MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.19
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.27
M.L 1.28
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.34
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.1 (Reis)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.27
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.38
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.54
M.L 3.55
M.L 3.56
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 1.29

18.5K 1.6K 377
By Atikesungunapsa

"Aşkım sen bir harikasın! Gözbebeğisin sen bu okulun!" diyordu bir de sallarken. Sınıfın koridoruna bağıra bağıra gelmiştik. Koridorda Berkay öyle bir sarıldı ki ayaklarımın yerden kesilmesi yetmediği gibi bir de kucağında sağa sola salladı. Bu güç nereden geldi buna?

"Lan bir bırak!" diye bağırdığımda atar gibi bıraktı kucağından dengesiz.

Kızlarım hala bağırıyordu. "Mısra!" diyordu bir grup, "Türkmen!" diyordu diğer grup. Aynı şekilde tekrarlardılar birkaç kez. Gülmekten yanaklarım ve çenem ağrımıştı.

"Lay lay lay lay lay laaay Mısraa Türkmen!" demeye devam ettikleri sırada metalci sınıf geldi koridora. Atakan başta olmak üzere hepsi tokalaşarak tebrik ettiler. Ben de Kadir ve diğer arkadaşı tebrik ettim. Onlar da birinci oldu sonuçta.

Bizim sınıfa doluştuk kızlarla ve biraz sonra Gökay'la Merter ellerinde şişe şişe kola ve cipslerle geldiler sınıfa. Kutlama vardı oğlum. Gökay sarılıp, "Aferin lan benim kardeşime. Osuruklarını kestin diğer okulların."

"İşim ne oğlum? Kesmek, kestirmek, şekil yapmak, şekil düzeltmek benim dededen yadigar." dedim kahkahalarla.

Berkay kola şişesini şampanya şişesi zannederek eline alıp salladı, salladı, salladı ve açmaya çalıştığı esnada, "Duuurrr!" diye bağırmamızı iplemeden açtı kapağı.

Ve en başta Merter olmak üzere bütün sınıf neredeyse kola oldu. Tavandan kola akıyordu. Merter baştan aşağıya kola olarak şok geçirirken kızlarında üstleri başları kola içinde kalmıştı. Hepsi Berkay'a küfür ediyordu.

Ben, o beyni başka yerine kaçmış arkadaşım şişeyi sallarken akıllı davranıp koridora çıkmıştım ve delirmiş bir kahkaha atıyordum. Sınıflar koridora çıkmıştı bu seslere.

Merter, "Bu sefer diktim seni Berkay!" diye bağırırken Berkay sonunda aklını başka yerinden başına getirip koridordan merdivenlere koşmaya başladı. Merter de kolalar üzerinden akarken koşuyordu peşinden.

Aykut yanıma gelip, "Beynini yemişin salağı." dedi Berkay için. Şu komik durumda ona küfür etti diye bile kızmadım. Keyfim yerindeydi oğlum. Sınıfa geri girip kızların ıslak mendillerle kendilerini temizlediklerini gördüm. Fırsattan istifade metalcilerde doluştu bizim sınıfa. Her yer kola ve yapış yapıştı ama yine de bizim sınıftaydık.

Nazlı telefonundan horon açtığı an hepimiz işi gücü bıraktık ve koridora doğru halay çekmeye başladık. Reis bozuntusunun halay başı olmama takmasını iplemeden halayın başına geçtim. Kravatı sallamaya devam ederek koridor boyunca, "Ha uşağum ha!" diye bağırıp horon teptik. Gülüyordu herkes. Tekstil hariç. Çünkü onların bölüm ikinci olmuştu.

Horon bittiğinde sınıfa geri girdik. Gökay cipsleri bitirmeye niyetlenmişti. Başına üşüşüp aldık önünden ve bu sırada metal erkekleri de bir şeyler alıp getirdiler. Resmen cnc, metal ve ressamlık üst üste bizim sınıftaydık. Nazlı telefondan bu sefer başka şarkı açtı. Demet Akalın'dan kulüp çalıyordu.

"Şu anda kulüpte, keyfim yerinde, arasan da seni duymuyorum." diye bağırıp şarkıyı söylerken sıraların üstlerine çıkıp tepiniyorduk.

"Sanma çekilirim bir kenara, pistin ortasında oynuyorum!" derken de Aykut'un Türk kahvelerine baktım. Gülüyordu. Sinirlenmiyordu. Bir zahmet sinirlenmesindi. Diğer okulları mahvetmiştim, bir de sinirlenseydi.

Metal erkekleri deli gözüyle bakıyordu ama herkesin neşesi oldukça yüksekti. Şarkı tekrar değişti. "Ablan star bebeğim. Dur bi selfie çekelim." derken kızlar sosyal medyada canlı yayın yapıyorlardı ve hepsi beni çekiyordu.

Roman havasını sıranın üzerinde oynamaya devam ettim. "Elalemin gözü bizde, kıskançlık krizinde. Dur bir snap çekelim." derken daha çok bağırdık. Hem tekstil, hem metal erkeklerine gider şekli yaptık.

"Ablan star bebeğim ablan." derken bütün sınıf beni işaret ediyordu.

"Ablan star bebeğim ablan." diye bağırdığımda ben de kendimi işaret ederek Aykut'a baktım.

Bütün sınıf beni göstermeye, ben kendimi göstermeye devam ederken, "Ballı kaymağım sen bir harikasın, kırmızı halı sersem oscar alırsın." diye bağırıyorduk.

"Ben sana aşığım, sen bana hayran, aklımı başımdan aldın, sen çok fenasın." diye diye bağırıp oynadık. Dalağımız şişmişti oynamaktan ama oynadık işte. Eğlence vardı, kaçar mıydı?

"Başın mı ağrıdı? Kremi i sür." diye kapıya doğru bağırdık, tekstile uyuzluk olsun diye.

"Canın mı sıkıldı? Kremini sür."

"Kalbin mi sancıdı? Kremini sür." derken Atakan'a baktık.

"Alasın kremini, süresin bol bol." derken de reis bozuntusuna baktım.

"Kaynanan mı laf soktu?" Birbirimize bakmaya başladık bu sefer.

"Sevgilin mi laf soktu?" Yine Atakan'a baktım bunu söylerken.

"Canın mı sıkıldı kremini sür?" Ve tekrar Aykut'a söyledim.

"Sür sür kremini sür." Hala Aykut'a bakıyordun. Merter'le Berkay da sonunda gelebildiler sınıfa ve Berkay geç kalmayıp oynamaya başladı.

Mehtap gidere doymayıp Demet abladan devam etti. "Vicdanın konuşacak, uykuların kaçacak.
Bütün olup bitenin hesabı sorulacak.
Silip attım çabucak ne varsa kalp acıtacak.
Acelem yok ki benim, o İntikam alınacak." Diyordum da, reisçimin gözünün de içine içine bakıyordum. Bakardım tabii. O intikam alınacaktı gardaş. Yetmedi. Doymadık giderli şarkılara. Doymadık Demet ablaya. Sırada rekor vardı.

"Bu geçici hevesin tadını çıkar.
İkinizden birisi yarın bıkar." Hepimiz Atakan'a bakıyorduk. Yazık lan. Gülüyor ama utanıyordu çocuk. E ne yapalım yani şimdi? Pislik yapmadan olur muydu?

Sınıf diskoya dönmüştü. Kızlardan bazıları elimize kola bardakları veriyordu ve havaya kaldırıp oynamaya devam ettik. Ne kadar saçmaca hareket varsa hepsini yapıp oynamaya çalışıyorduk. Bir ara müziğin ritmine göre önlüğümü ağır hareketlerle çıkartıp başımın üzerinde falan salladım hatta. Şekiliz ya amk.

Şarkı bitti ve artık şiştik iyice diye kapattık müziğin sesini. Okul inledi zaten sesimizden. Diğer sınıflar gelip kapıdan bakıyorlardı. Bakabilirlerdi. Sonunda metal ve cnc dağıldı. Merter sınıftan çıkarken, "Dikmişim bu dünyanın anasını babasını, hiç umurumda değil!" diye bağırarak geçti kendi sınıfına.

Biz de kızlarla ortalığı temizlemek için temizlik odasından malzemeleri alıp geldik. Bana iş yaptırmıyorlardı gerçi. "Sen otur ablası." dedi Safiye. O bile temizliyordu sınıfı.

Hocalar da zaten gelmediler derse. Muhtemelen onlarda kutlama yapıyorlardı kendi aralarında. Yaparlardı elbette. Onlar da insandı. Öğrencileri almış Bursa birinciliğini, ders mi işleyeceklerdi bir de?

Telefonuma bakmaya niyetlendiğimde Ayten ablanın mesajı attığı gördüm. Yarışmayı sormuştu canım kadın. Annemlerin bile haberi yoktu ama bu kadının haberi vardı yarışmadan. Birinciliğimi söylediğimde kafa izni verdi. Benden olsun bugün diyerek ödüllendirdi beni. Kapıdan bana bakan reis efendi de anında mesaj attı.

'Kiminle konuşuyorsun?'

'Ayten abla yarışmayı sormuş.'

'Bugün işe gitmesen olur herhalde. Çıkışta benimlesin.'

'O niye reisçim?'

'Öyle işte.'

'Tamam. Kızlardan kurtulursam olur.'

'Kurtul.'

'Emredesiniz General'im.'

'General?'

'Evet. General.'

'Sen de Genel Kurmay Başkanı o zaman.'

'İyiydi.'

Öğlen molasından önce işimizi bitirince çıktık okuldan. Herkes acıktığı için dönerciye oturup yemeklerimizi söyledik ve buradan çıkınca hastaneye gidecektik. Bizim aileyi aramamıştım. Onların benim yarışmamdan haberleri bile yoktu zaten. Emre'nin annesini görmeye gittiğimizde acilde babamın arabasını gördüm. Kızlarla önce acile girdik. Karşımda dikiliyordu. Yanına gidip ifadesiz bir yüzle, "Geçmiş olsun." dedim.

Önce bana sonra arkadaşlarıma bakıp tekrar bana döndü. "Sağ ol." dedi durgun sesiyle. Bir şey demedim. Çok istiyorsa o anlatsın diye beklediğimde, "Kemal haber vermedi mi?" diye sordu.

"Verdi. Verdi ama yarışmaya girecektim. O yüzden gelmedim." dedim rahat rahat. Aykut'un yastığında yatar, uyurdum. "Nerede İlknur?" diye sorduğumda eliyle gösterdi. Bir odaya almışlardı bu sefer.

Kızlara bakıp odaya doğru gittim. İçeriye girdiğimde yine serum takılıydı kolunda ve baygın gibi duruyordu. Annem beni görünce ayağa kalkıp, "Nerede kaldın Mısra? İlknur seni bekliyordu." dediğinde şaşırarak İlknur'a baktım. Bakışları yarı kapalı yarı açık gözleriyle bendeydi.

Yanına gidip, "İyi misin?" diye sordum. Gözlerini kapatıp açtı. Sakindim bu sefer. Geçen sefer yediğim haltı yemeyecektim. Kızını düşünen baba baksındı çaresine.

"Beni neden bekledin?" diye sorduğumda serum takılı olmayan eliyle yatağa harfler yazmaya başladı. Konuşmaya mecali yoktu sanırım.

"Murat." yazdı önce. Duraksadı. "İlkay." yazdı ve durdu. Kolu ağrıdı sanırım ki başka bir şey yazamadan kolunu halsizce yatağa bıraktı. Bu işte bir bokluk var ama dur bakalım. Kokusu illa ki çıkacaktı. Tekrar anneme baktığımda gözleri yaşlıydı.

"Yarışma vardı bugün." dedim donuk donuk. "Ben girmiştim bizim bölümden. Kazandım. Birinci oldum Bursa'da." dediğimde yaşlı gözleriyle tebessüm etti. İlknur da gülmeye çalıştı ama gözlerini tamamen kapattı. Sakinleştiricinin etkisiyle sanırım uyudu. Nefes alışverişi yavaştı.

"Aferin kızım." dediğinde anneme tekrar baktım. Suratsız bir gülümseme gösterip çıktım odadan.

Babamın yanına gidip, "Ben okula gidiyorum." dedim. Başını salladığında acilden çıkıp yoğun bakıma girdik.

Emre koridordaki sandalyede oturuyordu. "Emre." dedi sınıfımızın soğan erkeklerinden Serhat. Sesini duyan Emre ayaklanıp bize bakmaya başladığında hepimiz tek tek sarılıp geçmiş olsun dedik. Çok üzgün görünüyordu ve yüzü hiç gülmüyordu. Annesinin durumu aynıymış. Bütün gece uyumadığı için rengi solmuştu resmen. Serhat gelirken aldığımız dönerleri verdi. Abisi, yengesi ve babası buradaymış. Yarışmayı sordu bana bakarak. Tek tek anlattım her şeyi ona. Zoraki bir şekilde gülümsedi. Teşekkür ettiler bize ve hasta ziyareti kısa olur deyip çıktık hastaneden.

İstiklal marşı töreninde yine herkes yerli yerindeydi. Ama coşku farklıydı. Kemal hoca konuşma yaparken yanında müdür de duruyordu. Müdür mikrofonu alıp konuşmasını sesini temizleyerek başlattı.

"Tüm okul öğrencilerime verdikleri gayretten dolayı sonsuz teşekkür ederim. Okul puanlamasında en üst sırada biz vardık. Ve açık ara farkla geçtik diğer okulları. Bölümlerde birinci olamayanlar hiç üzülmesin. Hepiniz yeterli gayreti gösterdiniz çocuklar. Hepinizi tebrik ederim. Ama şimdi kimse kusuruma bakmasın. Açık ara farkı yaptıran, tek başına girdiği mücadeleyi ikili çalışan rakiplerine karşı artı puan almamızı sağlayan ressamlık bölümü oldu." deyip bizim sınıfa baktı ve beni gördü.

"Mısra Türkmen arkadaşımızı tekrar tebrik ediyorum. Öyle bir azimle ve hırsla çalıştı ki neredeyse diğer öğrencilerle aynı anda bitirdi ve birinci olmayı başardı. Yaptığı çizimler neredeyse hatasız ve okuldaki en yüksek puanları almasını sağladı. Aferin kızım sana. Yolun açık olsun. Gelecekte en güzel kapılar açılır inşallah bütün öğrencilerime." deyip konuşmasını bitirdiğinde ressamlık yine coşmuştu.

Müdüre sesli bir şekilde teşekkür mesajı gönderip, sadece bizim duyacağımız bir sesle de, "Azimli sıçan duvarı delermiş." dedim gülerek.

Duyan herkes gülerken yanımdaki reis bozuntusu, "Sen apartman yıktın amk." dedi. O da tabii herkes gibi gülüyordu ama birbirimize bakmıyorduk.

Kemal hoca mikrofonu geri alıp, "Bir de şu kavgaları, gürültüleri azaltsanız hiç fena olmaz çocuklar. O zaman tadınızdan yenmeyeceksiniz." dedi gülerek. Adam laf sokuyordu her defasında.

Aralardan bir öğrenci, "Yemeyin zaten Hocam. Biz bu ülkeye lazımız." şeklinde boktan bir espri yaptığında kimse gülmedi.

Hatta çoğu kişi, "Geri zekalı, salak." gibi tepkiler verdi. Marşımızı okuyup, son dersi işleyip çıktık okuldan. İşe gitmeyeceğim için Aykut reisi beklemek üzere kimsenin görmeyeceği bir yere gittim. Renegade geldiğinde gülümseyerek bindim. İkimiz de birbirimize gülümseyip konuşa konuşa yine dağ yoluna gitme kararı aldı beyefendi.

"Biz anca dağ yoluna çıkarız zaten bu gidişle." dedi sitem ederek.

Daha çok gülüp, "O intikam alınacak reisçim."

"Doymadınız anasını satayım." Hala sitem ediyordu.

Bu sefer arabayı manzaraya karşı boş bir yere çekti reisçim. Dışarısı soğuk diyeymiş. Ben üşüyormuşum. Düşünceli ya amk. Durduğumuzda ikimiz de gülümseyerek birbirimize bakıyorduk ve şerefsiz metal erkeği sarılıp, "Tebrik ederim ressamlık kızı. Harbiden siktin sülalelerini." dedi gülerek.

Ben de mesafeli bir şekilde karşılık verirken, "Teşekkür ederim metal erkeği de kemiklerimi kırmazsan iyi olur. Geçen hafta Enes'in kıramadın da benimkileri mi kırmaya karar verdin?" diye sordum. Çünkü hakikaten kıracak gibi sarılıyordu. Fırsat bu fırsattı tabii.

Bir de utanmaz reis olarak yanağımdan öptü geri çekilirken. Kızan bir yüzle baktığımda, "Ne var? Senin keyfin yerindeyse, benimki de yerinde." dedi gülerek. "Ayrıca Enes önümüzdeki bir sene kendine gelemez." dedi övüne övüne. Bir yerlerini kırmıştı galiba. "Senin dudağını nasıl patlattıysa ben de onun çenesini kırdım." dedi. Yapardı valla, beklerdim.

"Acımadın değil mi hiç?"

"Onlar sana acıdı mı?" dedi ciddi bir şekilde.

"Doğru, acımadılar." dedim manzaraya dönerek.

"Mısra?" dedi yine adımı güzel söyleyerek.

Ona bakıp, "Aykut." dedim.

Yüzü güldüğünde, "Babam gelinini çok beğenmiş." dedi. Bir de o mesele vardı, değil mi?

"Niye söylemedin lan bana babanın geleceğini?" diye kızdım. Kızarım tabii. İnsan bir söylerdi. Adama teşekkür bile etmedim polis muhabbetinden dolayı.

"Neden söyleyeyim?" dedi gülerek. Suratımı asıp manzaraya baktım yine. Yüzüme bak konuşurken diyordu ama trip atacağım işte. Bana ne? Göt reislik yapmasaymış.

"Bilerek gelmiş, benim de haberim yoktu." dedi ciddi ciddi. Türk kahvelerine baktım. Doğruyu söylüyor gibiydi.

"Geçen haftaki kavgadan sonra evde tartıştık. Senin adın geçti, emniyetten adını sildirmeni istemiştim ondan. Yaptı sağ olsun ama tartıştığımız günden sonra okulda seni araştırmış. Yarışmaya gireceğini bildiği için gelmiş. Şansa bak ki tek başına kazandın. Sekiz öğrenci vardı karşında, hepsini açık arayla geçtin." dedi gururlanarak. Ben de çok ciddi bir şekilde dinliyordum.

"Okuldan çıkarken, 'Gözüm tuttu bu kızı. Üzersen karşında beni bulursun.' dedi. Amk sanki hep yanımda." dedi isyan ederek.

"Benim adım neden geçti?"

"Annem bir gece uykumda sayıkladığımı söylemişti. Hani adını sormuştu ya bana, o zaman. Senin için bırakacağım demişim." diyordu yine okyanusa doğru gidiyordum. "Uzun zamandır içmediğimi söylemiştim babama. İnanmadı aslında o zaman ama bugün seni gördüğünde inandı." Ölüyorum Allah'ım, daha çok gencim.

"Gidene kadar yüz tane şey söyledi senin hakkında. Zaten yarışma boyunca hepimizin gözü sendeydi. Onun da gözü sendeymiş. Bir de gider yaptın ya en sonunda, 'Ressamlık kızının yapmayacağı şey yok.' diye. 'Tamam.' demiş. 'Bu kız bizim serserinin hakkından gelir, adam eder.'" dedi ve galiba öldüm ben.

Gülümseye başladım, demek ki daha ölmemişim. Mısra'lar okuldaki horona devam ediyorlardı bir yandan. Babamın da bana serseri demesi aklıma gelerek, "Ne güzel, ikimiz de serseriyiz babalarımızın gözünde." dedim durgun bir sesle.

Acımasız reis yine acımasızlık yapıp bana okyanusun dibindeki bitki örtüsünü gösterirken, "Aynen ama... Ne zaman cevap vermeyi düşünüyorsun?" diye sordu.

