otuz altı

10.9K 539 139
                                    

iyi okumalar!

**

"Su, ben çok susadım. Biraz su içebilir miyim?" 

Doğru mu duymuştum? Doğru mu anlamıştım? Gözlerine baktım tüm odağı dudaklarımdaydı. Şokla açılan gözlerimi belki de fark etmemişti.

Cevap veremedim. Bu yanlıştı, ben onun hiçbir şeyi değildim. Kendime gelerek elimi omuzundan çektim, geriye adımlayarak ondan uzaklaştım. Çağıl'a baktığımda transtan çıkmış gibi gözüküyordu. Hiçbir şey olmamış gibi bana gülümseyerek bir adım da o benden uzaklaştı. Kalbim ise yavaş yavaş düzene girmeye başlamıştı.

Boğazını temizleyerek ütü masasının arkasına geçti. Eğilerek ütünün fişini prize taktı.

"Şimdi oldu. Bence başarabiliriz." diyerek aramızdaki sessizliği bozmak için atılan ilk adım ondan geldi.

Kafamla onu onaylarak ben de yanına gittim. Ütüyü elime alarak gömleğinin üzerinde yavaşça gezdirmeye başladım. Düzgün bir hâle gelmeye başlayınca sırıtmadan edemedim.

"Bu sefer oluyor bak!" dedikten sonra ona döndüm. Gülerek beni izliyordu gülümseyerek işime geri döndüm. Birisi beni izlerken yaptığım her işi elime yüzüme bulaştırdığım için çok temkinli davranıyordum. Çağıl'ın ağzına laf vermek istemezdim.

Gömleği ütüledikten sonra Çağıl'a uzattım. Gömleği elimden almadan önce üstündeki tişörtü tek hareketiyle çıkarıp yatağın üstüne bıraktı. Ardından elimden gömleği alarak tek kolunu giyindikten hemen sonra "Sıcakmış lan!" diyerek geri çıkardı.

"Daha yeni ütüledim soğuk olmasını beklemiyordun herhalde."

"Sen bana laf mı soktun şimdi?" diyerek üstüme doğru yürümeye başladı.

"Uzak dur lan, gelme!" beni dinlemeyerek gelmeye devam etti.

"Bak ütüyle seni haşlarım, uzak dur!"

Ütüyü bırakarak ondan uzaklaşmak için kapıya doğru geri geri yürümeye başladım. Beni umursamayarak kötü adam bakışlarıyla üzerime gelmeye devam etti.

Aslında yüzü daha çok Selena'da ki Hades'e benziyordu.  Bu benim gülmeme neden olurken Çağıl'ın da bıyık altından güldüğünü gördüm.

"Komik mi Su? Neden gülüyorsun Su? Beni çıldırtmak mı istiyorsun Su?"  Senin kocanın evi yok.

Kapıdan çıkarken tişörtümün kapı koluna takılmasıyla söverek kapıya vurdum. Tişörtümü kapıdan kurtarmaya çalışırken Çağıl beni yakalamıştı.

"Kapı bile benden uzaklaşmana izin vermiyor Su. Nereye gidiyorsun?"

"Bu kapı senin gö-" cümlemin devamını getiremedim. Çağıl'ın yukarı kalkmış kaşlarını ve bana alayla bakan bakışlarını görünce cümlemi değiştirdim.

"Yani şey diyordum, bu kapı senin gözlerinin rengiyle aynı renkte."

Bu cümleyi kurmamı beklemiyor olacak ki kahkaha atmaya başladı. Ben de alttan alttan onun kahkaha atarken gözüken bademciklerini izliyordum.

Gülmesini bitirdiği sırada burnuma bir koku geldi, yanık kokusu. Bir şey yanıyordu. Bunu Çağıl'a da söyledim.

"Çağıl bir koku var."

"Yeni duştan çıktım ya onun kokusudur." gözlerimi devirdikten sonra tekrar konuştum.

"Hayır salak. Yanık kokuyor." kaşlarını çatarak benden uzaklaştı. Kokuyu almak için derin bir nefes aldı.

"Yanık kokuyor."

"Ben ne dedim Çağıl? Ben de Yanık kokuyor dedim" elim belime giderken aklıma gelen şeyle aniden gözlerim büyüdü.

"Ütü!"

Çağıl benden önce davranarak ütü masasına koştu. Ütüyü kaldırınca yanık olmadığını gördük. E o zaman yanık kokusu nereden geliyordu?

Çağıl aniden bağırdı. "Mutfak!" Haluk mutfak!

"Mutfak ne alaka?" bana cevap vermeden yanımdan koşarak geçti. Onu takip ederek peşinden gittim.

Çağıl fırının önünde diz çökmüş ağlak bir suratla fırının içindeki tavuğa bakıyordu. Pardon yanmış tavuğa.

"Tavuk ne alaka, yemek mi yapıyordun?" kafasını iki yana salladı.

"Annem çıkmadan önce fırına koymuştu, yarım saat geçince fırını kapatmanın söylemişti. Senin yüzünden unuttum."  yanına giderek bende çöktüm ve tavuğu izlemeye başladım. Aklıma gelen şeyle ona döndüm.

"Bana suç atma sakın hem suçlu hem güçlü. Ben zaten geldiğimde yarım saat önce çıktıklarını söylemiştin." gözlerini belerterek bana baktı.

"Duştan çıkınca kapatacaktım zaten sen gelince aklımdan çıktı." diyerek omuz silkti.

"Kalmamı isteyen sendin. Neyse gidiyorum o halde ben."

Tezgahtan destek alarak oturduğum yerden kalktım. Gitmek için arkamı döndüğüm sırada bileğimden tutarak beni kendisine doğru çekti.

Beklemediğim hareket karşısında ayaklarım birbirine dolanmış Çağıl'ın üzerine doğru ufak çaplı bir uçuşa geçtim. Belime sarılan kolları hissedince ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtım. Gözlerim Çağıl'ın kahverengi gözleriyle kesişti.

Tam bu sırada bir şey oldu.

"Biz geldik!" Birsen Abla'nın sesi. "Ne oluyor burada?"

Ortada birden çok sorun vardı.

Çağıl ile ben üst üsteydik ve daha da önemlisi Çağıl çıplaktı.

Asıl önemli olan nokta şu ki... tavuk gibi biz de yanmıştık.

**

bölüm sonu.

çok acıktım bana bir et bir tavuk bir sarma bir iskender bir şey verin.

beklettiğim için üzgünüm. umarım okurken eğlenmişsinizdir.

bir dahaki bölümü daha erken atacağım vallahi bak.

seviliyorsunuz!<3

Seni Seçtim |yarı texting✓Where stories live. Discover now