MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.19
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.27
M.L 1.28
M.L 1.29
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.34
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.27
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.38
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.54
M.L 3.55
M.L 3.56
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 2.1 (Reis)

15.7K 1.2K 225
By Atikesungunapsa

Gelen güzel Mesajlar ve yorumlar için herkese teşekkür ederim. Bir okurumun tavsiyesi üzerine instagramda @misraykut_dincsoy adında bir parodi hesap açtım. Oradan da takip edip destek olabilirsiniz. Oradan spoi verebilirim hatta. Ve güzel bir hikaye ile daha sizleri başbaşa bırakıyorum.

Timurtaş'ın devasa merdivenlerini çıkmayalı uzun zaman oluyor be annem. Bayağı bi paslanmış bu bacaklar. En son ne zaman çıktım onu bile hatırlamıyorum.

Canımın içi piç reis son zamanlarda beni evden alıyordu. Ama bebeğim hala alçılı kollarla olduğu için okula gelemiyordu ve raporluydu.

Bende ikinci dönemimizi okumak için vira bismillah diyip sabah erkenden geldim cağnım okuluma. Yanımda Gökay var. Sabahın köründe general reisinin emri üzerine beni almak için inmiş bu merdivenleri. Şimdide beraber çıkıyoruz. Azıcık göbeği erir bari. Hayvan gibi yiyor nasılsa. Hiç zannetmiyorum. Çünkü Gönül teyze poğaça yapmış ve bana da yollamış. Yiye yiye çıkıyoruz okulumuza.

Okul kapısına geldik ama içeriye giriş yok gibi. Ülkücü tayfa sabah sabah saymaya üşeneceğim kadar kalabalık bir şekilde beni bekliyordu kapıda.

Adını bilmediğim ama 11. sınıflardan bir çocuk en önde durup "Günaydın yenge. Hoşgeldin. Nasılsın? Reis nasıl?" diye sordu.

Hepsinde kısa bir göz gezdirip ifadesiz bir yüzle "İyi. Daha iyi olucak." dememden sonra "Bir isteğin, bir sıkıntın olursa emrindeyiz yenge. Hangimiz olursak olalım, sen bize iki reisimizin emanetisin." dedi, bok gibi hava yaptı bende. Emanetinize sıçayım sizin. Şifreli kasaya kilitleyin isterseniz.

Bunların çoğusunun yüzüne bakmazdım eskiden. Onlarda benim Asil reislerinin yeğeni olduğumu bilmezlerdi. Ama artık biliyorlar ve aynı zamanda şu an ki reislerinin de sevgilisi olduğum için saygıda kusur etmiyorlar. Hepsinden nefret ediyorum aslında. Fakat şu anda emrime amade gibiler. Maşallah. Nazar değmesin.

"Eyvallah." dedim gülmeden. Gülemem. Reis istemiyor. Hemde o yokken gülmek içimden gelmiyor.

"Ben Tuğrul bu arada. Elektrik bölümündeyim." dedi. "Sağol Tuğrul." diyip Gökay'la okula girmeye başladık. Mahmut abi durdurdu, Aykut'u sordu.

Bölüme gidene kadar 500 kişi durdurdu, hem beni hem Aykut'u sordular. Bölüm kapısına kadar Gökay yanımdaydı. Sonra o da bölümüne geçti.

Kokusunu bile özlediğim cağnım bölümüme de uzun zamandır gelememiştim. Bölüm şefi, Sadettin hoca, Rıfkı hoca.. Hepsi sağlık durumumuzu soruyorlar.

Canım ressamlık kızları sınıfımızın kapısında karşıladılar beni. Teker teker, kocaman kocaman sarıldık hepsiyle.

"Mısra'ya bak." diyorlar hayretler içinde. "Durdu durdu turnayı gözünden vurdu. Aşkı kes be." diyorlar gülerek. Hepsi gözümün içine bakıyordu.

Onlara gülüyorum tabi. Canım bu kızlar benim. Canız, kanız, biriz biz bu kızlarla. Atakan aradı Mehtap'ı. "Yenge reis nasıl?" diye sormuş. Daha çok güldüm bu lafa. Reisin sevgilisi olacağım aklıma gelmeyeceği gibi, bana reis deneceği de aklıma gelmezdi. Reis beni reiste yaptı hani. Havasını seveyim amk.

Lacivert kalemlerimi elime alınca aklıma reisimin odası geldi. Ne üç haftaydı be. Bir hafta hastanede, iki hafta evde. Bir ağladık, bi güldük. Canına yandığım, gözlerine daldığım herif.. Ona diyorum ama bende özlüyorum bu reisi. Sabah bi şaşırdım açıkcası. Alıştım çünkü her sabah yanına gitmeye.

On molası saati geldiğinde canım kızlarla büyük kantine inmeye başladık. Tabi onların yanına metalcileri geldi. Benim metalci göt deviriyordu şu anda. İyi olsun da devirsin amk.

Tokalaşıp, hal hatır sorma muhabbetinden sonra en önde ben, tek başıma olmak kaydıyla kantine giriyorduk. Ama buraya da giremiyordum.

Küçük sınıflar, büyük sınıflar, kim var kim yoksa, 5000 kişilik okulun neredeyse hepsi Aykut'u sordu. İyi dedim hepsine. İyi amk. Daha da iyi olucak. Olucaz.

Reis masasına kadar yüzlerce öğrenci arasından anca gelebildik. Reisime her anımın durumunu bildiriyorum tabi.

'Otobüsteyim.'

'Okuldayım.'

'Bölümdeyim.'

'Molaya çıktık.'

'Kantindeyim.'

Son olarak, masaya tek başıma oturunca içim bi garip oldu. Boşlukta hissettim kendimi. 'Seni özledim.' yazıp gönderdim. Anında görüntülü arama. Aslında geç kaldı. 9'da kahvaltı yapması gerekiyordu.

Önlüğümün cebindeki kulaklığı çıkartıp aramasını cevapladım heyecanla. Ona da yüzüm gülüyor. Nasıl gülmesin amk? Onca verdiği sözden sonra, hele ki tutacağını bildiğim onca sözden sonra nasıl gülmeyeyim bu adama? Bok gibi seviyoruz oğlum.

"Günaydın reis." dedim gülerek. "Günaydın." dedi. Gülüyor ama zoraki. İçi gidiyor çünkü. Okulu sevmeyen reise Okulu sevdirdim. Öyle söylüyor.

Ben daha nasılsın diye soramadan elimden telefon gitti. Kulaklık çıktı ve bütün kantine canlı yayın başladı. Herkes bağıra bağıra reisiyle konuşuyor. Metalciler hepten şarkı söylemeye başladılar. O derece bi mayyaklık ekran karşısında.

"Ah bu hayat çekilmez. Ah bu okul çekilmez. Sen olmasan reis. Ah bu kantin çekilmez." diye diye bağırıyordu hepsi. Aykut'a olan bu sevgileri içimi titretip gözlerimin dolmasına sebep oluyordu.

Bütün kantin ufacık ekrana bakıp aynı şeyi söyleyince hem güldüm, hem gözümdeki yaşa engel olamadım. Bu kadar çok sevildiğini bilmiyordum bu reisin. Fazla ön yargılı davranıyormuşum ben Aykut'a, onu tanımadan önce.

Sonunda telefon elime gelince kulaklığı geri takıp kalktım masadan. Daha tenha bir yere geçip orda konuşmaya başladım ama kantin halkının gözü benim üzerimdeydi.

"Naber reisim? Kahvaltı yapıldı mı?" diye sordum hemen. İlaçlarını içmesi gerekiyor. Uzaktan tedavi diyoruz biz buna.

"Yaptım ama hiç tadı yoktu." diyip göz kırptı. Tatsız olur tabi. Öpücük verenin yok. Ağzında nimetle ikimizi de günaha soktu resmen. Azgın boğa.

"Tahmin edebiliyorum ama mecburen be reis. Biraz idare ediceksin. Belkıs teyzeyi de delirtme, akşam üzeri alıcam hesabını." dediğimde kahkaha atıp "Kaynanandan önce geliyorum ben bi kere. Hastayım lan ben. Ne hesabı?" dedi.

"Aykut'çum öncelik sende olduğu için delirtme diyorum zaten. Lafımı dinle, lafını dinliyim reisçim." dedim sessizce. Reisçim dediğimi duymasınlar aman. Aramızda şifre oldu şu laf dinleme cümlesi.

"Dediğin gibi olsun ressamlık reisi." dedi gülerek. Sonra yine düştü. Baktım ki mola saati bitiyor "Ben kapatsam?" dedim. "Tamam." dedi.

"Seni seviyorum gönlümün reisi. Ben gelene kadar kendine dikkat et." En şirin hallerimi sergiliyorum. Beni okulda tek başıma bırakmak istemiyor ama o olsa da olmasa da bana yanlış yapıcak kimse yok bu okulda.

"Seni seviyorum bebeğim, sende dikkat et. Geç kalma." dedi beş karış suratla. Canımı sıkıyor ama, moralimi sıfır yapıyor böyle yapınca.

Öğlen molasına kadar müzik eşliğinde bayıla bayıla çizimler yaptım ama yine moralim yükselmedi. Molada yine reisimle konuştuk, yine suratı asıktı. Abartıyor ama bazen. Sonuçta sürekli bir arada duramayız.

Molada metalciler ve Yeliz'ler yanımdaydı. Hepimiz yemek yedikten sonra devlette oturmaya başladık. Metal sınıfı daha ilk günden illallah ettirdi. "Yenge bak bi sıkıntı olursa bizi buluyorsun." diyor Atakan. Sanki başka çarem varmış gibi. Zaten götümün dibindesiniz hepiniz.

"Yeterin artık Atakan. Sabahtan beri yüz bin oldu söylediniz. Aykut'tan beter çıktınız." diye isyan ettim sonunda.

Gülmeye başladılar. "Napalım yenge?" diyor Oğuzhan. "Canımıza susamadık."

Bende gülmeye başladım. Çünkü reis hepsinin ağzından girip burnundan çıkar. Biliyorlar huyunu deli reisin.

Mola bitince hep beraber kalktık, okula doğru yürümeye başladık. Ama alınması gereken bir hesabım vardı. Henüz işim bitmemişti.

Bizim bölüme çıkmadan önce alt kattaki tekstile girdim. Tek başıma. Kızlara gelmeyin dedim, çünkü bölümü basmak gibi oluyor kalabalık olunca. Kılıma zarar versin tekstil kızları amk. Yemiyor ama.

Bölüme girer girmez kızların bütün bakışları bana döndü tabi. Dönmese hatırım kalırdı. Bir tanesini durdurup "Aslı nerde?" diye sert bir ses tonuyla sordum.

Yanındakiyle kısaca bakışıp "Sınıfta." dedi cılız cılız. Bok suratlılar sizi.

Sınıf kapısından girdiğim gibi Aslı'ya baktım ve gördüm. Beni görünce bi şaşırdı. Hatta hepsi şaşırdı. Karne günü hesabım bitti zannediyor götler. Ama bitmedi.

Aslı'nın sırasının başında durduğumda başını yukarıya kaldırıp bana bakıyordu. Ama bişey diyemiyordu. Bana da çemkirsene sürtük. Sıkıyorsa çemkir.

"Düz liseli arkadaşına söyle, çıkışta okçubaba'ya gelsin." diyip bişey demesine fırsat vermeden arkamı dönüp çıktım sınıftan.

Göt gibi kaldı tabi hepsi. Havama sokayım. Artist artist yürüyüp çıktım cağnım bölümüme. Arkamda da Ordu gibi mal mal bakan tekstil kızı bıraktım.

Çıkışta kızlara okçu'da oturacağımızı söyledim. Atakan'a da durumu bildirdim tabi. Aykut'a söylenmemesi gerektiğini söyledim. En azından şimdilik haberi olmasın. Daha sonra nasılsa öğrenecek.

"Napcaksın Mısra?" dedi beti. "Bilmem." dedim rahat rahat. "Ben yengeden korkuyorum." dedi piç Koray. Ters ters bakıp adımlarımı atmaya devam ettim.

"Dalıyor muyuz?" diye sordu Safiye. Ona da aynı cevap "Bilmem."

"Kızım napıcaz söylesene." dedi Mehtap. İsyan ediyorlardı. Ama onlar sadece yanımda duracaktı. Hesap benim hesabımdı, onu da ben çözecektim.

"Yenge işi fazla uzatma bak. Reis seni bekliyor." dedi Atakan. Bezgin bezgin yüzüne bakıp "Tamam." dedim kısaca ve okçu'ya geldik bile.

Aykut'un oturduğu yere oturup cebimden bana hediye ettiği tesbihi çıkarttım. Uzun zamandır sallayamadım reisçimin yanında. Kendisi sallayamıyor çünkü.

Atakan gülüp "Hoşgeldin Mısra reis." dedi. Diğerleri de tesbihi sallamama gülmeye başladılar. Ama Safiye'de bir tesbih hastası olarak "O ne güzel şey lan öyle! Versene bi." dediğinde "Bak ama sallamak yok. Reisimin hediyesi." dedim böbürlenerek.

Bayılıyorlar tabi reisim diyince. Nefret ettiğimi biliyorlar çünkü. "Vay vay vay!" diyor Safiye. "M, sonsuzluk, A! Reise bak sen. Şekil tesbih vermiş bizim kıza."

Tabi hepsi alıp baktı bi. Ben naptım? Islak mendille silip sallamaya devam ettim. Uzaylıymışım gibi bakıyorlar hala yüzüme.

Bankın sırt kısmına dirseklerimi koyup arkama yaslandım. Bide bacak bacak üstüne attım ki havama diyecek yok amk. Zaten yok.

Ve düz liseliler okçunun girişinde gözüktüler. Tahmin edin nasıl geldiler!

Önden düz liseli kızlı erkeli gruplar girdi ve yanlara dağıldılar. Göt göte hepsi. 50-60 kadar varlar. Biz kaç kişi miyiz? En fazla 20.

Ama kavga yok zaten. Ağız burun dağıtmıycam. Ondan anlamıyor çünkü bu gerizekalılar.

Son olarak Enes ve Bilge elele girdiler okçu'ya. Alaycı bir şekilde gülüp oturuşumu hiç bozmadan, diğer yanıma doğru çevirdim kafamı. "Tencere kapak amk."

Oturduğum yere iki adım kala durdular ve dümdüz yüzlerle bakıyorlar bana. Enes'in çene yerine tam olarak gelmemiş gibi, Bilge'de göt gibi bi suratla bakıyor.

Yerimden yavaşça kalktım. Tesbihimi cebime attım. Alaycı gülüşüm hala yüzümdeyken bir adım atıp "Hayırlı olsun. Yakışmışsınız." dedim ikisine de bakarak. Bişey demediler.

Enes'e doğru yaklaşıp "Naber Enes? Elin kolun kendine geldi mi? En son seni gördüğümde yerde yatıyordun" dedim gülerek. Başını hafifçe yukarıya kaldırdı. Güya bana artistlik yapıyor.

Bilge'ye yaklaştım bu sefer. "Selam Bilge'cim. Bakıyorum da Aykut'la baya bi hasret gidermişsin. Yokluğunu Enes'e vererek mi dolduruyorsun?" diye sordum. Tabi ki imanın amına koyuyorum.

"Ne diyorsun sen ya?" diye saçmaladı karşımda. Histerik bir gülüşle gözlerine bakmaya devam edip "Yapma be Bilge. Burda herkes biliyor sizin ne olduğunuzu. Kandırmayalım şimdi birbirimizi. Ne de olsa komşu okuluz." diyip göz kırptım.

İfademi sertleştirip dimdik durarak "Söyle sevgiline çekilsin yanından. Yediğin bokun neye mal olduğunu gördük. Derdin benimleyse benimle çözeceksin." diyip Enes'in elini bırakmasını izledim. Gavurun dölleri sizi. Yaptıklarınız kar kalacaktı zaten yanınıza.

Ters ters Enes'e bakarken birkaç adım atıp uzaklaştı. Bilge'yle karşı karşıya kaldık. Ve yapacağım şey hissettiğim şey olucaktı.

Bilge'nin arkasındaki ağaca doğru gidecek şekilde üstüne yürümeye başladım. Ben yürüdükçe o da geriye doğru adım atmak zorunda kaldı. Herkes meraklı gözlerini üzerime sabitlemiş ne yapacağımı ve Bilge'nin ne yapacağını izliyorlardı.

"Demek hasret gidersiniz he Bilge'cim?" diyerek yürümeye devam ettim.

"Elinizde de Efes'lerle. İyiymiş. Sanada başka şey yakışmaz zaten." dediğimde ağaca çarptı ve durdu. Bende durdum. En öfkeli bakışlarımı atıyordum. Orman yangını çıkıyordu Bilge'ye baktıkça.

"Aykut kaza yaptı. Hayati tehlikesi vardı. 2 gün uyanmadı. Sen ne hissettin bilmiyorum ama benim ne hissettiğimi merak ediyor musun Bilge'cim?" dedim normal bir şekilde.

"Bana ne? Bunları sormak için mi çağırdın beni buraya?" diye sordu. Benim halim fırtına öncesi sessizlikti, ölüm öncesi güzellikti. Korkmuyormuş gibi yapıyordu ama içimdeki fitili ateşlemişti. Bunun da farkında olarak korkuyordu ve bu yüzden sesi titriyordu garibimin.

Sesli bir şekilde gülüp başımı sağa sola salladım. "Cık." dedim gülerken. "Seninde ne hissettiğin beni ilgilendirmiyor ama benim ne hissettiğimi anlaman için çağırdım seni buraya. Merak etme dövmicem seni. Geçen sefer elimde kalıyordun, Aykut kurtardı. Ama siz ondan anlamıyorsunuz. Enes mesela. Bayılmıştı Aykut'un elinde ama hala karşımıza çıkacak yüz buluyor." diyip anında sert bakışlarıma geri döndüm.

Sağ elimi boğazına koyup başını ağaca öyle bir yasladım ki neye uğradığını şaşırdı. Baş parmağımı ve işaret parmağımı özellikle iki nabzının üzerine sertçe bastırdım.

Yanımızdaki düz liseli ordu müdahale etmek istediğinde en gür ve yüksek sesimle hepsini durdurdum. "Yerinden kıpırdayan olursa aynısını yapmaktan asla geri kalmam!" Ve tabi bizimkilerde önlerine geçtiler.

Bilge iki eliyle birden bileğime yapışmıştı ama öyle bir kuvvetle sıkıyordum ki kımıldatamıyordu bile kolumu.

Çırpınmaya başladığında hala orman yangını çıkartırken bide ona bağırdım.

"Ne hissettiğimi anlıyor musun Bilge? Ne hissettiğimi anlıyor musun?" diyordum ama o nefes almakta zorlanıyordu. Daha da çok sıktım elimi.

"Bende aynen böyle nefessiz kaldım. Senin yüzünden. Çocukça oyununuz yüzünden bende böyle nefes alamadım. Şimdi anladın mı ne hissettiğimi? İki buçuk saat süren bir ameliyat, 48 saatlik yoğun bakımda geçen sürede bende böyle nefes alamadım. Aykut'ta!"

Bileklerime tırnaklarını geçirmeye başladı. Benimde kolum sıkmaktan titriyordu ama hala hırsımı almış değildim. O yüzden sıkmaya devam ettim.

"Nasıl oluyormuş Bilge? Nefes alamamak nasıl bir duyguymuş?" dediğimde Enes "Yeter!" diye bağırıp titreyen kolumu sertçe çekti Bilge'nin boynundan.

Anında metalciler Enes'in üzerine yürüdüler. Başta Atakan "Çek lan elini!" diye bir gürledi ki ağaç bile sallandı.

Enes kolumu bırakıp Atakan'ın üzerine gitmeye başladığında araya girdim. "Senin niyetin hakkaten nefes almamak Enes!"

Oğuzhan beni arkasına alıp "Karışma yenge." dediğinde düz liseyle karşı karşıya pozisyon almıştık.

Bilge öksürmeye çalışıyordu ve eli boğazındaydı. Aslı geldi yanına. Su falan veriyordu. Bilge'nin gözünden yaşlar akıyordu ve Aslı Atakan'a dönüp "Tamam Atakan." dedi sakin sakin.

Enes'e bakıp "Sizde toplanıp gidin. Olay çıkartmayın." dedi. Şok oldum açıkcası. Sonuçta Aslı her zaman onların tarafında olurdu. Şimdi noldu da tarafsız kalıyor?

Acımasız reisin sevgilisinin acıması olacak değildi. Bilge'ye asla acımadım karşımda morarırken. Daha beterini yapmadığıma şükretsin. Kollarını kırıp, böbreğini yerinden sökmediysem, hatta kaburgalarını ayırıp iç organlarına saplamadıysam bende biraz olsun acıma duygusu vardı. Reisim kadar değildim.

Aslı Bilge'yi alıp okçu'dan çıkartırken düz liseliler Enes'in "Yürüyün!" emrine uyarak dağılmaya başladılar.

Atakan arkasında durduğum Oğuzhan'a "Reise kimse bahsetmiyor bu durumdan." dedi. Mehtap Atakan'ın koluna yapışmış vaziyette.

Çantalarımızı alıp çıkacağımız esnada düz liseli erkeklerden bir grup koşarak tekrar okçu'ya girdi. Biz noluyor demeye kalmadan bir tanesi Atakan'a yumruk atınca Mehtap'la ikisi de gerilediler. Hatta Mehtap düşüyordu, kızlar tuttular.

Bunu farkeden Atakan kendini toplayıp vuran çocuğa kafa attı. Ve herkes birbirine vurmaya başladı. Kadir birkaç kişiyle akraba olurken, biz kızlarında elleri armut toplamıyordu.

Özellikle bana gelen darbelerden beni korumak amaçlı kalkan kurdular etrafıma ama kalabalık piçlere yetmiyorduk. Önümdekine yumruk atacağım esnada arkamdan gelen tekmeyle elim direkt olarak kasığıma gitti.

Kesiğin olduğu yer sızlamaya başladı ve ağzımdan "Siktir." çıktı. Ama güçsüz bir sesti. Ve canım inanılmaz acıyordu.

Farkeden var mıdır diye düşünürken sağım solum önüm arkam birden doldu ve Ülkücülerin okçu'ya girdiğini gördüm. İyiki de geldiler. Reisleri yok ama aratmıyorlar hani.

Ben Oğuzhan, Samet, Atakan, Koray dörtlüsünün ortasında elim kasığımda sancı çekerken Samet ve Sema beni aradan çıkartıp oturttular. Ülkücüler ortamın havasını değiştirip tekme, tokat, yumruk, allah ne verdiyse girişerek buradan sağ çıkmamız için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Aykut aramaya başladı. Ama cevap verecek miyim bilmiyorum. Samet'e söyledim, o alıp cevapladı. Ne söylüyor tam olarak anlamadım. Çünkü ah uh sesleri okçuyu inletiyordu. Ama Samet düz liselilerin burayı bastığını söylemiş ve telefonu bana uzattı.

"İyi misin Mısra!?" diye bağırdı reis Aykut. Delirmekte haklıydı. Kavgalar o olmadan olmazdı. Ama şu anda tabi bu imkansızdı.

"İyiyim, Samet yanımda. Yarım saate orda oluruz." dedim sakin bir şekilde. Bıkkın bir nefes verip "Tamam. İyi mi herkes?" diye sordu. "Reisleri kim lan onların? İyiler tabi." dedim neşeli neşeli. Bok neşeliyim zaten. Çok neşeliyim.

Daha fazla konuşmaması için "Bitmek üzere, kapatıyorum." dedim ve Samet'e "Ülkücüler halleder. Aykut bekliyor." dedim.

O da gidip metalcileri topladı. Zaten düz lise piçleri yerle yeksan, bitiklerdeydi. Ama doyumsuz bunlar. Bizden dayak yemeye doymadılar amk.

Metal ve ressamlık ufaktan ufaktan sıyrılırken sabahki Tuğrul "İyi misin yenge?" diye bağırıp altındaki çoçuğun yüzünü dağıtıyordu. "İyiyim kolay gelsin." dedim. "Sağol yenge. Reise selam söyle." dedi ve çocuğun üzerinden kalkıp, yakasından tutup, piçi kaldırıp tekrar yere attı. Helal olsun be.

Herkes otobüs duraklarına dağılmaya başladığında Atakan, Mehtap ve ben arabaya geldik. Mehtap'ı da yol üzerinde evine yakın bir yerde bırakacaktık.

Bademli'ye gelene kadar ağzımızdan sayısız küfür çıktı. Belim ve kasığım acıyordu ama belli etmemeye çalışarak arabadan indim. Atakan'da da çok bi dağınıklık yoktu. Kravatını falan çıkarttı, üstünü başını düzeltti.

Zile basmaya kalmadan reisçim en endişeli haliyle, Belkıs teyze kapıyı açtığı gibi "Mısra." dedi sakin bir sesle. Birgünde hasret kaldı canım reis. Ölürüm ben bu reise. Böyle de güzel sevilmez ki. Böylede hasretle bakılmaz ki.

Asıl hasret böyle giderilir Bilge'cim. Elinde Efes'le hasret giderilmez. Alnına reis öpücüğü damgası yemedikten sonra sikmişim senin hasretini.

İkiye başladık ve tam başladık. Beğenileri unutmayalım. Hepinizi seviyorum. Görüşmek üzere.

Continue Reading

You'll Also Like

270K 22.2K 45
Bin yıl önceki savaşın bugünü etkileyemeyeceğini mi düşünüyorsunuz? Öyleyse çok yanılıyorsunuz çünkü tarih tekerrürden ibarettir. Savaşlarda öyle. L...
203K 9.1K 39
Arkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanm...
1.6M 27.1K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
3.2K 195 3
"Her şeyi görmüş olmalı abi," Dedi,farklı bir adam konuşarak."Onu da öldürelim." Onu da öldürelim. Geceye soğukluğunu katan bu cümle beynim'de birkaç...