MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.19
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.28
M.L 1.29
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.34
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.1 (Reis)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.27
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.38
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.54
M.L 3.55
M.L 3.56
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 1.27

17.9K 1.6K 116
By Atikesungunapsa



Azimle ve kararlılıkla metal erkekleri mücadelem devam ediyordu. Aykut'la aramızda ne geçerse geçsin benim iznim olmadan kimseye bir şey demeyecekti. Henüz boynumun acısını unutmuş değildim. Her seferinde de bunu ona hatırlatıp küfür etmesine yol açıyordum.

Ama yapacak bir şey yoktu. Ona göre basit bir olay olabilir ama bana göre değildi. Ressamlık kızına yapmaması gereken bir hata yapmıştı. Onun da bedelini böyle ödüyordu. Ben de bu durumdan oldukça keyif alıyordum. Almasa mıydım? Tabii ki alacaktım. Hadsizlik olurdu keyif almamak.

Parmağımda oynuyordu şu anda. Biliyordu ki ters bir hareketinde etkiye tepki yapardım. Tutturmuş zaten bir nabız nabız diye. Her eve bırakışında oradan öpmeden indirmiyordu arabadan. Pardon Renegade'den. Asla da unutmuyordu. Deli reis.

Bugün Perşembe'ydi ve yarın yarışma vardı. Emre'yle beraber bugün derslere girmeyip bölüme gidecektik. Elimize verilen koca koca makina resimlerini çizecektik. Bölüme girdiğim gibi, "Mısra geç kızım, hemen başla," dedi Sadettin Hoca.

Üzerine Rıfkı Hoca da yanımıza geldi. "Hocam bütün okullar bir haftadır yarışmaya girecek öğrencileri çalıştırıyorlarmış. Biz o kadar çalışmadık."

Sadettin hoca Rıfkı hocaya bakarak, "Hocam onların seviyeleri bizimle eşit değil," deyip bana döndü. "Ama bu, onları küçümsediğimiz anlamına gelmiyor Mısra. Her zaman olduğu gibi elinden gelenin fazlasını yapacaksın. Aynı şekilde Emre de."

"Rakiplerimiz de okullarının en iyileri Mısra. Dikkatli, hızlı ve özenli çalışıyoruz," dedi Rıfkı Hoca. Bunları ben zaten uyguluyordum ama dedikleri gibi beş okul katılıyordu ve beş öğrenci benim gibi bilgisayarda çizim yapacaktı. Bu demek oluyor ki birinci olma şansımız yüzde yirmiydi.

"Hocam ödül neymiş?" diye sordum. Kazanmak önemli tabii ki ama ödülü bilirsem belki daha çok hırs yapardım. Babama gitmeyecek mesaj dışında başka bir sebep de olursa daha iyi olurdu.

"Staj yerlerinizi biz ayarlayacağız. Siz aramayacaksınız. Biliyorsun sene sonunda fabrika bulmanız gerekiyor seneye staj yapmak için. Bununla kalmıyor tabi sadece. Üniversiteyi kazanan kişilere üniversitede Koç vakfından burs verilecekmiş. Ama sadece yarışmada birincilik alanlara," dedi Sadettin Hoca.

"Süpermiş Hocam. Tam benlik." Bana üniversitede burs elbette ki lazımdı.

"Zaten büyük fabrikalardan belli başlı kişilerde gelecek yarışmaya. Sizi değerlendirecekler. Belki staj için sizi seçecekler. O yüzden iyinin de iyisi olmalısınız Mısra. Kendinizi gösterme vakti," dedi Rıfkı Hoca. Hepimiz bu yarışmaya acayip takmıştık kafayı.

Sadettin hoca Rıfkı hocaya bakıp, "Puanlama öğretmenler arasında olacak ama değil mi?" diye sordu. Onayladı. Ama bu ikili asla haksızlık yapmazdı, bilirim. Umarım diğer okulların öğretmenleri de yapmazlardı.

Emre de yanıma geldikten sonra hiç konuşmadan on molasına kadar çalıştık. Mola saati geldiğinde nefes alabilmek adına eğitim binasına gidelim dedik. Sınıftakilerle takılırız diye. Kızlar sınıfta olduklarını söylemişlerdi gruptan.

"Sence birinci olur muyuz Mısra?" diye sordu Emre.

"Allah bilir orasını ama olmak için sıkacağız kendimizi." dedim gülümseyerek.

O da bulaşık haliyle elini omzuma atıp, "Yaparız evelallah. Ressamlığız icabında," dediğinde köprüye gelmiştik.

"Yalnız ben çok hırslandım ya," dedi elini çekerek.

"Valla ben de öyle Emre. Hocaların dediklerine göre diğer okullar bizi ağlatmaya niyetliymiş. Bir haftadır çalışıyorlarmış."

Gülerek, "Biz doğru dürüst bugün çalışıyoruz amk lan," dedi. Söylediğine ben de güldüm.

"İnançlıyız oğlum biz. Ortalamalarda en yüksek bizim okul çıkmış yine sınavlarda." Öyle de olmuştu zaten.

"Sen hızlısın bayağı bir ama ben çok sayılmam. Yetiştiririm herhalde," dedi kendine pek güvenmeyerek.

"Yetişir, bir saat vakit vereceklermiş galiba."

Binaya girmiştik ve merdivenleri çıkıyorduk. "Bir de ressamlık en son konferans salonunda çizim yapacakmış. Öyle açıklanacakmış sonuçlar."

"Bir dünya öğrencinin içinde çizeceğiz resmen. İşimiz kolay değil ortak," dedim gülerek.

Son merdivenlere geldiğimizde koridordan sesler gelince muhabbeti kestik. Atakan ve metal erkeklerinin sesi geliyordu. "Reis sakin ol." Anında adımlarımı hızlandırdım. Metal sınıfının önündeki kalabalığa karışıp bizim kızlara. "Ne oluyor?" diye sordum.

"Reis delirmiş galiba Koray'a saldırmış," dedi Mehtap. "Atakan'lar tutmaya çalışıyorlar," dediğinde insanları itekleye itekleye sınıfa girdim.

Aykut'un kollarını Kadir, Atakan, Oğuzhan ve birkaç kişi daha tutmaya çalışıyordu. Koray'ın burnu kanıyordu. Aykut okulda kavga edilmesini istemiyordu ama kendisi saldırmıştı. Ne oldu da delirdi acaba bu reis? Diye düşünürken Aykut'a dikkatle baktım. Galiba krize girmişti. Gözleri kızarmıştı. Alev bakışları üzerindeydi.

Herkesi es geçip karşısına geçtim. Biliyordum, herkes şu anda bana delirmiş gözüyle bakıyordu ama asıl deliren Aykut'tu. Sıraların bazıları devrilmişti. Aykut sınıfın sonunda, Koray ortada duruyordu. Ne oldu? Niye delirdi bu reis yine?

Daha fazla şokta kalmayarak gözlerim sadece Aykut'tayken, "Çıkın dışarı," diye yüksek sesle emrettim. Sonuçta ben bir doktordum, değil mi? Karşımda krize girmiş bir hastam vardı. Müdahale etmem gerekiyordu.

Beni duymamış gibi davranan insanlara tekrar bağırdım. "Çıkın dışarı diyorum size!"

Atakan, "Saçmalama Mısra. Sen çık dışarı!" dediğinde elimi uzatıp Aykut'un kolundan çektim elini. Aykut bana bakıyordu. Ne yapmak istediğini gayet iyi biliyordum. Ben bu duruma alışmıştım ama tabi kimse bilmiyordu.

"Çıkın dışarı, kapıyı kapatın Atakan!" diye tekrar bağırdım. Çıkmalıydılar artık. Bir zahmet çıksınlardı. Bok mu işleri vardı sınıfta?

"Tekrar söylemeyeceğim," derken gözlerim hala Aykut'un alev toplarındaydı. Onunkiler de doktorluk taslayan benim gözlerimdeydi. Okuyabiliyordum.

Sonunda ikna olarak sınıftan çıkmaya başladılar. Atakan ve özellikle Kadir mal gibi suratıma bakıp da çıktılar ama umurumda değildi. Karşımda esrar çekmek isteyen bir Aykut vardı. Onları takacak değildim.

Kapının kapatıldığını duyduğumda arkama baktım, kimse yoktu. Aykut'a döndüğümde sakince karşımda bekliyordu. Arkaya doğru gidip duvara yaslandı. Hatta yere diz çöktü. Önünde durup onun gibi diz çöküp oturdum yere. Başka zaman olsa asla oturmazdım pantolonum kirlenmesin diye umurumda mıydı sanki?

Başını ellerinin arasına aldı. Yüzüme bakmıyordu. Yere bakıyordu, ben de ona bakıyordum. Ellerini tutup, "Aykut. İyi misin?" diye sordum sakin bir sesle. Tepki vermedi. Bir elimi çenesine götürüp başını kaldırdım. Aynı bakışları mevcuttu hala.

Boş boş bakıyordu yüzüme. Ellerini yana indirip ellerimi boynuna koydum. Nabız atışları berbat ötesiydi. Benim de hızlı atıyordu ama anın verdiği heyecandan dolayıydı. Onunki farklıydı. Çok hızlı nefes alıyordu.

Yüzüme boş boş bakmaya devam ederken, "Sakin ol Aykut. Ne olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordum. Yine tepki vermedi. Beklenti içindeydim ama hiçbir karşılık alamıyordum. Baktım herhangi bir tepki vermiyor, ellerini kaldırıp nabız atışlarımı hissetmesi için boynuma getirdim ve ellerimi yüzüne koydum.

Nabız onun en ince noktasıydı sonuçta. Sakinleşebilirdi. Sakinleşmeliydi. Başka çaresi yoktu. Gidip içmesine asla izin veremezdim. Uzun zamandır içmemişti sonuçta. Neden şimdi içsindi?

"Daha iyi misin?" diye sorduğumda gözlerini kapatıp açtı. "İçmeyeceksin Aykut onu. İzin vermem buna. Bana ne istiyorsan yap ama onu gidip içmene izin vermem," dedim kararlılıkla. Gözlerimi asla ayırmıyordum gözlerinden. Yüzü çok sıcaktı. Ellerim yanıyordu sanki dokundukça.

Biraz daha yaklaştım ona doğru. Onun kokusu burnuma gelene kadar yaklaştım. Yüzüm boynuna değmek üzereydi. Aynı şekilde onun da yüzü boynuma değmek üzereydi. Fırsattan istifade Aykut kokusunu çekmeye başladım içime. Böyle hastaya can kurban. Bu kadar da güzel kokulmaz ki.

Konuyu değiştirmek amacıyla, "Aykut sen hangi parfümü kullanıyorsun?" diye saçmaladım. Saçmalık olabilir ama kafası dağılabilirdi. "Çok güzel kokuyor," diye birde itiraf ettim. Mısra Mısra'lıktan çıkar mıydı hiç? Bir yerde saçmalaması lazımdı zaten.

Aykut'tan herhangi bir tepki yoktu. Sanki duygularını almışlardı elinden. Hareket kabiliyetini kaybetmiş gibiydi.

"Bir tepki ver Aykut. Durma böyle boş boş. Bir şey söyle," dedim isyan eder gibi. Kafasını geriye doğru çekti. Alnını alnıma getirip, "Asıl sen çok güzel kokuyorsun Mısra," deyip duraksadı. Ağzının kuru olduğunu biliyordum. Konuşmakta zorlanıyordu. "Su ister misin?" Ağır ağır başını salladı. Etrafıma bakındım. Bir sıranın kenarında kimin olduğunu bilmediğim bir şişe vardı. Elime aldığım gibi açıp içirdim.

Şişeyi kenara koyup tekrar baktım gözlerine. Az önceki haline göre daha iyiydi. "Ne olduğunu söylemek ister misin?" Gerçekten merak ediyordum çünkü. Koray pisliği ne yapmış olabilirdi ki?

"Mal getireyim dedi. İstemiyorum dedim. Neden diye sordu. Cevap vermedim. Bel altı vurmaya başlayınca delirdim. Adını duydum o şeyin. Canım istedi ama içmeyecektim. Israrla söyleyince..." deyip sustu. Pislik Koray diye boşuna demiyoruz biz bu pisliğe. Yine elime düştü. Bu sefer kaçışı yoktu ama adam olana kadar ağlatacaktım onun sülalesini.

"Boş ver, geçti. Hem içmek istemiyorsun sen. Ben de izin vermem zaten sana," dediğimde belimden tutup kendine doğru çekti. Ben de kollarımı boş tutmayacağıma göre boynuna sarıldım metal erkeğinin. Yüzünü boynuma doğru gömüp nabız atışlarımı dudaklarında hissetmeye başladı. Öpmek değildi ama bu. Sadece dudaklarının üzerinde atıyordu. Hala hızlı olan nefesi boynuma temas ettikçe deliyordu boynumu.

Sakinleşen keş reis geri çekildiğinde ben de kollarımı indirdim. İyi gibi duruyordu ama sinirliydi. Dışarıda herkes çatlamak üzereydi kesin. Ve daha fazla dayanamayan Atakan kapıyı açtı.

Yerde oturuyorduk ikimiz de. Okulda herkesin krize girdiğini öğrenmesine sinir olmuştum açıkçası. Geçen sefer sadece kullandığını bilen kişiler anlamışlardı. Diğerleri bana sinirli olduğunu düşünmüştü.

"İyi misin reis?" diye merakla sordu Atakan. Ayağa kalktım. Önlüğümün ceplerine ellerimi sokup doktor havasıyla, "İyi," dedim dümdüz bir sesle.

Aykut'ta kalkmıştı ayağa ama ona doğru hiç bakmadan kapıya gittim. Sınıftan çıktığımda kimsenin bakışını umursamadan kendi sınıfıma girdim. Arkamdan bizim kızlar ve Yeliz'ler girdiler. Öğretmen masasında durup kapıyı kapatmalarını bekledim. Şaşkınlıkla bakıyorlardı yüzüme.

"Krize girmiş," diye başladım konuşmaya. "Geçen sefer ne yaptığını unuttun mu Mısra?" diye sordu Merter. "Unutmadım Merter ama o zaman bilmiyordum. Sen de gayet iyi biliyorsun ki şu anda Koray'ı öldürebilecek kadar delirmişti," dediğimde onayladı.

"Asil'den tecrübem olduğu için müdahale ettim. Gidin bakın isterseniz. Gayet iyi," dedim rahat rahat. Hayretle bakıyorlardı. Ne yaptığımı sordular, kafasını dağıtacak bir şeyler konuştuk dedim. Zaten aramızda bir şeylerin olduğunun farkındalardı artık. Ama apaçık söylemiyorduk.

Sınıftan tekrar çıktığımda Koray pisliği lavabodan çıkıp sınıfa geliyordu. Önüne geçip, "Koray!" dediğimde yüzüme mal gibi baktı. "Sen kullanıyor musun?" diye sordum. "Hayır," dedi. "İyi. Bir daha reisine de teklif etmezsin herhalde. Edersen de büyük reisin Asil gelir belki," dediğimde tutuştu tabi. Kafasını sallayıp sınıfa gitti.

Betül'ün yanına gittim. "Bu pislikle istediğin kadar oyna Betül. Bir tek sen baş edersin bununla." Çünkü Betül'ün erkek düşmanlığı benimkinden farklıydı. Parmağında oynatıp, peşinden köpek gibi koştururdu. Deli divane ederdi arkasından. Kapısında yatırır ama asla yüz vermezdi. Babasının yaptığı şerefsizliği böyle çıkartırdı diğer erkeklerden.

Betülcüğüm beni onayladıktan sonra gereksiz öğrenci topluluğunun bakışlarını iplemeden Emre'ye seslenip bölüme geri döndük. Emre tek çizim yaparken ben iki çizimi birden bitiriyordum. Hızlısın diyordu bana. Haklıydı da. Okulumuzun Bursa'daki en iyi meslek lisesi olduğunu herkese bir kez daha kanıtlamadan rahat rahat gezemezdik herhalde.

Egolayzırcım mesaj atıyordu. Metal erkekleri ses çıkartmıyormuş ona ama kendi aralarında bir haltlar karıştığımızı anlamışlar. Ben de kızların anladıklarını söylediğimde o zaman kararını söyle dedi. Hiç niyetim yok be reisçim. Bu kadar basit mi?

Mesajına karşılık, 'Çalışmam lazım metal erkeği. Sonra konuşuruz," dedim. O da uzatmadan konuyu kapadı. İçimde tepilen halaylar alıp başını gidiyordu. Emre niye güldüğümü soruyordu. Ona da cevap vermeyip yarın için umutlu olduğumu söylüyordum.

Çıkışa kadar beyin yakan çizimler yaptık. Molayı bile kısa tutup, gözlerim ekrandan kızarmış olsa da hocaların verdiği çizimleri bitirmeden içim rahat etmezdi. Rıfkı hoca gelip kontrol ediyordu ve neredeyse sıfır hata olduğunu söylüyordu. Yaparım abi ben. Bu iş için doğmuştum sanki. Geleceğin parlak bir teknik ressamıyım. Kesit çizmek bende, üç boyutlu çizmek bende...

