MAVİ ORKİDELER

6.1K 287 9
                                    

Çağın'ın süprizi mavi orkideler ile alakalı...

İyi okumalar.


Yüzlerce orkide odamın içine yerleştirilmiş her santimine. Üstelik hepsi mavi  benim vazgeçilmezim gibi bir şey. Annemden bana kalan sayılı güzelliklerden birisi diyebilirim. Gökyüzüne, denizi sevmemin en büyük nedeni. Ve şimdi odamın her yerinde mavi orkideler var. Odamın içine girip orkideleri kucağıma aldım, kokularına en derinlerime kadar çektim. 

"İşte gerçek huzur bu. Barkın bazı konularda çok başarılı değil mi Günce?" 

Günce dudaklarını büküp siyah eteğinin ucuyla oynarken "Sanmıyorum, bugün sürekli toplantıda olacaktı, buna zamanı yok."

"Sizden başka mavi orkide sevdiğimi bilen yok ki? Uçtu mu bu kadar çiçek?" kimin yapmış olabileceğini düşünürken "Ömür  siz misiniz?" diye on bir, on iki yaşlarında bir kız odanın kapısından bana seslendi.

Sarı saçları beline kadar uzanıyordu, kırmızı yanakları, mavi gözleriyle bana bir prensesi andırdı. Yanına yaklaşıp "Ömür benim ve sen de?" sol  elimden tutup "Benimle gelmen gerekiyor." dediğinde meraklı bir şekilde "Nereye gidiyoruz" dedim

"Bu konuda beni uyardı. Bu gizli bir görev en azından bana böyle söyledi. Şimdi benimle gel" dedi ve beni arkasından gitmem için çekmeye başladı.

"Sen git ben  burada kalacağım. Belli ki bir hayranın var." Günce'nin imalı konuşmasına aldırmadan küçük prensesin beni sürüklemesine izin verdim.

Asansör ile en alt kata indiğimizde küçük kız elimi bırakıp "On beş adım yürü ve sağa dön."dedikten sonra asansöre tekrar bindi.

Üzerimdeki pembe hastane önlüğüyle beni burada biri görse deli diye şikayetçi olur, ayağımda ki beyaz pamuklu  terlikleri saymıyorum bile.

Adımlarımı sayarak yürümeye başladım "Bir, iki , üç,............... on beş " etrafıma bakınırken kulağıma adım sesleri gelmeye başladı. Bu biraz ürkmeme neden olsa da beklemeye başladım. Ayak sesleri yakına geldiğinde durdu.

Beklenmeyen bir şekilde gözlerime kapanan eller çığlık atmama neden oldu. Arkamı dönmeye çalıştığımda ellerini çekmeden "Sakin ol! Asi avukat." artık aşina olduğum yeni ismimi yalnız bir kişi söylüyor.

"Çağın amacının ne olduğunu sorsam? " hala gözlerim kapalıydı ama kokusunu çok net bir şekilde duyabiliyordum.

"Sıkıldığını düşündüm, senden habersiz plan yaptım diyebiliriz."

Başımı sallayıp "Tüh! keşke bana da sorsaydın keşke. Ayrıca mavi orkidelere olan zaafımı kimden öğrendin? Barkın mı söyledi?"

"Acaba gözün yerine ağzını mı kapatsam? Ne çok sordun?" konuşurken nefesi enseme değdiği kısa çaplı bir kriz geçirecek duruma geldim. Öne doğru bir adım attığımda aynısını yaptı, şimdi daha kötü durumdayım göğüs kafesi sırtıma değiyor ve sıcaklık yayıyor. Bu işin sonu iyi olmayacak sanki.

"Senin işin gücün yok bu ben hastanede iyiyim tamam mı sıkılmadım da. Şimdi bırak beni gidip yatacağım. Dinlenmem gerek." Çağın omuzlarını silktiğini hissettim.

"Hayır, benimle geleceksin." sözleri emir niteliğinde görünse de kolumu kaldırıp koluna vurdum. Elleri geriye çekildiğinde ona döndüm. "Gelmeyeceğim tamam mı?" gözlerinde oluşan minik buğuları gördüm.

Şarkıyı açın!!!

Bakmasana öyle ya. Elinden şekeri alınmış çocuk gibi. Terk edilmiş gibi. Bakma işte. Şimdi evet diyeceğim senin yüzünden.

Asansöre doğru yürürken pişman olmuştum bile. Ben kalp kırmayı sevmem ki. Özellikle de senin o kocaman kalbini kırmak işkenceden farksızken.

Asansörü beklerken kapıdan yansımasını görebiliyordum; omuzları çökmüş, kaybolmuş biri gibi duruyordu.

Kapılar açıldığında görüntüsü silinip gitti, kabine girip önümü döndüğümde görüntünün gerçek olduğunu anladım. 

GİTMİŞ...

"Özür dilerim fakat bu işin sonunu şimdiden görebiliyorum. O yüzden kırık parçalar ile yaşamayı öğrenmelisin aynı benim uzun zamandır yaptığım gibi." kapılar kapandı.

Koridorda yürürken yanımdan geçen insanların mimiklerinden ne düşündüklerini tahmin etmeye çalışıyordum.

Mesela şu hızlı hızlı yürüyen hemşire az  önce yanından çıktığı hastaya kızmış.

Duvardan tutunarak yürüyen göz altları mosmor olan kız uyuşturucu yüzünden dün gece burada kalmış, sonrasında tekerli sandalye ile hasta taşıyan hasta bakıcının yüzünde belli belirsiz bir gülümseme var, akşam yemek olarak ne yapsam diye düşünüyor.

Ben mi? Çağın'ın kırılan kalbini düşünmemek için bu saçma düşünce okuma durumuna girdim fakat yararı yok. Kalbimdeki parçalardan biri boğazıma kadar geldi, önüne gelen her yeri kesmekten çekinmiyor. Odamın kapısını açarken Günce'nin sesini duydum, sanırım telefon ile görüşüyordu.

"Bilmiyorum, gelmedi, gittiler galiba. Barkın nereden anladın birbirlerinde hoşlandıklarını?" kapının kolunu sıkarken gözümden akan yaşa engel olamadım.

"Bence çok mutlu olurlar. "

Elimi kapıdan çekip yanağımdaki yaşı temizledim fakat hemen arkasında bir tane daha geldi. Ben ağlamak istemiyorum ki.

"Barkın  sen neredesin?" arkamı dönüp gideceğim sırada biri kolumdan tuttu. Başımı kaldırıp kim olduğuna baktığımda dudaklarım aralandı arkasından hıçkırık. Kollarını bana doladığında bütün düğümler çözüldü. Yüksek sesle ağlamaya başladım.

"Ömür, sen gitmemiş miydin?" Barkın beni sakinleştirmek için saçlarımı okşarken göğsünde hıçkırarak ağladım. En derindeki yaramı bir tek o biliyordu. Bana ilaç olmayı başaran tek yardımcım, ailem, dostum, sorularımın cevabı.

Burnunu saçlarıma sürtüp "Gitmek ister misin?" diye sorduğunda anında "Evet" anlamında başımı salladım.

Kollarını üzerimden yavaşça çekti "Günce siz hazırlanın ben işlemleri halledeyim." dedikten sonra beni bırakıp danışmaya doğru gitti.

Günce bana yardım ederken koluma giren ağrılar yüzünden baya zorlandı. Doktor gelip birkaç uyarı ve ilaç verdi. Sonra hastaneden çıktık.

Hastanenin önünde Barkın'ın arabayı getirmesini beklerken gözüm karşı tarafta duran lüks arabaya takıldı. Çağın'ın arabasına ne çok benziyordu. İçi boştu ama bir kaç dakika sonra onları gördüm. Kadının belinden tutarak arabanın yanına getirdi, kapıyı açacağını ummuştum ama o farklı bir tercih yaparak kadının dudaklarına yapıştı. Ben mi ne yaptım?

Sadece izledim, her gün dizilerde olan olayı tam burada kendim izledim. Birkaç saat önce koşarak arkasından gideceğim adamın kadının tekini içine girercesine öptüğünü izledim. Tıpkı dizi film izler gibi tek fark burada başrol olduğumu sanmıştım, misafir oyuncu konumuna düştüm.

Barkın'ın arabası görüntüyü arkada bıraktığında omuzlarımı silkip "Doğru olanı yaptım" diyerek kendimi avutmaya çalıştım.

Arka koltuğa oturduğumda başımı yoldan tarafa çevirdiğimde arabanın bıraktığı boşluktan başka bir şey yoktu. Boğazımdaki kırık parçayı  zorlukla yutmaya çalıştım. Geçtiği her noktaya bir kesik bırakarak olması gereken yere kalbime indi.

Yanlış bir şey yapmadım, ikimiz içinde en iyisi buydu ve ben doğru olanı yaptım...

İnsanlar her zaman iyi seçimler yapamazlar, zamanında bende yanlış bir seçim yaptım. Acısı taze olmasa bile bana her zorluk çektiğimde kendini göstermekten çekinmiyor. Bugün de bana kendini gösterdi aynı zaman da bir fırtına kopardı.Beni içine çekiyor, tutunacak tek bir parça bile bırakmadan arkasından sürüklüyor. Fırtınanın sebebi ise yeni sevgilisi ile birlikte yatakta zevkten dört köşe oluyor. Hayat her zaman yüzüyle gülmüyor sonuçta. Sevindiğim tek nokta ise o yatakta yatan ben değilim...

Yani hala şansım var, mutlu olmak için.


AŞKIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin