27. Bölüm

140K 6.8K 809
                                    

Duydukları kanına işlemişti sanki. O sürekli bahsedilen, korkunç gemişi artık biliyordu. Ama dedikleri gibi nasıl bunun etkisinden kurtulacaktı. Bedenin her santimine kızların sözleri işlenmişti sanki. Aklını kaybetmek ne demekse, buna fazlası ile yakın olduğunu hissediyordu. Gerçek olamayacak kadar acımasızdı tüm bunlar. Dünya üzerinde aynı hava soluyan kim, bunları başka birine yaşatabilirdi? Kendi ailesini umursamayan insanlar, karşısında gözyaşı döküp, yalvaran birine acılar bahşeden insanlar, nasıl var olabilirdi? Tüm bunlardan sonra onun hala dik duruyor olmasına şaşırdı Beren.

Kim tüm bunlardan sonra ayağa kalkmak isterdi?

Ares' in eve dönmesinin ardından ise birkaç zaman olmuştu henüz.

Onu görmek istedi Beren. Aptal gibi bedeninde taşıdığı yaraları kendi yapıyor sandığı adamın gözlerine, bir de bir başkasının onun gözyaşlarına acımadan, yaşattığı acılara maruz kalmış bir adam olarak bakmak istedi. Yanında olmak için deli gibi savaş veren bedenini yattığı yataktan, nihayet ayırmıştı. Odasının hemen önünde olan, yerdeki kan lekelerinin temizlendiğini şuan fark ediyordu. Adımları savsak olsa da, aslında düşmemek için bir çabası olmadan ilerledi. Ares' in odasının kapısına ulaştığında, birkaç nefeslendi. Yapamacak gibi hissetse de, yapması gerektiğine inanıyordu. İçeri adım attığında, aradığı bedeni bulmuştu.

Yatağında oturmuş, iki eline gelişi güzel sardığı, havlular ile öylece oturuyordu. İçini yandı o an. Gözyaşları artık bir nehir gibi hiç durmaksızın yanaklarını ıslatıyordu. Ares' in kriz geçirdiği anlar olduğunu ve bu anlarda ne kadar yıprandığını da, anlatmıştı kızlar ona.

Karşısında sessizce gözyaşlarını kaybeden genç kızın yüzüne baktı Ares. Tüm her şeyi öğrenmişti, bunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Acı çektiğine şahit oldu Ares onun. Yatağından ayağa kalktığında, göçük altında kalan bir beden nasıl çıkmak için çabalarsa, sanki buna şahit oluyordu. "Artık öğrendin değil mi? Artık biliyorsun" Beren daha önce kimsenin böyle bir sese sahip olduğunu duymamıştı. Böyle acı ile kavrulan bir insan ile hiç karşılaşmamıştı. Gücü olmayan Beren onu başı ile onaydı.

"Ve hala buradasın. Neden Beren?" "Benim senin yanında olmaya ihtiyacım var" doğru olanı söylüyordu. Ona ihtiyacı vardı. Ama sözlerinin uzun bir devamı olsa da, bu kadarı yeterli dedi içinden. "Hâlbuki benden kaçıp uzaklaşman gerekirdi. Artık bir Azrail gibi can aldığımı da, sana söylemediler mi? Ben yalnızca sana ölüm bahşedebilirim. Kaç, kurtar kendini Beren" yalvaran bu adam karşısında nasıl nefes alacağını bilemedi Beren.

"Ben karşımda bir Azrail görmüyorum. Acılarını bastırmak için elleri yaralayan, pansumana ihtiyacı olan bir adam var karşımda. Gözlerim, ellerim, kalbim; bu adamın yanında bir an olsun ayrılma diyor. Sen söyle, nasıl gideyim?" ona doğru birkaç adım attı Beren. Gözleri onun gözlerinden ayırmıyordu.

"Neden seni sevmeme izin vermiyorsun?" geri giden birkaç adım sonrası güçsüz bacakları ile yatağa oturdu Ares. Şuanın neden yaşandığı sorguluyordu aklı. "Ben sevilmeye layık biri değilim. Artık her şeyi öğrendiğine göre ardına bakmakdan kaçmalıydın" "Benim için dünya üzerinde, sevgiyi en çok sen hak ediyorsun" "O depoda kaç adamı katlettiğimi bilsen, böyle düşünmezdin"

"Bunun yanlış olduğunun farkındasın" "Evet, böyle bir adama dönüşmeyi istemezdim ama hayat herkese istediğini vermiyor" "Hayat bize sadece seçenekler sunuyor. Hangi yöne gitmek istediğimize yine biz karar veriyoruz" onunu sözlerinin ardından, oturuduğu yatağından hışımla ayakladı Ares. Öfke ile baktı, karşısındaki gözlere. "Hayat bize sadece seçenekler mi sunuyor?" hasarlı çıkan sesine aldırmadan, olanca gücü ile bağırıyordu. Ellerine sardığı kanlı havluları, öfke ile çıkarıp, odanın bir köşesine fırlattı. "Bunların hiçbirini ben seçmedim" dediğinde yaralı ellerini, onun gözlerinin önüne serdi. Bu kez yaraları elleri, üzerindeki tişörtü yukarı sıyırdı.

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now