"Berk? Ne tuvaleti ne diyorsun?"

"Burcu gel işte, burdayım, hadi çabuk" diyerek bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattım. Fazla beklemedim, iki dakika sonra kapıda tıklama duyunca hemen kilidini açıp Burcunun kolundan tuttum ve içerye çekerek yeniden kapattım. Burcu şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Ağzını açıp bir şey demek istediğinde izin vermeden yüzünü kavrayıp dudaklarını öptüm. Öpücüğe gülümsemesini hissettim. Ayrıldığımda kocaman yüzüne gülümseyerek yanağını okşadım.

"Ne işin var burda, Berk?"

"Ne o, seni özlemiş olamaz mıyım?" Yanakları kıpkırmızı kızardığında kahkaha attım. Eğilerek yanağından öptüm.

"İyi misin?" Sorduğumda yüzündeki gülümseme düştü. Başını aşağı eğerek hiç bir şey demediğinde Simgenin bir şeyler yaptığını anladım.

"Ne yaptı yine?" Söylediğimde bir şey söylemeden arka cebinden bir fotoğraf çıkartarak elime verdi. Fotoğrafa baktığımda Burcunun karşısında sövmemek için kendimi zor tuttum. Simge ikimizin öpüştüğü resmi göndermişti. Burcu sakince elimden fotoğrafı alıp arkasını çevirdi. Bir not vardı.

Seni de bu kadar tutkuyla öpüyor mu? Sana dokunan o dudaklar ilk önce bana aitti. Benim arkamdan topluyorsun işte. Sana acıyorum.

Kız olmasa, Simgeni şu an ölesiye dövebilirdim. Çok sinirlenmiştim. Sinirle fotoğrafı küçük parçalara ayırarak çöpe fırlattım. Burcunun yüzünü avuçlarıma alarak üzgün gözlerini kendime doğrulttum.

"Lütfen, Burcu, seni kızdırmasına izin verme. Seninle oyun oynuyor, lütfen ona kanma."

"Ben ona kanmıyorum, Berk, artık yaptığı hiç bir şeyi de kafama takmıyorum. Sadece yazdığı o cümleler..." Bitirmemişti. Gözlerimi kapatarak alnımı alnına dayadım. Evet o yazdıkları çok ağırdı, evet Allah beni kahretsin ki, ben onu öpmüştüm, hatta çok ötesini de yapmıştık, ama artık bunu değiştiremem, zamanı geri alamazdım.

"Burcu, inan elimde olsa, o anıları söküp atardım, Simgeyle olanları yaşamasaydım keşke, ama olmuş işte, o benim geçmişim. Sen benim geleceğimsin, Burcu. İster öpücüklerim, ister her şeyim artık sadece sana ait. Simge seni kıskandırmaya çalışıyor, ve de başarıyor."

"Haklısın, kıskandım seni, elimde değil, evet geçmişini silemezsin, ama o da öyle laflar kullanıyor ki, elimde olmuyor işte, Berk" boş ifadeyle konuşuyordu. Sinirlenerek ondan ayrılıp kollarından tuttum.

"Burcu, artık kendine gel! Ben seninleyim, senin yanındayım, ona seni üzmesine izin verme. Seni böyle görmek beni mahvediyor, hem sana üzülmek yasak. Sen sadece gülebilirsin, mutlu olabilirsin, başka duygular sana yasak! Anladın mı?"

"Aşk da mı yasak?" Gülümseyerek söylediğinde sinirim bir anda yattı. Gülerek omuzlarından tutup başını göğüsüme gömdüm. Ellerini belime sarıp sıkıca sarıldı.

"Eğer o aşk banaysa, o zaman yasak değil, hayır." Gözlerini yukarı kaldırarak bana baktı ve şirince güldü.

"Tabii ki sana, başka kime olabilir?" Eğilerek dudağına buse kondurdum ve ellerini avuçlarıma aldım.

"Burcu bana söz ver, bir daha Simgenin yaptığı hiç bir şeye üzülmeyeceksin. Tamam mı? Ben seninim, seninle birlikteyim ve bir yere gitmek gibi bir niyetim de yok. Onu o güzel kafana sok artık"

"Tamam" hafifçe kafasını sallayıp çenemin altından öptü. Ben bu kıza resmen ölüyordum, bayılıyordum.

"Benim seye geri dönmem gerek, Berk, tuvalet diye kaçtım. Sen de fena azar yiyeceksin"

"Senin için her şeye razıyım" diyerek alnını öptüm. Mutlulukla bana gülerek yanağımdan öpüp kapıyı açarak tuvaletten çıktı. Arkasınca bir süre baka kaldım. Bu kızın artık üzülmesine dayanamıyordum. Sanırım artık benim de çirkinleşme vaktim gelmişti. Simge, bunu sen istedin. Ben bunu yapmak istemiyordum, ama onu uyarmam gerekti. Bir şeyler yapmalıydım, yoksa Burcunu eninde sonunda bu kız daha bir krize sokacaktı. Telefonu cebimden çıkarıp telefon rehberinden bana lazım olan kişinin numarasını aradım. Adının üzerine denk gelince sırıttım. Aradığımda bir çağrıda açtı.

"Ne var?"

"Seninle görüşmem lazım. Acil."

"Ben seninle görüşmek istemiyorum!"

"Konu Simge" dediğimde diğer tarafta suskunluk oldu. Sonra içten nefes çekişi duydum.

"Ne istiyorsun?"

"Şimdilik sadece görüşmek. Gerisini sana görüşünce anlatırım. Benden mesaj bekle" diyerek telefonu kapattım. Başımı yana çevirerek aynada kendime baktım. Ben bunu yapacak kadar aşağılık bir herif değildim. Her ne kadar Simgeyi rezil etmek, onun bana yaptığı gibi, ben de onu en zayıf yerinden vurmak istesem de, bunu yapamıyordum. Sadece uyaracaktım. İşimi sadece aradığım kişi ve Simge bilecekti. Eğer bu uyarımı da ciddiye almazsa, işte o zaman Berk Atanın çirkin yüzüyle Simgeni tanıştıracaktım. Hiç kimse benim sevdiklerime zarar veremez. Hele canımdan çok sevdiğim sevgilime, asla! Ve bunu Simgeye kanıtlayacaktım!

Yeni bölümle karşınızdayımmmm. Simge pisliğine sizce Berk napacak? Diğerki bölümde Simgeni mahvetme operasyonu olacak -kötü kahkaha-. Umarım bölümü beğendiniz. Yorum ve oylarınızı bekliyorum. Lütfen bunu yapmayı unutmayın, sizin sevginizi görünce, ilhamım daha da artıyor ❤️ Sizi seviyorum.

Bir sonbahar hikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin