"Tamam" fısıldayarak diyip burnundan öptüm. Sonra ondan ayrılıp, hazırladığım sıcak çikolataları götürdüm ve beraber masaya oturduk. Sessizlik içinde içiyorduk. Artık yarından itibaren Berkle birlikte yaşayacaktık. Bunu düşündüğümde kalbime bir heyecan giriyordu, yerinden çıkacak gibi oluyordu. Onunla çok güzel bir düzen kuracağımıza emindim. Berkin maço tarafı olsa bile, onunla çok iyi anlaştığımızı her geçen gün daha iyi görebiliyordum. Sanki biz bir birimiz için yaratılmıştık. Her normal çiftler gibi bizim de kavgalarımız oluyordu, ama bu bizi uzaklaştırmıyordu, askine daha da yaklaştırıyordu. Gözlerimi kaldırıp Berke baktığımda, onun da düşüncelet içinde olduğunu gördüm.

"Ne düşünüyorsun?" Sorduğumda irkilerek bana baktı. Gözlerinde bir üzgünlük vardı sanki. Omuzlarını silkti ve çikolatasına baktı.

"Berk, noldu neden birden bire yüzün düştü?"

"Bilmiyorum, Burcu. Bu gün çok iğrenç bir şey yaptım. Kendimi o yüzden pek iyi hissetmiyorum." Sanırım söylediği şey Simgeyle alakalıydı.

"Simgeye mi?" Sorduğumda sadece kafasını salladı. Her ne yapmıştıysa, vicdan azabı çektiği apaçık ortaydı.

"Evet. Ben kendi insanlığıma sadece bunu sığdıramıyorum."

"O zaman yapmasaydın, Berk" sakince dediğimde yüzüme baktı.

"O zaman da seni yalnız bırakmayacaktı, uğraşmaya devam edecekti." Gözlerinde insanlığı ile bana olan sevgisi arasında savaşı açık açık görebiliyordum. İçimde bir suçluluk duygusu sızladı. Benim içim kendine sığıştırmadığı bir şey yapmıştı. Ve şimdi de benim yüzümden vicdan azabı çekiyordu. Gözlerimi ondan kaçırarak ellerimi kucağımda birleştirdim ve onlarla oynamaya başladım.

"Benim yüzünden istemediğin şeyler yapıyorsun, özür dilerim" sözler ağzımdan çıkar çıkmaz Berk koşarak karşımda dizlerine çöktü ve ellerimi avuçlarına aldı.

"Hayır, sen beni yanlış anladın, Burcu. Evet bunu senin için yaptım, ama sakın bunu yüzüne vuruyormuşum gibi hissetme. Sen suçluluk duygusu çekesin diye söylemedim ben onu. Sadece Simgenin beni bu kadar zor durumda bıraktığı için ve elimdeki o şeyi kullanmaya zorladığı için ona kızgınım, bu kadar. Senlik bir şey yok ortada. Ben senin için her şeye razıyım, Burcu, yeter ki sen mutlu ol ve yanımda ol." Sözleri kalbimi eritmişti. Nasıl bu kadar bir dakika içinde tüm negatif duygularımı bana unutturuyordu bilmiyorum. Gülümseyerek bana üzgünce bakan gözlerine baktım.

"Ben her zaman senin yanındayım" diyerek ellerini sıktım. Yüzündeki o hüzünlü ifade yerine güzel gülüşü oturdu. Ellerimi öperek ayağa kalktı ve masanın üzerinden telefonunu alarak cebime koydu. Kaşlarımı kaldırarak yüzüne baktım.

"Ben gitsem iyi olacak artık, canım. Yarın erkenden set var" dediğinde çikolatamı bir kenara bırakıp ayaklandım ve elinden tuttum.

"Bu gece benimle kalmıyor musun?" Sorduğumda sanki bu soruyu benden bekliyormuş gibi gözleri parladı.

"Kalmamı istiyor musun?"

"Berk o nasıl bir soru, tabii ki de istiyorum! Ama üzerine verecek bir şeyim yok"

"Sen dert etme, hırçın kız, arabamda yedek giyimlerim var" diyerek burnumu öptü ve sırıtışla kapıya doğru gitti. Arkasınca kollarımı göğüslerimin altında birleştirip kafamı salladım. Bu çocuk beni deli ediyordu. Bir de kalkmış eve gidiyormuş. Yalancı, artist. Sanki onu bırakmayacağımı bilmiyordu. Saate baktığımda 11 olduğunu görünce nasıl yorulduğumu hissettim. Bu gün baya bir çalışmıştık. Berk gelsin de, artık uyumak istiyordum. Bardaklarımızı alıp yıkadım ve yerlerine koydum. Mutfağın ışığını kapatarak kendi odama geçtim ve yatağın üzerini açtım. Bu sırada Berk bir çantayla odama daldı.

"Ben banyoya gireyim, sen üstünü değiştir canım" diğerek çıkmak istediğimde Berk kolumdan tutunca sorulu işaretlerle ona baktım.

"Sen çıkmasaydın da ben rahattım" dediğinde bir anda utancımdan yere girmem istedim. Kolumu elinden çekerek kafasına vurdum.

"Manyaklaşma, Berk!" Bağırdığımda Berk sadece kahkaha atmıştı. Dilimi çıkararak hızla banyoya geçtim ve elimi yüzümü yıkayarak, yüzümdeki makyajı sildim. Nerdeyse her iki dakikadan bir esniyordum. Bedenimdeki yorgunluk o kadar çoktu ki, şuradaca uyuya bilirdim. Yarın doktorla randevu olduğunu hatırlayınca yüzümü buruşturdum. Bir de bu epilepsi olayı nerden çıktıysa. Her şey üst üste bazen içim daralıyordu. Berk de olmasa hayatım sadece işten ve doktordan ibaret olacaktı. Oysa o hayatıma renk katmıştı. İşlerimi bitirip banyodan çıkınca Berkin çoktan üstünü değiştirip yatağa yattığını gördüm. Elinde telefonuna bakıyordu. Benim geldiğimi duyarak telefonu kenara bıraktı ve sıcakça yüzüme gülümsedi. Karşılık vererek ışıkları kapattım ve kendimi yanına attım. Yanına yatar yatmaz bir elini belime dolayarak beni kendi göğüsüne çekince kafamı sinesine koyarak derinden nefes aldım.

"Sen benim huzurumsun, Berk" uykuluca dediğimde Berkin dudaklarını alnımda hissettim. Gözlerimi kapatarak gülümsedim.

"İyi geceler sevgilim"

"İyi geceler hırçın prenses, rüyana gireceğim, bekle beni" dediğinde gülümsemem büyüdü. Daha da sıkı ona sığınarak yerimi rahatlattım. Ait olduğum yerde, Berkin yanındaydım ve o anda dünyanın en mutlu, huzurlu ve güvende olan insanı bendim. Berkli düşüncelerle kendimi uykunun kollarına teslim ettim ve uzun süre hiç uyumadığım kadar güzel bir uykuya daldım.

Eveeet, işte şeker bir yeni bölüm, aslında aksiyon yazmak istedim, ama sonra vazgeçtim, bir bölüm koşulsuz mutlu olmalarını istedim :) umarım beğenirsiniz :) öpüldünüz! Oy ve yorumları bekliyorummm!

Bir sonbahar hikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin