MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)

By Atikesungunapsa

2.5M 214K 76.9K

Bu bir bağımlının değil, bağlılığın hikayesi... Aykut'un en yakın arkadaşı, Mısra'nın en yakın arkadaşını ald... More

Tanıtım..
M.L 1.1 (Nabız)
M.L 1.2
M.L 1.3
M.L 1.4
M.L 1.5
M.L 1.6
M.L 1.7
M.L 1.8
M.L 1.9
M.L 1.10
M.L 1.11
M.L 1.12
M.L 1.13
M.L 1.14
M.L 1.15
M.L 1.16
M.L 1.17
M.L 1.18
M.L 1.20
M.L 1.21
M.L 1.22
M.L 1.23
M.L 1.24
M.L 1.25
M.L 1.26
M.L 1.27
M.L 1.28
M.L 1.29
M.L 1.30
M.L 1.31
M.L 1.32
M.L 1.33
M.L 1.34
M.L 1.35
M.L 1.36
M.L 1.37
M.L 1.38
M.L 1.39
M.L 1.40
M.L 1.41
M.L 1.42
M.L 1.43
M.L 1.46
M.L 1.47
M.L 1.48
M.L 1.49
M.L 1. 50
M.L 1.51
M.L 1.52
M.L 1. 53
M.L 1-54 (Final)
M.L 2.1 (Reis)
M.L 2.2
M.L 2.3
M.L 2.4
M.L 2.5
M.L 2.6
M.L 2.7
M.L 2.8
M.L 2.9
M.L 2.10
M.L 2.11
M.L 2.12
M.L 2.13
M.L 2.14
M.L 2.15
M.L 2.16
M.L 2.17
M. L 2.18
M.L 2.19
M.L 2.20
M.L 2.21
M.L 2.22
M.L 2.23
M.L 2.24
M.L 2.25
M.L 2.26
M.L 2.27
M.L 2.28
M.L 2.29
M.L 2.30
M.L 2.31 (Final)
Fragman..
M.L 3.1 (Senin İçin)
M.L 3.2
M.L 3.3
M.L 3.4
M.L 3.5
M.L 3.6
M.L 3.7
M.L 3.8
M.L 3.9
M.L 3.10
M.L 3.11
M.L 3.12
M.L 3.13
M.L 3.14
M.L 3.15
M.L 3.16
M.L 3.17
M.L 3.18
M.L 3.19
M.L 3.20
M.L 3.21
M.L 3.22
M.L 3.23
M.L 3.24
M.L 3.25
M.L 3.26
M.L 3.27
M.L 3.28
M.L 3.29
M.L 3.30
M.L 3.31
M.L 3.32
M.L 3.33
M.L 3.34
M.L 3.35
M.L 3.36
M.L 3.37
M.L 3.38
M.L 3.39
M.L 3.40
M.L 3.41
M.L 3.42
M.L 3.43
M.L 3.44
M.L 3.45
M.L 3.46
M.L 3.47
M.L 3.48
M.L 3.49
M.L 3.50
M.L 3.51
M.L 3.52
M.L 3.53
M.L 3.54
M.L 3.55
M.L 3.56
M.L 3.57
M.L 3.58
M.L 3.59
M.L 3.60
M.L 3.61
M.L 3.62
M.L 3.63
M.L 3.64
M.L 3.65
M.L 3.66
M.L 3.67
M.L 3.68 (Final)
M.L 4.1 (Nefes)
M.L 4.2
M.L 4.3
M.L 4.4
M.L 4.5
M.L 4.6
M.L 4.7
M.L 4.8
M.L 4.9
M.L 4.10
M.L 4.11
M.L 4.12
M.L 4.13
M.L 4.14
M.L 4.15
M.L 4.16
M.L 4.17
M.L 4.18
M.L 4.19
M.L 4.20
M.L 4.21
M.L 4.22
M.L 4.23
M.L 4.24
M.L 4.25
M.L 4.26
M.L 4.27
M.L 4.28
M.L 4.29
M.L 4.30
M.L 4.31
M.L 4.32
M.L 4.33
M.L 4.34
M.L 4.35
M.L 4.36
M.L 4.37
M.L 4.38
M.L 4.39
M. L 4.40
M.L 4.41 (Son Final)
Anket...
En Özel Bölüm...
Özleyenlere gelen ÖZEL bölüm...

M.L 1.19

20.2K 1.6K 217
By Atikesungunapsa





'Evdeyim Mısracağım. Güvenini boşa çıkartmam,' yazmıştı Aykut. Ne diyeyim ki ben Aykut sana? Ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum. Gerçi onunla konuşmak istemiyordum şimdi. Kimseyle konuşmak istemiyordum. O yüzden bir şey yazmayıp telefonu kapattım.

Sabah doğru dürüst uyumadan uyanmıştım. 5 karış suratla, saçımı bile düzleştirmeden, hatta göz kalemi bile sürmeden gittim okula. Kızlar benim bu halime pek alışık değillerdi ama neden böyle olduğumu anlayacaklardı. Ancak biliyordum ki üzerime gelmeyeceklerdi. Durumdan haberdarlardı çünkü. Anlaşamadığımızı biliyorlardı.

Sınıf defterini alıp ağır ağır çıktım merdivenleri. Sessiz sedasız sınıfa gidiyordum ne güzel ama Atakan metalcisi dikildi önüme, daha merdivenleri bitirmemiştim. "Günaydın Mısra," dediğinde ona doğru bakmadan ruhsuz ruhsuz, "Günaydın,"dedim.

"Mehtap'ı 10 molasında kantine indirir misin?" Şu anda diğer Mısra bir sürü laf söylemişti bu salağa ama hiç havamda değildim. Bugün güne suratsız Mısra'yla uyanmıştık.

Kafamı sallayıp, "Ayarlarız," dedim. Bir şey demesini beklemeden merdivenleri bitirdim. Sınıfa sessizce girdim. Kimse fark etmedi bile. Yerime geçip kafamı sıraya koyduğum gibi telefonum titredi.

"Günaydın Mısracığım." yazmıştı Aykut. Bu salak da niye sürekli yazıyordu, anlamıyordum. Cevap vermeden cebime geri attım telefonu.

Ders başladı, bitti. Teneffüste kızlar olayın farkında oldukları için bana ses etmeden kendi hallerinde devam ettiler muhabbetlerine. Üzerime gelinmesinden hoşlanmıyordum, biliyorlardı. Bu yüzden kimse yanıma gelmiyordu. Tekrar ders başladı, bitti derken 10 molası saati geldi. Zil çaldığında, "Mehtap bir gelir misin?" deyip Mehtap'ı koridorun sonuna götürdüm.

"Lafımı bölmeden bir dinle Mehtap. Atakan seninle konuşmak istiyormuş. Biliyorum, çok kızgınsın. Hepimiz öyleyiz ama şimdi kantine iniyoruz, o sana laf anlatıyor, sen de ağzına sıçıyorsun. Sevdiğini biliyorum, muhtemelen affedeceksin ama yelkenleri suya indirme hemen. Burnunu sürtüyoruz öyle affediyorsun," dediğimde bir şey diyemedi. Çünkü ne söyleyecek merak ediyordu ve gerçekten ağzına sıçmak istiyordu artık.

Önden önden giderken Mehtap da takıldı peşime. Atakan kantin kapısında bekliyordu. Mehtap'a bakıp bizimkilerin olduğu masaya geçtim. Yer yoktu ama sırtımı duvara yaslayıp kollarımı bağladım ve karşımdaki saf aşıkları izlemeye başladım.

Yine telefonum titredi. Aykut yazmıştı.

'Neyin var?' Mesajını okuduğumda ister istemez oturduğu masaya baktım.

O da bana bakıyordu ve cevap olarak, 'Yok bir şey," yazıp yolladım.

Mehtap ve Atakan'a odaklanıp gelen mesaja bakmadım. Atakan oturdukları masada hararetli bir konuşma yaparken Mehtap, "Bana şekil yapma Atakan. Ne kadar şerefsiz olduğunu apaçık gösterdin bütün okula," diye bağırdı. Aferin Mehtap.

"Ya yemin ederim bir suçum yok," diye yalvarırcasına konuşuyordu Atakan. "İstersen Ferda anlatsın."

"Ferda'na sıçtırtma Atakan! Defol git gözüm görmesin seni," diyerek bağırıp masadan kalktığında Atakan önüne geçti. Ayakta bağrışmaya devam ettiler.

"Dinle be Mehtap."

"Seni dinlemek istemiyorum Atakan."

"Ya bir dinle. Biliyorum kızgınsın..."

"Kızgın mı? Öldürmediğime dua et hayvan herif." Arkandayım Mehtap.

"Ona da razıyım, lan bir dinle." Utanmasa yalvaracaktı şerefsiz.

"Yok ya! Senin şerefsiz kanınla elimi kirletecek değilim." Dengesiz kız.

"Ya var ya! Neredesin lan Ferda!?" Salak etrafına bakınmaya başladı.

"Hala Ferda diyor bir de utanmaz! Karşıma çıkacak yüzü nerede buldun sen benim!?"

"Seviyorum lan seni! Sevdiğim için buldum!" İlan etti sonunda.

"Seven insan aldatmaz!" Devam et Mehtap.

"Aldatmadım diyorum!"

"Ne bok yedin o zaman?"

"Sevdim ulan Mehtap. Yemin ederim seviyorum." Daha düzelmedi burnun Atakancığım.

"Çekil önümden!" deyip elinin tersiyle itti Atakan şerefsizini ve sınıfa çıkmaya başladı. Kızlar hayretle dinlediler konuşmayı, Mehtap'ın peşinden onlar da sınıfa çıktılar. Ben de spor salonunun yanına gidip kafa dinlemeye karar verdim.

Aykut'un beni sıkıştırdığı yerin biraz daha ilerisine gidip Bursa'yı kısmen gören yerde durdum. Tabii ki Aykut hiç beklemeyip peşimden gelmiş ve yanımda bitmişti.

"Neyin var Mısra?" diye sorduğunda hala Bursa'yı izliyordum. O da sanırım bana bakmıyordu.

"Yok bir şey demiştim en son," diye aynı ruhsuz sesimle konuştum. Bana döndü.

"Ne bu suratın hali o zaman?" Cevap vermeyince, "Geç mi kalmıştın akşam?" diyerek devam etti.

"Hayır. Demiştim sana bizde her şey kavgaya döner. Yine öyle bir akşamdı." Yine suratsız Mısra konuştu.

"Anlatırsan dinlerim," dedi anlayışla ama neden anlatayım? Asil şerefsizi yüzünden zaten başıma ne geliyorsa geliyordu. Bir de bu şımarık çocuğu gerçekten çekemezdim.

Ona doğru dönüp, "Aykut, Asil abin istedi diye sürekli dibimde bitmek zorunda değilsin," dedim gider yapmadan, "Tamam, bulaşan eden olursa gelir söylerim sana ağzını burnunu kırarsın. Tamam, esrar konusunda da yardımcı olacağım sana ama sürekli neden karşıma çıkıyorsun?" Gider yapacak bile halim yoktu. Sakin sakin konuştum.

Sanki sinir oldu söylediklerime gibi kaşlarını çatıp, "Salak salak konuşma Mısra," dedi sesini yükselterek, "Ne Asil abi ne diğer konu için durmuyorum yanında. İstemediğim bir şeyi kimse yaptıramaz bana. Beni yeterince tanımıyorsun."

"Niye götümün dibindesin o zaman?" diye sorduğumda kafasını çevirdi.

"Senin canın bayağı sıkkın. Sonra konuşuruz," deyip yanımdan gitti.

Kaldım tek başıma aynı yerde. İstediğimde buydu zaten. Yalnız kalmak... Ama zilin çaldığını duyduğumda mecburen sınıfa gitmeye başladım. Kafamı kaldırmadan üçüncü kata kadar çıkıp sınıfıma girecektim. Reis Aykut ortalarda yoktu. Diğer arkadaşlarını gördüm ama onu göremedim. Aklıma takılmadı diyemem. Ne zaman içeceği belli olmazdı. Sinirlendi beyefendi.

Mesaj atsam mı diye düşünmeden attım bile. 'Kusura bakma, canım bayağı sıkkın. Seninle alakalı değil," yazdım. Ne alakaysa öyle yazdım işte.

Asil de sabahtan beri mesaj atıp duruyordu, canımı sıkıyordu. Mehtap'a baktım. Hoca sınıfa girdiğinde gözlerini siliyordu. Ağlamıştı muhtemelen ama neden ağlamıştı? Atakan şerefsizi kantinin ortasında bağırmıştı seviyorum diye. Artık ağlamasındı... Yeterdi iki aydır ağladığı.

Sonra Asil geri zekalısına mesaj attım. 'İyiyim. Sorun yok. Bursa'ya gelmene de gerek yok. Dediğim gibi değişen hiçbir şey olmayacak.'

Aykut'un profiline girdim, mesajımı görmüş ama cevap vermemişti. Trip atıyordu galiba bu da bana. Ne yapayım, atsın. Uğraşacak halim gerçekten yoktu. Sinirlerim fazla bozuk ve ne gider yapasım var, ne konuşasım vardı.

Öğlen molasına kadar ders dinleyip molaya çıkma kararı almıştım ama moladan önceki teneffüs lavaboya gittim. Giderken tekstil sınıfına baktım. Tekstil kızları sınıflarından çıkmıyordu. Hayretlikti.

Lavabodan çıktığımda Berkay karşımda kırıta kırıta bana doğru geliyordu. Kollarını açmış, "Aşkım! Neler olmuş öyle kantinde! Ay insan bana da haber verirdi!" diye bağırıp salak salak sarıldı. Bu çocukla nasıl arkadaş olmuştuk, bilmiyorum. Dünya üzerinde eşi benzeri olmayan tek insandı.

Metalcilerin bir kısmı sınıflarının kapısında bizi izliyordu. Berkay'dan ayrılıp kendi kapılarında duran Yelizlere baktım. Onlar suratımdan anlamıştı daha önce ve bu yüzden soru sormuyorlardı. Ama Berkay şapşalı anlamamıştı.

"Bebeğim bana anlat hemen dedikoduları. Çok merak içindeyim," diye bağıra bağıra konuştuğu zaman tınlamayıp sınıf kapısına döndüm ama salak çocuk kolumdan tutup yine kendine çevirdi. "Kız anlat! Öldüm meraktan!" Cırtlak bir ses çıkarttığında boğazına yapışacaktım ama kolumu kaldırmak istemedi canım.

"Bulaşma bana bugün Berkay," diye suratsız Mısra konuştu, omzuma hafiften dokunup itekledi ama halim olmadığı için bir adım geriledim. Gözüm kararmaya başladı. Galiba yine tansiyonum düşüyordu. Aslında bugün limon bile yememiştim.

Gözlerimi sıkıca kapatıp açtığımda gözümün önünden pırıltılar geçiyordu. "Berkay! Gelme üstüme diyorum hala üsteliyorsun," diye bağırdığımda salak hala olayı anlamayıp çıngar çıkarttı.

"Aman be! Bunun da heyheyleri üstünde yine!"

Sabırsız bir nefes verdiğimde Aykut'un sınıf kapısına çıktığını ve bize baktığını fark ettim. Kaşlarını çatıp yine sinirli halini takınmıştı.

Gökay yanımıza gelip, "Berkay, sikerim dedikodunu. Rahat bırak lan kızı," diye sakin konuştuğu zaman Berkay da söylendi.

"Ay hepiniz bir alemsiniz. Bir dedikodu sorduk iyi ki. Çatlatırsınız siz insanı." Bu sefer de saçımdaki kendinden geçen topuzu bozdu. Ben müdahale etmeden Yeliz ensesinden tutup sınıfa soktu. Anlık Aykut'a bakıp sınıfıma girerek başımı sıraya koydum.

Molaya çıktık, çok yemek yemeden Betül'le beraber okuldan çıktık ama devlete gitmedik bu sefer. Okulun üst taraflarında bir apartmanın merdivenlerine oturup sigara yaktım.

"Kavga mı ettiniz bebeğim?" diye sordu Betül. Benim bu halimde en ciddi tavırlarını takınırdı. Onun da babası annesini aldatmıştı. Bu yüzden erkek düşmanıydı ama acısını hepsiyle dalga geçerek çıkartırdı.

"Bildiğin şeyler Betül. Farklı bir durum yok," deyip geçiştirmek istesem de olayı anlattım. Oturduğumuz yerden kalkıp okula doğru giderken Asil aramaya başladı. Okula girdiğimiz esnada telefonu cevapladım.

"Nasıl oldun Mısra?" diye akşamki üzgün sesiyle konuştu yine. "İyi. Her zaman olduğum gibiyim. Yarına bir şeyim kalmaz."

"Geldiğimde anlatacağım amcama." dediğinde lafını kestim.

"Anlatma. En azından seni iyi bilsinler. Az kaldı merak etme, 18 biter bitmez kimsenin Mısra derdi kalmayacak," dedim kararlılıkla. Ki bunu yapacaktım.

"Saçmalama! Olmaz öyle şey Mısra," diye çıkıştı.

"Bak bakalım yapıyor muyum yapmıyor muyum abicim," diye kinayeli konuştuğumda eğitim binasının merdivenlerine gelmiştik.

"Ne zaman konuşmak istersen ara. Ben senin yanındayım hep." Dalavereci.

"Hı hı biliyorum. Ararım. Derse giriyorum ben." Telefonu kapattım. Betül bu mutsuz ve sinirli vaziyetime destek olurcasına koluma girmişti. Kolumu sıkmaya başladığında sebebini anlamak için yüzüne baktım. Arkamızı işaret etti. Aykut ve metalci grup arkamızdan sınıfa çıkıyorlardı. Aykut reis önümüze geçip hızlı adımlarla sınıfına girdi. Neyin tribiydi bu Allah aşkına?

Sinir oluyordum ama kafama takılmıyor değildi. Sürekli makara falan yapıyorduk çünkü. Dertleştiğimiz zamanlar da oldu ama ne bekliyordu benden anlamıyordum. Sana neydi benim aile mevzularımdan?

Derse başlamadan önce Mehtap'la konuşmak için yanına geçtim. "Anlat bakalım ne düşünüyorsun?" dediğimde bakışlarını cama çevirdi.

Şu Bursa manzarası olmasa ne bok yiyecektik acaba?

"Seviyorum ama affetmiyorum. Burnu sürtsün şerefsizin," diye hırsla konuştu.

"Ben de bunu bekliyordum zaten senden. Az daha uğraşsın bakalım. Kolay mı öyle ressamlıktan kız almak?" Gülmeye çalıştım ama beceremedim.

Bakışlarını bana çevirip, "Baban mı?" diye sordu.

"Biliyorsun boş ver," deyip sırama geçtim.

Kalan iki dersimizi sessiz sedasız bitirdik. Herkes kafasına göre dağılırken iş saatime kadar beklemek için devlete gittim. Ama aklım Aykut'taydı. Son görülmesinde 3 dakika önce yazıyordu. Mesaj atmamakta ısrarcıydı sanırım. Ne yazsam diye düşündüm ama yazmama gerek kalmadan göt biti olduğunu hatırlatarak yanıma gelip oturdu. Bana bakmıyordu ama konuşmak istediğini yanıma gelerek belli etmişti.

Ona doğru dönüp oturuşumu düzelttim. O hala sinirli haliyle Bursa'ya bakıyordu. "Kavga ettik. Ama neyse ki Pazar akşamına kadar kimse yok evde. Kafam rahat olacak yani. Hem merak etme yarına bir şeyim kalmaz," deyip sustum. Tepkisizdi.

"İyi," dedi ciddi reis.

"Çok," deyip ben de kafamı Bursa'ya çevirdim. Bu sefer o bana döndü.

"Rahatsız eden olursa gelip söyleyecektin? Berkay piçini niye söylemedin?"

"Saçma sapan konuşma. O benim kaç senelik arkadaşım. O öyle bir insan, biz onu öyle kabul ediyoruz," dedim hala Bursa'ya bakarak.

"Omzuna dokundu piç, yine başın döndü Mısra!" diye sesini yükselttiğinde ona döndüm. Kollarını geri doğru atıp dirseklerini banka koymuş, yayılarak oturmuştu.

Fazla sinirli görünüyordu. Gereksiz bir sinir. Anlam veremeyerek yüzüne bakıp, "Arkadaşım diyorum Aykut." diye tane tane konuştum. Biraz daha sinirlenip, "Arkadaşlarıma da karışmayacaksınız herhalde Asil reisinle," diye kızarcasına konuştum.

