MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.19
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.27
M.L 1.28
M.L 1.29
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.34
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.1 (Reis)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.27
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.38
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.55
M.L 3.56
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 3.54

8.3K 760 261
By Atikesungunapsa

Cumartesi sabahına kadar, yani şu ana kadar anca çamaşır işiyle uğraştım. Dersem yalan olur. Çünkü tek işim o değildi. Ev hanımı olmak zor iş amk. Bitmiyor evin işi. Daha şimdiden başladım on senelik kadınlar gibi konuşmaya. Sonumuz hayrola artık. Daha ne diyeyim? Bişey demeyeyim amk. Ne diyeceğim sanki?

Dün sabah erkenden kalkıp reisimle beraber kimlik işimi hallettik. Onunkini de aynı zamanda. Çünkü artık evli yazıyordu ikimizin kimliğindede. Dönüşte buraya en yakın özel hastane olan Ceylan hastanesine girdik. Otelde doktor amca kan ölçümü yaptırın demişti ya hani, o ölçümü yaptırmak için.

En boş dahiliye doktorundan randevu istedik, yarım saat sonrasına verdiler. Bekledik doktor beyi, saat gelince girip derdimizi anlattık. Hemen kan aldılar kocamdan. Öğleden sonra sonuçları çıktı, hastaneyi arayıp doktorun sekreterinden sonuçları öğrendik. Çok şükür korkulacak bişey yokmuş. Reçete için numaraları mesaj attılar reisimin telefonuna, o da gidip aldı. Kanı sulanmış bebeğimin. Deli gibi akıyor zaten ben biliyorum onu. Hani doktor demese bile ben farkındayım. Yoksa o nabız yarış atı gibi dört nala koşmaz her dakika dimi yani?

Eve geldikten sonra akşama kadar bir yandan ütü yapıp bir yandan bugün için hazırlık yaptım. Davet edilecekler listesi oldukça fazlaydı. Ev temiz olsa bile yengemin tarif defterinin bütün sayfalarını resim olarak göndermesini istedim. Canımın içi reisçim terası yıkadı sağolsun, bahçedeki takımı falan yıkadı. Adam çalışıyor be. Valla bak. Yapıyor yani.

Annemden de görmüştüm ama yengemde daha çok şahit olmuştum. Sabah gelen misafir öğlene, öğlen gelen misafir akşama kalıyordu genelde. Daim oluyor misafirler. Akşam gelende kesin geceye kalır. Bekliyorum ben bunları.

Her ne kadar annemler cantık ve ayran siparişi vermiş olsalar bile gece yarısına kadar poğaçalar, börekler, kurabiyeler, tatlılar hazırladım. Ressamlık kızlarını da çağırdım Mevlüde ama kalabalık olacak diye yarın sabah kahvaltıya gelmek istediler. Teklif kabul edildi, metalci beylerde gelmek istemişler çünkü. Aman benim başım boş kalmasın be, aman be.

Sabahın köründe kalkıp kahvaltı hazırladım. Reisçim kocacığımı da uyandırdım ama surat beş karış. Böyle mahkeme duvarı suratıyla bile karizmatik bu şerefsiz. Uzun saçları dağılmış, eliyle geriye atıyor, yine dağılıyor.

"Cumartesi sabahı 8'de kalkılır mı amk?" Sesine kurban anam.

"Sofradasın Aykut küfür etme. Bende yorgunum ama napalım?" Sesini çıkartmadan kahvaltısını yapıp kalktı bebeğim. Ona yatağı toplama görevini verdim, ne kadar yapabilirse. Çok bi beklentim yok ama neyse artık. Olduğu kadar. Olmadığı kader. Kendimde bütün evi anca bir saatte sildim. Bütün tuvaletleri yıkadım. Hepsine temiz havlular koydum. Derken sonunda duşa girebildim.

Çıktığımda annemle yengemin sesi geliyordu aşağıdan. "Ay bir sürü şey hazırlamış bu kız."

"E napsın Belkıs abla, ilk misafirleri. Benden öyle gördü." Böbürlenme be yenge.

"Evde de yapacak iş bırakmamış bize."

"Yapar o. Doktora gittiği zamanlarda kafayı dağıtmak için çok uğraşıyordu, yaptığın banaysa, öğrendiğin kendine diyordum hep. O da yapıyordu, öğrendi maşallah." Ay evet. Sürekli aynı cümleyi söylerdi bana. Malı sattın be yenge, bu kadar övmene gerek yok yani. Alan aldı, satan sattı.

Saçımı kurutup, makyajımı yaptı hemen. Öğlene geliyordu saat, misafirler gelmeye başlardı.

"Oğlum ne ara yaptı Mısra bunları?"

Güldü bizim egolayzır bozuntusu. "Dün yaptı hepsini, canı çıktı."

"Sarma bile sarmış. Bende diyorum temiz evi temizliyor herhalde bu kız."

"Yengemin öğrencisi." Yengeme de yalakalık yapmaktan geri kalmıyor şerefsiz herif. "Sabah sildi ki gene her yeri, tozlanmışmış." Dedikodumu yapıyorlar resmen aşağıda. Ama kötü bişey söylemiyorlar sonuçta. Konuşsunlar amk. Hepsini çok seviyorum.

Saçlarımın uçlarına düzleştiriciyle hafif bukleler verip, hafif bir makyaj yaptım. Takı için çok beğenerek aldığım pırlanta setimi ve bileziklerimi takmaya karar verdim. Üzerime Belkıs sultan kreasyonu olan lila renginde saten kumaştan kalın askılı, az degajeli, belinde ince bir kemeri bulunan, diz altı elbisemi giydim. Altına da aynı renk saten stiletto giyip aşağıya hanımların yanına indim.

Mutfaktaydılar, hala yaptıklarıma bakıyorlardı. Yengemde misafirler için el açması baklava yapmıştı. Annemde boş durmamış gerçi. O da tatlı yapıp getirmiş.

"Hoşgeldiniz hanımlar." diyip ikisini de öptüm.

"Ay ay ay! Ay çok yakışmış elbisen kızım, çok güzel olmuşsun." Etrafımda dönüp kendimi gösterdim alıcılara.

"Teşekkür ederim Belkıs sultan, stilistim zevkli olunca." Azıcık yağlasam fena olmaz, hakediyor kadın.

"Yengem ne güzel yanmışsın tatilde böyle, kamerada o kadar belli olmuyordu."

"Yandık valla yenge, çok sıcak hava orada." Gülüşerek muhabbet ediyorduk.

"Hani beni öpmek yok mu?" Sizce bu soruyu kim sorabilir? Cevabı belli.

Bıkkınca dönüp ona baktım. Utanmaz arlanmaz reis bozuntusu benim öpmemi beklemeyip hiç utanmadan sesli sesli öptü iki yanağımdan. "Makyajımı bozdun ama." Güya trip atıyorum. Diğerleri de gülüyor bu halimize.

"Bana ne? Git bir daha yap. Zaten dün bütün gün mutfaktaydın, yanıma gelmedin."

"Sen gelseydin."

"Geldim ama kovdun." Hakkaten kovdum.

"Sardıklarımı bitiriyordun, bende kovdum."

Yanağımdan makas alıp "Hadi ben geçiyorum annemlere. Bana ihtiyacınız olursa seslenirsiniz." Mevlüt boyunca orada duracaktı.

Biraz sonra zil çalmaya başladı. Fatma abla ve kızlar gelmişti. Berrak'la annem giyinip geldiler. Petek abla geldi, derken herkes gelmeye başladı.

Bademli sosyeteleri, Çağrışan hanımları, Arnavut hatunları falan filan. Salon, oturma odası, hatta sinema odası ağzına kadar insan doldu. Annemlerin sandalyeler, mutfaktakiler, hatta bahçedeki ve terastaki sandalyelerimiz.. Hepsi doluydu. Gelen herkes dışarıda ayakkabılarını çıkartıyordu, çantasından temiz ayakkabı giyiyordu. Hoca gelince bende ipek kumaştan beyaz iğne oyası dedikleri el emeği namaz örtüsünü taktım başıma.

Buket ve Ayşegül hala gelmemişti. Üzüldük mü? Tabi ki hayır. Ama Yaren gelin ve yenge buradaydı. Bu Yaren'den de hoşlanmıyorum hiç, çok burnu büyük. Evin içini resmen tararken röntgene döndü gözleri. O saçlar boyanmış, boya kutusuna düşülmüş, kendini manken zannetmiş bir şekilde oturdu yengenin yanına.

Yengeninde ağzı iyi laf yapıyor yalnız. Yanındaki herkese Yaren hanımı anlatıyor. Yok öyle benim gelinim, yok böyle benim gelinim. Daha gelini bile değil hani tam olarak. Sevgililer henüz. Ne iş amk?

Hoca ilk olarak duaya başladı ve bitirdi. "Yasin'i okumak isteyen varsa, buyursun okusun." Nezaketen soruyor bunu. Asil'in asker mevlidinde de hoca sormuştu. Demek ki bütün hocalar soruyordu. Ama yengem resmen balıklama atladı ortaya.

"Mısra, kızım sen biliyorsun okumayı. Oku istersen, senin evin sonuçta." Evet okumayı biliyorum yenge, hatimde ettim hatta. Çok sağol hani milletin içinde söyledin bunu. Eyvallah Nermin sultan.

Sonuçta 8 kere umreye gitmiş bir dedenin torunuyum. Teklifi geri çeviremedim. Yasin'i açıp okumaya başladım. Ezbere biliyordum zaten, pek bakmadım bile elimdeki Yasin kitabına.

Bitirince de kafamı kaldırıp hocaya baktım. Sosyetelerin hocalarındandı bu kadın. Öyle bir havası vardı. "Maşallah." dedi memnun bir şekilde. "Şimdiki gençlerde böyle güzel okuyan bulunmaz pek. Ağzına sağlık kızım, Allah kabul etsin."

Nurhan yenge yanındaki boya kutusu gelinine attı topu. "Yaren sende tebarekeyi oku istersen." Elinde kitap bile yok anam onun. "Ben bilmiyorum anne okumasını, hiç okumadım daha önce." Okul bitirdin ama kuran okumadın, şaşırmadım açıkcası. Çünkü neden şaşırayım?

Hoca devam etti, hepsini okudu bitirdi. Mevlidi okudu, duasını toplarken sipariş verdiğimiz, Bursa'ya özgü kuşbaşılı cantıklar geldi. Reis bebeğimi aradım hemen, bi koşu geldi kapıya. Yan taraftan, mutfağın bahçe kapısından mutfağa soktuk. Petek abla, Berrak ve Seda geldi yanıma. Tabakları ayarlamaya başladık. Öyle köpük tabakta beğenmez bu sosyeteler, yemek takımlarımızı topladık hepimizin. Bana zaten yengem üç takım misafir için almıştı, iki takım günlük kullanacaklarım vardı, iki takım kahvaltılıklarımın büyük tabakları vardı. Petek abla ve annemde getirince misafirlere yetecek kadar tabağımız olmuştu.

"Petek abla?" dedim ayaklarına bakarak. "Hayret sen topuklu giymemişsin?" Yüzüme bakmayıp tabak hazırlamaya devam etti. "Canım istemedi ablacım ya, yorulacağız ya şimdi.." Öyle olsun bakalım. Sen pek topukluyla yorulan insan değilsin ama, neyse artık. İnanalım. Karnımız acıkmaya başladı, yiyelim amk.

Yaren hanım geldi mutfağa. "Yardım edilecek bişey var mı?" Ay o sesini bile isteye inceltmiyor mu? İnceltiyor amk. Sinir bozucu bir kibarlık göstermeye çalışıyor.

"Dağıtırken yardım edersin canım, şimdi ayarlıyoruz." dedi Petek abla. Bana döndü. "Mısra sen kolonya, çikolata falan ikram et, dua bitiyor." Ellerimi temizleyip dediğini yapmaya başladım. Zamanında ablamların cemiyetlerinde görmüştüm bu işleri, o yüzden çok yabancılık çekmiyordum. Ama herkesin gözü üzerimde olduğu için heyecan yaptım amk.

Zararsız ve hasarsız bir şekilde kolonya, çikolata işini bitirip mutfağa girdim. Seda'nın eline misafirlik peçeteleri tutuşturdum. Hocadan başlayarak dağıtmaya başladık. Umarım cantıkların yağları koltuklarıma akmaz, çok üzülürüm yoksa.

Elimdeki iki tabağı Çağrışan'lı tahmin ettiğim iki teyzeye verip mutfağa geri dönüyordum arkamdan seslendiler. "Kızım bi buzdolabı poşeti varsa getirir misin? Ben yiyemem şekerim var." Bu Çağrışan'lılarda da yok yok amk. Dede de kalp var, teyzede şeker var. Eminim yanındaki teyzede de kolesterol vardır.

Teyzeyi onaylayıp tekrar mutfağa döndüğümde Yaren çıktı karşıma. Elinde iki tane benim misafirlik tabak serimi taşırken beni görüp korktu. Hayır korkması gereken benim, sen niye korkuyorsun? Ve tabakları yere düşürdü. İçime oturdu yemin ederim. Daha ilk kez kullanılıyor bu tabaklar ve yerde tuzla buz oldu. Yerde parça pinçik olmuş cağnım tabaklarıma bakakaldım. Çünkü nasıl bakmayayım? Daha ilk kez elimize aldık o tabakları biz ama ya. Özene bezene seçtim ben onları.

"Ay görmedim seni özür dilerim Mısra." Dileyince geçiyor mu? Demek isterdim ama tabiki demedim. Annem geldi yanıma hemen, bende eğilip toplamaya başladım kırıkları, önemli değil demedim. Çünkü önemli. Kızlardan da poşet istedim şekerli teyze için.

Ellerime dikkat ede ede toplarken arkadan hanımlar konuşuyordu. "Ay nazar değmiştir kızım sana." Yaren üzerine alındı. "Olabilir, bana nazar çok değer."

"Sana değil." dedi aynı teyze. "Mısra'ya değmiştir. Kırıldı, nazar çıktı şimdi." Kırıkları halen toplarken sinsi sinsi güldüm. Göt etmek güzel bir duygu arkadaşlar. Forsum oluyor böyle.

"Ben onu okurum şimdi." dedi hoca abla. "Maşallah hem çok güzel okudu Yasin'i, hem kendisi güzel, hem evi çok güzel. Allah iyilikle, güzellikle oturmak nasip etsin inşallah."

Kırıkları doldurduğum poşeti alıp ayağa kalktığımda ablaya teşekkür ettim. Mutfaktan bez alıp bide güzel sildim yeri ki, insanlara batmasın kırıklar. Ayrıca da yağlandı. Yaren hanımda yerine oturdu. Hani bir zahmet otursun. Bir şehit daha veremem evimden. Tabaklar yerde değil, kafamda kırıldı sanki. Öylesine sinir oldum. Öylesine canım yandı.

Yiyen kalkmaya niyetleniyordu. Tabi ki önce evi en ince ayrıntısına kadar geziyorlardı. Beğenmeyen şu ana kadar olmadı. Yengemin hediyelik diye aldığı küçük el havlularını verdim herkese. Seda ve Berrak bulaşık yıkıyordu, hepimiz şimdiden yorulmuştuk bile.

Ama daha bitmedi. Yengeler kaldılar. Hatta dayılar falan geldi. Aykut'la babam geldi. Üstüne Asil ve amcam geldi. Ben ne dedim size? Sabah gelen öğlene kalır, öğlen gelen akşama kalır. Umarım şu akşam saati kimse gelmez, gece misafiri kaldıramam şimdi.

Cantıkları sıra sıra mikrodalga fırında ısıtıp gelenlere vermeye başladık. Yanlarına da hazırladığım böreklerden koyduk. Onlar yenirken çay demledim, tatlı tabaklarını hazırladık. Onlarda yendi çay da içildi. Sonunda bende elime bir tabak alıp içeriye geçebildim. Çay işini de yengeme pasladım. Kızlarda bişey yiyememişlerdi. Onları da oturttum yerlerine, doyursunlar kendilerini.

Kocacım beni görünce sandalyesini bana verdi, kendisi de yanıma başka sandalye çekti. Beklemeden yemeye başladım hemen, akşam olmuştu artık ve çok acıkmıştım.

"Siz ne zaman istemeye gideceksiniz yenge?" diye sordu annem Nurhan yengeye. "Ne zaman derlerse. Bizim acelemiz yok Belkıs sizin gibi. Oğlan askere gider gelir, işe girer düğünü öyle yaparız." Kafamıza taş mı geldi? Bana mı öyle geldi?

"Benim işim hazır yenge, işi olmayan düşünsün." Taşı karşıya gönderdi benim oğlan.

Berat girdi konuşmaya. "Benimde babamın dükkanı var ama mühendisim sonuçta Aykut. Boşuna mı okudum?"

"Belki de boşuna okudun?" Alaycı bir şekilde güldü Berat. "Babamın fabrikası da olsa askere gitmeden düğün düşünmüyoruz biz. Acelemiz yok." Yaren'de havalı havalı saçını geriye atıyordu. Yolasım var o saçları.

"Oğlum onlar ayrıldılar barıştılar. Kaç sene görüşmediler, ondan dayanamadılar herhalde." Ayşegül hala biter, Nurhan yenge başlar. Bitmeyecek bu sülalenin bana yürümesi. Sonunda birine bir yürüyeceğim o olacak.

Elini sandalyemin arkasına attı kocacım. "Biz ayrılmadık yenge. Hiçbir zaman." Üstüne basa basa söyledi.

"Aykut kaç sene adı sanı anılmadı Mısra'nın, annene sorduğumda cevap bile vermedi. Nasıl ayrılmadınız oğlum?"

"Bu ayrıldık anlamına mı geliyor yenge? Ayrılmadık diyorsan ayrılmadık." Sesini yükseltince babam müdahale etti olaya. "Ayrılmadılar, kimsenin bilmediği durumlar vardı, onları hallettiler sadece."

Damat Ayhan'ın sözü sülaleye geçiyordu sanırım ki, o konuşunca hepsi sustu. Ama annem susmadı. "Yenge sen değil miydin bizim düğünde bir an önce istesek de düğünü yapsak diyen, o yüzden sordum gün koymadınız mı diye. Ben değilim ki düğün ne zaman diyen, sen çıkarttın düğün işini. Ben istemeyi sordum sana sadece." Yürü Belkıs sultan, arkandayım.

"Yaz sonu belki Belkıs hala." dedi tiz bir sesle Yaren. "Yaz okuluna kaldım, onu bitirmeden olmaz herhalde."

"Ne bölümü okuyorsun Yaren'cim?" diye sordum samimiyetsiz bir samimiyetle.

"Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik canım." O da en az benim kadar samimiyetsiz. "Sağlık sektöründeyim anlayacağın." Çirkin gülüşlerle bakıyoruz birbirimize.

"Hmm ne güzel."

"Senin bölümün neydi?"

"Makina, resim, konstrüksiyon canım. Otomotiv sektöründeyim anlayacağın."

Anlamadı ne demek istediğimi ama "Anladım." dedi. Gökhan dayı girdi araya. "Valla on numara bölüm seçmişsin Mısra. Otomotiv asla çökmeyecek bir sektör."

"Öyle dayı." dedi kocam. "Mısra ilk sıradan yerleşti okula. Çok iyi çizimi var. Bu iş için doğmuş sanki." Havaya bak amk.

"Ne güzel işte. Eniştemin fabrikaya lazım çizimci." Hoşuma gitmeye başladın patavatsız dayı be.

"Benim kızım kaç sene önce Bursa'da bile birinci oldu." dedi babam. Anlamadı kimse. Amcam açıklama yaptı. Yarışmayı söyledi, hepsi çok şaşırdılar. Aykut biraz abartıyordu ama sakınca yoktu. Berat ve Yaren fesat fesat bakıyorlarken hiç sorun değildi abartması.

"Bence en önemli sektör şu anda sağlık." dedi Yaren. "Sağlık olmadan hiçbir şey olmuyor maalesef." Amk sanki doktor olmuş. Altı üstü doktorun yanındaki sekreter. Hayır buna bok atan da olmadı ki, ne bu şiddet bu celal?

"Bence de öyle." dedi kemik gözlüklü çok bilmiş Berat. "Tabi ki önemli. Önemli değil diyen olmadı zaten Yaren." diyerek çomak sokmaya yer aramaya başladım.

"Sağlık, tekstil, otomotiv, gıda ve giyim sektörü olmazsa olmaz. Bunlar en önemli sektörler." dedi babam iş adamı edasıyla. Gerçi üzerinde eşofman var ama iş adamı sonuçta.

"Öyle babacım." dedim ciddi bir şekilde. İlk kez babacım dedim. "Sağlık olmadan adım atamayız Ayhan enişte, her şeyin başı sağlık." Amk sanki belediye başkanlığına aday olmuş da, oy verelim diye halka kendini tanıtıyor. Öyle savunuyor kendini. Seçilsen nolur kıçımın kenarı? Bir kayyum atarım sana dönersin pervaneye.

"Tabi ki çok önemli Yaren." diyip Berat'a baktım. "Sağlığımıza ulaşabilmek içinde otomotiv gerekli ama dimi Berat? Sen daha iyi bilirsin. Mesela sağlıkta kullanılan onca makina ve cihaz var. Onların hepsi senin gibi makina mühendislerinin elinden geçiyor, benim gibi teknik ressamlar tasarımını yapıyor, Aykut ve abim gibi teknisyenler üretimini yapıyor." Kıçımın kenarı Yaren neye uğradığını şaşırdı. Amk ben zamanında 5000 kişilik okulun acımasız reisine kafa tutmuş, yola getirmiş, nikahı bastırmış bir kızım. Benimle baş edebilir misin sen göt lalesi?

"Doğru söylüyor Mısra." demek zorunda kaldı Berat. "Çoğu firmada teknik ressamlar çalışıyor, teknisyen ve işçiler üretim yapıyor, mühendisler denetim yapıyor." Yüzü düştü bizim boya küpünün. Bizde biliyoruz sağlığın önemli olduğunu zaten, niye böyle bir savunmaya geçti anlamış değilim. Sanki önemli değil dedik ona. Saf salak.

Yaren, yenge ve Berat dışında herkes Yaren'i alt edişimden keyif alıyordu. Yanımdaki reis susmuş, elini attığı yerden baş parmağıyla sırtıma dokunuyordu. Asil, amcam ve babam gülmemek için dudaklarını bastırıyorlardı. Yaren hanıma yürüyüşe devam ettim.

"Yani sağlık sektörü vazgeçilmezimiz elbette. Ama onu da teknoloji çağında ilerletebilmek için makinalara ihtiyacınız var Yaren'cim. Hem bildiğim kadarıyla sekreterlik yapıyorsunuz siz değil mi? Yani genel olarak işiniz bilgisayarla, onu bile bizler tasarlıyoruz, bizler üretiyoruz. Ufacık bir vidası dahi benim gibi ressamların elinden çıkıyor, hani bilmiyorsun diye anlatıyorum. Sağlığı yürütebilmek için önce kendimize dikkat etmemiz gerekiyor elbette. Ama oldu ki bi sorun çıktı ki Aykut'un mesela iki böbreği de iflas etmişti, o zaman daha çok anladık sağlığımızın kıymetini. O dönemde bile teknolojiden ve bir sürü makinadan yararlanılarak bizlere testler yapıldı, örnekler alındı. Bizde sizin işinizi iyi bir şekilde yapabilmeniz için çaba sarf ediyoruz. Yeni tasarımlar, yeni makinalar.. Herkesin emeği var yani sağlık konusunda. Bilmem anlatabildim mi.."

Dayanamayan ilk kişi Gökhan dayı oldu. Kahkaha atmaya başlayınca herkes dudağını ısırıp gülmeye başladı. Onlar fena halde bozuldular ve cevap veremediler. Ama ne yapsaydım yani? Ben onun işini küçümsemedim veya kötü bişey söylemedim ama o resmen başka işi beğenmez gibi konuştu.

Son kez ayağa kalkıp herkese makinada kahve yapıp dağıttım. Bir tek Aydın dedeciğime cezvede yaptım kahve. Öyle seviyor çünkü.

"Eline sağlık güzel kızım." Konuş dede konuş, senin tüfek de susturur bu insanları. "Oh çokta güzel olmuş." Yaren hanım tarafından çatırtı sesleri gelirken herkes kahvesini içti, fincanını bırakıp kalktı. Sırayla geçirdik misafirlerimizi. Gökhan dayı ve yenge biraz fazla sarıldılar İsviçre'ye gidecekleri için.

"Bir daha ki gelişimizde Mısra'nın karnı büyümüş olur herhalde yeğenim." dedi dayı gülerek. Bu adam hiç akıllanmayacak. "Daha var dayı o işe, hemen değil." Ee kocacım, sonra? İstersen daha detaylı anlat.

"Sen karışma Gökhan çocukların işine." Yengede konuşuyor ama o da gülüyor. Bir tek gülmeyen benim. "Olur olur, ben güveniyorum yeğenime." Omzuna da destek verir gibi vurmuyor mu? Vuruyor amk. Ama yine de sevdim bu dayıyı ben.

Yengemlerden sonra annemleri de gönderdik eve. Ayaklarıma yengemin meşhur kara sularından inmişti, anında ayakkabılarımı çıkartıp ayakkabılığa koydum. Salona dönüp baktım, ama bakmaz olaydım. Koltuğun kırlentleri, sandalyeler, her yer her yerde tabiri.. Öyleydi ortalık. Fincanlar sehpalarda duruyordu, sehpalar gelişi güzel yerlerde..

Yalancıktan ağlama sesi çıkartıp kocamın göğsüne koydum yüzümü. "Daha bu ev toplanacak, sabah bizimkiler gelecek, Mısra ne zaman dinlenecek?"

Kollarını sarıp güldü şerefsiz. Ağlanmaya devam ettim. "Mutfak bardak dolu, tabaklar yerleşecek yerine.."

Kollarını üzerimden çekip kucağına aldı. Koltuklara doğru giderken "Sultanım, reisiniz ne güne duruyor? Hemen hallederim." dedi. Koltuğa beni yatırıp tepsiye fincanları doldurmaya başladı.

"Sen böyle güzel gider yapıp milleti hak ettiği yerde göt edersin de ben seni daha fazla yorar mıyım? Yormam karım. Berat'ı da kendi yanına çektin, Yaren'i de susturdun. Helal olsun sana."

"Ee reis." dedim keyifle. "O mengeneye parça sıkıştırıp eğe sürterken az parçalamadım ben bu ellerimi. Cnc tezgahlarında, freeze tezgahlarında boşuna yüzümü gözümü yağ yapmadım. Canım mesleğime bok attırır mıyım hiç dünkü boka? Attırmam valla. Benim işim eğe sürtmek, Yaren hanımında burnunu sürttüm bu gece eğeyi." Keyifle gülüp iş yapıyordu bebeğim.

Aykut fincanları topladı. Aykut hepsini mutfağa götürdü. Aykut sandalyeleri yerleştirdi. Bende yan dönüp iş yapmasını izledim. Çok yorulsam bile beş dakikada dinlenen bir insan olarak ayağa kalktım.

"Yatsana bebeğim, hepsini makinaya doldururum ben."

Çok güzel bişey olabilir bu söylediği. Ama o fincanlar makinaya konmuyor maalesef. Süsüne püsüne aldanıp aldım ama makinanın sıcak suyu renklerini bozuyormuş ve çok inceler. Bir kırılma daha kaldıramam bugün bu evde. Ben o fincanları altı tam takım aldım. Birine bir şey olsun istemiyorum. Takım bozulsun istemiyorum.

Mutfağa giderken peşimden geldi. "Makinada yıkanmıyor bebeğim fincanlar, sen bardakları koy, ben fincanları yıkayayım." Yaptı valla. Ben fincanları yıkarken dikkatli bir şekilde yerleştirdi hepsini makinaya. Deterjanı alıp çalıştırdı hatta. O arada bende Yaren hanımın tabaklarımı kırdığını anlattım.

"Fesatlıktandır amk. Duymadın mı ne diyorlar? Göt herif. Nefret ediyorum o Berat piçinden. Mühendis olmuş, sik mühendisi amk salağı. Hayır yengemde çatlıyor aslında kıskançlıktan da çaktırmamaya çalışıyor. Yaren'e de ayar oldum. Süs bebeği." Ellerimi kurulayıp gülmeye başladım.

Baktım ki o da gülüyor, ikimizde bu laf sokma muhabbetinde acayip keyif aldık ama. "Hadi yatalım, sabaha yine misafir var." Der demez yine kucağına aldı. Odamıza girip üstümüzü değiştirdiğimiz gibi okyanus Aykut kokusunda uykuya daldım okyanusta yüze yüze.

Mısra ve eğe operasyonu asla bitmez. Seviyorum kızımın gider yapmasını. En sevdiğim huyu bir gider yapması, bir de oğlumu çok sevmesi. Canım evlatlarım benim.

Continue Reading

You'll Also Like

5.3K 2.2K 21
"Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur"Ra'd 28. Ayet Ben kalbimdeki taşıdığım Allah aşkından ilham alıyorum
1K 237 8
🌑~🌑 Avrupa'nın hanedan aileleri ile yönetildiği, devletler arasında evlilikle bağ kurulduğu dönemde, asil soylardan bir kaçı zenginlikleriyle devle...
686K 45.6K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...