TEHDİT

15.6K 597 20
                                    

Multimedya;, Mahkeme salonu

Otoparktan arabayla çıkarken çalan telefonum düşüncelerimi bir süre ertelememi sağladı. Kenara çekip telefonu açarken arayanın kim olduğuna bakma gereği duymadım.

"Abicim nasılsın?" diyerek konuşmaya başladığımda derin nefes aldığını anında hissettim.
"Ben sana kuzucuk diyor muyum?"diyerek kızgınlığını belirttiğinde"Aynı şey değil, bana kuzucuk diye seslenmeni seviyorum ama sen sevmiyorsun?"
" Tamam senin enerjini harcamak istemiyorum, dava bugün değil mi?"
Evet ve ben gitmek istemiyorum. Demek istesem de maalesef diyemem çünkü Barkın anında beni bu davadan çekmek için birşey yapar.
"Otoparktan çıkmak üzereyim."
"Anladım, herhangi bir sorun yok değil mi?"
Barkın her gün bana bu soruyu sorar, bunu yapmasının geçerli bir nedeni var elbette ama şu anda bunu düşünecek zamanım yok o yüzden
"Sevgili abicim eğer bir sorun olursa sana anında bildireceğimi biliyorsun, seni seviyorum." telefonu kapatıp koltuğa attım.

Yol boyunca kendimi biraz da olsa rahatlatmayı başardım. Sonuçta acemi bir avukat gibi davranırsam bu işten zararlı çıkarım, tabi maddi anlamda olan zarar değil.
Kariyerim için biraz zedelenme söz konusu olur. Ece Işıkhan'ı boşayacağım, kim bilir gazeteler neler yazar.

Başımı sallayıp aptal düşünceleri kovalarken adliye önüne geldiğimi yeni fark ettim. Otoparka ilerlerken yanımdan hızlıca geçen Audi A8 dikkatli bir şekilde baktığımda plakada yazan harfler odak noktam oldu.
Iskhn böyle bir plaka olabiliyor mu?
Tamam benim plakam da Aydn ama ben yurt dışında yaptırdım.
Çağın' da yurt dışında yaptırmış demek ki. Arabamı olduğunca ondan uzak bir yere park ederken bir anlığına dikiz aynasında onu gördüm.
Siyah takım elbise, içinde jilet gibi beyaz gömlek, siyah kravat bu adam bu kadar yakışıklı mıydı?
Doğru o gün sadece ucundan gördüm şimdi ise bana doğru geliyor. Arabayı stop edip kemerimi açmaya çalışırken kafama dank eden sorunla yüz yüze geldim.
Bana doğru mu geliyor?
Aynadan tekrar bakmak için başımı kaldırdığımda eğilmiş bana bakıyordu. Kemerimi çıkarmak için tekrar uğraşırken camdan gelen tıklamayla olduğum yerde sıçradım, bu yetmezmiş gibi birde kemerim aniden çıkıp elime çarptığı için ufak bir çığlık attım. Aynı anda arabanın kapısı sert bir şekilde açıldı ve içeriye mükemmel bir koku doldu.
"Evet küçük avukatımızda gelmiş." dedikten sonra kolumdan sertçe tutup arabadan indirdiğinde tek yaptığım sessizce beklemekti.
Büyük bir terslik olduğu ortada benim şimdiye bu adama haddini bildirmem gerekirdi ancak dilim nasıl hareket edeceğini unuttuğu için şimdilik bekleme de sanırım. Başımı kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştığımda gördüğüm şey beni hayal kırıklığına uğrattı.
Bu kadar çekici olmak zorunda mı bu adam?
"Ne yani dilsiz misin? Ece' nin bu kadar övdüğü avukat dilsiz mi?"
İçimden ona ne kadar karşılık vermek gelse de mesleğim gereği bunu yapmam etik değil ayrıca karşı taraf ile asla muhatap olmamak gibi bir kuralım var.
"Konuşabiliyorum Çağın Bey fakat benimle aynı dili konuşanlar ile." kolunu elinden kurtarıp arabadan gerekli eşyalarımı aldım. Arabamın kapılarını kilitleyip asansöre doğru yürürken sesi otopark ta yankılandı.

"Umarım işi yokuşa sokmadan bu işi bitirirsin küçük avukat yoksa sana yazık olur." söyledikleri beni durdurmadı, defalarca tehdit almış bir avukat olarak bu durum beni zerre kadar engellemedi aksine baya moral verdi.

Koridorda yürürken hala otoparktan olanları düşünüyordum. Ece Hanım şiddetli geçimsizlik diyerek açtığı dava sonrasında arkasından bir sürü suçlama çıkardı hatta şiddet uyguladığını bile söyledi fakat ispat etmek için delil sunamadı.

"Ömür Hanım, nihayet gelebildiniz." sözlerinin altındaki imayı on metre öteden bile anlayabilirim.
Saatime bakıp " Dava on beş dakika sonra başlayacak ben geç kalmadım Ece Hanım. "

"Neyse sizinle bu konu da tartışmayacağım. Zaten sürekli bana karşı çıkıyorsunuz."
Elimdeki çantayı sabır dilercesine sıkarken "Keşke gelmeden bir bardak rezene çayı içseydiniz, gerginliginizi alırdı."

Ece Hanım gözlerini devirip " Tabi kide öyle birşey yapmam. "

"Pardon ama davayı açan sizsiniz, gergin olmanız niye anlamış değilim?"

"Sen evli değilsin , bunları söylediğine göre canım.
" Evet ama konumuzun bununla alakası nedir?"
"Off!! Bana bak sen önündeki dava ile ilgileniyorum yeterli, gerisine karışma anladın mı?"
"Ece Hanım isterseniz haddinizi aşmayın, dava öncesi sizin zararınıza."
Ellerini beline koyup " Beni burada bırakıp gidecek halin yok."
Biri gelip şu kadına dünyanın kendi etrafında dönmedigini hatırlarsın.
Tam konuşmak için harekete geçmiştim ki o geldi.
Bir saniye koridor böyle mi kokuyordu, hiç sanmıyorum.
Önümden geçerken karısına bakmadan doğruca bana baktığında ben de gözümü kırpmadan ona baktım. Büyük adımlarla koltuğa ulaştığında elini ceketinin cebine sokup telefonunu çıkardı. Parmaklarını ekranda biraz gezdirdi. Bakışlarımı ondan uzaklaştırıp yanımda suratsız bir şekilde oturan Ece Hanım' a çevirdim. Üzerinde kırmızı diz üstünde biten bir elbise vardı, bu kadar rahat giyinmek için pek doğru bir yer değil. Ayakkabıları ise siyah yüksek topuklar, hiç bir zaman şık olmak için bu kadar uğraşmadım, yurt dışında bile bu konu da yüzlerce kurs var merak edip gitmedim sonuçta insan kendine ne yakışırsa onu giymemeli o zaman bu tarz şeylere gerek olmaz.
"Mesaj geldi."
Ece Hanım' ın koluma dokunmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.
"Efendim." dedim.
"Telefonuna mesaj geldi."
Çantamı açıp içinden telefonumu aldım.
Ekrana dokunup mesajı açtığımda yazanları birkaç defa okumak zorunda kaldım.
" Bence o elbise sana daha çok yakışır." mesajın altında yazan isim dikkatimi daha çok çektiğinden başımı kaldırıp sahibine baktım.
Yüzünde oluşma gülümseme sinirlerimi bozmaya yetmişti. Koltuktan kalkıp ona doğru yürümek için harekete geçeceğim sırada mübaşir salondan çıkıp "Davacı Ece Işıkhan avukatı Ömür Ayden, davalı Çağın Işıkhan avukatı Erkan Güven.
Bir avukata verilecek en güzel soy isim fakat keşke sahibi bu soy ismini taşıyabilse.
Erkan Güven bu şehrin en hileci avukatı Çağın Işıkhan' ın yanında olduğuna şaşmamak gerek.
Salona girip yerlerimizi aldığımızda zaman su gibi akıp gitti.
Hakim tazminat miktarını istediğini belirttiği anda burada olmamak istediğimi bir kez daha fark ettim.
" Ömür Hanım miktarı açıklayın. " derin bir nefes alıp tek nefeste "İki milyon dolar." dedim.
Erkan anında ayağa kalkıp "İtiraz ediyoruz sayın hakim." dediğinde yanında oturan Çağın gözünü kırpmadan bana bakarak öfkesini gösteriyordu.
Salonda bulunan seyircilerden bile garip sesler çıkmıştı.
"İtiraz reddedildi. Karar."
Hakim konuşurken sadece ayağa kalkmayı becerebildiğim için ne dediğini duymadım.
Salon boşalırken çantamın içinden gelen sesle bütün tüylerim diken diken oldu. Karşı tarafa baktığımda elimde telefon ile bana bakan Çağın Işıkhan' ı gördüğümde sert bir şekilde yutkunup mesaja bakmadan salonu terk ettim. Otoparka nasıl girdiğimi bile hatırlamadığım için doğruca Barkin' ın mekanına arabayı sürerken gözlerimin önüne sürekli aynı gözler geliyordu.
Sanırım büyük bir hata yaptım ve bedeli baya ağır olacaktı.


AŞKIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin