MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.19
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.27
M.L 1.28
M.L 1.29
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.34
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.1 (Reis)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.27
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.38
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.54
M.L 3.55
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 3.56

8.9K 772 184
By Atikesungunapsa

Bebekler işe başlıyorlar artık. Ve mısraya çizmesi için verilen, yıllardır size bahsettiğim makina ressamlığının catia programını kullanarak çizdiği bir resim. Arabanın herhangi bir bölümü oluyor bu. Dış aksamda gördüğünüz motor kaputunun önünde aracın Amblemi bulunun ızgara.

Sabah alarmım çalar çalmaz kalktım yataktan. Şerefsiz kocam uyuyordu hala. Aşağıya inip masaya peynir zeytin gibi kahvaltılık bişeyler çıkarttığım gibi tekrar yukarıya çıktım. Bir yandan reis efendiyi uyandırıp bir yandan giyindim. Altıma dar bir kot, üzerime beyaz rahat bir tişört giydim. Ben stajyer olarak başlıyorum ama Aykut artık tamamen çalışan.

Hızlı bir şekilde kahvaltı yaptık ikimizde. Ben ondan önce bitirip dişlerimi fırçalamaya çıktım odamıza. Yatağımızı topladığım zaman şerefsiz kocamda geldi odaya giyinmek için. Çantamı da alıp mutfağı toplamaya indim ama baktım ki benim oğlan toplamış masayı. Tabakları ve çatalları makinaya koyup elimi yıkadım. Çantamı takıp ayakkabılıktan beyaz spor ayakkabılarımı çıkarttım.

Kocacım da benim gibi kot, tişört ve spor ayakkabıyla kombinini tamamlayınca çıktık evden. İkimizin arabası da kapının önünde duruyordu. Ben X5'e giderken o benim arabama yürüdü. "Hadi bakalım şöför hanım, alıştırma sürüşlerine başlayalım." Anahtarı elime verip yan koltuğa oturdu. Besmelemi çekip çalıştırdım arabayı. "Babam gelmiyor mu? Beraber gitmiyor muyuz yani?"

"Babam 8'den sonra gelir genelde, yani daha yarım saatten fazla var. Biz geç kalırız." Bak reise sen. Babasının fabrikasına geç kalırız diyor. Aferin lan bu metal erkeğine. "Çıkışta seni yazdırdığım ehliyet kursuna uğrayalım. Asil abilerin evin orada, babamın arkadaşının kursu. Kitabı alalım, evde çalışırsın boş kaldıkça." Boş bırakırsan bebeğim. Neyse araba kullanırken bunu düşünmüyorum.

Mudanya yoluna çıkıp temkinli bir şekilde organize sanayiye girdim. Yolu tarif ede ede yıllardır adını andığım ama ilk kez geldiğim Dinçsoy Otomotivin önüne park ettim arabayı.

Büyükçe bir bina. Girişte güvenlik selam verdi. "Hoşgeldiniz Aykut bey." Genç bir adamdı. "Hoşbulduk abi, kolay gelsin." Çalışanlar geliyordu fabrikaya ve herkesin gözü bizim üzerimizdeydi.

"Sen ne iş yapacaksın Aykut?" diye sordum binaya girdiğimiz zaman. Uzun bir koridoru var. Çalışma alanından camla ayrılmış, herkes giriş kartını basıp öyle geçiyordu.

"Bilmiyorum, babam gelince öğreneceğim artık. Şimdi sana fabrikayı gezdirmek isterdim ama bölümüne gidelim, oradakilerle bi tanış. Öğlen molasında gezdiririm."

Koridor üzerinde muhasebe ve insan kaynakları yazan iki oda vardı. Biraz ilerisinde revir vardı. Sağ tarafta çalışma alanı olan atölyeye çıkan kapıdan geçtik. Kocaman makinalar, kalıplar, forklift vardı her yerde. Büyük bir atölyeydi ve tam orta kısımda prefabrik bir yapı mevcuttu. Kalite kontrol bölümüymüş. Biz onun ilerisine doğru yürüdük. Arka tarafa çıkan kapıya yakın turnikeler vardı. Pantolonun kemer askısına taktığı kartı basıp turnikelerden geçtik.

"Tasarım burada ayrılıyor. İşçilerin hepsi geçemiyorlar bu tarafa. Belli kişiler gelir sadece. Yani bu kart olan kişiler."

Bir kaç adım sonra sağımızda bulunan merdivenlerden bir kat yukarıya çıktık. Tam karşımda koskocaman harflerle 'Kalıp Tasarım' yazıyordu. Benim çalışma alanıma gelmiştik.

Kapıyı açıp geçmemi bekledi. Büyük bir odaydı ve 6 kişi vardı içeride. Bir masa boştu, orası benim masammış. En ileride duran adama doğru yürürken tek tek selamlaştı çalışanlarla. Adamın yanına gittiğimizde orta yaşlardadır diye düşündüğüm kumral ve uzun boylu kişi ayağa kalktı.

"Aykut bey. Sizi buralarda görmek ne güzel." Çok samimi bir şekilde gülüyordu adam. Hatırladım şimdi, düğünde oynamıştı bu adam.

"Tatil bitti, geldik artık Sercan abi. Nasılsın?" Kucaklaştılar resmen.

"İyiyim kardeşim siz nasılsınız?" diyip bana dönerek elini uzattı. "Kardeşim sende hoşgeldin yeni çalışma yerine. Gerçi fabrika sizin ama nezaketen diyorum."

Elini sıktım. "Hoşbuldum ama ben henüz stajyerim Sercan abi." Adam çok samimi birisine benziyordu. Olaya abi olarak girdim.

"Abi dedi bana." Hayret etti. Aykut tanıştırmayı gerçekleştirebildi sonunda. "Sercan abi buranın sorumlusu Mısra. Bölüm şefi gibi düşünebilirsin, burada en çok muhattap olacağın kişi o."

"O bu değil de." dedi Sercan abi. "Koltuk rahat mı? Siz onu söyleyin bana. Valla rahatsa bir akşam bende gelir bir filminizi izler, patlamış mısırınızı yerim." Demek ki bizim sinema koltuğunu tasarlayan adam buymuş. Baya başarılı birisi o zaman.

"Daha deneyemedik abi ama sözüm olsun. Bir akşam gelirsin film izlemeye."

"Takılıyorum kardeşim, bakın siz keyfinize."

Gülüştük falan. "Geçin şöyle oturun." diyip sandalye gösterdi. Biz sandalyelere, o da masasının başına geçti.

"Hangi programları biliyorsun Mısra? Bu arada Mısra demem de sorun yok değil mi?" Aykut'a baktı. "Ne sorunu abi, saçmalama."

"Süper."

"Lisede autocad, nx6 ve nx7.5 programlarını öğrendim Sercan abi. Hepsi dün gibi aklımda. Lise stajımı Coşkunöz firmasında yaparken Catia öğrendim ve üniversitede bu sene onu öğreniyoruz."

"Harika. Bizde bu sene Catia programına geçtik zaten. Ne kadar biliyorsun?"

"Valla fabrikada bana öğreten olmadı bu programı, elime modülleri verdiler giriş yaptım. Belli başlı parçaları çizebiliyordum ama şu anda gelişme bölümünde sayılırım."

Bilgisayarının ekranını bana doğru çevirdi. "Mesela bunu görünce ne anlıyorsun?"

Bir süre inceledim ne olduğunu ve net bir şekilde cevapladım. "Hangi marka bilmiyorum ama bir arabanın sağ ön çamurluğuna ait bir kalıbın dişi kalıbına benzettim." Dişi kalıp üstte durur, erkek kalıp altta kalır. Pot çemberi tam ortalarındadır.

Kendine çevirdi bilgisayarı ve kocaman ela gözleriyle Aykut'a baktı. "Valla bildi." Bana baktı. "Yeni Ford Fiestanın sağ ön çamurluğu."

Arkasına gerine gerine yaslandı kocacım. "Bilir, senin yerini alırsa hiç şaşırmam."

"Masan orada." dedi gülerek. Yerini vermeyecek bana yani. Eliyle karşı tarafı gösterdi. Masalar birleşik ama araları kapalı, kimse kimseyi görmüyor.

"Geç aç bilgisayarını, mail adresini gir, data göndereceğim sana, başlayabilirsen başla. Takılırsan bana sorabilirsin."

Kocamla ikimiz ayağa kalktık. "Kolay gelsin sana o zaman." diyip gülümsedi bebeğim. "Öğlende görüşürüz." Herkese kolay gelsin diyip çıktı odadan. Masama geçtiğimde diğer beş kişiyle daha tanıştık ve işe koyuldum. Benimle beraber 3 bayan ve 4 erkek vardı burada. Hepsi samimi insanlara benziyorlardı.

Data geldiği gibi işe başladım. Data dediğim şey çizeceğim kalıbın ölçülerinin yazdığı bir dosya. Tabi bu iş okulda çizdiğim basit parçalara benzemiyordu. Resmen arabanın bir bölümüydü. Kolay mı amk? Tabi ki değil.

Öğlene kadar bir kere çay molasına çıkıp, ara sıra Sercan abiye sorular sorarak çalıştım. Öğlen molasında bebeğim bölüm kapısında bekliyordu beni. Elele yemekhaneye gitmeye başladık. Geldiğimiz merdivenlerden inip arka kapıdan çıktık. Sağa yürüyüp biraz ileride tekrar binaya girdik. Yemekhane ayrı bir bölümdeydi. İçerden de giriş varmış ama burası daha yakınmış yemekhaneye.

"Sen ne yaptın bebeğim? Koray geldi mi?"

"Yeni bir projenin proje sorumlusuyum. Koray geldi, hallettik işlerini, gidip belgelerini toparlayacaktı."

"Hayırlısı olsun."

"Sen ne yaptın?"

"Başladım Sercan abinin gönderdiği datayı çizmeye. Daha çözemedim gerçi anca çözmeye çalışıyorum. Data işi karmaşık oluyor biraz."

"Yaparsın sen. Elinden ne uçan kaçar, ne kaçan." Gülüşerek girdik yemekhaneye.

Yemekhane çok kalabalık değildi. İşçiler daha önce çıkıyormuş yemeğe. 110 tane işçi varmış. Toplamda 190 çalışan varmış fabrikada. Yemek tepsilerimizi alıp masalara ilerledik. Baktım ki bizim Asil bokuda oturuyordu. Onun yanına geçtik hemen.

"Oooo kimler gelmiş?" Diyip ayağa kalktı. Herkes bana bakıyordu zaten yeterince. Bu herif sarılınca daha çok baktılar. Şu anda yemekhanede sadece beyaz yakalı denilen memur konumundaki kişiler vardı.

"Naber abicim?" Yerlerimize oturup yemeğe başladık. Aynı zamanda Asil'in sorularını cevaplıyordum ki patron kayınpederim geldi yanımıza.

"Mısra hanım." dedi imalı bir şekilde. "Ayhan bey." Ayağa kalktım ayıp olmasın diye. Ama imayı falan bıraktı, kocaman sarıldı her zaman ki gibi. Oturup yemeğe devam ettik herkesin fesat bakışları eşliğinde. Neler yaptığımı anlatıyordum hepsine. "Sen çizimi yapacaksın, Aykut üretimde proje sorumlusu." dedi babam. Demek ki bebeğimle yine aynı işi yapacaktık. Yapmasak şaşardım zaten. Onu da beraber yapacağız.

"Jfj 4 projenin adı." Data da yazıyordu bu bilgi. "Ford Focus'un hangi parçası sence kızım?" Kayınpeder patronum beni deniyordu. "Motor kaputunun altında, ızgara kısmına benzettim baba. Daha çözemedim gerçi yanlışta olabilir."

Aykut'a baktı. "Bu iş için doğmuş diyoruz ya hep, hakikaten öyle. Tasarımda gözüm arkada kalmaz artık."

"Yapar." dedi benim oğlan. Gerinmekten canı çıktı bugün. "Çünkü neden yapmasın?"

Takım elbise giymiş adamlar selam veriyorlardı. Topuklu giymiş hatunlar gelip geçiyordu yanımızdan. Yemeğimizi bitirip bizde kalktık. Fabrikayı gezdirmeye başladı bebeğim.

Atölyeye indiğimizde işçiler işe başlamışlardı. Hepsiyle samimi bir şekilde konuşuyordu, çoğusu ismiyle hitap ediyor veya abi diyordu. Reis burada işçi olarak çalışırken demek ki fabrikanın sahibinin oğlu gibi değildi. Bana da büyük küçük herkes yenge diye hitap etti. Her yerde kahve makinaları vardı.

Kalite kontrol bölümünde çalışan kişiler Asil'den dolayı daha güler yüzle karşıladılar. Oradan çıkıp muhasebe ve insan kaynaklarının olduğu yere gittik. Herkese "Eşim, Mısra Dinçsoy." diyordu.

İnsan kaynaklarına gittiğimizde mini elbiseli ve topuklu giymiş genç bir kız ayağa kalktı bizi gördüğünde. "Aykut hoşgeldin." Turuncu saçlı, zayıf, beyaz tenli güzel bir kızdı.

"Hoşbulduk Gamze hanım." Reis kocacım gayet ciddiydi ama kız 'Yol saçlarımı ver elime' cinsinden fazla yavşak davranıyordu.

"Hiç gelmeyeceksin sandım fabrikaya. Ne zamanlardır ortalarda yoksun." Gelip tam Aykut'un önünde durdu. Benimle muhattap olmuyordu, sadece kocamdı muhattabı. Ama bende Mısra'ysam eğer ki, öyleyim zaten. O muhattaplığı götüne sokarım adamın.

"Tatilden yeni geldik daha, anca."

"Vaktin varsa bir kahve içelim." Şimdi o beyaz dişlerini tek tek sayacağım eline, yetmeyecek bir de burnunu kıracağım. Hatta parmaklarını sökeceğim ki o kahve fincanını tutamayacak.

Elini elimden çekip omzuma attı kocacım. "Eşimi gezdiriyorum Gamze hanım, müsait değilim."

"Daha sonra uğra yanıma, muhabbet ederiz."

Boğazını temizledi benim oğlan. "İş saatleri içerisinde muhabbet mi ediyorsunuz siz Gamze hanım? Babam size bu yüzden mi para sayıyor her ay? İş saatleri dışında da benim müsait olmadığımı biliyorsunuz."

O esnada elinde çayla başka bir kadın girdi odaya. Orta yaşlıydı, beni görür görmez çayını masasına bırakıp gülümseyerek yanıma geldi. "Merhaba Mısra hanım, ben Tülay, insan kaynakları sorumlusuyum. Hoşgeldiniz fabrikanıza, Ayhan beyden namınızı çok duydum, çok başarılı bir teknik ressammışsınız sanırım."

Elimi uzattım. "Merhaba Tülay hanım. Teşekkür ederim, elimden geleni yapıyorum."

"Staj yapıyorsunuz bildiğim kadarıyla." Gamze sonunda benimle konuşabildi. "Evet, babam sağolsun. Staj yeri aramama gerek kalmadı Gamze hanım." Sahte bir şekilde güldüm.

"Kolay gelsin Tülay hanım." dedi kocam. "Çalışanlarınıza iş saatleri içerisinde molaları yasaklıyor musunuz?" Patron oldu amk.

"Tabi ki Aykut bey, mola saatleri dışında kimse çıkamaz buradan dışarı." Koskoca kadın bey diyor, diğer göt ismiyle hitap ediyor. Öldürürüm ben bu turuncu kafayı.

"Peki içeriye muhabbet etmeye insan girer mi?" Kadın şoka girdi.

"Mümkün değil Aykut bey, babanızın şartlarını biliyorsunuz."

"Anladım. Umarım öyledir, sizden şüphem yok ama.."

"Daha dikkatli olurum Aykut bey." Bugünlük göt etme operasyonumuzda başarıyla tamamlandığına göre rahat bir nefes alabilirim elbette. Düşman askeri Gamze hanım bozguna uğrayarak geri çekildi.

İnsan kaynaklarından da çıkıp benim bölümüme gitmeye başladık. "Aykut ben bu Gamze'yi öldürürüm, katil olur, 15 sene yatarım içeride haberin olsun."

"Takma kafana. Az önce gösterdiği tavır değil sadece, bir kaç kere daha yanlışını yakaladım onun. Bir yanlışında daha affetmem, babamın haberi yok çoğu durumdan."

"Ben yanlışını falan bilmem, bir kere daha yavşarsa sana bitti o kız."

Güldü şerefsiz kocam. "Bilirim yaparsın."

Bölümümün önüne geldiğimizde kimsenin olmayışından faydalanıp öptü. "Seni seviyorum karım, kolay gelsin."

"Sanada kocam. Seni seviyorum." Ben içeriye girdiğimde o da işinin başına gitti.

İşim kolay değildi elbette. Basit çizimler değildi. Hata asla kabul etmiyordu. Hata yapmakta benim sevdiğim bişey değildi. O yüzden sürekli olarak Sercan abiye sorular soruyordum. Akşama kadar da anca böyle çalıştım. Ben çok soru sorduğumu düşünürken Sercan abi "Diğer stajyerlere göre daha iyisin Mısra." dedi merdivenleri inerken.

Kocam merdivenlerin başında bizi görünce durdu. Çıkışa doğru gitmeye başladık muhabbet ederek. Güvenliğin orada Asil'de bekliyordu. O da Sercan abiye beni sordu. Bir değil üç tane amk. Babam geldi, o da sordu.

Akşam trafiğinde polis olur diye Aykut kullandı arabayı, gelirken sürücü kursuna uğrayıp kitabı da aldı. Asil önden biz arkadan Asil'in evine geldik.

Yengemle amcamda buradaydı, sofra hazırdı. Ellerimizi yıkayıp oturduk. Günümün nasıl geçtiğini en ince ayrıntısına kadar anlattırdı amcam. Detay sever zaten.

"Mısra benim kocama da sahip çık oralarda." dedi Petek abla. "Yamyamlar kapmasın." Gülmeye başladık hepimiz. "Valla yamyam çok Petek abla ama bu zamana kadar kaptırmadıysan bir daha kaptırmazsın."

"Gamze'den mi bahsediyor?" dedi Asil Aykut'a. "Aynen abi, o." Demek ki herkese yavşıyor bu kız.

"Gamze kim?" Sinirlendi bizim ressamlık kızı. "Şekil düzeltmek benim işim Petek abla. Yamyamlarla baş etmeyi iyi bilirim. Bir kalıp çizer, üretimini yapar, yamyamı preste basarım. Yahnisi bile kalmaz ortada." Kahkahalarla güldüler canice fikrime. Çok ciddiyim aslında. Yapar mıyım? Yaparım amk.

Yemeği bitirdiğimizde yengem ve Petek ablayla sofrayı toplamaya başladık. Erkeklerde balkona çıktılar. Çayı demleyip işimizi bitirirken Kahveci olarak kahve yaptırdı yengem. Aykut'la amcam konuşarak giriyorlardı içeriye. "Haber veririm amca ben sana, bi konuşuruz biz." Acaba neyi haber verecekti? Kiminle ne konuşacaktı? Tenhada sıkıştırdım sordum ama "Evde konuşuruz." dedi. 

Boş fincanları toplamaya kalktığım zaman Petek abla salona elinde bir kutuyla girdi. Kutuya yan yana oturan amcamla yengeme uzattı. "Size hediye almıştık."

Aklıma bizim Antalya'dan aldıklarımız geldi. Aykut'a direktif verdim, bir dahaki sefere unutmayalım diye. Çünkü vermeyi unutmuştuk.

"Ay bu ne!?" diye yengem bağırınca tepsiyi sehpaya bırakıp yanlarına gittim. Kara bir resim vardı elinde. Bende anlamadım ne olduğunu. Asil böbürlene böbürlene konuşunca anladık.

"Daha düşünmüyorduk aslında ama, kaza kurşunu.. Petek hamile."

Amcamın şoka girdiğini gördüm. Yengemin ağladığını gördüm. Aykut'un güldüğünü gördüm. Asil'in gri gözlerinin dolduğunu gördüm. Ben çığlık atıp Petek ablaya sarıldım. "Yaaaaa ben hala mı olacağım, teyze mi olacağım şimdi?"

"Her ikisi de oluyorsun ablacım." dedi Petek abla gülerek. "Tebrik ederim, çok sevindim. Demek ki topuklu giymeme sebebin yorgunluk değilmiş."

"Değildi ablacım ama kesinleşmeden kimseye söylemedik. İlk size söyledik işte."

Petek abladan ayrılıp amcamla yengeme baktım, hala aynı duruyorlardı. Gidip Asil bokunu da tebrik ettim. "Sağol abicim." dedikten sonra ondan da ayrılıp amcamın önünde durduğumda yere oturdum.

"Amca kendine gel, dede oluyorsun." Asil koca Türkmen soyunun tek erkek torunu. Amcam bugüne kadar bir kere bile diğer kardeşlerine artistlik yapmadı bu yüzden. Şu anda tek evladının evladının olacağı haberi derinden etkiledi.

"Oluyorum amcam." dedi sesi titrerken. "Oluyorum."

Kalkıp babamdan çok babalık yapan amcama sarıldım. "Tebrik ederim dede, sağlıklı hayırlı evlat olsun inşallah."

"Erkek olacak erkek." dedi Asil. Amcamı bırakıp böm böm Asil'in yüzüne baktım. "Cinsiyeti belli mi?"

"Hayır daha değil. Bugün ilk kez gittik doktora." Aykut Petek ablanın sözünü kesti.

"Ondan sen izin aldın bugün." dedi Asil'e bakarak. "Ondan herhalde oğlum." Hala böbürleniyor.

"Daha cinsiyeti belli değil. Siz tatildeyken test yaptım, çift çizgi çıktı. Randevu aldım bende doktordan, gittik işte. Bu da ultrason resmî." diyip ağlayan yengemin elinden kağıdı aldı. Yengemi de tebrik edip sarıldım, teselli etmeye çalıştım. Kadın mutluluktan deliler gibi ağlıyordu.

Çaylarımızı da içip herkes birbirini bir kere tebrik ettikten sonra kalktık. Sabah erken kalkacağız sonuçta. "Darısı sizin başınıza." demeyi de unutmadı bok kafalı abi bozuntusu.

"Çok sevindim." dedi Aykut yanımda muavinlik yaparken. "Bende çok sevindim. Ama haberleri yokmuş baksana. Onlar da istemiyorlardı daha."

"İyi önlem almamışlar demek ki, ya da Asil abi bilerek yapmıştır." Gülüyordu, kesin bir şekilde konuştum. "Sende sakın aynı hataya düşme Aykut. Bu konuyu konuştuk. Benim okulum bitecek, senin askerliğin."

"Biliyorum bebeğim, bende şu anda istemiyorum ama sonra affetmem. Ordu kurmaya niyetim var." Yola bakıyorum ama güldüğüne eminim.

"Anasının gözü."

"Sen genel kurmay başkanıydın bebeğim. Ben general. E bu orduya teğmen lazım, asteğmen, üsteğmen, başçavuş, onbaşı, binbaşı, yüzbaşı, tuğgeneral, tümgeneral..." Daha sayıyordu.

"Ay tamam Aykut sus. Bütün rütbelere yapacaksın sen herhalde."

"Herhalde. Yapmazsam adam değilim."

"Tavuk muyum lan ben yumurtlayacağım?"

"İstediğini diyebilirsin. Fabrikada ben üretimci, evde sen." Nasıl keyif aldığını biliyorsunuz. Çünkü bayılıyor böyle mevzulara.

Atışa atışa eve geldiğimizde annemlerin eve baktım, ışıkları yanıyordu hala. "Gel beş dakika uğrayalım." dediğimde ikimizde oraya doğru yürüdük.

Kapıdan ayak üstü iki lafın belini kırıp, Petek ablanın hamile olduğunu söyledik. "Mezitlerde gördüğünüz amca acaba bunu mu söyledi size Mısra abla?" diye sordu Berrak. Olabilirdi. Belki de onu söylemişti.

Kocacımla eve geçip üstümüzü değiştirmek için odamıza çıktık. Çıkarttık çıkartmasına ama giyinmek daha uzun sürdü. Duşa girmeden giyinmek yasak gibi bişey oldu bu evde.

Yatak başlığına yaslanıp bacağının birini uzatmış, diğerini bükerek uzanan kocamın yanına geçtim. Telefonunu komidinin üzerine bırakıp sırtımı göğsüne yaslayarak sarıldı.

"Amcamla ne konuşmuştunuz?"

"Bende sana onu söyleyecektim şimdi. Bilmiyorum haberin var mıydı ama Metin amca köye yeni ev yaptırdı."

"Haberim yoktu ne zaman yaptırdı?"

"Düğünden önce babanla ortak oldukları tarladan çıkmıştı, kınayı falan yapmak için. Elinde de kalmış parası, babanın evinin yanındaki boş arsa onunmuş, oraya yaptırdı."

"Peki biz neyi konuşacaktık seninle?"

"Yarın Asil abiler iş çıkışı köye gideceklermiş. Herhalde Petek yengenin hamile olduğunu dedene söylemek için. Amcamlarda zaten yeni evlerine gidiyorlar sürekli. Bizi de çağırdı, hatta babamları da ama ben sana sormadan cevap vermedim. Gitmek istemeyebilirsin diye düşündüm."

"Amcam bana niye sormuyor bunu da sana soruyor?"

Gülerek konuşmaya başladı. "Kocanım amk. Benden izin çıkmadan olmaz."

"Egolayzır koca." diye terslediğimde Aykut reis oldu. "Şaka bir yana. Seninle ilgili bütün konularda bana sormadan bişey yapmıyorlar Mısra. Bu hastalık mevzularında kimseyi karıştırmadım ya, her şeyle ben ilgileniyordum. O yüzden bana sordu önce. 'Gelmek ister misiniz, Mısra ne der oğlum?' dedi. Bende seninle konuşmak istedim."

"Gidip gitmeme konusunu daha önce hiç düşünmedim Aykut. Orada nasıl günler geçirdim bir ben biliyorum bide Allah."

"Asil ve Aykut'ta biliyor, hatırlatırım."

"Her neyse. O evden çıktığım zaman babamın yüz ifadesini unutmuyorum. Seni ağaçların arasında yana yakıla aradığımı unutmuyorum. O hapishanede üç ay neler yaşadığımı unutmuyorum. O köydeki insanların hakkımda söylediklerini unutmuyorum. Kısacası orada geçirdiğim tek bir saniyeyi bile unutmuyorum."

"Biliyorum. Bu yüzden sormak istedim sana ama yarın ararım amcamı gelmeyeceğiz derim." Cevap vermeyip düşünmeye başladığım zaman "Hadi uyuyalım." dedi.

"Gidelim."

Kollarının arasından çıkmadan yüzüne baktığımda şaşkın bir çift Türk kahvesi fincanıyla karşılaştım. Haklıydı fincanlar.

"Gidelim Aykut. Benim kimseden çekineceğim bir mevzu yok. Ben o evdeyken de, sonrasında da, hatta bu evde de namusumla yaşadım, yaşıyorum. Kimin ne düşündüğü umrumda değil. İstedikleri kadar kötü şeyler düşünsünler, ama gerçekten umrumda değil. Çünkü neden olsun?"

"Emin misin? Bak babanın eviyle yan yana ev. Ben gitmeyeceğini düşünmüştüm.."

"Eminim Aykut. Hatta seni sevdiğime emin olduğum kadar eminim. Gideceğiz, hep beraber, bütün aile, bütün Dinçsoy'lar olarak. Babamın da, orada kim varsa hatta, hepsinin gözünün içine soka soka gideceğiz."

"Annen? Yani bayramda konuştunuz, bileziğini getirdi yengen? Etkilenmeni istemiyorum Mısra. Sana bişey olsun istemiyorum."

"Annemi özlemedim dersem yalan olur ama ona da kızgınım. O da görsün, hepsi görsün. Nasıl bir ailenin içinde olduğumu, ne kadar mutlu olduğumu hepsi görsün. Hatta ve hatta köyün meydanından geçmeden çıkmayacağız o eve. Hakkımda kötü konuşan herkes görsün ve asla, etkilenmeyeceğim. Emin ol. Türkmenlerin Mısra ne yapıyormuş herkes bilsin."

Hala şaşkın ve tereddüt içindeydi fincanlar. Sayfalarca fal çıkartır Berkay görse.

"Ben şimdi ne sadece Mısra'yım, ne de Mısra Türkmen." Fincanlara ikişer tane inci atıldı.

"Ben Mısra Dinçsoy'um. Ayhan Dinçsoy'un gelini, Aykut Dinçsoy'un karısı, Metin Türkmen'in manevi kızı, Asil Türkmen'in öz kardeşiyim. Götü yiyen tek kelime kötü bi laf etsin. Kendimde sağlamım, arkamda sağlam."

Fincanlara atılan incilerden kahveler taştı, tabaklara dolmaya başladı. Başımı göğsüne çekip sıkıca sarıldığında damarlarım bile okyanus kokusuyla doldu.

"Seni varya.." dedi neşeli bir sesle. "..daha ne kadar sevebilirim acaba?"

Kollarımı beline sarıp başımı yüzüne doğru kaldırdım. "İstediğin kadar.."

Daha ne kadar sevebilir ki zaten? Boş bırakılan defteri değil, defterleri dolduran adam. Daha çocuk yaşta diyebileceğimiz zaman verdiği sözleri her türlü şartta ve koşulda tutmayı bilen adam. 'Yapmayacağım, seni Dinçsoy yapmadan yapmayacağım.' diyip yıllarca kendine hakim olmuş bir adam. Adıma veya namusuma asla söz getirtmeyecek, getirmeyen bir adam. Babamın veya diğer herkesin düşündüklerinin aksini yapmış, beni kasvetli hayatımdan çıkartıp, Saray yavrusunda sultanlar gibi yaşatan adam. Babamın diğer damatlarının aksine parayı harcayan ama asla kendi kazandığının dışına çıkmayan, kimseden istemeyen bir adam. Senin için Uludağ'ı yakarım diyip yakan, Mudanya'yı kuruturum diyip kurutan, her türlü engeli aşmayı bilen bir adam. Daha ne kadar sevebilir ki?

Bekle bizi Kirazlıyayla, seni yarın yakmaya geliyoruz. Sen beni hep tek yakaladın bugüne kadar baba. Sana tek olmadığımı göstermeye geliyorum. Beğenmediğin damadınla geliyorum. Bana güvenmeyip, dinlemeden yargıladığın kızın, ona güvenen ve asla yargılamayan, aksine öz evlatları yerine koyan bir aileyle geliyor komşu evine. Bekle beni anne. Sen beni savunmadın ama, beni akrabalarına karşı bile savunan bir anneyle geliyorum yanınıza. İlkay, İlknur, Azra.. Hep sustunuz, işinize geldi ya hani benim kötü durumlara düşmem, size taş çıkartacak tek ama gerçek bir kardeşle geliyorum karşınıza. Abilik, eniştelik bir yana dursun, düşman gibi davrandığınız, damatlıktan nasibini alamamış Murat ve Alper, siz kayınpederinizden dilenmeye devam edin, sizin karşınıza damat gibi damatla geliyorum.

Ve benim canım kızım sahnelere bir döner, pir döner. Canını yediğim be. Ne güzel evlatlarsınız siz böyle. Yerim sizi güzel bebeklerim benim.

"Ben Aykut'u suçlamıyorum zaten. Onun yerinde olsam bende aynı şeyi yapardım. İyi güzel seviyorlar, almış ailesini gelmiş buraya, benim kızdığım tek bir kişi var. O da Mısra. Baba sözü dinlemeyen Mısra."

Aykut konuştu beni çok şaşırtarak. "Bende Mısra'nın yerinde olsam, aynı şeyi yapardım. Babam beni bir yere kapatsaydı, bende oradan okulum için kaçardım." Adamsın reis. Bir kere daha battım okyanusuna.

Continue Reading

You'll Also Like

12.5K 214 33
Kısaca ,diş hekimliği okurken ne yaşarsınız merak ediyorsanız cevaplar burada. Peki Tıp fakültesinde yaşananları da merak ediyor musun? Onlar da "Tı...
4.9K 270 10
» şimdi sıra bende bu minik iyiliğim karşılığında benimde senden ufak bir ricam olacaktı... -ne istiyorsun? » karım ol.
683K 45.4K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
130K 8.3K 37
Bitiş tarihi| 10 Ağustos 2019 あ "Alin."Diye fısıldadı gözlerini açmadan. Dudaklarında bir tebessüm belirdi."Berbat görünüyorsun, Güven."Diye fısılda...