"Ares, ben o an kendimi kontrol edemedim. Eğer senin canını sıkacak herhangi bir şe-" onun kucağından olan ellerinden birini kendi elleri arasına alıp, usulca sevdi Ares. Yüzünde içten bir gülümseme ile baktı sevgilisinin yüzüne. "Sorun yok güzelim. Eğer sen iyiyim diyorsan, hiçbir sorun yok" büyük bir aşka düşmüş olan adam nasıl belli ederdi o yüce sevgisini? Ne söylediğinde, ya da ne yaptığında; insanoğlu onun aşkına tabii olurdu. Hayat ona ne kadar acı tarafını göstermiş olsa da, sevgilisinin gülüşüne bakıp yaşamaya değer bir şeyler bulan bu aşığın derdinden kim anlardı?

Çiftler teker kapıdan eve girdileri bir vakit, Ares ve Beren' e el ele eve girmişti. Aile bireyleri odalarına ilerledikleri sıra koca malikânede zil sesi yankılanmıştı. Tüm bireyler evdeyken, duyulan bu zil sesi o an tüm erkekleri terdirgin etmişti.

Henüz portmantonun önünde paltosunu çıkarmakta olan Ares, kardeşleri ile göz göze gelmişti Ancak her birinin ifadesinden de, hiçbir fikirlerinin olmadığını anlamıştı. Sırtında taşıdığı sevgilisinin, inmesini sağlan Can' ı ve kapıya ilerlemek için sevgilisinin elini bırakan Egemen' i el işareti ile durdurmuştu Ares. Daha sonra gelen kişiyle karşılaşmak için kendi kapıya yönelmişti. Birkaç adım sonra kapsının yanına ulaştığında, sevgilisinin tegirgin ifadesi gözüne çarpmış ve onu rahatlamak için hafif bir gülümseme sunmuştu. Sağ eli ile ceketinin altında kalan, beline taktığı silahına attı.

Kapının kulpunu indirmiş ve kapıyı şiddetle aralamıştı. İçine biriken duygulara teslim olarak, gözleri perdeyelen o karaltı ile bakmıştı, kimin geldiğine. Kapıdaki kendi adamlarından biriydi. Buraya neden geldiğini anlamaya çalıştığı bir zaman elini silahından çekmiş ve dışarıya doğru birkaç adım atıp, ardından da kapıyı aralıklı bırakmıştı. Erkekler ile birlikte girişte bekleyen bir tek, Beren kalmıştı. Sevgilisinin aralıklı bıraktığı kapıdan öylece sevgilisini izliyordu. Ares karşısındaki bu adama bakarken, nefes almayı bile ona haram ediyordu. Karşındaki gözlerde dışarı sızan kara dumanlar gören adam, korkuyla geriledi.

"Hangi cesaretele, biz seni çağırmadan buraya geliyorsun?" adam efendisinin bu korkunç yüzünden dolayı seslice yutkumuştu. Öyle bir yuktunma ki, adam efendisinin de, bu sesi duyduğundan neredeyse emindi. "Efendim ben, Doktor Ahmet'in sizin için göderdiği ilaçları getirdim" öfkeli birkaç adımının ardından adamın yanına ulaşan Ares, öfke ile onun boğazına elini sarıp, onu nefesinden men etmişti. "Ben, sana ne zaman bu emri verdim?" kapı aralağından sevgilisini izleyen Beren, onun bu yaptığının ardından kapıyı açıp, onun yanına ulaşmak için harekete geçtiği vakit, onu kolundan tutarak durduran Mert olmuştu. "Bunu yapman onun hoşuna gitmez Beren, şuan çok öfkeli, farkında olmadan senin canını yakar" "Onu öldürmez değil mi?" söylediği sıra sesi titreyen Beren, bu ihtimalle ürperiyordu. "Gelen kişinin kötü bir amaçla geldiğini sandı, Beren. Tüm bireyler evdeyken eğer zilin sesini duyuyorsan, bu kapının ardında tuhaf bir şeyler oluyor demektir. Eğer bir cesaret, zile basan kişi de, kapı açıldıktan sonraki olan şeylere de hazırlıklı olmalıdır" derin bir nefes verip sözlerine devam etti. "Bu habersiz gelen ahmak için bu ufak bir ceza sadece. Merak etme, buradan sağlam ayrılacak" Mert' in sözlerinin ardından başını sevgilisine yeniden çevirdi Beren. Sevgilisinin bu hali onu fazlası ile korkutmuş ve o an gözlerinin önünde başka bir beden görmüştü sanki.

"Kaybol gözümün önünden" sesi ile aynı anda, kararmaya yüz tutmuş gökyüzünde şimşekler çakmıştı sanki o an. Adımları kapıya ilerlediğinde, Beren' de kapının ardından birkaç adım uzaklamıştı. Daha sonra ise Ares elindeki ilaç poşeti ile kapıdan içeri girmişti. "Ares" sevgilisinin yüzüne bakan Beren, onun öfkeli gözlerinin kardeşlerini hedef aldığına şahit oldu. "Beren, bunu benim için odaya çıkarır mısın?" ilaçlarla dolu poşeti sevgilisine uzatan Ares, henüz gözlerini ona çevirmemişti. Kardeşleri ile yalnız kalmak isteyen sevgilisine o an müsaade etti. Beren' in yukarı kata ulaşıp, odanın kapısının sesini duyana kadar öylece bekledi Ares. "Bu adam kimden cesaret alıyorda, elini kolunu sallayarak bu kapıya kadar geliyor?" sert sözleri ile kardeşlerine hesap soruyordu Ares.

"Benim yokluğum ne çok değiştirmiş bu aileyi" sözleri ile de tek tek kardeşleri ile göz göze geliyor ve bu durumundan her birini meshul tutuyordu. "Kendinize biraz çeki düzen verin. Bir daha karşılığı sadece bu olmaz" kardeşlerinin onun yokluğunda bu kadar rahat davranmış olmasını kabul edemiyordu. Zira eğer günün birinde yanlarında olmadığında, dış etkenlere karşı kolayca yıkılmamalarını da istiyordu.

"Ares" "Yeter artık ne özür, ne de başka bir söz duymak istiyorum. Eğer biz işimizi doğru yapmazsak, bu koca malikâne tek bir tuşla havaya uçar. Yok, olmamak istiyorsak, etrafa dört gözle kolaçan etmemiz gerek" yanlarından uzaklaşıp ve merdivenlerden öfkeli adımlarla çıkıp, yukarı kata ulaşmıştı. Sevgilisi ile paylaştığı odanın önüne geldiğinde, kapının önünde kendini biraz olsun sakinleştirmeye çalışmış ve odaya öyle girmişti. Kapıyı araladığında, gözleri anında yatakta oturan bedeni fark etmiş ve yanın adoğru ilerlemeye başlamıştı. "Beren" onun halinde hala biraz durgunluk olduğunu sezdi tekrar. "Hala olanladan dola-" Beren başını kaldırıp, onunla göz göze geldiğinde, Ares sözlerini yardı kesti. "Ondan değil Ares" gözlerinin içine bakan Ares, başka bir şey gördü orada.

"Öyleyse ne olduğunu söyle güzelim?"duyacağı şeylerin hoşuna gitmeyeceğini bilese de, soruyordu.

"Ben az önce aşağıda bambaşka birini gördüm Ares. O sen değildin, bakışların, sesin... Öfke ile kaynayan beden, şuan karşımdaki beden değildi" sakince onun sözlerini dinleyen Ares, yine aynı sakinlikte yanıtladı onu.

"Bu benim gerçeğim, güzelim" "Kaybetme korkusundan kendine bir maske takıyorsun. Yanlış giden her ne olursa onu kullanıyorsun, bazen öyle çok takıyorsun ki, çıkarmakta zorlanıyorsun" Ares' in gözlerinin içine bakarak söylüyordu. Belki Ares' in üzerinde, bıraktığı etkiyi bilse, sözlerinden o an vazgeçerdi. "Az önce o adamın karşısındaki Ares; o fabrikada basit bir demirden çeliğe dönüşen bir efendiyken, şuan karşımdaki Ares; annesinin ona öğrettikleri ile hayatını idame ettiren makul bir adam. Ama senin olmak istediğin Ares' de bu kişi, bunu biliyorum. O maskeyi takmaktan nefret ediyosun. Sen annenin sana öğrettiği doğrularla yaşamak istiyorsun sadece Ares" Ellerini onun yanaklarından ayırdı Ares. Yüzünde buruk bir gülümseme baş göstermişken, oturduğu yataktan kalktı. Adımları banyoya yöneldiğinde, arkasından baktı Beren.

Banyonun kapısını ardından örtüp, lavaboda birkaç kez yüzünü yıkadı Ares. Yüzüne değen soğuk suyun, duyduğu sözlerin etkisini azaltmasını umdu. Aynada kendi yansıması ile göz göze geldiğinde, sevgilisine hak veriyordu. Annesi katledilmiş olan Ares Karal şuan sahip olduğu ailesini korumak için o maskeyi takmaya mecburdu. Banyonun kapısının tıklandığını duyduğunda ardından sevgilisinin naif sesi de kulakalarına ilişmişti.

"Ares?" biraz sonra ise kapı aralanmış ve Beren, içeri girmişti. Askıda olan havluya uzanıp, yüzünü kurulamaya başladı o sıra. "Seni kırdıysam, lütfen affet. Ben sadece-" "Bazı gerçekler vardır hayatta; duyduğun zaman ne ondan vazgeçebilirsin, ne de ondan kurtulabilirsin. Nefesini kesse de, gerçekliğine lanet de etsen, yine ona mahkûmsun" elindeki havlu ile işi bittiğinde yeniden yerine bıraktı. "Gerçekleri söyleyen dilinde hata yok, güzelim. Söyledim ya, bu benim gerçeğim" kapıya doğru ilermeye başladığında, sevgilisini böylece ardında bırakmak istemedi.

"Hadi, gel. Akşam yemeği için aşağıya inelim"sözlerinin ardından yaklaşan sevgilisinin saçları arasında öpücük bahşetmiş vesevgilisinin gülümsemesine sebep olmuştu.

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin