Karanlığın en koyu saati ele geçirmişti artık gökyüzünü. Neyse ki bahçe aydınlatması, o karanlığın korkunç görüntüsünü dahi muteşem bir manzaraya dönüştürmüştü. Ancak Beren suyunu içtiğini vakit fark ettiği şey ile suyu boğazından aşağıya zar zor gönderebilmişti. Ares' in arabası park yerinde yoktu. Diğer arabalar tam olarak görünürken, onun arabasını göremedi. Hızla koşup, dış kapıdan dışarı ulaştı.

Bir şimşek çaktı sanki başının üzerinde. Daha sonra ise o çakan şimşeğin gürültüsü şiddetlice duyuldu.

Tüm evde dakikalarca aradığı beden zaten evde değildi. Peki, ya gecenin bu saatinde nereye gitmiş olabilirdi? Beynin içinden gelen bir ses ona nefes aldırmak istemez gibiydi. Sence de fazla açık değil mi, onun depoya gittiği? Dili inkâr etmek istese de, kime karşı bir inkârdı bu? El mahkûm hali ile kapıyı kapatıp, yukarı kata ulaştı. Elinde tuttuğu tefonunun mesaj kısmı açtı, Ares' in odasına girdiği vakit. 'Tüm evde seni aradım, arabanda burada değil. Bir yere mi gittin?" gönderdiği mesajın yanıtı da aslında beklemiyordu. Konuştukları hiçbir şeyi umursamadan yine kendi karanlığını seçmişti. Yorgun bedenini onun yatağına attığında, gözyaşları onun yastığını ıslatıyordu. Hıçkırıklarına siper olan, yine onun için ağladığı sevgilisinin yastığı olmuştu.

Ares girdiği depodan çok uzun bir zaman çıkmıştı. İçeride adama yaşattığı şeylerden dolayı, hayli yorulmuştu. Beyaz gömleğine sıçrayan kan lekelerinin farkında olmadan çıkardığı, takım elbisesinin ceketini yeniden giydi. Sanki hissediyor gibi arabaya biner binmez eline telofununu alıp, ekranına baktı. Beren' in gönderdiği bir mesaj olduğunu gördüğünde, içinden koca bir lanet etti geceye. Mesajı okumak istememişti. Arabasını çalıştırıp, hızla malikânenin yolunu tuttuğunda, bu gecenin yaşanmamış olmasını dilemişti. Beren' in onun yokluğunu hiç fark etmemiş olmasını diledi. Ancak bu gece bu depoya geldiği için hiç pişmanlık hissetmedi Ares.

Her ne olursa olsun buraya gelip, bu adamı öldürecekti. Onu üzen şey Beren' in de bunu fark etmesiydi. Nihayet malikâneye ulaştığında, arabasından inmeden öylece kaldı Ares. Beren' in onun gözlerinin içine bakarak; Her şeyi hiçe sayıp, nasıl gidebildin? Diye sorsa Ares ne diyebilirdi ki?

Ama bir şekilde içeri girmeli ve olacaklarla karşılaşmalıydı. Malikâneden içeri girdiğinde, adımları direkt olarak kendi odasına yöneldi. Onunla yarın karşılaşmalıydı. Ares önce kafasını toplamaya ihtiyacı vardı. Kapısını arladığında, içeri girip, birkaç adımdan sonra yatağında uyuyan bedeni gördü. Bunu beklemiyordu. Nasıl olurda tek bir görüntü insana hem huzur, hem de hüzün verebilirdi? Üzerindeki ceketi çıkarıp, yatağın bir köşesine bıraktığında, kendi de Beren' in yanındaki boşluğa gidip, oturmuştu.

Onun uyuyan güzel yüzünü izledi Ares. Sağ elini onun yanağına çıkardığı sıra dışarıdan geldiği için hayli soğuk elinden dolayı gözlerini açtı Beren. "Ares gelmişsin" onun uyanmasına sebep olduğu için kendine kızsa da bugün işlerinin hep ters gittiğini düşünmeye başlamıştı. Sevgilisini gören Beren, onu fazlası ile merak ettiği için şuan karşısında görmekten ötürü rahatlamış ve kollarını ona dolamıştı. Ares, ona kollarını saramadan, onun gözleri farklı bir noktaya takıldığında, onun gözlerinin aldığı ifadeye anlam veremedi.

"Aman Allah' ım! Yaralandın mı?" Ares onun baktığı yere baktığında, kan lekesi ile dolu gömleğini o an fark etti. Bugün üzerinde kesinlikle bir terslik vardı.

"Bunlar benim değil" dediğinde oturduğu yataktan kalkıp, gözleğinin ucunu pantolonundan çıkarmaya koyuldu. "Depoya gittin değil mi?" onun gibi yataktan kalktı, Beren. İçini kavuran bu şeyi nasıl yok edebilir, her şey nasıl normal bir hale gelebilirdi? "Odana git, yarın konuşuruz" "Hayır, lütfen gitmediğini söyle Ares" sanki o an inkâr etse kabul edecekti. Gerçekler bu kadar acıttığı için belki de insanoğlu yalana bu kadar âşıktı. "Sana odana git dedim" gömleğini açmakla uğraşmayıp, öfkeli gözler ile ona bakıyordu. Ama öfkesi karşısında gözyaşı döken sevgilisine değildi. Bu geceyi onlara yaşatan seçimlereydi.

"Yapmadığını söyle, lütfen" şu an karşısında durup, gözlerine bakan bu adam, kaç dakika önce bir insanı öldürmüştü? Onunda mı resmini bodrum katındaki panoya asacaktı? O resimler orada, bunu yapmaktan memnun olduğu için mi oradaydı? "Yaptım Beren. Depoya gidip, yine işimi yaptım. Çık artık şu lanet odadan" kızgın bir aslanın kükremesi gibi gecede, yükseldi sesi. Karşısında ise onun karnını doyurmak için tüm ihtişamı ile duran güzel gözlü bir ceylandı. Kaç dakikada parçalara ayırabilirdi, bu aç aslan onu? Aklı o an normal kalmayan Ares, krizin eşiğinde olduğunu hissediyordu. Ona doğru birkaç adımı olsa da, kendi zapt etmeye çalışıyordu. Bedenine bir yük gibi ağırlık yapan krize lanet etti. Onun durumunun farkında mıydı bilinmez ama Beren odadan koşarcasına çıkmıştı. Ares bunu gördüğünde, çıkardığı gömleğini hızla çıkarıp, yere fırlattı. Bu lanet gece daha ne kadar uzayacaktı. 

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Karanlığın EfendisiWhere stories live. Discover now