MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.19
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.27
M.L 1.28
M.L 1.29
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.34
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.1 (Reis)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.38
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.54
M.L 3.55
M.L 3.56
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 2.27

9.3K 1K 367
By Atikesungunapsa

26. Bölümü okumayanlar bu bölümü ondan Sonra okusun arkadaşlar. Bölüm kaçırılıyor büyük ihtimalle okunma sayıları çok dengesiz ilerliyor. İyi okumalar. Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum her zaman..

Devlette oturduğumuz sürece kimsenin okula gitmeye niyeti yoktu. Ve benim hıçkırıklarım artık boğazımda takılı kalıyor ve nefesimi içime çekemiyordum.

"Sakin ol Mısra!" diye bağırdı Betül. Saatlerdir burada ağlıyorum çünkü. Depresyon ya amk. Ağlatıyor işte.

Yanaklarıma dokunup kendime getirmeye çalıştılar. Susturmaya çalıştılar ama olmadı.

Telaşlı bir adet Asil reisin sesi doldu kulağıma. "Ne zaman bu hale geldi? Neden haber vermiyorsunuz kızlar?"

"Abi daha yeni nefes alamamaya başladı. Okuldayken söylemiştik sana." Okuldayken söylemiştik?

Kucağına alıp muhtemelen arabaya yada hastaneye götürüyordu. "Sikiyim ben böyle işi!"

"Yeter Asil abi!" diye bağırdı Betül. Dayanamıyordu bu halime. "Aykut yüzünden bu hale geldi. Kıza şarkı dinletiyordu sınıftan sınıfa. Mısra'da delirdi işte. Bize diyorsun bulaşmayın diye ama o piç bulaşıyor."

Arabaya getirdi sanırım. Arka koltuğa yatırdı ve Betül'e bağırmaya başladı. "Betül! Mısra'ya sahip çıkacaksınız eyvallah. Ama Aykut'a kimse sataşmayacak! Bir daha söylemem. Mısra istediğini diyebilir, Aykut'un yanına göndermeyin yeter. Delirsin, bağırsın, çağırsın, acısını her türlü yaşasın ama Aykut'la göz göze gelmesin."

Ne demek bu amk?

Arabaya birileri daha bindi. Sanırım yine Betül'dü. Diğeri de Mehtap. Telefonla konuşmaya başladı. "Atakan" diyordu. "Hastaneye gidiyoruz" Hastane burda da vardı. Şart mı zengin züppesinin hastanesine gitmek?

Bense hala yattığım yerde, başım Betül'ün dizlerinde hıçkırıklara boğulup nefes almaya çalışıyordum. Kalbim teklemeye başladı. Doğru diyorsun Asil abi. Ben acımı her türlü yaşayacağım. Ama siz şunu bilmiyorsunuz, ben onunla aynı anda nefes alamadıktan sonra, nefes alamıyorum. Gördünüz mü?

Hastaneye gelişimiz, oksijen maskesi takılışı, kolumun delinmesi, serum ve iğne, derin bir uyku..

Uyanmam ne kadar süre sürdü bilmiyorum ama başımda Asil, Betül, Atakan ve Mehtap vardı. Uykulu gözlerim yarım yarım bakarken hepsinde gezdi. Aradığım kişiye şu anda ulaşılamıyordu. Sinyal sesinden sonra tekrar denesiniz de ulaşamazsınız diyordu sanki kaltak kadın.

"Doktoruna haber verelim uyandı diye." Betül ağlamaktan olsa gerek tarazlı bir ses çıkarttı. Asil abim gitti odadan. Serum kolumdan çıkmıştı. Yan dönüp iki elimi de yanağıma yastık yaptım.

Dolu gözlerimin firarı yaşlarını hiç düşünmeden salarak, burnumu çekmeye başladığımda Mehtap konuştu. "Geçecek demiştim sana ama geçmez Mısra. Biliyorum. Ama biz seni iyi biliyoruz. Sen birgün üzülürsün, sonra geçer." Öyle olmaz bu sefer be gülüm.

"Hayırlısı neyse o olsun Mısra." dedi metalci Atakan. "Asil abinin sözünden çıkma yeter. İyiliğini istiyoruz hepimiz. Her zaman yanındayız."

Hıçkırdım. Artık kafamda, içimde başka Mısra yoktu. Hepsi ölmüştü, helvalarını bile yemiştik. Tek başıma kalmıştım artık. Yalnız bir Mısra'yım sadece.

Betül yatağın yanına oturup kolumu sıvazlamaya başladı. "Aşk yaşanıyor. Bu bir gerçek. Ama acısı da yaşanıyor. Bu da bir gerçek bebeğim." Bir hıçkırık daha. O esnada doktor geldi.

Gözlerimi duvarda olmayan bir noktaya sabitlemiştim ve gözyaşlarım kendini kaybediyordu. Tam onu görebileceğim bir şekilde durdu doktor. Diğerlerini odadan çıkarttı.

"Mısra, nasıl oldun ?" Çok büyük bir hıçkırma. Ciğerimi ağzıma getiren bir hıçkırma.

"Ölüyorum.." dedim titreyen sesimle. Tekrar bir yakarış koptu boğazımdan. "Nefes alamıyorum, ölüyorum.."

"Bunlar çok normal şeyler Mısra. Aşk acısı, ayrılık.." Lafını böldüm.

"Ben aşk acısı çekmiyorum. Bunu anlamıyorsunuz işte. Ben ailemi kaybettim.. Ben.. Ben hayatımı kaybettim. Benim yaşamam için hiçbir sebep yok artık.."

"Sakın!" diyerek bu sefer doktor böldü lafımı. "Ölümden bahsetmiyoruz, asla! Allah der ki; Onsuz yaşayamam deme, onsuz da yaşatırım." Köydeki hoca bir, psikiyatri iki.

Yataktan sinirli bir halde kalkıp "Buna yaşamak mı diyorsun sen!?" diye bağırdım koskoca doktora. Aynı şeyi Aykut yapsa kızardım.

"Senin annen var, baban var, kardeşlerin var, eşin, çocukların.. Ailende bir sürü insan var! Benim!" Kendimi gösterdim.

"Benim kimsem yok anladın mı!? Ben kimsesizim! Ben bu dünyada fazlalık bir insanım! Siz bunu anlamıyorsunuz! Ben evi olmayan, sevdiği kişi yani ailesi tarafından yıkılan bir kızım! Harabeyim anladın mı? Viraneyim hatta!"

Tekrar bir delik açıldı koluma. Bunları söylerken yatakta ne çarşaf bıraktım, ne başka şey. Depresyonun amk. Etrafı dağıttırıyor bana.

Yattığım yerde yatağı yumruklamaya devam ederken doktor yine konuştu. "Bu durumu ilaçlar atlatmak için elimizden geleni yapıyoruz Mısra. Duyduğuma göre ilaçlarını kullanmıyormuşsun. Eğer kullanmamaya devam edeceksen abinle her gün buraya geleceksiniz. Kolundan iğne yapacağız. Yada hastaneye yatıracağım seni."

Ağlama krizime devam ederek cevap vermedim doktora. Herkes deli diyor bana reis. Öyle bakıyorlar biliyorum. Ben sana aşığım sadece. Bunu yediremiyorum.

Gözümü açtığımda tanıdık gelen koku bana Asil'in odasında, yatağımda yattığımı anlamamı sağladı. Kaç saattir yatıyordum bilmiyorum. Buraya ne zaman geldim bilmiyorum. Neler oldu bilmiyorum. Bilmek istemiyorum. Kimseden bişey dinlemek, bişey duymak istemiyorum.

Yanımdaki yatağında uzanıp gri bakışlarını üzerimde hissettiğim Asil'e döndüm. Bişey demedim. Konuşmak istemedim. Konuşmak istemiyorum.

Susuyorum. Bazen susmanın beni dinlendirmek olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben bu yaşıma kadar gri bakışlı yüzünden yaşadığım her türlü olaya sustum. Sustukça, cevap vermedikçe, karşılık vermedikçe içime attım. Herkes beni neşeli bildi. Kusura bakmayın size de kendimi öyle gösterdim. Size de çok güzel rol kestim. Ama ben neşeli bir insan değilim. Benim kestiğim rolü bitirmeme sebep olan bir kişi var. Aykut! Hayatımda ilk kez bana müthiş duygular yaşatan kişi. Bana değer verdiğini düşündüğüm bir kişi. Bana sevgiyi tattıran bir kişi. Verdiği yüzüğü ve tesbihi iade ettiğim ama ne ara çantama geri girdiğini anlamadığım kişi. Atakan'a vermiştim aslında, ama günler sonra çantamın dibinde aynı yerde duruyordu. Ve kapatılmayan, aynı şekilde duran ortak bir instagram hesabımız vardı. Aylardır girmediğim bir hesap..

Tam bunları düşünürken okulun köprüye bakan camından kulağımda kulaklıkla şarkı dinliyordum. Kızlar veya metalciler gelip gidiyordu yanıma. Konuşmuyordum. Cevap vermediğim için artık onlarda bişey demiyordu. Aylar geçti üzerinden. Neredeyse her gece Asil koluma delik açtırıp ağlama nöbetlerimi durdurdu. Uyuttu beni. Uyumam için ilaçlar verdiler. Sanki uyuyunca geçiyordu. Kaç gece uykumda bağır çağır uyanıp hastanelik olduk, hastanede geçen kaç gecem oldu.

Kulaklığımı çıkartıp lavabo ihtiyacı duyunca ayaklandım. Sınıfta olan kızlar bana bakıyorlardı. Buruk bir tebessümle yanlarından geçeceğim esnada yine bir şarkı duydu kulaklarım.

"Çabuk olalım aşkım, her şeyi paylaşalım
Ben kendimi sana adadım. Sevgilim sensiz anlamsızım. Mahşere kadar benim aşkım. Her alemde senindir canım. Nereye istersen sür köle diye. Sensiz ölürüm cennette." Bi siktir git işine be Aykut. Ölürmüş.

"Seni seven kalbim sana deli oluyor anlasana. Sana dayanamıyorum. İnan ki sensiz yaşayamıyorum." Görüyoruz, yaşayamıyorsun.

"Bin ömrüm daha olsa, kollarında son bulsa. Eğer sana kavuşmak varsa. Ölmek düğün gibidir bana. Sensizlikten çok korkuyorum. İnan kendimi bilmiyorum. Önce allah sonra sen benim için. O bilir nasıl sevdim." Bende bilirim nasıl şerefsizlik yaptığını piç herif.

Daha sıraların arasından çıkmadan dinledim. Yıldız ablaydı. Yıldız abla kim dinler bir söylesenize. Ne demek istiyor bu göt herif? Niye her seferinde beni böyle bir ikilemde bırakıyor? Niye bana sürekli şarkı dinletiyor? Niye her defasında beni delirtmek için uğraşıyor? Neden benim sinir hücrelerimle oynuyor? Neden benim öfkemle alay ediyor, oyun oynuyor? Neden!

Tuttuğum sırayı devirerek sınıf kapısına iki adım attığım esnada kolumdan tutan kızları itekledim. "Dalga mı geçiyorsun lan sen benimle?" diye metal sınıfına doğru bağırdığımda müziğin sesi kesildi.

"Bi ayrılalım bile demedin piç herif! Sikmişim senin aşkını, sevgini. Bu mu lan senin sevgiden anladığın?"

Yine önüme geçen Mehtap'a bütün sinirimle baktım. "Çekil önümden Mehtap! Bu sefer önümde durmana izin vermem! Sana zarar vermek istemiyorum çekil!"

"Çekilmiyorum!" Kollarını önünde bağlayıp bana meydan okuyordu. "İzin vermiyorum." Tane tane konuşuyordu. Şu sinirime karşılık karşımda nasıl sakin kalabiliyor anlamıyorum.

