MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.19
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.27
M.L 1.28
M.L 1.29
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.1 (Reis)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.27
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.38
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.54
M.L 3.55
M.L 3.56
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 1.34

17.2K 1.4K 387
By Atikesungunapsa



Elimi tutup salonun ortasına doğru yürürken, "Anne! Sana gelinini getirdim!" diye bağırdı ve şerefsiz reislik kitabının sonuç bölümünü yazdı.

"Annee!" diye bağırıyordu hala ve salonun ortasında, gözlerimi kocaman açmışım, Aykut'a bakıyordum. Şerefsiz de bana bakıp gülüyordu.

"Aaaaa!" diye gelen çığlık sesine döndüm. Benden küçük bir kız merdivenleri üçer beşer iniyordu. "Anneeee! Abim Mısra ablayı getirmiş!" diye çığlık atıyordu. Koşarak yanımıza geldi. Önce abisine sarılıp sonra bana sarıldı.

Hala şoktaydım. Kıracağım ağzını senin reis. Elimden çekeceğin var. Kız sarılmayı bırakıp heyecanlı bir şekilde elini uzattı. "Ben Berrak. Sen de Mısra ablasın." dedi gülerek. Ağzı kulaklarındaydı.

Aykut'la benzemiyorlardı birbirlerine ve salondan görünen koridorda bir odadan başında namaz örtüsü olan kadın çıktı. Muhtemelen annesi ve müstakbel kayınvalidemdi. Gülerek yanımıza geliyordu. Berrak annesine benziyordu.

Berrak kahve, orta uzunlukta saçlıydı. Açık kahve gözlü ve benden kısaydı. Zayıf ama güzel bir kızdı. Kocaman yanakları vardı. Annesi de kocaman yanaklı ve saçlar röfleliydi. Muhtemelen dışarıda kapatıyordu başını ama evde açıktı. Öyle bir görüntüsü vardı. Benim boylarımda ve beyaz tenliydi. Hafif kiloluydu. Örtüsünü başından çıkartmadı ama saçların röflelerini görebildim.

"Hoş geldiniz." deyip kollarını açarak önce beni öpüp samimi bir şekilde sarıldı.

Ben ne yaptım bilmiyorum. "Hoş bulduk." dedim donuk bir sesle. Şoka girmişim, olsun o kadar. Gülerek yüzüme bakıp oğluna döndü. Şerefsiz reis oğluna.

Ona da sarılıp, "Nasıl geçti oğlum?" diye sordu. Aykut mesafeli davranıyordu annesine. Halbuki annesi gayet sıkı sıkı sarıldı şerefsiz oğluna.

Sarılma işlemi son bulduğunda, "İyiydi." dedi şerefsiz reis. Gül cemalinde güller açıyordu tabii. Hepsi öyleydi ya. Bir ben donup kalmıştım.

"Oturun şöyle, ayakta kaldık." dedi annesi. Arkamızdaki koltuğu işaret etti. Şerefsiz reis elimi tutarak koltuğa oturttu. Kendisi de yanıma oturdu. Elimi çekmeye çalıştım, bırakmadı. Annesi de tam karşımıza tekli koltuğa geçti. Berrak da yanda duran diğer üçlü koltuğa oturdu. Bayağı büyük bir salondu. Yemek bölümü ayrı ve bej rengi avangart mobilyalar vardı. Koltuklar koyu mavi ve yine avangarttı.

"Nasılsın kızım?" diye sorduğunda annesine baktım.

Gülmeye çalışıp üzerimden şoku atarak, "İyiyim siz nasılsınız?" diyebildim.

"Çok şükür ben de iyiyim. Annenler nasıl?" diye sordu. Çok hanım bir kadına benziyordu. Nezaketen soruyordu bu soruları.

"İyiler."

"Ah ben adımı söylemeyi unuttum kızım, kusura bakma. Belkıs benim ismim. Seni biliyoruz zaten." dedi gülerek. Beni biliyorlardı. Namım bademliye kadar gelmişti. Sosyetenin ağa babaları duymuştu adımı. Zengin mahallesinde Mısra diyorlardı. Vay amk.

"Memnun oldum." dedim gülümseyerek. Ben de diyordum kayınpederim nerede kaldı? Kayınvalideciğimin çıktığı odadan çıkıp salona geldi. Ayağa kalktım. Saygılıyım oğlum ben. Öpmem için uzattı elini bu sefer. Okuldaki gibi tokalaşmam için değildi. Öptük. Çaresi yoktu. Kayınpederdi bir kere.

