65. Bölüm

78.4K 3.8K 172
                                    

Çiftin arasında garip bir sessizlik olurşurken, birlikte, aynı adımla aşağı kata ulaşmıştı. Beren mutfak kapısından içeri girdiğinde, kızların akşam yemeği hazırlında olduğunu görmüş. Yardım etmek için ilerledi yanlarına.

Yemek hazırlığı sona erdiğinde, Nilay ve Beren masayı hazırlamak için salona ilerlemişti. Salon kapısından içeri giren Beren, salonun oturma bölümünde, sohbete dalmış olan erkekler arasında sevgilisini göremediği için meraka kapılmıştı.

"Can" koyu bir sohbetin ortasında olan Can' a seslediği sıra gözleri ile denk geldi. "Ares, nerede biliyor musun?" dikkatle onun yüzüne bakıyordu. "Bahçeye çıkmıştı sanırım" Can' ın ses tonu onu endişelendirmeli miydi? O neşeli sesi her zaman bu koca salonu dolduran Can, neredeydi o an? Hem Ares neden bunca soğun arasında, bahçeye çıkmak istemişti ki? Can' ın sözlerini başı ile onayladığı sıra salondaki bahçe kapısına ilerlemeye başladı Beren. Yine bir sorun mu var, canı mı sıkkın, yoksa söylediklerim yüzünde mi? Aklında devamlı yenilen sorularla birlikte bahçeye ulaşmıştı. Kollarını bedenine sarıp, soğuktan korunmaya çalıştığı sıra bahçe aydınlatmasının yardımı ile sevgilisinin bedeni gözlerine çarpmıştı. İlerideki salıncağa oturmuş ve öylece karanlık gökyüzünü seyderiyordu. Onun bu haline bakıp, endişenlenmemenin nasıl mümkün olacağını sorguladı Beren.

"Ares" yanına ulaşıp, seslendi sevgilisine. Ancak herhangi bir tepki alamadı sevgilisinden. "Ares" tekrar denediğinde, sevgilisi usulca başını çevirmiş ve onunla göz göze gelmeyi başarmıştı. Gözlerine bakarken, gördüğü ifade daha da canlı tuttu endişesini. Sanki kanayan bir yarası vardı da, karların kanını dondurup, yarasını saklamak istiyor gibiydi.

"Hava çok soğuk sevgilim, burada olmamalısın" onun sözlerinin ardından Ares' in yüzünde neşeden mahrum kalan bir gülümseme belirdi. "Soğuk, insan bedenini canlı tutar, güzelim" başını yeniden gökyüzüne çevirdi Ares. Beren, onun sözlerinin ardından salıncağın demirinin üzerinde birikmiş olan karları eli ile aşağıya iteleyip, yanına oturdu. "Benim de, bedenim canlansın o halde" sözlerini duyan Ares'in yüzündeki gülümseme keyifli bir gülümsemeye terfi etmişti. Gökyüzünden gözlerini ayırdığı sıra yanında oturan sevgilisinin görüntüsüne çevirdi. Onun ağzından çıkan beyaz dumları, kızarmaya başlamış olan burnunu gördüğünde, ne kadar üşüdüğünün farkındaydı.

"Hadi, bu kadar canlanman yeter. Artık içeri geçelim"Ares, söylediği sıra ayaklanmış ve sevgilisine tutması için elini uzatmıştı. Karanlık gökyüzünün altında, bahçe aydınlatmasının beyaz karlar ile kaplanmış olan bu bahçeyi eşsiz bir manzaraya dönüştürmüşken, heybetli sevgilisinin bu manzaranın içindeki görüntüsü ile içi titredi Beren' in. Yüzündeki renksiz gülüşü ile onun canını sıkan bir durumun varlığını hissediyordu. Ama bunu ona öylece sormak istemiyordu. Eğer isteseydi, Ares o daha sormadan söylerdi zaten. O istemediği sürece aklından neler geçtiğini öğrenmek mümkün olmayacağını yeterince tecrübe edebilmişti.

Sevgilisinin narin eli, kendi soğuk eline ulaştığı sıra onun elininde, kendi eli gibi soğuktan üşümüş olması ile birlikte sert bir ifadeye büründü, Ares' in yüzü. Sevgilisine verebileceği kendi üzerinde bir ceket yokken, sevgilisininde, yanında bir ceket almadan gelmiş olmasına kızmıştı. Kendi elleri etrafı beyaz bir örtü misali kaplayan karlar kadar soğuk olsa da, sevgilisinin ellerini kendi ellerinin arasına alarak ısıtmayı umdu.

"Neden arkamdan geldin ki, ne kadar üşümüşsün, şu haline bak. Ceketinde üzerinde değil" Ares bir yandan ona söylenirken, bir yandan da, onun ellerini dudaklarına yaklaştırıp, nefesi ile ısıtmaya çalışıyordu. Onun sıcak nefesi ile kuşanan Beren, bedenine yayılan sıcaklık ile kutsanıyordu.

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now