"Kardeşisin ne istediği açık değil mi?"

"Evet şu mesele daha araştırmadım ama eğer böyle bir durum söz konusu ise yine de onu öldürürüm. Şimdi ne istediğini açık bir şekilde söyle."

"Babandan kalan her şeyi istiyor, hatta senin holdingini bile yani aslında seninkilerde gözü yoktu ama ben biraz onu ateşledim galiba." ağzına gelen kanı yere tükürdü ve minik bir kahkaha attı.

Sena'ya göz kırptığım an rahat bir şekilde başımı koltuğa yasladığım an sadece Ece'den gelen inleme ve çığlık seslerini duymaya başladım. 

Demek haftalardır benimle uğraşan bu pislik kardeşimmiş. Babamdan zaten bunu beklerdim, kendisi gibi bir pislik daha yapmış ve istediği şeyin bir kısmını verebilirim ama nedense içimden gelmiyor çünkü Ömür'e ve bana yaptıklarından sonra değil miras  çöp bile vermem. Ayrıca babamın neden her şeyini Tuna'ya değilde bana bıraktığına bir anlam veremedim ve buda daha fazla araştırma demek oluyor.

"Bayıldı ya da bilmiyorum ölmüş de olabilir. Bir tercihin var mı?" Sena elindeki kanı onun üstüne sürerken ayağa kalktım.

"Yeterli olduğunu varsayıyorum, Ömür uyandığında ilk beni görmeli o yüzden gidelim. " Sena'ya önden gitmesini işaret ettim. Ece'nin yanına gidip üzerine eğildim.

"Ça çağın o çokk tehlikeli." zar zor yaralı dudaklarından dökülen cümle karşısında omuz silktim. Elimi kan yapış yapış olan saçlarına geçirip yerden kaldırdım ve "Eğer seni tekrar hayatımın en ufak noktasında bile görürsem o zaman bil ki ölüsün." biraz daha havaya kaldırıp aniden bıraktım. 

Ve  mutlu bir şekilde daireden çıktım.

ÖMÜR'DEN

Kafamın içinde yüzlerce insan konuşuyormuş gibi hissediyordum ve bu çok yorucu. Sadece kafam değil bütün vücudum fazlasıyla yorgun ve güçsüz ve ağrılı... Neler oluyor böyle? Gözlerimi açacak gücüm bile yokmuş gibi.

"Ömür uyan güzelim." 

Kendimi zorlayarak yutkunduğum da sanki asit içmişim gibi bir acı ve tat oluştu. Dudaklarımı dilimle ıslatırken birisi bunu yerime yaptığında sevdiğim o tadı dilimle algıladım ve sihirli sözcük dudaklarımdan döküldü.

"Çağın...

"Aç gözlerini güzelim,  hadi." sanki onun emrini bekliyormuşum gibi gözlerimde açıldığında ışığa alışması için bir kaç kez kırpmak zorunda kaldım.  Görüşüm netleştiğinde sonunda onu görebildim. Yatağın kenarında oturuyordu. 

Yatakta doğrulmaya çalıştığım an göğsüme bir ağrı saplanıp kaldı. "Hey hey!! Güzelim dikkatli olmalıyız. Daha yeni uyandın." söylediklerine bir anlam veremeyince bütün vücudumu baştan aşağıya süzdüm. Sağ kolumda bir askı ve göğüs kısmımda sargı vardı. Sakin kalarak olanları düşünmeye odaklandım. Gözümün önünde beliren sahneler sayesinde kafamdaki soru işaretlerini bir yok ederken sağlam elimde bir dokunuş hissettim.

"Ece şirketteydi, o yaptı." konuşurken göğsüm biraz ağrısa da umursamadım. O kitaplığın altından sağ çıkmışım bundan sonra üzerimden tır geçse ölmem her halde.

Elimi sıkıp "Biliyorum güzelim, sen olanları düşünme şimdi. Doktor gelip seni kontrol edecek kolun biraz fazla hasar almış." istem dışı gözlerim sabit  bir şekilde duran omzuma kaydı. Endişeli bir şekilde usulca oynatmaya çalıştığımda ani bir ağrının girmesine sebep oldum ve dişlerimi sıkıp geçmesini bekledim.

"Ne kadardır uyuyorum ya da baygınım?" ağrı yavaş yavaş yok olurken rahat bir nefes aldım.

"İki gün oldu, Barkın, Günce ve Şebnem bile hepsi dışarıda senin uyandığın haberini bekliyorlar. Beni çok korkuttun." söyledikleri karşısında ister istemez kızdım.

AŞKIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜWhere stories live. Discover now