Çıkışta işe gidip Ayten ablayla muhabbet ederken gelen müşterilerle uğraştık. Kadının birisi pazarlık konusunda benimle yarışmaya çalıştı ama başarısız oldu. Ayten ablanın söylediği fiyatın altına asla satmazdım. Sonuçta kadın cazgırlık yapıp kıyafetleri elime geri verdi. Ayten abla da kadın gittikten sonra bayağı bir güldü.

Dükkânın önüne gelen arsız reis efendiyle Timurtaş'a yürümeye başladık. Yarınki muhabbet için o bile heyecanlıydı sanki. E tabi okulunun birinci olmasını o da istiyordu. Doğaldı tabi. Egosu biraz daha kabarsın değil mi? Mayalı hamura döndü iyice zaten.

Gündüz olan olayı hiç açmadık. Adını duyduğunda canının istediğini söylemişti. Ben de bu yüzden sesimi çıkartmıyordu zaten. Eve doğru giderken, "Yarın için heyecan var mı ressamlık kızı?" diye sordu. "Olmaz mı be reis. Nihayetinde Bursa birinciliği var ortada. Bir de üniversite bursu verecekmiş Koç vakfı. Babama da okuldan kaçtığımda mesaj göndermeyecek Kemal amca. Söz verdi," dedim gülerek.

"İyi bakalım." O da gülüyordu tabi gülmez mi? "Ben inanıyorum sana da şu piç Emre harbiden çok bulaşık."

"Of be Aykut. Ben hala senin bir şeyin değilim. Şu anda sadece Asil abinin kuzeniyim," dedim.

"Bir daha söyle bakayım," dedi ciddi ciddi.

"Neyi?" diye sordum.

"Hala bir şeyim değilsin?" Aykut reis gelmişti. Hoş gelmemişti.

"Evet," dedim rahat rahat. "Bir şeyin değilim."

Sıkıntılı nefesinin ardından, "Ne inat çıktınız amk! Bütün kızlar bir oldunuz siktiniz metali!" dedi. Gülmeye başladım. "Ee ressamlık savaş açtı oğlum size. Kolay değil bu işler. Hem daha dur. Koray pisliğinin başına gelecekleri geç karşıdan seyret. Tek kelime edersen eksi puan veririm sana."

"Koray neden?" Hala farkında değildi gibi. "Sana yaptığı yüzünden Betül ağlatacak reisçim," dedim keyifle. Güldü sonunda. Öldürecek de dur bakalım.

"Yapsın amk. Pislik Koray!" dedi sinirlenerek. Daha çok güldüm, o sinirliyken. "Siz de az değilsiniz. Allah sizin elinize düşene kolaylık versin. Yemin ediyorum adamı karı yaparsınız siz."

Kahkaha atıp, "Ne yapalım be gülüm? Damarımıza basmayacaklar bir kere," dedim. Kafasını sağa sola sallayıp derin bir nefes verdi. Eve gelmiştik artık. İneceğim zaman yine aynı yerleri kolumdan tutup kendine çekerek öptü ve gecenin sonu geldi diye düşünmüştüm. Ama öyle olmadı.

Arsızlığın ve yüzsüzlüğün kitabını yazan reis girişi geçmiş, gelişme bölümünü yazarak normalin üzerinde bir şekilde tekrar nabzımı öptü. Hatta bir süre öptü. Geri çekmesem kendimi daha devam edecekti belki de. Ve hala gelişme yazmaya devam ediyordu. Kafasını boynumdan çekip yüzüme bakarken, "Yarın için lazım olur sana," dedi gülerek. Utanmaz reis. Cevap bile vermeden arabadan inip, hatta Renegade'nin kapısını vurarak kapatıp, nükset meyi başardığı ağrıyla eve gitmeye başladım.

Continue Reading

You'll Also Like

203K 9.1K 39
Arkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanm...
674K 45K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
344K 20.8K 60
"Zihinlerinizin içine kurulan, dolambaçlı yolların içinde kaybolarak gözlerine örtülmüş kumaş parçasını kabullenen ve duydukları ile adımlarını yönet...