İYİ BİRİNE BENZİYORSUN

2.6K 123 4
                                    

Selam arkadaşlar hızlı bir dönüş yapmak istedim. Bu bölümde yine yakışıklı Görkem'i göreceğiz ama daha çok Ömür ile ilgilenirken ( Aşk anlamında değil :))

Resimde gördüğünüz  kişi başrolde ki yakışıklı Çağın Işıkhan.



ÖMÜR'DEN

Sabah uyandığım da her ne kadar onu yanımda bulmak istesem de hayal kırıklığına uğradım, zaten erkenden giderken beni uyandırıp giderken öpücük bırakmıştı. Kollarımı havaya kaldırıp gerinirken aşağıdan gelen güzel kokular burnuma doldu. Sevda anne gelmiş olmalı. Hızlıca üzerimdeki örtüyle yataktan kalkıp banyoya geçerken olabildiğince acele ediyordum çünkü karnım felaket acıkmıştı. Gecenin yorgunluğu aldığım duş ile bile geçmediği için bir an önce yemek yiyip güç toplamak istiyorum. Kafamda havluyla dolaptan saks mavisi bir tişört ile siyah dar kot çıkardım, çekmeceden de siyah iç çamaşırı takımı aldım. Giyindikten sonra koşarak aşağıya indim.

Sevda anne ocağın başında her ne yapıyorsa fazla odaklanmış gibi göründü sessizce yanına yaklaşıp yanağına ıslak bir öpücük kondurduğum an elindeki kaşığı yere atıp sıçradı.

"Ömür alemsin ödümü kopardın." baş parmağıyla damağını itti. Eğilip yere düşen kaşığı alırken kıkırdayarak "Amacım da buydu zaten." dediğimde kolumu cimdiklediğinde gülümseyerek " Yaa tamam özür dilerim."

"Ben çok acıktım, portakal suyu var mı?" ocağın altını kapatırken ellerini beline koyup bana döndü. "İlahi kızım bir öğrenemedin kahvaltıda yemek yemeyi, annen sana süt yerine portakal suyu mu verdi anlamadım ki." elim dolabın kapağında asılı kaldığın da alt dudağımı ısırdım.

"Ömür, affedersin patavatsızca konuştum." gelip bana sarıldığında ona karşılık verdim.

"Sorun değil, ben bu konu da fazla hassasım, senin suçun değil. Ayrıca annem bana süt vermese boyum uzamazdı değil mi? Birde annem babama hep kızardı kıza hep portakal suyu verme, süt içsin diye ama babam inatla bana portakal suyu içirirdi." elleriyle yanaklarıma dokunup okşadı.

"Güzel kızım benim, senin ne kadar hayırlı bir evlat olduğunu görüp seninle gurur duyuyor olmalılar." dediğinde gülümsedim. Beni masaya yönlendirip oturmamı bekledi.

"Şimdi sana portakal suyu ve yanında güzel bir omlet servis edeceğim sende mızmızlanmadan yiyeceksin."

"Anlaştık anne." dediğimde gözlerinde gördüğüm ışıltılar beni çok mutlu etti.

Kahvaltıdan sonra elimde portakal suyu ile bahçeye çıktım. Havuzun kenarında duran büyük salıncağa gidip oturdum ve yavaşça sallanmaya başladım. Güneş gökyüzünde yükselirken onları düşündüm. Şu an yaşamış olsalardı acaba Çağın'a nasıl tepki verirlerdi? Babam onunla tavla oynayıp kahkaha atar mıydı? Annem "Oğlum kızımı SAKIN ÜZME." diyerek ona uyarıda bulunup kavga ettiğimizde ona kızar mıydı? Bütün bunları asla öğrenemeyecek olmama mı üzülsem yoksa onları bir daha göremeyecek olmam mı? Şart mıydı bu kadar çabuk ölmeleri hatta ölmek zorunda kalmaları. Onlara geçirecek onca zamanım varken şimdi yüzlerini bile göremiyorum. Her ne kadar özlemimi saklamaya çalışsam da bazen o kadar özlüyorum ki keşke bende onlarla ölseydim diye içimden geçiriyorum tabi sonra yakışıklı biri aklıma geliyor ve pişman oluyorum. Üstümden parlayan güneş birden kesilince korktum ve elimdeki bardak yere düştü.

"Ömür iyi misin? Korkuttum mu?" başımı kaldırdığımda tanıdık gelen sesin sahibini gördüm.

"Görkem Armani Özdenli, evimde ne işin var?" ses tonumu koruma çalışsam da bir yüksek çıktı. Eğilip bardağı yerden aldı ve bana uzattı.

AŞKIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin