Beren odasına girdiği andan beri hıçkırıklarının ve gözyaşlarının esiriydi. Kapısını kapayıp, arkasına yaslandı. Gözlerinin gördüğü hala oradaydı ve Beren' e işkence etmek ister gibi bir türlü kaybolmuyordu. Dizlerini kendi çektiğinde, sesini bastırmak için başını yaslandı. İçinde oluşan acıyı, oraya bırakırken çığlık çığlığaydı. Bir anda nevri dönmüş ve dünya tepe taklak olmuştu sanki. Tüm bu yaralar neden vardı? Neydi bunların açıklaması? Nasıl olmuştu? Kim yaptmıştı? Bunun gibi daha nice soruları birikti. Onun çığlıklarını, ağlayışlarını, diğerleri duymuyordu. Zira her birinin salonda, neşeli bir sohbetin tam ortasında olmasından kaynaklıydı. Ancak onu duyan tek kişi, şu an kapısının önünde duran Ares'di. Onun bu duruma gelmiş olmasını normal karşılıyordu. Zira aynı evde yaşadığı bu ailenin artık gerçekleri ile yüzleşiyordu.

Öylece durup, onun boğuk çıkan çığlıklarını dinledi. İçinde, kalbine yerleşen sancıyı görmezden geliyordu. 'Artık bizden yeterince korkuyor, artık kaçması an meselesi. Buradan kaçacak ve kendine yeni temiz bir hayat kuracak' Ares' in aklından geçen bunlarken, ellerini öyle bir yumruk haline getirmişti ki, sol avucunda ki yaraya neredeyse parmakları geçmişti. Elinden aşağıya doğru süzülen kandamlaları, artık kapının önünde ufak bir göl oluşturmuştu. Oradan ayırlan Ares daha sonra aşağıya ulaşmak için merdivenlerden aşağıya inmeye başladı.

Yarasından sızan kan yol boyunca onu takip etmişti. Salonun girişinde öylece duran Ares' i fark ettiklerinde daha sonra anında yerde biriken, kan izlerini de gördüler. Erkekler o an ayaklanıp, ona doğru ilerlerken, kızlar da masa hazırlama işine ara verip, neler olduğunu anlamaya çalıştılar. Ares' e ilk ulaşan Egemen, olmuştu. Onun omuzlarını kavrayıp, gözleri ile denk geldiği kardeşinin ardından, ağır sıklet bir boksörden midesine sert bir yumruk yemiş gibi hissetti o an.

Yıllar önce de böyle bir ifadeye sahipti Ares' in gözleri. "Ares" sesi titreyerek söyledi kardeşinin adını Egemen. Ne olmuştu ki Ares' e, o böyle bir haldeydi? "Kardeşim, ne oldu sana böyle?" ödü kopmak ne demek ise aile bireyleri aynı anda, bu durumu yaşıyorlardı. Can onun, kan sızan sol elini kavradı. Büyük bir güçle, onun avucunu açmayı deniyordu.

"Artık bizden yeterince korkuyor" o an herkes birileri göz göze geldi. Kimse bu sözlerin anlamını anlayamadı. . Aşağıda tüm bunlar yaşanırken, Beren yukarıda perişan bir haldeydi. Olanları kavramıyorken, akli dengesinin bozulduğunu düşünüyordu. Onun elindeki yaraları kendi yaptığını bildiğinden, onun bedeninde gördüğü yaralarında kendinin yaptığına hiç kuşku duymadan inanmıştı. Bahsedilen geçmiş nasıl bir yaşamdı ki, onu böyle bir hayat mahkûm ediyordu?

O bunları yaptığı sıra neden kimse engel olmamıştı? Peki, ya kendi nasıl engel olacaktı? Tüm bu yaraları iyileştirebilir miydi? Bedeni değildi aslında iyileşmesi gereken, onun daha çok ruhu yaralıydı. Beren oraya ulaşabilir miydi? Korkup kaçması gerekiyordu. Arkadaşı Derya' yı arayıp, sen haklıymışsın, bunlar bırak başkalarını kendine bile acımayan cani insanlar demeliydi. O an arkadaşının anlattıkları hiçte tuhaf gelmemişti. Kendi bedenini bu hale getiren bir adam, başklarına elbette acımadan acı çektirirdi. Hadi, kalk git bu evden diyen bir tarafı vardı ki, hiç susmadan tekrarlıyordu bu sözleri. Ancak yapamam diyordu Beren.

Gitmek, bedeni ayaklanıp, bu evin kapısından çıksa da, ya kalbi, ya aklı... Onlarda, onunla birlikte gelecek miydi? Beren farkında olmadan çok daha fazla bağlanmıştı Ares' e. Onun sert ve soğuk bakışları bile onun için birçok anlam taşıyordu. Onun yanında olmalıymış gibi hissediyordu, onun elini tutması gerektiğini düşünüyordu. Bir adamı yaraladığını, onun insanları öldürmek için bir yere sahip olduğunu bile bile, gitmek istemiyordu. Onu kucağına aldığı sıra burnuna dolan o kokuyu her daim duymak istiyordu Beren. Yardım etmek için odasına girdiğinde, boğazına sarılan elin varlığı bile ondan kaçmayı düşünmemişti. Onu eve getirdiği sıra kızlara kesin olarak hak vermişti Beren.

Karanlığın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin