35. Bölüm

135K 5.6K 876
                                    

Çift daha sonra kabristandan ayrılıp, yeniden malikâneye varmıştı. Malikâneye ulaşan çift, başka bir arabanın daha aile bireylerinin arabalarının yanında olduğun gördü.

"Bu araba?" Gözleri sevgilisine kaymıştı. "Mehmet amca ve Meliha teyze gelmiş" onu yanıtlayan sevgilisine şaşıran ifadesini gizlemeden baktı. Bedenini ele geçiren gerginliği hissediyor ve derin bir kaygının içinde oturuyordu. Ya Ares' in ailesi şuanki durumlarına pekte sıcak bakmazsa? "Neyin var güzelim, ne oldu?" onun gerildiğini hissedebiliyordu Ares, ifadesinin bir anda nasıl değiştiğine şahit olmuştu. "Sence birlikte olmamızı isteyecekler mi? Sonuçta ben restoranda çalışan bir üniversite öğrencisiyim" onun sözlerini dikkatle dinledi Ares. Birbirine eziyet etmek ister gibi durmaksızın hareket eden sevgilisinin elini kavradı. Hiç beklemeden havalandırıp, dudaklarına götürdüğünde, yumuşak bir öpücük bahşetti oraya. "Biz bir ilişkinin içinde olarak, onlara en kıymetli hediyeyi verdik. Eminim seni baş tacı yapacaklar. Hadi, onları daha fazla bekletmeyelim" arabadan inmek için hareketlendikleri sıra, büyünün etkisi bozulmuş gibiydi. "Bu kadar gergin olmana gerek yok güzelim. Düşündüğün gibi insanlar değiller" kapının önünde öyle durup, birbirlerine dönen çift, sanki o an içeri girmeyi unutmuştu. "Haklısın ama kendime yine de engel olamıyorum"

"Aslında haklısın çünkü eski kız arkadaşımın ailesi ile ilk tanıştığım zaman çok gerilmiştim" söylediğinin ardından onun yüzüne bakıp, tepkisini izledi Ares. O an Beren; 'Sen onun hayatında yer alan tek kişisin' tarzı söylemlerin her birini o an anımsayamamış ve sevgilisinin sözlerine şüphe duymadan inanmıştı.

Sevgilisinin elinin içinde olan elini ondan ayırdığında, Ares onun yüzünde ki ifadeye baktı. Kırılmıştı ama bunun şaka olduğunu anlayamadığına, şaşırdı Ares. "Bu sadece şakaydı Beren, sakın bunu ciddiye aldığını söyleme" bir anda ona dönen gözlerin karşısında, hafif bir gülüş saldı Ares, ortaya. Rahat bir nefes aldığında, Ares onun yüzünü iki avucu arasına almıştı. Ancak o sırada açılan kapı ile büyünün etkisi bozulmuştu sanki. "Yanlış zamanlama, affedersiniz" Anıl kapıyı yeniden kapatmak için harekete geçtiği sıra Ares, elini kapıya dayayarak, kapıyı geçmek için aralamıştı.

"Mehmet amcalar ne zaman geldi?" "Siz gittikten birkaç dakika sonra" Ares sevgilisinin elini tutarak salona girdi. Bunu gören salondakiler ise karşılama için ayaklanmıştı. Ares' in adımları ilk önce fazlası ile saygı duyduğu Mehmet amcasının yanını bulmuştu. Hayatını, yaşam standartlatını ve özelliklede kardeşlerini borçlu olduğu adamın elini öpmek için eğilmişti ki, Mehmet Bey ona müsaade etmeden kollarının arasına almıştı, oğlunu. "Hoş geldiniz, Mehmet amca. Haber verseydiniz keşke sizi karşılasaydık" Ares' in sözlerinin ardından, oğlundan kollarını ayırdı Mehmet Bey. Aldığı haberden beri içi içine sığmıyordu.

Geceleri uyku bile kolay kolay uğramaz olmuştu. Nihayet hayali gerçekleşiyor ve oğlu normal bir hayat sürmeye başlıyordu.

"Sürpriz bu oğlum, haber verilir mi hiç?" elini oğlunun omzuna attığında, hafif hafif sıkmıştı. Daha sonra ise Ares, Meliha teyzesine sarıldı. Sanki ona her sarıldığında, annesinin kokusu burnuna doluyordu. Bu yüzden Meliha Hanım, Ares için bambaşka bir yerdeydi. Meliha Hanımın, gözlerinden sakince düşüyordu yaşlar. Ares' in günün birinde böyle bir gününe tanık olacakları imkânsıza kafa tutan bir gerçekti. "Hoş geldiniz, efendim" ses tonu hayli pürüzlü çıksa da ne kendi, ne de diğerleri bunu umursamıyordu. Açıkçası bu adamdan hayli korkuyordu Beren. Bu yüzden böyle bir durumla karşısında olmanın bile ayrı bir gerginliğini yaşıyordu. "Artık bana amca demelisin kızım" Beren' in ona, sıkmak için uzattığı elini tutup, kendisine çekti Mehmet Bey. Onu da bir baba edası ile kollarının arasına aldı. Ares' in ailem dediği insanlar onu kabul edip, birlikteliklerini memnuniyetle kabul etmişlerdi. Bu duruma ise en büyük memnuniyeti Beren yaşıyordu.

