Doğru söylemişti. O sahnede beni öyle bir öpmüştü ki, afal afal kalmıştım, hiç doğru düzgün bir karşılık da verememiştim. Nazlının da hakkını bununla vermiş olmuştum. Her kes oynadığımı düşünüyordu ama, gerçekte de öyle hissediyordum. Değil dudakları, Berkin bir parmağı bile bana değdikte ben kendi kaybediyorum, bir de öpücüğü düşünün. İkinci duygusal sahneyi de çekerken kaderime gülmüştüm. Sanki dünkü ben konuşuyordum. Bana öyle bakmıyorsun demişti Nazlı. Sanki cümleleri ben yazmıştım. Her şeyi o kadar içten söylüyordum ki, gerçekten gözlerim dolmuştu. Berkse bana öyle bir bakıyordu ki, sanki benim ne kadar yanlış düşündüğümü bana anlatmak için çabalıyordu. Başarıyor muydu, bilmiyorum ama, kalbime bir şeyler yaptığı kesindi. Sahne çekimi biter bitmez bir az uzaklaşıp bahçedeki ağacın yanına gelerek yaslandım ve gözlerimi kapatarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. O sahne beni allak bullak etmişti. Acaba verdiğim karar doğru muydu ki? Bilemiyordum. Kafam kazan gibiydi. Başım ağrımaya başlıyordu. Düşünmekten beynim yanmıştı.
Yanımda bir haraketlilik hissettiğimde gözlerimi açtım ve benden 5 sm aralıda duran bir adet Berk gördüm. Sıcak gözlerle bana bakıyordu. Hafifçe gülümsedim.

"İyi misin?" Sessizce diyerek elini yavaşça yanağıma kaldırdı, dokunmadan önce bir anlık dondu, sanki geri çekileceğimi bekliyormuş gibi, ama ben bir şey yapmayınca yanağımı elinin tersiyle okşamaya başladı. Yüzümdeki gülümsemeyle gözlerimi kapatıp eline yaslandım. Çok iyi geliyordu bana.

"İyi olmaya çalışıyorum. Ne yalan söyleyim, sahne beni çok yordu. O sahnede kendimi gördüm" gözlerimi açıp anlamla ona baktığımda derin bir nefes aldı ve iki eliyle yüzümü tuttu.

"Burcu, bak, her şeyi anlıyorum, neden böyle yaptığını, neden beni terslediğini, böyle bir şeye girmek istemediğini, her şeyi çok iyi anlıyorum. Ama lütfen, bana bir şans ver, kendimi sana ispatlamam için senden sadece bir şans istiyorum. Sana söz veriyorum, seni kırmayacağım, bak gör, seni mutlu etmek için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım ben. Bir daha seni öyle şişkin ağlamış, üzülmüş gözlerle görmektense kendimi vururum daha iyi. O derece yani. Seni asla bilerek kendim üzmem." Çok güzel konuşmuştu. Handenin dediği gibi, içimdeki buzları gerçekten ışık hızıyla eritiyordu. Şans istemişti benden. O kadar samimi ve güzel bakıyordu ki bana, nerdeyse bağırarak evet deyecektim.

"Aslında-"

"O, bakıyorum da, benim aradan çekilmemle hiç zaman kaybetmemişsiniz. Burcu hanım, istediğini yaptın nihayet demek" Simgenin itici sesiyle, ikimiz de ona baktık. Onu görünce bana yaptığı pisliyi hatırladım. Sinirlenerek üstüne atlamak istediğimde Berk beni tuttu ve değmez bakışıyla beni arkasına çekti. O da sinirlenmişti, ama kendine hakim olmak için zorlanıyordu.

"Ne istiyorsun, Simge? Hangi yüzle buraya geldin?" Simge dolu gözlerle Berke yaklaşmak istediğinde Berk elini kaldırdı. "Sakın bana yaklaşma" dediğinde Simge dondu. Gözünden bir yaş damladı. Tuhaf olmuştum. Nolursa olsun hiç kimsenin ağlamasına tahammül edemiyordum. Simge gibi bir yılanın bile.

"Berk, nolur geri gel. Bak, ne güzel ilişkimiz vardı, bu kız aramıza girmeden biz çok mutluyduk, ben sana hala deliler gibi aşığım, sen de bana aşıksın biliyorum, lütfen bize son bir şans daha ver. Sen de beni seviyorsun, biliyorum" sözleri kalbimi acıtmıştı. Berk onu seviyordu evet, ben ne düşünüyordum ki? Nerdeyse Berkle birlikte olmaya razı olmuştum. Bu konuşmanı daha fazla dinlemek istemiyordum.

"Ben sizi yalnız bırakayım" diyip gitmek istediğimde Berk elimden yapışarak beni kendine çekti.