"Hoş geldin Mısracığım. Namaz kılıyordum, kusura bakma." deyip karısının yanındaki diğer tekli koltuğa oturdu.

"Hoş bulduk Ayhan Bey. Nasılsınız?" diye sordum. Namaz kılan adamın ve kadının keş oğlunun yanına oturdum yine.

Herkes gülüyordu bu arada. Tebessümler eksik olmuyordu. Ben de nabız atışından ölmek üzereydim. Yüzüm falan yanıyordu sıcaktan.

Ayhan bey daha çok gülüp, "Bey okulda ama. Burada amca." dedi. Al bir de buradan yak.

"Ayıp olmasın?"

"Olmaz, olmaz. Ne ayıbı? Ayhan amca." kendini gösterdi. "Belkıs teyze." karısını gösterdi. Belkıs teyze annem yaşlarında duruyordu. 50'ye bir vardı annem.

"Tamam, nasıl isterseniz." Söz dinleyen bir gelin gibiydim. Ama ölüyordum heyecandan.

"Nasıl geçti Ankara?" diye sordu Ayhan amca.

Aykut, "İyiydi. Gezdik geldik işte." şeklinde umursamaz bir cevap verdi. Kaptın beni yollarda. Şahane geçti desene mal.

"Abi bana hediye almadın mı?" diye sordu Berrak. Biraz çılgın bir kıza benziyordu.

"Almadım." diye tersledi. Önce Aykut'a ters ters bakıp sonra Berrak'a gülümseyerek baktım. Kız bozulmuş olarak şerefsiz abisine bakıyordu.

"Baktı Berrak ama beğenemedi bir şey." diye yaptığı saçmalığı düzeltmeye çalıştım.

Gülerek bana bakıp, "Ya Mısra abla bana abimi savunma. O kim hediye almak kim?" dediğinde Aykut, "Ne alacağım ben sana Berrak? Neyin yok Allah aşkına?" dedi. Vardır tabii her şeyi. Yarı Saray büyüklüğünde bir ev vardı ortada. Eksik bir şeyi olacak değildi herhalde.

Ayhan amca olaya müdahale ederek, "Yarışmada gösterdiğin başarıyı anlattım bizimkilere." deyip karısını işaret etti.

Belkıs teyze, "Maşallah Mısra sana. Biz bile gurur duyduk seninle." dedi. Teşekkür ettim.

Ayağa kalkan Aykut, "Geliyorum." deyip merdivenlere gitti. Galiba odasına çıkıyordu. Herhalde yukardadır odası.

Ayhan amca Aykut'un arkasından baktıktan sonra karısına dönüp, "Hatun bir tatlı bir şey koymayacak mısın?" dedi. Belkıs teyze anında ayaklandı ve Berrak'ı da yanına alarak mutfağa gitti.

Ayhan amca sessizce, "Bizim serserinin yediği haltı biliyor musun Mısra?" diye sordu.

Hangisi diye düşünürken, "Hangisi Ayhan amca?" dedim. Adam kahkaha attı.

"Sen de haklısın kızım." deyip ciddiyete dönerek, "Kavgasına, disiplin cezalarına, polislik işlerine alıştım artık da asıl önemlisi şu içtiği esrar." dedi üzgünce. Ve hala bu şerefsiz Aykut babasına bok atıyordu. Adam oğlunu yola sokmaya çalışıyordu. Haklı olarak. Ben olsam ben de aynısını yapardım.

"İçmiyor artık Ayhan amca." Dedim ama nabzımı morartıyor diyemedim. Demeyeyim de bir zahmet be. Belkıs teyze ve Berrak geldi. Ellerinde tatlı tabakları ve içecek koymuşlardı. Teşekkür edip Ayhan amcaya baktım tekrar.

"Emin misin içmediğine? Biz doktora falanda götürdük ama..." dediğinde Belkıs teyze gözleri dolu olarak, "Dinlemedi bile doktoru. Ne yaptıysak bıraktıramadık." dedi. Şimdi öldüreceğim Aykut'u. Hala gelmedi zaten. Ne bok yiyordu bilmem yukarıda?

"Siz üzmeyin kendinizi Belkıs teyze. Gerçekten içmiyor, emin olun. İçse anlarım ben. Çok uzun zamandır içmedi." diye teselli etmeye çalıştım. Dokunsalar ağlardı kadın.