Arkamı dönüp sakinleşmek için defalarca kez derin nefesler aldım. Ama aldığım her nefeste ciğerlerim değil öfkem şişiyordu. Büyüyordu. Neden bana engel olmak istiyorlardı? Gözünün içine bakarak bütün sinirimi üzerine boşaltmak istiyordum halbuki. Boynundaki dövmeyi sildirip sildirmediğine bakmak istiyordum. Buna niye engel oluyorlardı? Asil'in verdiği emre uymak zorunda mıydı hepsi? Ne hakla?

Titreyen ellerimi saçlarımın arasına defalarca kez soktum, dağıttım saçlarımı. Geçmiyordu. Ağzına sıçmadan, rezil rüsva etmeden geçmeyecekti. Tekrar kapıya dönüp kimseye bişey demeden hızla iki adım attığımda yine kollarımı tuttular. Safiye bir kolumda, Merve bir kolumda.. Tek tek sırayla hepsine bakıp kollarımı çekip kurtardım. Ama bir adım atamadım. Kalkan oldular önümde. Sur oldular. İstanbul'u fethetmeye gitmiyordum ama önümdeydiler işte. Çekilmiyorlardı. Kafayı sıyırdım. Sinirime asla hakim olamıyordum. Hepsinin ağzını burnunu dağıtıp önümde yerle bir etmek istiyordum. Bunu düşündürüyorlardı bana. Ama siz biliyorsunuz. Ben bu kızların hepsini çok severim. Peki şimdi bana neden engel oluyorlardı? Yerimde duramayacağımı, intikam almak için elimden geleni yapacağımı biliyorlardı.

————

Mısra Aykut'tan sonra kızlarında bu tavrına yenik düşerek sinir krizi geçirmeye başladı. Geçirmemesi elde değildi. Çünkü ne zaman Aykut'a öfkesini kusmak istese önüne geçiyorlardı. Çünkü Asil reis abileri öyle istiyordu. Aykut'la göz göze gelsin, yanına gitsin istemiyordu. Aslında kardeşinin iyiliğini istiyordu Asil. O halini Aykut'un görmesini istemiyordu.

Sınıftaki bütün sıraları dağıtmaya başlayıp avazı çıktığı kadar bağırıyordu Mısra. Kızlar korkuyorlardı bu haline. Yanına yaklaşamadılar bir süre. Mısra'nın durumunu aynı katta ki revir doktoruna söylediler.

Dur durak bilmeden bütün sıraları yumruklayıp, tekme atıp dağıtıyordu. Sınıfta dağılmadık sıra kalmamıştı. "Neden!" diye isyan ediyordu. "Neden önüme geçiyorsunuz?"

"Neden!" Bir sıra daha devrildi.

"Neden!" Ressamlık nereye kaçacağını şaşırdı.

"Yapma Mısra!" Feryatlar kopuyordu koca okulun koridorunda.

"Mısralar siksin hepinizi!" Terbiye, edep, adap kalmıyordu. Aklını kaybediyordu Mısra.

"Nedeeeen!" Sınıfta adım atacak yer yoktu. Bütün katlar duyuyordu bu sesleri. Herkes zemin kata inmeye başladı. Çünkü burada dram filmi vardı. Fragmansız.. Gişe rekorları kırdıracak bir film vardı.

Sıra öğretmen masasına geldiğinde deli gücü gelen Mısra'ya Safiye müdahale etmek istedi. Koskoca kız bile Mısra'ya engel olamıyordu. Her yeri acıyordu aslında. Özellikle delik deşik edilen sol kolu, ama umrunda değildi.

"Senden nefret ediyorum Aykut!" Şimdi de nefretini kusuyordu. Bir kere vurdu öğretmen masasına deviremedi. Daha çok delirdi. "Senden! Nefret ediyorum!" Yine devrilmedi masa. "Sana kin besliyorum Aykut!" Bu sefer devrildi. Sıra sandalyeye gelmişti. "Sana deli gibi kin besliyorum şerefsiz!" Sandalye sınıfın ortasına doğru uçtu.

Bütün sınıflar kapının önünde sinir krizi geçiren Mısra'yı izliyordu. Herkesin aslında düşündüğü tek bişey vardı. Aykut reisin hevesi geçmişti, ama Aykut artık reis değildi. Herkesin kafası karmakarışıktı. Madem sevmiyordu neden sürekli aşk şarkıları dinletiyordu Mısra'ya? Neden ayrılmaya tenezzül dahi etmemişti? Halbuki son telefon konuşmalarında sevdiğini söylemişti. Mısra'da zaten bunu yediremiyordu. "Neden?" diye bağırdı tekrardan. Kızların tutamadığı kollarını Oğuzhan ve Atakan yakaladı.

"Bırakın! Bırakın!" Her kelimesinde boğazı yırtılıyordu ama bağırmaktan asla geri kalmıyordu. Asil abiye haber daha olayın başında gitmişti. Ve Asil abi bir hızla okula gelmeye başlamıştı. Doktor elinde sakinleştirici iğne ile sınıfa girdiğinde Mısra daha çok delirdi. "Bırakın! İğne falan istemiyorum! O şey bi sike yaramıyor anlasanıza! O beni sakinleştirmiyor." Sol kolunu tutan Atakan'ın elleri kızardı tutmaktan artık ve Mısra kolunu çekmeyi başarmıştı. Erkeklerin bile elleri titriyordu. Dehşet saçıyordu Mısra. Okul halkı, öğretmenler dahil bu duruma dayanamıyor ve ağlıyorlardı. Haklıydılar.

Geçen senelerde okulun en eğlenceli kızı, halay başı Mısra sinir krizi geçiriyordu. O laf sokmayı, intikam almayı severdi ama yapamıyordu. Yapamadıkça senelerdir içinde biriktirdiği öfke taneleri bir bombanın içine toplanıyordu. Bu bombaya ateşi veren, pimini çeken Aykut oluyordu. Bunu neden yapıyordu? Mısra'nın gözünden akan bir damla yaşa kıyamazdı halbuki. Şimdi yüzlerce yaş akıtıyor, Mısra'yı sinir hastası yapıyordu. Mısra'nın psikolojisi bozuktu. Bunu doktoru Tunç bey bizzat kendisi söylemişti Aykut'a. Bunu bilerek neden böyle yapıyordu? Mısra bunu sormak istiyordu aslında ona. Ama gözlerine bakarsa yine okyanusta kaybolacağını herkes biliyordu. Ayrılalım bile dememişti. Yediremiyordu giderli ressamlık kızı. Canı çok acıyordu ve acıdıkça senelerin birikimini Aykut'a harcıyordu. Kendide harcanıyordu. Zaten Aykut harcamayı severdi. Ne paraya acırdı, ne insanlara.

Asil okula en hızlı bir şekilde gelip Mısra'nın başına dikildi. "Abicim!" Telaşlıydı. Bu kriz daha önceki krizlerinden daha beterdi. Ağlamıyordu. Sadece Aykut'a bağırıyor ve nefretini kusuyordu.

Mısra duvarlara, tahtaya her yere vururken onu yakalamak pek mümkün değildi. "Dokunma bana!" diyerek Asil abiye başladı bağırmaya. "Yaklaşma bana!" Zaten yaklaşmak mümkün değildi.

"Aykut nerde?" Betül Koray'a Aykut'u soruyordu. "Gelsin, en azından sakinleşsin." Mısra bu lafı duyar duymaz Betül'ün yakasına yapıştı. 4 senelik arkadaşının yakasına yapıştı resmen Aykut yüzünden ama Asil ayırdı.

"O piçin adını anmayın! O şerefsizin adını anmayın! Duyuyor musun şerefsiz! Seni delikanlı sanardım, zengin züppesi olduğunu unutmuşum eski reis. Kusura bakma adam sandım seni."

"Mısra." diyen Asil'e bağırdı tekrardan. "Ne geldiyse başıma senin yüzünden geldi zaten! Yaklaşma bana Asil! Senden de nefret ediyorum. Herkesten nefret ediyorum! O eski reise.. Ama o eski reise kin tutuyorum."

Asil bir hışımla sol kolunu yakaladığı gibi gömleğini sıyırıp doktorun iğneyi saplamasını sağladı koluna. "Yapmayın dedim size! İstemiyorum!" Dese bile artık çok geçti. Mısra iğneyi yemişti. Yenilmiş gibi hissetti kendini. Zaten sürekli yeniliyordu Mısra. Öyle düşünüyordu.

Yenilginin verdiği sinir bozukluğuyla kendini yere bırakıp ağlamaya başladı. Yanına abisi ve kızlarda oturdu. Metalciler sınıflarına gitmeye başlamışlardı. Diğer sınıfları dağıtıyorlardı. Okul okul olalı böyle bir olaya ilk kez şahit oluyordu.

"Seni öldürücem biliyorsun dimi?" dedi ağlarken Mısra. "Biliyorum." dedi Asil. "Önce babamı, sonra seni, sonra Murat'ı, sonra o şerefsizi, en sonda kendimi.. Birgün hepinizin katili olup, sonra da kendi katilim olucam. Hepinizi zevkle öldürücem." Hıçkırıkları içinde söylüyordu bunları. Konuşup konuşup şiddetle ağlamaya devam ediyordu.

Diğer tarafta, karşı sınıftaki metal erkekleri Aykut'un omzuna dokunuyordu. Metal erkeği eski reis kulaklarını elleriyle tıkamış yere bakıyordu. Önünde duran su şişesi Mısra'nın onun için yaptığı fedakarlıkları hatırlatıyordu ona. Yanından su şişesi eksik olmuyordu. İçinden bin bir türlü şey geçiyordu. Düşünceliydi. Tarifsizdi. Ne desen fayda etmeyecek bir duygu içindeydi. Herkes bu durumu ona sormak istiyordu ama çekiniyorlardı. Kimseden bişey duymak istemediği için kalktı yerinden. Arkasından seslendiler ama duymamazlığa getirdi.

Sınıftan çıktığında yerde oturmuş başını ellerinin arasına alıp hıçkırarak ağlayan Mısra'yı görüp derinden bir yutkundu. Daha fazla bakmaya tahammülü olmadığı için hızlı adımlarla okuldan çıkıp gitti.

Zordu. Ama hangisi için zordu kimse bilmiyordu. Mısra okyanusun dibinde yanıyordu ama Aykut'un vaziyetinden kimse bir halt anlayamıyordu. Anlamayacaktı da zaten. Anlasalar ne değişirdi? Herkes yoluna bakmak zorundaydı.

Bu bölümleri yazıyorum ama ağlatıyorsam kusura bakmayın. Aykut konusunda herhangi bir tahmini olan var mı acaba? Biliyorum çok kızıyoruz Aykut'a. Tabi ki kızarız. Mısraya çok üzülüyoruz. Tabiki üzüleceğiz. Ama bana kızmayın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın. Desteklerinizi esirgemediğiniz için çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın..

Sırama tam oturacağım esnada gözlerim sıramın üzerine yazılan yazıya takıldı. Kocaman harflerle yazılmıştı. Güzel suratlım diye yazan kişinin yazısıydı. Asla unutmam yazısını.

'Belki hala seviyorumdur..'

.....

Continue Reading

You'll Also Like

1.5K 115 40
Kış Çağı Serisi'nin yeni hali.
3.2K 195 3
"Her şeyi görmüş olmalı abi," Dedi,farklı bir adam konuşarak."Onu da öldürelim." Onu da öldürelim. Geceye soğukluğunu katan bu cümle beynim'de birkaç...
1.6M 86.7K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
344K 20.8K 60
"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabullenen ve duydukları ile adımlarını yönet...