"Bir yere gitmiyorsun!" Sertçe söylediğinde şaşkın gözlerle ona baktım. Bana garip bir ifadeyle bakıyordu. Kolumdaki eli yavaş yavaş aşağı giderek elimi tuttu, bir birleşik elimize bir suratına baktım. Naptığını anlayamıyordum. Sonra sinirli gözlerle Simgeye döndü.

"Birincisi, bizim aramıza senden başka hiç kimse girmedi, Simge, naptıysan sen kendin yaptın. Ben senin bu haline aşık olmamıştım, ben seni tamamen yanlış tanımışım. İkincisi, ben seni artık sevmiyorum, haraketlerinle içimdeki seni öyle bir öldürdün ki, inan şimdi sana öfkeden başka bir şey hissetmiyorum. Ve son olarak da, seni uyarıyorum. Eğer Burcunun gözünden sana göre bir yaş damlarsa, seni mahvederim, anladın mi? Uzak duracaksın bizden! Şimdi git, daha fazla kalbini kırmayım!" Öyle bir sertçe çıkışmıştı ki, nerdeyse Simgeye acımıştım. Ama diğer taraftan da beni savunması hoşuma gitmişti. Gerçi ben kendim de bunu yapabilirdim ama, birinin senin elini tutarak sana destek olması tam bir başka duyguydu. Kanım ısınmıştı. Simge nefretle bana bakıyordu. Eğer bakışlar öldürseydi, ben çoktan yerde yatıyor olacaktım. Ben de sert bakışlarla ona cevap verdim. Berke dönüp ağzını açmak istediğinde Berk başını salladı.

"Sakın. Sakın bir şey söyleme, yoksa çok fena kıracağım seni. Git, Simge"

"Ne haliniz varsa görün! Hiç kimse seni benim kadar sevemez anladın mi, Berk? Ve sen, küçük bücürü! Asla benim yerimi tutamazsın! Anladın mı?"

"Simge!" Berk öyle bir bağırdı ki, az kala yerimde zıpladım. Simge son bir kez bize nefret bakışı atıp, çekip gitti. Sözleri bana fena koymuştu. İkiye ayrılmıştım. Bir tarafdan Berkle olmak istiyordum, şimdi yaptığı da onun da beni istemesini çok iyi göstermişti, ama Simgenin söylediği gibi ikinci olmak istemiyordum. Berk elimden çekerek beni kendine döndürdü ve yine iki eliyle yüzümü tutup başımı kaldırdı.

"Burcu, sakın Simgenin sözlerinin seni etkilemesine izin verme, nolur. Simge benim için artık yok. O kendi eliyle kendi gidişini imzaladı. Ve ben bunun için bir gram bile üzülmüyorum. Nolur ona değil, bana inan. Eğer izin verirsen, senin benim için hep birinci olacağını sana göstereceğim. Ben gerçekten seni istiyorum. Zor olacak tamam, bizi istemeyenlet olacak, Simge gibileri olacak, kavga edeceğiz, bunlar olmayacak dersem yalan söylemiş olurum, ama eğer koşulsuz şartsız bir birimize güvenirsek ve hep bir birimizin yanında olursak, benim bizim çok güzel bir çift olacağımıza inanıyorum. Lütfen sen de inan." Berk artık bana yalvarıyordu. Yüzünde üzgün ama umutlu bir ifade vardı. Sözleri doğruydu. Biz gerçekten çok güzel ve uyumlu bir çift olabilirdik. Hande doğru söylemişti. Berkten çok bu şansı hakedecek biri yoktu ve ben Berke inanarak artık onunla ilişkiyi deneyecektim. Gülümseyerek bir elimi saçlarında gezdirdim.

"Tamam..." Fısıldadığımda Berkin yüzündeki o gülümsemeyi görmeye değerdi. Doğru bir cevap verdiğime artık tüm kalbimle inanıyordum.

"Gerçekten mi?" Çocuksu bir heyecanla sorduğunda gülerek kafamı salladım.

"Evet, gerçekten" dememle beni havaya kaldırıp döndürmesi bir oldu. İkimiz de kahkahalara boğulmuştuk.

"Ya Berk, başım döndü tamam" gülerek dediğimde beni yavaşça yere indirdi ve alnını alnıma dayayarak mutlu ve huzurlu gözlerle bana baktı.

"Pişman olmayacaksın."

Evet, yeni bölümle karşınızdayım! Çok cici bir bölüm oldu :D umarım beğenmişsinizdir. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum!
Aşk ve Umut yeni bölümüyle akşam karşınızda olacak.

Sevgilerle...

Bir sonbahar hikayesiWhere stories live. Discover now