"Keşke Mısra, keşke bıraksa." dedi sesi titrek çıkarken.

Ayhan amca, "Nereden biliyorsun kızım? Biz aylarca içtiğini bile anlamadık. Arkadaşlarından duydum sonradan ama çoktan alışmıştı o zaman." dedi. Diyemedim ki, benim abim de içiyordu. Onun yüzünden her şeyi öğrendim diye.

Sesimi temizleyip ağzıma attığım efsane baklavayı yutarak, "Okulda da kullananlar var Ayhan amca. Hepsiyle muhabbetini kesti. Zaten kullanırsa kusura bakmasın ama yüzüne bile bakmam valla." diye çok samimi bir cevap verdim. "İstiyorsa kullansın." diye devam ettiğimde hepsi gülüştüler. Ben de gülüyordum ve misafirmişim gibi davranmıyorlardı. Hepsi çok rahattılar, çok samimi davranıyorlardı.

"Ben inandım." dedi Ayhan amca. "Hele o yarışmadan sonra kesin inandım. Bırakır."

Belkıs teyze hala şüpheli olarak bakıyordu. "İnşallah bırakır. Allah'ım kurban bile keserim." dedi ellerini açıp dua eder gibi.

Şahane Antepli baklavayı kibar kibar yediğim esnada, "Eşşek herif bir de ders çalışsa da notları düzelse biraz," dedi Ayhan amca, "Kolejden atıldığında gittim okula. Notlar berbat, disiplin cezaları diz boyu... Atarlar tabi okuldan. O yüzden verdim devlet okuluna. Adam olsun, akıllansın diye ama hiç akıllanmadı. Fabrikanın başına nasıl geçecek, Allah biliyor." İyice amcaya da alıştım ama yani. Mısra'lar da içeride düğün kurdular zaten. Arnavut halayları çekiyorlardı kibar kibar.

Ve kafaya Aykut'un dersleri düştü. Ona da el atmak lazımdı bir ara. Madem doktorculuk, ilaçcılık, evcilik falan oynuyorduk, onu da düşünmek lazımdı.

"Ona da yardımcı olacağım Ayhan amca. Beraber ders çalışalım dedi geçen gün." Bokunu çıkartıyordum. Yalan falan da söylüyordum ama insanlar sevinsinler birazcık. Hem elimden kaçışı yoktu şerefsiz reisin.

Başını sallayıp gülerek, "Baktım senin notların çok iyi. Bir tek İngilizce düşük galiba." dedi. Scr, GBT mi de çıkarttın be Ayhan amca? Varsa bilmediğim bir şey bana da söyle. Ben de bileyim kendim hakkında bilmediklerimi.

"Aykut da bana İngilizce çalıştıracak zaten. Onun iyiymiş galiba. Ben pek anlamıyorum." dedim gülümseyerek. Doğruyu söyleyeyim insanlara. Hep yalan olmazdı.

Berrak, "Ay ne güzel. Siz şimdi aynı üniversiteye de gidersiniz." dedi heyecanlı heyecanlı. Ellerini falan şaklatıyordu. Tam çılgın.

Gülümseyerek ona baktığımda, "Kısmet." dedim. "Olursa olur tabii ki." Herkes halinden gayet memnunken tekrar esrara geldi konu. Ettikleri kavgalardan falan bahsettiler ama Aykut herhalde yarım kalan uykusunu tamamlamaya çıkmıştı yukarı.

Sonunda merdivenlerde gözüken Aykut'u fark ettiğimizde Belkıs teyze, "Nerelisiniz Mısracığım?" diye sordu. Konu değişti. Aykut gelip yanıma oturduğunda anladım ki duş almıştı. Üzerini değiştirmiş ve saçları ıslak duruyordu. Çünkü tam duş alınacak zamandı şerefsiz reis.

"Uludağ'lıyız Belkıs teyze. Kirazlıyayla'dan." Güzeldir bizim köy. Ama ben sevmezdim.

"Oo..." diye lafa girdi Ayhan amca. "Çok güzeldir oralar." dediğinde içimden, 'yaaa ne demezsin, gel bir de bana sor,' diyecek oldum.

"Güzeldir." dedim yalana baş vurarak. "Babam emekli olduğundan beri orada yaşıyor zaten. Annemle biz buradayız. Annem de sürekli gidiyor ama babamın yanına." Şimdi doğruyu söyledim işte. Şu anda da köydelerdi mesela.

"Arada gideriz biz de oralara. Dağ evi var bir tane ama uzak galiba sizin köye?" dedi Belkıs teyze. Demedim, gece sizin o dağ evine attı beni şerefsiz oğlunuz, diye. Bir de duş almış gelmiş. Cenabet sanacaktı insanlar bizi. Giriş yaptık ama devamı yoktu.

Belkıs teyzeye bakıp, "Bahsetmişti Aykut. Ama uzak sayılır. Yarım saatten fazla sürer yol." dedim. Tahminen o kadar sürerdi çünkü. Biz Aykut'la meşhur Çınar'ın oralardan inmiştik Bursa'ya.

"Ben de buralı sayılırım." dedi Ayhan amca. "Karşıdan Çağrışan köyündenim." dedi. Mudanya'nın yol üzerindeki köyünden bahsediyordu. Bademli de tam karşıda yer alıyordu zaten.

"Ne güzel, denize yakın." Okyanus daha çok severim ama deniz de idare eder işte Ayhan amca. Şerefsiz oğlun okyanus...

Belkıs teyze, "Bizimkiler de Kosova göçmeni." dedi. Arnavut gelini olduk, iyi mi? Halaylarını da çekiyorduk zaten. "Savaş zamanlarında gelmişler buraya. Gülbahçe'de oturuyor abimler, bir tek oğlan kardeşim İsviçre'de yaşıyor." diye açıklama yaptı.

"Bizim herkes Uludağ'dan Belkıs teyze." dedim gülerek. Aykut şerefsiz reisi yanımda baklavaları götürdü, içeceğini fondip yaptı ve muhabbete dahil olabildi sonunda.

"Dedesi hacıymış baba." dedi gülerek.

Ayhan amca bana bakıp, "Ya... Gitti mi Mısra?" diye sordu.

"Hacıya gitti, 8 kere de umre yaptı Ayhan amca." Doyuramadık dedemi oralara diyesim geldi.

"Oh maşallah." dedi Ayhan amca.

"Biz de istiyoruz gitmek." dedi Belkıs teyze.

"İnşallah gidersiniz. Dedem de bir daha umreye giderken beni de götürecekmiş, yarışmayı kazandığımı duyduğunda söz verdi." dedim gülerek ve hepsi güldüler.

Bu insanları çok sevmiştim. Çok sıcak kanlılardı. Yanımdaki şerefsiz reis gibi değillerdi. Gerçi Aykut da şu anda hiç fabrikatör oğulluyu yapan zengin züppesi gibi durmuyordu yanımda. Saray koltuklarında bir bacağını kıçının altına aldı da oturuyordu resmen. Ben olsam bu koltuklara oturtmam şahsen bu oğlanı.

Saate bakıp 3'ü geçtiğini gördüğümde benden önce Aykut, "Hadi kalkalım. Geç kalma eve." dedi. Ayağa kalkıp tabakları aldım elime mutfağa götürmek için. Engellemeye çalıştılar ama engel olamadılar. Yediğimi toplarım ben abi, öyle ortalıkta bırakmam. Göz boyamak için değildi bunlar.

Saray mutfağına elimde tabaklarla girdim. Arkamdan da Berrak geldi. Elimdekileri tezgâha bıraktığımda Berrak, "Ay Mısra abla eteğin çok güzelmiş." dedi.

Gülümsemesine karşılık vererek, "Teşekkür ederim Berrakcığım," dedim.

Aykut şerefsiz reisi mutfağa girip kendine su koyarken, "Sana hediye eder Mısra ablan Berrak. Al sana Ankara hediyesi." dedi.

Boğazıma yapış Mısra, demek istiyordu aslında da bakma. Yediremiyordu kendine öyle demek. Ama etek yanacağına bari Berrak'a vereyim. Bedenlerimiz çok da farklı sayılmazdı. Gece zaten onun pijamalarını giymiştim.

"Aa, evet Berrak ya. Yıkayınca gönderirim abinle ben sana." dedim bonkörlük yaparak. Cağnım eteğim görümceme gidiyordu. Suyunu içen şerefsiz reis memnun bir şekilde çıktı mutfaktan. Biz de Berrak'la arkasından çıkıp salona geri girdik.

