"Ama önceler Burcuda böyle bir şey yoktu, doktor bey. Neden şimdi?" Tolga sordu.

"Büyük bir stres olabilir. Çoğu zamanlar epilepsi hastalarında beyin çok hassas olur. Depresyon, şok, ve ya stres epilepsiyi tetikleye bilir." Sözleri karşısında beynimden vuruldum sanki. Allah o adamı kahretsin! Yaşatmak istemiyorum, ellerimde kalacaktı. Ama şimdi değil. Burcunun yanında olmalıydım.

"Peki, hayati bir tehlike var mı?" Hande ağlayarak en çok korktuğum soruyu sordu. Nefesimi tutarak cevabı bekledim.

"Aslında çoğu hastalarda böyle bir korku yol, Burcu hanım da o gruba dahil, ama işte tabii 1-2 % ölüm oldu. Ama siz bunu aklınızdan çıkarın, tabii ki de Burcu hanımda böyle bir şey yok. Sadece olarak, sizin şimdi ona çok dikkat etmeniz gerekir. Yani epilepsi hastaları içe dönük olurlar, depresyona yöneli olurlar, pek fazla insan içine çıkmayı sevmezler. Siz sakın onun böyle davranmasına izin vermeyin. Sizi tersleyebilir ve ya konuşmamak, hata itmek ister, ama yanında durun. O buna çok iyi gelecektir. Şimdi, isterseniz Burcu hanımı görebilirsiniz. Ben bir kaç daha test sonuçuna bakacağım ve artık ondan sonra Burcu hanımın tedavisine başlayabiliriz. İzninizle" hepimiz kafamızı sallayarak bir birimize baktık. Çok büyük bir şok yaşamıştık. Napacağımızı şaşırmıştık.

"Nolursa olsun yanında olmalıyız. Şimdi kesin o Murat denen herifin sözlerinden sonra bizi, esas da seni itecektir Berk" Hande ağlayarak söylediğinde Tolga omuzundan tutup ona sarıldı.

"Biliyorum. Ama asla onu bırakmak gibi bir niyetim yok benim. Burcuyu ben çok seviyorum, o beni terslese de ben onu terketmem" dolu gözlerle söylediğimde Tolga onayla başını salladı.

"Buna eminim, kardeşim." Hep beraber yavaşça Burcunun odasına doğru gittik. Kapıyı açtığımda bir yere saklanıp ağlamak istedim. Benim sevgilim beyaz bir yüzle, cihazlara bağlı bir şekilde orada yatıyordu. Hızla ona yaklaşarak yatağım kenarında oturdum ve soğuk elini avucuma alarak öptüm.

"İyileşeceksin, canım, sana söz veriyorum" fısıldayarak gözümden bir damla aktı. Hemen silerek Burcuya bakmaya devam ettim. Nasıl da ben bu kadar zaman kaybeder onun farkında olmamışım? Aslında farkındaydım, ama öyle değilmiş gibi davranıyordum Simge yüzünden. Keşke daha önce gözlerim açılsaydı. Keşke Simge yüzünden Burcunun kırılgan küçük kalbini acıtmasaydım. Ama bundan sonra asla onun üzülmesine izin vermeyeceğim. Bizi kimse ayıramaz. İster Murat, ister Simge, isterse de başka biri. Burcu kıpırdadığında kalbim hızlandı. Uyanmaya başlıyordu. Tolgalar da koşup diğer tarafına geçtiler. Yavaşça güzel gözlerini açıp kaşlarını buruşturarak sorgulu ifadeyle bizlere baktı.

"Berk? Ben nerdeyim?" Boğuk bir sesle sorarak yüzüme baktı. Kalmak istediğinde elimle omuzundan tutup geri yasladım.

"Hayır kalkma, bir az daha dinlen. Biz hastanedeyiz canım. Sen bayıldın, hatırlamıyor musun?" Dediğimde bir anlık duraksadı. Sonra yüzü ciddileşerek üzgün bir ifade aldı.

"Evet, şimdi hatırladım" diyerek gözlerini benden kaçırdı.

"İyi misin, canım? Bizi çok korkuttun" Hande sevimsi sesle söylediğinde Burcu sadece hafif gülümseme ile kafasını salladı.

"Sizi de endişelendirdim, özür dilerim"

"Valla bu durumda bile özür diliyorsun ya, fıstık, sana ne diyeyim daha" Tolga gülerek dedi. Burcu da yavaşça omuzlarını silkip gülümsedi. Hande bana baktı, sonra Tolganın elinden tutup Burcuya döndü.

"Biz bir kantine inelim, geliyoruz canım, tamam? Berk sen bir şey istiyor musun?"

"Hayır canım sağol." Hande başını sallayarak Tolgayla birlikte odadan çıktılar. Dönüp Burcuya baktığımda haşa bana bakmıyordu. Elimi yanağına getirip yüzünü kendime döndürdüm. Acılı gözleriyle bana bakıyordu. Kalbim paramparça oldu bakışları karşısında.

"Burcum, bak o adamın sözlerini kafana takıyorsan.."

"Doğru söylüyor ama. Dediği her kelime doğru"

"Hayır! Doğru değil!" Bağırdığımda Burcu kocaman gözlerle bana baktı. İki elimle yüzünü tutup eğilerek kuru dudaklarından sıkıca öptüm. Sonra ayrılıp aşk dolu gözlerle ona baktım.

"Şimdi beni iyi dinle! O adamın söylediği her şey boş, tamam mı? Ben hayatımda senin kadar güzel ve çekici bir kadın görmedim. Yanıma dünya güzeli bile gelse, yan gözle bile bakmam, çünkü benim için dünya güzeli sensin. Ben seni çok seviyorum,Burcu ve seni asla bırakmaya niyetim yok. Nolursa olsun, ben hep senin yanında olacağım, sen beni istemesen bile. Sen benim herşeyimsin, o adam senin kafanı karıştırmak, bizi ayırmak istiyor, sen de ona kanıyorsun. Lütfen yapma Burcu. Ona inanıp da beni kendinden uzaklaştırma. Ben sensiz yapamam. Hayatımın çok büyük bir kısmına çevrildin ve ben artık geleceğimi sensiz göremiyorum. Bunu aklına sok! Sana bizi ayırmaya asla izin vermeyeceğim, duydun mu? Şimdi o hayvanın dediği sözleri o aklından sil ve benim dediklerimi oraya iyice bir daha silmemek üzere yaz! Sen benimsin, bana aitsin, ve bu hep öyle olarak kalcaktır!" Son sözlerimi öyle bir tutku ve sinirle söylemiştim ki, sözleri bitirdiğimde nefessiz kalmıştım. Burcu artık ağlıyordu. Bir çırpıda yataktan fırlayıp bana sıkıca sarıldı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Belinden tutarak onu kucağıma aldım, ayaklarını belime sararak başını boynuma gömdü. Ben de saçlarını okşayıp ona sevgi dolu sözcükler fısıldadım. Bir az sakinleştiğinde hıçkırarak benden bir az ayrılıp yüzüme baktı.

"Ben seni çok seviyorum, Berk..." Ağlamsı sesle söylediğinde yüzünden tutup bir kez daha onu öptüğümde bu kez o da karşılık verdi. Ayrılıp ona gülümsedim.

"Ben de seni çok seviyorum, Burcu."

"Ben neden bayıldım, Berk?" Sorduğunda dondum. Kaşlarımı çatarak gözlerimi kaçırdım ondan. Şimdi dediğimle yıkılacaktı, ama gerçeği söylemeliydim.

"Burcu... Sizin ailede hiç epilepsi hastası olan var mı?" Sorduğumda sanki anlamış gibi yüzünde bir ifade oluştu.

"Anneannem. Bende de mi var?" Sakince sorduğunda sadece kafamı salladım.

"Ama doktor tedavisi olduğunu söyledi. Yani korkmana gerek yok canım. Biz her adımında senin yanındayız." Sakince gülümseyerek bana başını salladı. Tepkisi beni şaşırtıyordu. Ben ağlamasını beklerken o çok sakin duruyordu.

"Bana çocukken söylemişlerdi, öyle bir şey ola bilme durumu büyüktü, ben de hep kendimi hazır tuttum. O yüzden sakinim" sanki sorumu gözlerimde okurmuş gibi cevap verdi. Eğilip yanaklarından öptüm.

"İyileşeceksin canım."

"Siz yanımda olun,gerisi kolay." Gülümseyerek yüzünü okşadım.

"Had yat uyu sen, bir az kendine gel. Zor bir gün geçirdin"

"Tamam canım." Diyerek üzerimden yatağa geçti. Üzerini örtüp alnına öpücük kondurdum.

"Ben bir kahve alıp hemen dönüyorum, tamam mı birtanem?" Kafasını sallayıp gülümsedi. Odadan çıkarak kahve makinasına doğru ilerlediğimde telefonum cebimde titredi. Elimi atıp ekrana baktığımda Simgeden mesaj geldiği gördüm.

Umarım sürprizimi beğenmişsinizdir bu akşam. Beni o kız için bıraktın ya, ben de hayatınızı karartmazsam bana da Simge demesinler!

Bu bölümü yazmakta nedense zorlandım. Çok ağır bir bölüm oldu galiba. Epilepsi de nerden çıktı hiç sormayın :D Sadece Berkin Burcuya olan aşkının ne kadar güçlü olduğunu göstermek için bir yöntem gibi kullandım. Bundan sonraki bölümlerde Berkin aşkı daha da çok ispatlanacaktır. Simge cadısı da yeniden ortaya çıktı. Umarım beğenirsiniz. Lütfen oy ve yorumları unutmayın. Sizin yorumları okurken çok mutlu oluyorum.

Sevgilerle...

Bir sonbahar hikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin