MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.19
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.27
M.L 1.28
M.L 1.29
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.34
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.1 (Reis)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.27
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.54
M.L 3.55
M.L 3.56
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 3.38

9.2K 876 213
By Atikesungunapsa

En güzel yorumlarda görüşmek üzere. Ve ayrıca, ben bu bebeklerimi bırakamıyorum. O yüzden sanırım bunları yazmaya devam edeceğim. Biliyorum ki sizde hala okumak istiyorsunuz. Hepinize kucak dolusu sevgiler..

Bu arada kafam_deli isimli kişinin yıldızların altında diye bir hikayesi var destek olur musunuz? Rica etti benden, bilirsiniz kimseyi kıramam 🙈. Şimdiden teşekkür ederim.

Uzunca bir süre ağladıktan sonra sakinleşerek geri çekildim. Yüzüm gözüm mahvolmuştu. Ama reisimin gömleği kirlenmişti.

"Aykut gömleğini mahvettim yine." Ağlayınca da sesim çok çirkin çıkıyor galiba, onu farkettim. Bu adam sesimden soğuyup ve  makyajımın akmış halini gördükçe benden ayrılmadıysa ömür billah ayrılmaz.

"Sikmişim gömleğini." Yüzümü silerken küfür edişine küçük bir tebessüm ettim. Ona baktım, o da tebessüm edecek gibi duruyordu. Tereddüt eder bir hali vardı. Ben gülmeye başlayınca güldü.

"Asil bokunun gömleklerinden ütülerim şimdi bir tane." Sesli bir şekilde güldü. "Asik kafalı." dedi. Kucağından inip yere oturduğumda ellerini yüzüme getirdi. "Daha iyi misin?" Sen böyle betimlemelere doyamadığım şekilde bakarsan ben nasıl iyi olmam?

Aynı cümleyi söyledim ona da. Dizlerinin üzerine kalkıp gömleğini biraz daha kirleteyim diye yüzümü göğsüne koydu. Muhtemelen akan makyajımın aynısı gömleğindeydi şu anda. Kopyalayıp yapıştırıyordu.

"Ben betimleme falan bilmem Mısra. Güzelsin işte. Çok güzelsin amk."

Kollarını çekip önce gömleğindeki makyaj izlerime, sonra yüzüne baktım. "Gömleğin bok oldu, bir. Bu kadar da güzel iltifat etmez bi insan. Güzelsin amk. Sende karizmatiksin şerefsiz metal erkeği, bu da iki."

Düğmelerini açıp gömleğini çıkarttı. "Böyle nasılım?" Gözlerimi devirdim. "Egolayzır ve zengin züppesi." Çok ciddi söyledim. Çünkü fiziğinin güzel olduğunu biliyor, sırf götlük olsun diye çıkartıyor böyle.

Sinir oldu paşam. "Kalk hadi gömlek ütüle bana. Saat kaç oldu, çıkalım artık." Her ağlayışımın sonunda böyle tuhaf bir şekilde kendimize geliyoruz, özümüze dönüyoruz ya daha ne amk? Biz buyuz aga. Bir tutam romantizm, bir tutam güzel söz, bolca fedakarlık, çok miktarda küfür içeren bir ilişkimiz var. Bence güzel yani. Ben öyle kasıntı ilişkileri sevmem zaten. Ne o amk? Yılışık yılışık. Iyyy.

"Al bakalım metal erkeği. Asil bokunun en güzel gömleğini ütüledim sana. Bok kafalı bunu kız istemeye giderken giymişti." Bakmayın bok dediğime aslında çok seviyorum onu da öyle demek işime geliyor.

Alıp hiç bakmadan giymeye başladı gömleği bizim oğlan. Çok açık mavinin üzerinde lacivert minicik kare desenleri olan Mavi'den aldığı gömleği. Valla benim oğlana daha çok yakıştı, yalan değil.

"Asil bokuna vermeyelim bu gömleği bir daha. Sana daha çok yakıştı." Ben gülerken o böm böm baktı yüzüme. "Cepçilik mi yapacağız amk? Gider alırız." Ay aman kendine de bok kondurmaz. Asil gitsin alsın kendisine çok istiyorsa.

Yüzümü silip, defalarca yıkayıp, dişlerimi fırçalayıp tekrar bir makyaj yaptım. İkimizde hazır olduğumuzda çıktık evden.

"Önce Yeliz'lere uğrayalım, davetiyelerden bırakayım ona. Sonra Arap Şükrü'ye geçeriz." dediğimde okeyledi ve Yeliz'lere geldik. Tesbihi hala vites kolunda takılı. Ara sıra alıp sallıyorum arabadayken. Hatta cüzdanımdan kendi tesbihimi de çıkartıp üzerine koydum. Tesbihlerimiz bile yan yana artık.

İnci teyzeciğimle bayramlaşıp Yeliz ve diğerlerinin davetiyelerini bıraktık. Yeliz verecek cnc'lere.

Mesafe kısa olduğu için arabayı otoparka bırakmıştık. Yürüyerek Arap Şükrü'ye gittik. Bizimkiler sokağa koyulan masaya oturmuşlar ve hatta demlenmeye bile başlamışlar.

Bizi gördükleri gibi ayaklandılar. "Oooo. Reisler geldi, hoş geldi." Hepsiyle tokalaştık. İki masayı birleştirmişler, masanın başında bize yer bırakmışlar. "Başımızda bir büyük olsun dedik." diyip alay ediyorlardı. Çünkü 1000'lik rakıyı diğer başa dikmişlerdi.

Kızlar hariç hepsi içerken bizde aralarda sürekli çay dağıtan kişiden çay aldık. "Ee. Hazırlıklar nasıl gidiyor?" diye Merve'den soru gelince baştan sona anlattık her şeyi. "Valla Aykut'un Doğum gününü bile unutmuşum. O derece kafalarımız dolu. Gece aklıma geldi, yurttaydım bende, sadece mesaj attım." Güldüler. "Sikerim doğum gününü Mısra."

"Bize de bırakın ama bişeyler ya. Tatile girdikten bir hafta sonra nasılsa düğün, Cumartesi geliriz hepimiz tamamlarız." dedi Sema. Olabilirdi. Zaten bizim mimarlar çok yorulmuştu. "Tamam. Aksesuarlar gelmedi daha. Hem yapılacak şeylerde var. Söylerim hanımlara yapmazlar, biz hallederiz."

Masaya göbeğinden dolayı çok yanaşamayan Betül'e takıldı gözüm. "Senin ne zaman doğum?"

Bezgince baktı yüzüme. "Sizin düğünden sonra gelecek herhalde. Valla artık çok zorlanıyorum. Merdiven inip çıkmak eziyet gibi, nefes alamaz hale geldim."

"Adı ne olacaktı?"

"Duru olacak kızımızın adı." dedi gülerek. Koray böbürlene böbürlene karnını sevmeye başladı. Betül'de sinir olarak baktı kocasına. "Bu göt herifin kızına duru ismi ne kadar yakışacak bilmiyorum ama neyse artık."

Hepimiz gülerken Koray gülmedi. "Neyim var amk?"

"Çocuk doğacak hala doğru dürüst bişey almadık Koray. Üç beş parça bişey aldık sadece. Yetmez onlar."

"Napayım Betül? Alırız maaşımı alınca."

Olay kavgaya dönmek üzereydi. Bunu fark eden Mehtap "Mısra yarın işiniz yoksa kına için çalışalım mı Asil abilerde?" diye sordu.

Ben "Olur." derken Aykut "Akşam üzeri olur. Sabahtan işimiz var." dedi. Anlamadığım için ona baktım. "Ne işimiz var?"

"Var işte."

"Reis." dedi Atakan. "Balayına nereye gidiyorsunuz?"

"Gidiyoruz bir yere. Size ne amk? Sizde mi geleceksiniz?" Gülüyordu bizim metalci. Kızlar bana sordular ama "Antalya'da bi otel olduğunu biliyorum. İsmini bende bilmiyorum." dedim Aykut'a bakarak. Bana bakmıyordu. Gülümsüyordu hala. "Gidince görürsün."

Üstelemeye fırsat kalmadan konu yine değişti. Kadir işten güçten bahsediyordu. Oğuzhan ve Samet "Bizimde askerlik kağıtlarımız geldi." dediler. İkisi de ilk sene açıktan okumaya başlamışlar ama devam etmedikleri için belgeleri gelmiş. "İkimiz de Temmuz'da gidiyoruz askere." dedi Oğuzhan.

Geç saate kadar oturup, erkekler kafayı bulmadan herkesi kaldırdık. Kızlara da erkeklere de davetiyeleri verdik. "Bizim kızlara ulaştırırsınız siz." dedim. Çünkü biz çok yoğunduk. Ressamlık gülleri, diğer ressamlık güllerine verecekti tek tek.

Asil'in evine geldiğimizde yukarıya kadar çıktı bebeğim. "Kal istersen." dedim ama "Sabah ararım, kalkarsın." diyip gitti. Eve gidince de mesaj atmış, evde olduğunu bildirmiş.

Sabahta daha 9 olmadan aradı. Kalkıp giyinmeye başladım. Beyaz kotumu, üzerime de yeşil bir tişört giyip, bugün kimseyle bayramlaşmaya gitmeyeceğimiz için spor ayakkabılarımı giyip çıktım evden.

Mudanya'ya gelmeden Güzelyalı mahallesine girdi. Havalar denize girilecek kadar sıcak olmadığı için sahilde kimse yoktu. Arabayı sahile yakın bırakıp bagajdan kamp sandalyesi, katlanır küçük bir masa, bide büyükçe bir poşet çıkarttı. Anlaşılan sahilde kahvaltı yapacaktık.

Kumların üzerine sandalyeleri açtı, masayı açtı. Poşetten içindekiler çıkartacağım zaman "Otur sen, ben hallederim." diyip oturttu beni yerime. Termos ve iki tane fincan çıkarttı. Pastaneden aldığı su böreklerini, çatal tabakları falan çıkartıp masayı hazırladı.

"Akşam işimiz var demiştin, ama böyle bişey yapacağın aklıma gelmedi." dedim gülümseyerek onu izlerken. Çok ciddi bir iş yapıyor gibiydi. Çayları döküp yanıma koyduğu sandalyeye oturdu.

"Çok yoruldun Mısra. Benden daha çok yoruldun sen. Sürekli sen gezdin mağaza mağaza. Ben genelde fabrikaya gittim. Yok moda eviydi, yok halıcıydı, yok orası, yok burası. Çok yoruldun.."

Hayran hayran baktım anlatışına. Doğru söylüyordu. Mağazaları hanımlarla talan eden bendim ama o da sürekli fabrikaya gitmişti. İkimizde çok yorulmuştuk.

"Doğum gününü bile unuttum Aykut." dedim utanarak. "Sınavlar vardı o hafta. Hiç aklıma gelmedi."

Çatalını bırakıp yüzüme baktı. "Bırak doğum gününü falan Mısra. Unuttuğun o olsun." Başka neyi unutabilirdim amk? Resmen unuttum işte.

Kahvaltımızı yapıp tabakları poşete geri doldurduk. Hala çay içmeye devam ediyorduk ama. İkimizde denize doğru bakarak evden, düğünden, oradan buradan bahsediyorduk.

"Hadi dolaşalım biraz." diyip ayağa kalktı. Sandalyeleri, masayı toplayıp bagaja geri yerleştirdi. Arabayı olduğu yerde bırakıp iskeleye doğru yürümeye başladık. İkimizinde sınav sonuçları iyidi. Sadece Aykut işletme bölümünde bir dersten bütünlemeye kalmıştı. Gidince ona çalışıp, toparlamayı düşünüyordu.

İskelenin ucuna gelince durduk ikimizde. "Mısra." diyip bana döndü. "Aykut." diyip ona döndüm.

"Sen benim doğum günümü unuttuğunu söylüyorsun ya hani, bende bişey hatırlatmak istiyorum."

"Ne unuttum yine?" diye bıkkın bir şekilde sordum.

Gülümsedi. "Sen değil ben unuttum."

Anlamadım ne demek istediğini. "Ne unuttun ki?"

"Ben sana evlenme teklifi etmedim Mısra. Ama sen bana hiçbir zaman unuttun demedin. Yüksek ihtimalle benden bunu beklemiyordun. Ama ben babamın dediği gibi eksik bişey kalsın istemiyorum." Şaşkın şaşkın dinliyordum. Hakkaten etmedi ama hakkaten beklemiyordum.

"Sana benimle evlenir misin diye sormayacağım ama yine de. Çünkü zaten evleneceğiz." Doğru. Bu saatten sonra sormasının zaten bir lüzumu yoktu. Ama yine de hoşuma gitti bunu düşünmesi.

"Ben bütün nefeslerimin senin olmasını istiyorum Mısra. Seninde bütün nefeslerinin benim olmasını istiyorum. Atan nabzımın sebebi sensin, atan nabzının sebebi benim. Ömrümü sana harcamama izin veriyor musun? Senden duymak istiyorum bunu."

Çok güzel söylemiyor mu? Zaten hiçbir zaman normal bir çift olmadık biz. En uyumlu çiftler kategorisinde ilk sıradayken, en küfürbaz ve değişik çiftler sıralamasında da ilk sıradayız bence.

"Benimde bütün ömrümü sana harcamama izin veriyorsan, izin veriyorum. Ben seninle evleneceğim için kendimi çok şanslı hissediyorum Aykut."

Nabzımın ağzına sıçtığın içinde minnettarım bu arada. Fizan'a koşan maraton koşucusuna döndü çünkü. Gözlerim doluyordu ama engel olmaya çalışıyordum. Çünkü çok güzel bir anın içindeydik, ağlamak istemiyordum.

İkimizde gülümsüyorduk. "Kabul." dedi. "Zaten biz beraber nefes alıyoruz." Der demez iskeleden attı ikimizi de. Hakkaten attı bak. Elimden tutuyordu zaten. Kendisini attı, beni de beraberinde götürdü. Denizin dibine girdik. Elimi bırakmıyordu. İkimizde nefesimizi tutuyorduk. Gözümü açtım, iskelenin yanında dipte sabit kalmaya çalışıyordu. Haliyle beni de yanında tutuyordu. Elimi bırakmadan diğer elini cebine atıp kırmızı bir kutu çıkarttı. Nasıl bir yüzük anlayamadan parmağıma taktığında tekrar yüzeye çıktık. Bunlar saniyeler içinde oldu.

Daldık, yüzüğü taktı ve çıktık. Bu kadar. Su çok soğuk sayılmazdı ama yine de soğuktu ve çenem titriyordu.

"Okyanusa götüremedim seni Mısra kusura bakma. Denizin dibiyle idare edeceksin artık." Gülüyordu saçlarından, kirpiklerinden sular akarken. Ben balık gibi bakıyordum ama. Çünkü şoktayım, hani biz zahmet.

Çenem titreye titreye "Aykut ne yaptın sen?" diye sordum. Sesli bir şekilde güldü. Belimden tutuyordu, hala denizdeydik. "Sana unutamayacağın ve bize özel bir evlenme teklifi yapmak istedim Mısra." İskeleden alkış sesleri gelince ikimizde kafamızı kaldırıp baktık. Bir sürü insan toplanmıştı, bize bakıyorlardı.

"Yaratıcılığına hayranım." dedim yüzüne bakarak. Biz battık ama onun gülüşü batmadı. Okyanusun dibi amk. Adamın dibi.

"Hadi çıkalım, üşüdün." İkimizde sahile doğru yüzmeye başladık. Üstümüz başımız sırılsıklam çıktık kıyıya. Ben adım atmakta bile zorlanırken, Aykut hızlı hızlı arabaya gitti. Bagajdan çanta çıkartıp yanıma döndü. "İlerideki tuvaletlerde değiştirelim üstümüzü."

Lavaboda tuzlu sudan temizlenmek için buz gibi suyla saçımı başımı yıkadım. Islak kıyafetlerimi boş poşete doldurup kuruları giydim. Şerefsiz herif boşuna kurcalamamış eşyalarımı. İç çamaşırıma kadar her şeyi koymuştu. Aferin. En azından düşünmüş.

Üstümüzü değiştirdik değiştirmesine ama saçlarım ıslaktı. "Güneşte duralım biraz, kurur." dediğinde sandalyeleri tekrar çıkarttı.

Bir saat kadar güneşin altında oturduk. Tekrar tekrar sarıldım. Tekrar tekrar öptüm. "Ben kendimi sana adadım, sevgilim sensiz anlamsızım." dedi lisede bana dinlettiği gibi.

Aklıma yüzüğüme bakmak geldi sonunda. Beş taş vardı kısmetimde bugün. "Bir tane olduğun için tek taş takmıştım. Ama evlendiğimizde beş tane olmak istiyorum. O yüzden beş taş aldım." dedi gülerek. Bende sesli bir şekilde gülmeye başladım. Evet gerçekten unutamayacağım bi evlenme teklifi. Beş tane olacağız. İki kişi biziz, üç tane de çocuk istiyorum demeye çalıştı galiba. Sanırım. Herhalde. Dimi? Hayatta, ölsem unutamam bu teklifi. Evlilik teklifi mi, başka teklif mi bilemedim. Zaten camlara da film yaptırmış. Sıçtık mı? Sıçtık valla.

Yok canım fesat düşünmüyorum kesinlikle. Hayır hayır. Bu evlenme teklifiydi. Başka bişey değildi. Ne yani canım. Çocuk istemek herkesin hakkı elbette. Başka şey teklif etmiyor bana. Hayır ya. Olur mu hiç öyle şey? Kafayı yedim. Yedim yedim.

Saçlarım baya kuruduğunda eve gideceğimizi düşündüm ama daha bitmemişti. Buradan çıkıp İzmir yolunun üzerinde ebebek mağazasına girdik ben bir anlama veremezken.

"Burada ne yapacağız Aykut? Şimdiden bebek eşyası almaya mı niyetin var?" dediğimde yine batmayan gülüşünü gösterdi. Bekliyorum amk. Sonuçta evlilik teklifine çocuk meselesini karıştıran adam. Neden şimdiden bebek eşyası almayalım ama dimi?

"Hayır. Koray'ların bebeğe ne gerekiyorsa alacağız. Oruç tutmadık ya hani, parasını ihtiyacı olanlara verecektik. Onlarında ihtiyacı var belli ki." diyerek yanımıza gelen kıza "Yeni doğan kız bebeği için neler alabiliriz?" diye sordu. Kız elimize bir liste verdi.

"Babamların haberi yok bebeğim bu arada. Kendi ödediğim kredi kartıyla alacağız."

"Neden haberleri yok? Babam bişey demez ki Aykut?" Şaşırdım açıkcası. Ayhan babam hacılığa niyetlenen bir adam sonuçta. "Mısra." diyip durdu. "Koray'dan haz etmiyor babam çok fazla. Onun yüzünden başladığımı biliyor çünkü." He şu mesela. Esrar yüzünden bende haz etmiyorum hala ondan, baba haklı beyler.

"Tamam reisçim, söylemem." Mağaza falan siklemeden yanağımdan okkalıcana öpüp reyonlara döndü.

Biberon, bez, pişik kremi, beşik, emzik, banyo seti, duş küveti gibi gerekli birçok şeyi aldık. Sıra kıyafetlere gelmişti. "Ya bu çok tatlı." diyip pembe tüllü bir elbise gösterdim. Anında elimden alıp alışveriş arabasına koydu. Pijama takımından çorabına, zıbınından tulumuna bir sürü aylarına göre kıyafet alıp kasaya gittik. Kredi kartının anasını ağlatan, babasına sövdüren poşetleri yüklenip, beşiği de demonte şekilde kutusunda arabaya sıkıştırdık.

"Gidelim verelim eşyaları, düşünmesinler daha fazla." dedi. Daha hayran nasıl bakabilirim bilmiyorum ama öyle baktım.

Her zaman diyorum, Aykut sadece dışa kendisini acımasız bir insan olarak göstermiş. Aykut sadece insanlara kendini öyle göstermek istemiş. İmkanlarını kötüye kullanmış ama ben onun içindeki iyiliği yıllar önce görmüştüm. Yavaş yavaş ortaya çıkarttı. Ve şu anda, bugün yaptıklarından sonra verdiğim kararda çok daha eminim. İyi ki Asil'in beni köyden kaçırdığı gün babama boyun eğmemişim. İyiki o gün senin ailen yok dediğinde benim bir ailem var diyip o arabaya binmişim.

Çok güzelsin be Aykut. Utanır insan böyle güzel olur mu?

Okyanusa götürmesen de olur beni Aykut reis. Ben senin Türk kahvelerine baktığımda zaten yaşıyorum okyanusu. Zaten görüyorum. Denizde değil çölde bile kalsam seninle susuzluk yaşamam. Sana bakarım, en dibe dalarım ay ışığında. Yakamoz var senin üzerinde, o yakamozla en değerli incileri itinayla toplarım.

Betül'lerin evine geldiğimizde ben zile basarken o da poşetleri çıkartıyordu. Poşetlerden elime alabildiğim kadar aldım, Aykut'ta beşiğin kutusunu yüklendi. İkinci kattaki eve çıktığımızda şok oldular tabi. İçeriye girip neden aldığımızı anlattık. Betül ağlaya ağlaya dakikalarca sarıldı bana. Koray'da utanarak bakıyordu Aykut'a. Çünkü zamanında Aykut'u esrara alıştıran oydu. Ama ne demişler? Sana diken verene, sen gül uzat.

Kolları sıvadı metalciler. Beşiği kurmaya başladılar. Bizde kıyafetleri çıkartıp makinaya attık, biberonları kaynatıp temizledik. Betül'ün annesi Nurgül teyze de yemek hazırladı. Akşam üzeri olmadan işimizi bitirip Betül'ü de alarak yola düştük.

Asil'in evine geldiğimizde köyden geldiklerini gördük. Hatta kızlar bile gelmiş, beni bekliyorlardı. Sabahtan beri yaptıklarımızı anlattık. Asil ve Aykut karşıdaki kafede oturacaklarını söylediler. Zaten her yer kafe dolu burada.

Bizde Sema, Mehtap, Merve ve ben olarak kınada oynayacağımız koreografiye hazırlanmaya başladık. Betül hamile olduğu için, Safiye'de böyle şeylerden hoşlanmadığı için oynamayacaktı.

Birkaç saat çalışmanın ardından yorulunca yemek söylemeye karar verdik. Aykut, Asil ve diğer erkeklerde geldiler. Yemeklerimizi yedikten sonra herkes evine dağıldı.

Ertesi gün bayram bittiği için herkes mağazaları açacaktı. Belkıs annemin direktifi üzerine bugün perde bakmaya gidecektik. Salona dümdüz beyaz tül perde yaptırdım. Mutfağa kruvaze beyaz perde. Yatak odasına beyaz tül, lacivert fon, terasa stor perde derken bütün evin perdelerini söyledik. Bir hafta içinde geleceğini söylediler.

Oradan çıkıp moda evine gittik. Berrak'ta, annemde buraya diktiriyorlarmış kıyafetlerini. Benim elbiselerimin ve gelinliklerimin hepsini tek tek giydim. Düzeltilmesi gereken yerleri düzelttiler. Aykut'u aradık, yoksa 10 tane kıyafetle eve asla gidemezdim.

"Oğlum hazır sen gelmişken Gülbahçe'ye de gidelim. Arnavut şalvarı hazırsa, onu da alalım."

Oraya da gittik. O da hazırdı. Onu da aldık amk. Onu da arabaya koyduk. Neredeyse bize oturacak yer kalmadı ama allahtan bagaj geniş. Bazılarını arka koltukta Berrak'la kucağımıza yatırdık.

Asil'in evine geldiğimizde hepimiz yüklenip çıkarttık yukarıya. Asil'in evi dubleks olduğu için üst kata çıkarttık bütün elbiseleri. Birer kahve içtikten sonra onlar evlerine gittiler, bizde yemek yiyip çay içmeye karar verdik.

Bir güzel bölümün daha sonuna geldik. Reisçimin evlenme teklifine ne diyorsunuz? Onlara yakışır olmadı mı? Bence oldu. Bişe Koray muhabbeti var tabi. Adam king be. Kral amk. Adamsın Aykut reis. Okyanusun gibisin amk 😂😂

Continue Reading

You'll Also Like

686K 45.6K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
689K 46.2K 44
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
344K 20.8K 60
"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabullenen ve duydukları ile adımlarını yönet...