47. Bölüm

102K 4.6K 260
                                    

20.12.16

O telefon konuşmasının ardından tam altı gün geçmişti. Ares o günün ardından hayata kalmak için çabalamış, bir an evvel, Beren' e kavuşmak istemişti. Beren ile birlikte yaşamak için güzel bir gelecek diyordu içinden. Tüm acıları ile yüzleşip, güzel sevgilisi ile huzurlu, mutlu bir hayat diliyordu.

İşte tamda altı gün sonra aile bireylerinin bekledikleri telefon gelmişti nihayet. Ares onlarla görüşmek için onları eski eve davet etmişti ancak Beren henüz bu davete dâhil değildi. Tüm bireyler bunun sevinci ile evden ayrılmak için hazırlık yaparken, Beren o sıralar sevgilisinin gömlerinden birine sarılmış, yatakta öylece yatıyordu. Üç araba arka arkaya hızla eski eve doğru yola koyulmuştu. Bugün hava diğer günlerden daha farklıydı sanki. Günlerce şehri fırtınalı kar yağışına boğan bulutlar bugün güneşin o parlak ve sıcak yüzünü göstermesine müsaade ediyordu. Gözleri ile ışıl ışıl bakıyorlardı etrafa, bir bayram havası ile karşılıyorlardı. Bunca gün bekleyen sanki onlar değilmiş gibi büyük bir sabırsızlıkla Ares' i görmeyi beklediler.

Aradan geçen biraz zaman sonra ise adım sesleri salon kapısına yaklaştığında, daha da büyümüştü, o sabırsızlık. Sonunda Ares salon kapısında, Doktor Ahmet ile görünmüştü. Onları ayakta karşıladı, aile bireyleri, her birinin gözleri Ares' in üzerinde, ona uzun uzun bakıyorlardı. Her zaman ki gibi omuzları dik ve ifadesi sertti. Teni öncekinden daha canlı ve görünüşü hayli sağlamdı.

Yüzüne hâkim olan ifade daha parlaktı, gözlerine kadar ulaşan bir gülümseme ile bakıyordu, ailesine. Ares her zaman ki gibiydi.

Artık karşılarından gördükleri Ares' de en az görüntüsü kadar içinde de bu kadar güçlü olduğundan emin bir ifade ile bakıyorlardı ona. Yüzlerinde ki gülümseme, Ares' in yüzündenki gülümsemeden bulaşmış ve içtenlikle yayılıyordu. Ares' in adımları onlara yaklaştığında, ilk yöneldiği kişi Mehmet Bey olmuştu. Kolları arasına aldığı oğlunun ardından derin derin nefes alarak huzurun iliklerine ulaşmasını sağlıyordu.

"Benim koca yürekli oğlum" sıkı sıkıya sarıldığı oğlunun kollarının arasından ayrılmasını istemez bir ifade ile kucaklıyordu Mehmet Bey. Hiçbir derdi, kederi, elemi kalmamıştı. Onun kollarından ayrılma zamanı geldiğinde, Ares bu kez Meliha teyzesinin önüne geçip, onun yüzüne bakmıştı. Gözyaşları artık kendini fark ettirmeden düşüyordu yanaklarından. Elini uzatıp, ona dokunmaya, bunun bir hayal olduğunu görmekten korkuyordu.

Titreyen ellerini karşısında yaşlı gözlerine bakan oğlunun sol eline uzandı. Bandajlanmış olan sol elinin avucunu açıp, bandajın üzerine öptü, Meliha Hanım. Ares ona bu kadar şevkat duyan bu kadını hızla kollarının arasına aldı.

Meliha Hanım Ares' in annesi olan Nermin' i, ta Mehmet Bey ile olan evliliğinden bile önce tanıyordu. Ares' in öz babası olan Cüneyt Karal ile Mehmet Bey nasıl çocukluk arkadaşıysa, Nermin ve Meliha Hanımda liseden beri devam eden sıkı bir arkadaşlıkları vardı. Kimi hıçkırıklara boğulmuştu, kimi hıçkırıklarını engellemeye çalışıyordu. Elbette insan mutuluktan da, gözyaşı döker hatta hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdi bile. Acıları dinen, yaraları kapanan kardeşlerde, mutluluktan gözyaşı döküyordu.

Tüm bunların yaşandığı sıra Beren evde son derece güçlü bir baş ağrısı çekiyordu. Öyle ki, başının ağrısı gözkapaklarına kadar vurmuş, onları açamaz hale getirmişti. Ağrının azalması için uyumaya bile çalışıyor ancak bir türlü başaramıyordu. Günlerdir yorgun ve uykusuzdu, uykuya deli gibi ihtiyaç duyuyor ama ağrı ona engel oluyordu. Sabahtan bu yana iki tane ağrı kesici almış ancak fayda etmemişti. Sıkıca sarıldığı sevgilisinin gömleğini bırakıp, yeniden ağrı kesici içmek için komodine uzandığı sıra çekmecesinin içinde sevgilisine ait olan uyku hapları dikkatini çekti. Uyuması şuan için mümkün kılacak olan tek şey bu haplar olduğunu düşündü Beren. Yatağa uzandığı sıra sevgilisinin gömleğine yeniden sarıldı ve ilacın etki etmesini, öylece bekledi.

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now