Sorulara doymayan aile bu sefer de, "Kaç kardeşsiniz Mısra?" diye sordu. Ama Belkıs teyzenin sorusunu Ayhan amca cevapladı. Nasılsa GBT mi biliyordu.

"4 kız kardeşler." dedi gülerek.

"Baba sen nereden biliyorsun?" diye sordu Berrak. Haklıydı da yani. Ben olsam ben de sorardım.

"Abinle baş eden insanı nasıl araştırmayayım kızım? Baksana ders bile çalıştıracak abine." dediğinde Aykut öyle bir baktı ki bana, 'Hamileyim.' dedim sanki.

"Evet." dedim şerefsizlik olsun diye. "Söz verdi, çalışacağız."

Aykut şerefsiz reis, "Siz ne ara muhabbeti koyulttunuz ya?" diye isyan cinsinden sordu.

"Seni beklerken." dedim tip tip gülerek. Gidip duş almasaydın mesela, muhabbetimize dahil olabilirdin.

Neyse ki artık kalkabildik. Eve gitmem ve benimde duş almam lazımdı neticede. Kapıya gelip ayakkabılarımızı giydik şerefsiz reisle. Sonra hepsine dönüp, "Tanıştığıma çok memnun oldum." dedim.

En başta Berrak sıkı sıkı sarıldı. Bence sarılmak bu ailede genetik bir şeydi. Aykut da böyle kemik kıran sarılması yapıyordu. Ama Berrak çok tatlı bir kızdı. Sonra Belkıs teyzenin elini öptüm, o da sıkı sıkı sarıldı. "Yine gel Mısra." dedi. Hatta numaramı falan istediler. Aslında diyecektim, 'Ayhan amca bilir,' diye ama ayıp olmasın diye demedim işte.

Ayhan amcanın da elini öptükten sonra beklemediğim bir şekilde o da sıkı sıkı sarıldı. Okuldaki fabrikatör Ayhan Dinçsoy yoktu karşımda. Bir baba vardı. Babam bile böyle sarılmadı bana yıllardır. Duygulanmadım diyemem. Hatta gözlerimi kapatıp babammış gibi karşılık verdim sarılmasına.

Kulağıma usulca, "Eti senin kemiği bizim." dedi neşeli bir sesle. Güveniyorlardı bana Aykut'u adam etme konusunda. Hayatta boşa çıkartmazdım. Öyle bir adam ederdim ki hem de... Aykut bile şaşar kalırdı bu haline. Seviyorum oğlum ben bu hergeleyi. Aşıkım resmen. Serseriye aşık olacak değildim. Olmuştum ama düzelmesi de lazımdı işte.

Ve bana baba sıcaklığı yaşatan adamdan da ayrılıp çıktık evden. Evin arkasında da bir bahçe vardı. Salondan görmüştüm. Orası ön bahçeden daha büyük duruyordu. Salon zaten komple cam gibiydi. Az duvar vardı. Arabaya binerken tekrar arkama baktım. Hepsi bekliyordu kapıda. Gülümseyip arabaya bindim. Sırada şerefsiz reisle hesabım vardı.

Kapıyı kapattığım gibi şerefsiz reis arabayı çalıştırıp bahçeden çıktı. Az önceki güler yüzlü gelin Mısra'yı olduğu yerde bırakıp cazgır Mısra'yı çağırdım.

"Aykut!" diye bağırdığımda pis pis güldü resmen. "Ya neden söylemiyorsun bana sen!?" diye tekrar bağırdım.

Hala gülüyordu şerefsiz ve, "Sesinin tınısına dikkat et, bir. İkincisi sanki söylesem tamam diyecektin, iki." dedi. Bir kahkaha daha attı.

Sinirli halim devam ettiği esnada, "Etmezdim tabii! Dur bir bugün iki lan! Ailenin karşısına mı çıkartıyorsun beni!?" diye tınıma dikkat etmeden konuştum yine.

"Ne var lan? Ne güzel muhabbet ettiniz işte. Bol bol dedikodumu da yapmışsınızdır." Gülmesi bitmedi şerefsiz reisin.

O yola bakıyordu, ben ona. "Ettik tabii. Valla çok vukuatlısın Aykut. Ben bilmem. Adam olana kadar çok işim var seninle." Ben de gülmeye başladım.

"Sen misin laf dinlemeyen? Sen misin sik kadar etek giyen? Sen misin beni haftalardır bekleten? Al sana kapak. Laf dinlemezsen böyle yaparım ben de seni. Kim kimi adam edecek acaba?" Araba kullanmasa gömeceğim kafayı. Kısasa kısasla aşk mı olurmuş?

"Laf dinle, laf dinleyeyim reisçim. Sen beni dinlemezsen, ben de seni dinlemem. Hem zaten eteği Berrak'a vereceğim." dedim rahat rahat.

"Çok doğru bir karar verdim. Berrak'ın giydiğine karışmıyorum, daha küçük." dedi. "14 yaşında daha."

"He büyüdüğünde karışacaksın yani?"

"Herhalde. Karışmayan adam değil." dedi reis Aykut olarak. Boku yedik. Yeminlen yedik.

"Hem bizimkiler çok sevdi seni. Annem günlerdir soruyordu, ne zaman getireceksin gelinimi diye. Al işte bak. Herkesin gönlü oldu. Babam da yarışma gününden beri anlat anlat bitiremedi evde seni." dedi böbürlene böbürlene. Bilmiyorsun ki etin benim, kemiğin onların.

"Ben de çok sevdim hepsini." dedim durgun bir sesle. Ayhan amcanın sarılışı aklıma geldi. "Babam bile bana öyle sarılmadı valla. Bir Asil öyle içten sarılır. Bir de amcamlar."

Bir anlık yüzüme bakıp tekrar yola döndüğünde, "Sana aile olurum demiştim ama ben tek başıma da yeterim sana. Sıkma canını." dedi.

Omuz silkip, "İstemiyorum ki zaten bizimkileri ben. Bana güvenmeden yargılayan insanları neden isteyeyim?" dedim, "Canımı da sıkmıyorum. Sadece o sevgiyi başkasından görünce sinirlerim bozuluyor."

Yola bakmaya devam ederken elini yüzüme getirdi. Ben ona bakıyordum. "Boş ver şimdi bunları."

"Aykut." dediğimde, "Söyle bebeğim." dedi. Aman pek de yakıştı ağzına bebeğim demek.

Tebessüm ettim böyle demesine. "Annenler seni çok seviyorlar. Böyle yapma."

"Ne yapmayayım?" diyerek salak reis oldu.

"Çok soğuk davranıyorsun. Baban kızmakta haklı bence. Ben senin yaptıklarını yapsam çoktan cesedim bile kurumuştu herhalde toprağın altında."

Yüzü iyice düştü ve evin oraya gelmiştik. Bana döndüğünde, "Olur." dedi. "Senin için deneyeceğim."

Boynuna sarılıp, "Adam ol oğlum lan. Serserinin teki sevgilisiymiş dedirtmem." dedim gülerek.

Sevdiceğim de sıkı sarılışını gerçekleştirip, "Reis sevgilisi dedirteceksin ama yarın." dedi. Sadece yarın mı be reis? Her gün bence...

Veda buselerini üçe çıkartıp reis öpücüğünü gerçekleştirdi ve indim arabadan. Eve girdiğimde henüz kimse yoktu. İşlerimi halledip çantamı bile hazırladım. Aykut da ben duştayken mesaj atmıştı. Çarşamba kopuklarının yanına uğrayıp bir iki bira içeceğini yazmıştı.

Aradan biraz vakit geçtikten sonra tekrar mesaj atıp evde olduğunu söylemişti. Cevap yazdığımda annemler geldi. Gezi boyunca aramadılar maşallah ama en azından nasıl geçtiğini falan sordular. Asil'den almışlardı haber. İlknur'u odasında tek yakaladığım gibi yanına girdim. Daha iyi gibiydi ama nasıl olduğunu sordunuz.

"Anlat bakalım İlknur. Siz neden Murat'la kavga ettiniz de sen kriz geçirdin?" dediğimde yine gözleri doldu ve sırtını duvara yaslayıp anlatmaya başladı.

Continue Reading

You'll Also Like

42.9K 2.8K 19
Oruç başıma vurmuştu galiba günah olduğunu bildiğim halde gözlerimi alamiyordum karşımdaki yeni imamdan bana bakmıyordu ama benim bütün odağım oydu...
203K 9.1K 39
Arkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanm...
1.7M 91.4K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
20.7K 2.1K 8
Jungkook'un ondan nefret eden pembe saçlı omegayı, onu haftanın yedi günü aralıksız sevebileceğine (!) ikna etmesi gerekiyordu. Jungkook - Seven MV...