İlişkileri onay almış ve herkesin mutluluğunun sebebi olmuştu. Meliha Hanıma sıkıca sardı Beren' in. Kadim dostu Nermin' in adına da annelik yapacaktı bu genç kıza. Kollarının arasında olan bu genç kız, oğluna yeni bir hayat bahşetmişken, hayat boyu onu minnetle kaşırlayacaktı Meliha Hanım. "Hoş geldin Meliha teyze" güzel yüzünde açan gülümseme baktı. Oğlunun hayatında yer edinmiş ve bu güzel gülüşü ile onu hayata nasıl bağladığına ikna oldu. "Hoş bulduk benim güzel kızım" Karşılama faslının ardından aile bireyleri, salondaki koltuklara yerleşmiş ve kendi aralarında sohbete başlamışlardı. "Verdiğin haber ile öyle mutlu ettin ki, dünyaları bağışladın sanki oğlum" Meliha Hanım mutluluktan dolayı akmak için sıraya giren gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. Gözleri oğlun kayan Mehmet Bey, onun yüzünde görüdüğü keyifli gülümseme ile ömrü uzadı sanki.

Yaşadıkları o korkunç süreç o an, gözlerinin önünden geçti. Bir zincir gibi insanın boğazına dolanıp nefesinden eden, kör bir bıçakla etini kesen ve güçlü bir elektirik akımının bedeninden geçmesi gibi. Tüm bunlar ise sadece o süreci hatırlamaktan dolayı, hissedilen şeylerdi. Mehmet Bey oğlunun yüzünde bir gün böyle keyifli bir gülümseme görme ümidi ile yıllarını geçirmiş bir babaydı. Kendini hayattan soyutlayıp sadece bildiği doğrultuda ilerleyen oğlu, şimdi artık yeni bir hayata adım atıyordu.

Daha başka ne isteyebilirdi ki Mehmet Bey? Tüm aile bireyleri keyifle sohbetlerini ederken, malikâne duvarları ise onların böyle bir anına ilk kez tanıklık ediyordu. Sohbet arasında Ares' in telefon zil sesi duyulmuştu. Telefonunun sesini kısarak, oturduğu koltuktan ayaklandı. "Afedersiniz" salondan çıkmak için hareklendiğinde, diğer tüm gözler de onun üzerindeydi. Endişelenen de vardı, bunun bir iş görüşmesi olduğunu düşünüp, sohbetine devam eden de vardı. "Söyle?" girişe ulaşmıştı nihayet.

"Efendim, siyah bir çelenk gönderilmiş. Üzerinde altı adet beyaz gül var ve bir not kâğıdı bırakılmış. Bu sefer getiren şahsı da yakaladık efendim" diye sözlerine devam etmişti adam.

"Onu depoya götürün" Ares' in bu sözleri dudaklarından döküldüğü sıra yanına Egemen ulaşmıştı. Onun sözlerinin ardından endişe ile bakmıştı yüzüne. "Ares, neler oluyor" onun depo hakkında söylediğinin anlamını biliyordu. "Adamlar bu kez de siyah çelenk ve altı adet gül göndermiş. Getiren yakalamışlar bende depoya götürmelerini söyledim"

"Yine mi? Kim bu Allah' ın cezası adam ya?" sinirle elleri saçlarının arasına karıştı. Saçma bir durumun içinde olmak onu kaygılandırıyordu. "Peki, ya dep-"kendi sözlerini yarıda keserken, bu sabah olanlar geldi, gözünün önüne. "Bu gece değil" bu söylediği biraz olsun onu rahatlatmıştı. En azından Ares keskin kararlar alıp; depoya gitmem gerek, dememişti. "Hadi, içeri geçelim" diyerek sözlerine devam etmiş olan Ares, daha sonra salon kapısına doğru ilerlemişti. Herhangi durum yok gibi bir ifade takınarak salona yeniden dönmüşlerdi. Anıl' ın başından geçen eğlenceli bir anısını anlattığı sıra Mehmet Bey, birkaç mesafe uzağında oturan Ares' e ğildi. "Canını sıkan bir mesele mi var oğlum?" diye sordu. "Var ama halledeceğim" söylediği şeyin ardından Mehmet amcasını rahatlamak istiyordu.

"Bundan hiçbir şüphem yok evlat. Hatta bundan adım kadar eminim" oğlunun yüzünde ufak bir tebessüme neden oldu Memet Bey. Sözlerinde hiçbir çelişki yoktu. Bunlar onun gerçek ve samimi düşünceleriydi. Aralarında büyük, güçlü bir bağ vardı, Ares ve Mehmet beyin. Hatta aralarındaki bu bağ, birçok gerçek baba ve oğulun bağından çok daha güçlüydü. Mehmet Bey Ares' in doğduğu güne şahit olmuş bir adamdı. Mehmet Bey Ares' i kurtaran, ona aile sunan kişiydi. Onun hayatının her döneminde yanında olan kişiydi. Onun tüm yaşananlardan sonra ayağa kalkışına, her şeye rağmen bu kadar dik duruşuna şahitlik etmişti. Mehmet beyin, ona karşı sevgisi çok büyüktü. Onun için yapamayacağı hiçbirşey yoktu ama her şeyden önce ona olan saygısı ölçülemez boyuttaydı. 

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin