45. Bölüm

119K 4.3K 238
                                    

Oturduğu koltuktan bir enkazından altından çıkar gibiydi Mehmet Arslan. Öfke bedeninde at koştururken, o lanet yeri yok edeceğine dair yemin ediyordu. Evden ayrılmak için hareketlendiği sıra erkeklerde onunla harekete geçip, evden ayrılmıştı. Ulaşmak istediği yer depoydu. Delirmiş bir ifadeye sahipti, sankti tüm suç bu deponundu.

"Çıkın dışarı"depoya vardığında, hasarlı çıkan sesine rağmen tüm sesi öfkeyle yankılanmıştı. Tüm eşyalar, tüm aletler, yerde paramparça halde öylece yatıyordu. Öfkesi hiç azalmamış olsa da, yine de burayı böyle görmek ona daha iyi geliyordu. Tüm depoyu talan ederken, nefes nefese kalmıştı. Oğlunun on yıl önce ilk gözlerini açtığında ona hesap sorar gibi; beni neden kurtardın? Onun bu sözleri yankılanıyordu. Ares kendi başına ayağa kalkmak istemezdi, bunu bildiği için ağlıyordu Mehmet Bey. Kendi oğlu hayatta kalsın diye o kadar uğraşmışken, şimdi onlardan uzak olan Ares, onlara dönmek ister miydi? Ares' in üzerine gitmemek isterken, ihmal ettikleri gerçeği ile nasıl baş edebilirdi bu aile? Hâlbuki ona gözü gibi bakıyor, her dediğine dikkatle uyuyordu. Bunca yılın hiçbir anlamı yokmuş, boşa geçip, gitmiş öylece...

Günler birbirini kovaladıkça artık aile gün güne de daha da çöküyordu. Birbirlerine sırtını dayamış olan bu aile yıkılmamak için diretiyordu. Her biri acısını içinde yaşıyor, sükûnet içinde geçiriyordu, günlerini. Koca hayrıkışlara, ağlamalara, yalvarışlara şahit olmuş olan malikâne, geçen günleri ardından sessizliğin en sevgili arkadaşı olmuştu. Mehmet Bey, o gün aşağıda bodrum katında olan toplantı odasını ve içinde silah odasını boşaltmıştı. O günün gecesinde ise Mehmet Bey, deponun yakılmasını emretmişti. Küle dönene kadar ateş, o gece deponun üzerindeki semaya kadar uzanmış ve sönmesine müsaade edilmemişti.

Duvaları saran kırmızı alevlerin ardından gri duman gökyüzünü kaplamıştı. Bir koku yayılmıştı ki etrafa, ciğerleri herkesin boğazını yakıp, gözlerini yaşarmıştı. Onca kimyasal ilaçlar, yanıcı maddeler ve bir de kuyuda birikmiş olan onlarca insan cesetleri, herbirinin kokusu birleşmiş. Beren geceleri kendi yatağında uyuyamıyordu. Bu yüzden Beril ve Selin' in teklifi üzerine Ares' in odasına taşınmıştı. Beren ise Ares' in odasından neredeyse hiç çıkmıyordu. Can, Cenk ve Anıl uzun zamandır birbileri ile uğraşmıyordu artık. İdil kahvaltlar için yeni tatlar ile masayı süslemiyordu. Olanlar karşısında güçsüz kalan Çağla, gün içinde kaç kez lavaboya gidip, herkesden gizlediği gözyaşlarını serbest bırakıyordu. İnsan zamanla çektiği acılara, düştüğü kuyuya, akıttığı gözyaşlarında alışıyordu.

Öyle çok gözyaşı ile yanakları ısınmıştır ki, yeni düşen gözyaşlarının sıcaklağını bile hissedemez olur. Hıçkırıları öyle çok yankı bulmuştur ki kulaklarında, konuşma sesini bile unutmaya yüz tutmuştur. Günler geçiyor ve insanoğlu buna yalnızca ayak uyduruyordu. Onca acının, onca derdin içinde; her gün güneşi karşılıyor ve gecenin kasveti çöktüğünde, bundan kurtulmak için kendini eğliyordu. Ares onları bir araya getiren ve bir arada tutan kişiydi, tıpkı bir evin çatısı gibiydi. Bir evin çatısı olmadığında, dört duvarının olması ne işinize yarar. Soğuktan, yağmurdan, kardan ve çıkan fırtınalardan korunamıyorsa, ne faysası vardı dört duvarın sağlam durmasının?

Mesele dört duvar değildi, o dört duvarı bir araya getirebilen güçlü çatıda değil miydi? Koca kasırgalara bile meydan okur gibi sağlam durmalıydı ki, o dört duvarda onun birlikte ayakta kalabilsin...

Her birinin eksiği vardı içinde. Kaybetmişlik duygusu ile mücadele ederken, sıcak ortama maruz kalan bir buz kütlesi gibi günden güne eriyip, gidiyorlardı. Güneşin doğuşu, Ay'ın parlak yüzü, yıldızların ışıltısının hiçbir anlamı yoktu artık. Onu göremezlerdi, görmemeleri gerekiyordu, zira bu tedavi onun için büyük bir önem taşıyordu. Eğer Ares gerçekten onlar için ayağa kalkıp, tüm fırtınasını içine hapsediyorsa, onlara her şeyin yolunda olduğunu söyleyip, geceler boyu uykusuz kalıyorsa, hala annesinin çığlıklarına şahitlik ediyorsa; eğer birkaç yıl içinde onu tamamen kaybetme ihtimalleri varsa, ne çıkardı birkaç gün ondan uzak olmaktan.

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now