64. Bölüm

70K 3.6K 218
                                    

Karşıdan gelen sevgilisinin görüntüsünü öylece izlemişti Ares. Başı hafif eğik ve omuzları düşüktü. Ares' in gözünde o an küçük bir kız çocuğundan farkı yoktu. İlgiye ihtiyacı vardı ve gözlerine şefkatle bakılmalıydı. Tüm göz onun üzerindeyken, Can onun bundan rahatsız olacağını düşünmüş ve ortaya atılmıştı. "Az daha pastayı unutuyorduk" dediği sıra yandaki masanın üzerinde duran büyük pastane kutusuna uzanmış ve kendi masalarının üzerine bırakmıştı. Tüm bu zaman içinde Ares' in gözleri sevgilisinin yüzünden ayrılmamış ve kendini onun gerçekten iyi olduğuna ikna etmeye çalışıyordu. "Bu sefer ki, kimin adına?" ortamdaki havayı biraz olsun dağıtmak isteyerek sordu İdil.

"Ares' in adına olsun" Anıl' ın sözleri ile herkes o an iri gözlerle ona bakmıştı. Daha önce Ares böyle bir şeye hiç dâhil olmamıştı. Hatta daha önce alınan pastaları hiç tatmıştı bile. Ares bunu ilk kez Beren hayatlarına girdikten sonra gerçekleştirmişken, şimdi onun bu pastayı herkese pay etmesini hayal bile edemediler. Kimsenin onun bunu yapacağına dair beklentisi yoktu. Zira Anıl bile söylediğinden pişman olmuştu.

"Yani aramızda yapmayan tek kişi o, bir de tedavi sürecinden sonra böyle bir şey iyi olur di-" Anıl sözlerine devam ederken, onun yanında oturan Can, koluna dokunarak, susması gerektiğinin sinyalini vermişti. Ares o an bu söyleneni gerçekten kabul etmeyecekti. Tam yapmayacağını dile getireceği bir vakit karşısında gördüğü manzara ile sözlerini geri yuttu. Beren, Anıl' ın sözlerinin ardından başını kaldırıp, beklenti ile onun yüzüne bakmıştı. Normal bir zaman da olsa, Ares bunu Beren' e rağmen yine de kabul etmezdi. Ancak şuan durum biraz farklıydı. Beren' in daha iyi hissetmeye şuan fazlası ile ihtiyacı vardı. "Pekâlâ, kabul" o an küçük dilini yuttuğunu sanan da vardı, yutkunma yeteneğini kaybettiğini sanan da. "Ben, tabakları getireyim" Nilay ayaklandığında, onunla birlikte İdil' de ayaklandı. "Sana yardım edeyim"

Ares ise sevgilisinin yüzünde gördüğü memnun olmuş ifadenin keyfini yaşıyordu. Yine sevgilisi için kendinden ödün veriyordu.

Ellerinde tuttukları çatal ve tabaklar eşliğinde, pastayı da Ares' in önüne bıraktılar. Diğerleri onun hala yapıp, yapmayacağı konusunda tereddüt yaşasa da, Ares tabakların üzerine bıraklılan mavi saplı bıçağı eline almıştı. "Telefonum ile videoya alsam, sence ne kadar yadak yerim?" Can, yanında oturan Anıl' ın kulağına eğildiği sıra sesini kısık tutarak söylemişti.

"Eşek sudan gelse de, daha kırmak istediği kemiğin olabilir kardeşim" onun sorusunu, aynı kısık sesi ve büyük bir ciddiyetle yanıtladı. Bu sıra Ares, pastayı önüne tamamen çekmiş ve elinde tuttuğu bıçağı, pastayı bölüştürmek yaklaştırmıştı. "Ares" güzel sevgilisinin naif sesini duyduğunda, gözlerine baktı. "Önce tadına bakmalısın" hayır, ne demekti o an? Sevgilisinin yüzünde böyle bir ifade hâkimken, onu nasıl kırabilirdi?

"Evet, haklısın" Ares' in yüzüne yansıyan bu ifade ile masa da bulunan diğerleri, o an bir şey fark etmişti. Karşılarında, pastayı bölüştürmek için elindeki bıçağı tutan Ares, başka biriydi. Beren' in karşısında, ona gülümseyen, ona karşı kullandığı ses tonu ile bambaşka bir Ares görüyorlardı. Bir duanın kabul oluşuydu bu, onları dünyanın en güzel manzarasına tanık olan birileri gibi izliyorlardı. Paha biçilemez ve unutmayacak kadar kıymetliydi. Ares pastanın önce tadına bakmış ardından ise kardeşleri eşit miktarda bölüştürmüştü.

Bir parça aldığı pastası bütünü ile masanın üzerinde kalırken, Ares' in gözleri yine sevgilisine dönmüş ve onu izlemeye koyulmuştu. Beren' in gözleri kapanmış ve yediği bu pastanın ağzından bıraktığı lezzet ilebedeni ufak ufak sağa sola sallanıyordu. Ares bu görütüyü bir an olsun kaçırmadan izledi.

Tüm bireyler arabalara binip, malikâneye doğru yola koyulmuştu. Ares süratli giden arabasında dikkatle yola odaklanmışken, arada da, yan göz ile sevgilisinin durumunu kontrol ediyor ve onun nasıl olduğuna bakıyordu. Onun ağlayışı ve sözleri gözlerinin önünden gitmiyordu. O an gerçek anlamda korkmuştu Ares. Sakinleşmesi mümkün değilmiş gibi gözyaşı döken sevgilisinin karşısında, öylece eli kolu bağlı izlemiş olmaktan son derece kendini rahatsız ediyordu. Diğerleri arabalarından inmişken, Ares ve Beren çitfi hala arabada oturmaya devam etmişti. "Daha iyi misin?" Ares, sözlerinin ardından oturduğu sürücü koltuğunda, sevgilisine biraz daha dönmüş ve onunla göz göze gelmişti. "Evet, iyiyim" Beren o an fark ediyordu ki, orada konuştukları sıra fark etmeden Ares' e de, kendi geçmişini hatırlatmıştı. Canını yakmış mıydı? Hatırlattığı şeyler yüzünden ya daha kötü bir hale gelseydi?

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now