan sesi. Söylediğine karşılık olarak Beren herhangi bir harekelilik göstermedi.

"Sana, çık dışarı dedim" bir aslanın sesi yankılandı o an sanki. Ona doğru gidip, kendi dışarı çıkarmak istese de, yerinde kaldı Ares. Onun sesi ile kendine az biraz da olsa gelmeyi başaran Beren, koşar adım çıktı odadan. Odasına ulaştığında, sert yağmura maruz kalmış gibi düşüyordu gözyaşları. Ardında kalan Ares ise onun haline bakıp; korktu dedi içinden. Yüzünün aldığı ifadenin, titreyen bedeninin başka açıklaması olamaz diye düşündü. Midesinin bu görüntüyü kaldırmayacağı ve tiksindiği dahi gelmişti aklına. Belki de artık nasıl bir aileye bulaştığını anlamaya başlamıştı.

Tıpkı Ares' in de istediğini gibi artık bu aileden uzak duracaktı. Ancak ona korkarak bakan gözler onu memnun etmemişti. Onun korkup kaçması ve bu aileden uzak durmasını kendi istiyorken, az önce olanlar için canı yanıyordu sanki. Az önce kendisine bakan gözler, sanki hala oradaydı. İçini saran bir duygunun orada ne işi olduğunu sorguladı. Böyle hissetmesine neyin sebep olduğunu aradı. Ama hiçbir yanıtı yoktu. Kaybetme duygusunun tam da böyle bir zamanda bedeninde ne işi vardı?

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now