"Ben bir teklif almadım ki." dedim tatlı kız Mısra olarak. Omuz silkip, "Neyin cevabı?" diye devam ettim.

"Ulan aile bile olurum dedim sana, daha ne?" dedi Aykut reis olarak.

Ah be reis! Benim güvendiğim Uludağ'a çok kar yağdı zamanında. Sen şimdi yavaş yavaş eritiyorsun o karları ama henüz erimedi hepsi.

Gülmeye devam edip, "O zaman moralim bozuktu." dedim. İkimiz de koltuklarda yan dönüp birbirimize bakıyorduk. Hava kararmak üzereydi. Ara sıra arabalar geçiyordu yanımızdan. Ama camlar filmliydi ve içerisi gözükmüyordu.

"Mısra." dedi Türk kahvelerine odaklandığım zaman. "Ne teklifi ya? O ne öyle?" dedi hödük reis.

Suratımı asıp, "Bedavaya mı gideceğim oğlum?" dedim kızar gibi konuşarak.

Avucunu nabzıma getirdi. Getirmese şaşardım. Hayret ederdim. "Tamam." dedi sessizce. "İstediğini yapacağım ama bakalım anlayacak mısın?" dediğinde bile anlamadım. Acaba ne yapacaktı?

Türk kahvelerinde yüzmeye başladım şimdi de. Her kulaç atışımda elime inciler geliyordu. Dipten yüzüyordum. Zaten öyle severdim. Yüzeyden yüzmeyi sevmezdim ben. Derine dalardım. Tekneden atladığım bile olmuştu reelde. Reis efendi başarabilecek miydi acaba tekneden atlatmayı?

Aykut kokusu burnuma gelmeye başladığında ağrıdan kendini kaybeden bedenim konuyu değiştirmek amacıyla beynime sinyaller göndermeyi başarmıştı sonunda.

"Ankara gezisine gidiyoruz biz haftaya."

"Biz de gidiyoruz galiba. Bizimkiler sizin gideceğinizi duyduğunda atladılar hemen." dedi gülümseyerek. Lan reis, senin Renegade gören götün otobüs mü görecek şimdi?

"Ben istemiyorum aslında ama kızlar ille de geleceksin diyorlar. Mecbur kaldım. Asil de babamdan izin almış."

"Gideriz işte. Ben de geliyorum hem, kafan dağılır biraz Mısra. Her şey üst üste geldi." dedi beni düşünen reisçim.

"Götümüz donacak oralarda." diye sitem ettim.

"Adam akıllı giyin sen de." şeklinde kıskançlık belirtileri gösteren bir cümle çıktı dudaklarından. Giydiğime de karışacak hali yoktu herhalde? Bu mevzuyu uzatmak istemediğim için yine gider yapmak geldi aklıma. Şeytan Mısra kendini gösteriyordu bu zamanlarda hemen.

"Ben kimsenin gelini değilim." dedim trip atarak. Güldü mal metalci reis.

"Valla Ayhan Dinçsoy diyorsa öylesindir." dedi.

Asık suratımla devam ederek, "Ben onu bunu bilmem reisçim. Değilim." dedim.

Gülerek "Şimdilik." dedi. Vicdansız reis. Acımasız reis. Kemik kıran reis. Çene dağıtan reis. Aykut reis. Öldürdün insanı burada. Bana bari acıman olsun. Yazık bana da. Ayıp günah...

Continue Reading

You'll Also Like

870 455 19
Günlük yürüyüşüne çıktığında yaşadığı olay ile hayatı değişen kızın hikayesi Hiç beklemediğin birinden hiç beklemediğin bir anda gelen tatlı itiraflar
791 166 16
Sonsuz olduğu düşünülen bir okyanusa şeytanın son parçası düşmüş derler, bunun sonucunda o parçanın suya değdiği an yok olduğunu anlatırlar. Bundan ç...
130K 8.3K 37
Bitiş tarihi| 10 Ağustos 2019 あ "Alin."Diye fısıldadı gözlerini açmadan. Dudaklarında bir tebessüm belirdi."Berbat görünüyorsun, Güven."Diye fısılda...
1.6M 27K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...