Bakışlarını manzaraya çevirdi. "Karışırım." Karışırım ne demek lan? Ne hakla karışacaktı? Kimsin ki karışıyorsun?

Kaşlarımı olabildiğine çatıp yan profiline bakarken, "Ne haliniz varsa görün! Biriniz bitmeden biriniz başlıyorsunuz!" dedim. Çantamı alıp ayağa kalktığım gibi bir şey demesine müsaade etmeden çarşının yolunu tuttum. Arkamdan adımı çok güzel söyledi ama dönüp bakmadığım gibi adımlarımı daha da hızlandırdım. Peşimden gelmediği için minnettardım.

Dükkâna gelene kadar aynı sinirimi koruyup, Ayten ablayla çok muhatap olmayıp dokuza kadar takıldım. İnşallah Aykut beklemiyordur diyerek Timurtaşa geldiğimde yoktu. Memnun olarak durağa geçtim. Eve geldiğimde kimsenin evde olmayışı beni çok mutlu etti ve sınavlara hazırlanmaya başladım. Notlarımı İngilizce dışında yüksek tutmam gerektiğini biliyordum. İngilizcede yine hocanın insafına kalmıştım.

Sınce 2018 grubu üst üste mesaj atmaya başlayınca meraklanıp okumaya başladım. Berkay dışında hepsi sınavlar hakkında konuşuyorlardı. Berkay niye yazmadı anlamadık ama ben de biraz bir şeyler yazıp telefonu yerine geri bıraktım.

Mal Metal erkekleri..

"Ah be Yıldız abla. Bir Mehtap anlamıyor beni. Sen bari anlat," diye böğürüyordu Atakan. Arka fonda Yıldız abladan, "Kahretsin. Yapamıyorum. Kaçtıkça sana geri dönüyorum." çalıyordu.

Önlerinde bir şişe votka bitmiş, ellerinde onuncu biralarını yudumluyorlardı. Kafayı fena bulmuşlardı. Oğuzhan iti, Koray pisliği, Ayıboğan Kadir, mal metalci Samet, Aykut reis ve Çarşamba'nın birkaç it kopuğu Çarşamba'da tenha bir parkta içiyorlardı.

Aykut reis Mısra'nın tavrına çok kızgındı ama aklından bir saniye olsun çıkartamamıştı. Sakinleşmesi için devletten kalkıp gittiğinde peşinden gitmemişti. Mısra sinirliydi. Aykut da karşısında sakin kalamayacağını bildiği için üzerine gitmemişti.

"Affet beni Mehtap!" diye gökyüzüne bakıp bağırdı Atakan.

Koray pisliği gülerek, "Hay aşkını siksinler. Arkadaş ben diyorum aşık olmayın. Bana bakın lan! Aşk nedir amk?" diyordu. "İsteyenle takılın, istemeyene verin yolu." Onu da görecektik.

Aykut reis muhabbete hiç dahil olmadan Mısra'yı düşünüyordu. Neden babasıyla kavga etmişti? Peki Asil'e söylediklerinde ciddi miydi? 18'i bitirince evi terk mi edecekti? Bu kız nasıl bir kızdı?

Oğuzhan, "Amk lan Atakan," diye isyan ediyordu. "Ferda yüzünden Merve mavi gözlerime bile bakmıyor. Kız mavi göz hastası, lens takıyor ama senin yüzünden hepsi kedi görünümlü Aslan oldular."

Ayıboğan bunları ciddiyetle dinliyordu. O sadece kavgaya karışır ve içerdi. Kız milletinden nefret ettiği gibi, sevmediği bir kızla asla beraber olmazdı. Annesi bırakıp gittiği günden beri kızlara karşı güveni sıfırdı.

Mahallenin abisi Mete abi gece vardiyasına giderken mal metalci grubunu görüp yanlarına uğradı. Hepsi bir milyon kafa, ne dediklerini bilmez halde abilerine, "hoş geldin," deyip sarıldılar. Bok gibi alkol kokuyorlardı.

Aykut'un düşünceli halini beğenmeyip yanına oturdu. "Kardeşim naber?" diye neşeli bir sesle sordu. Arka fonda Yıldız abla, 'Bir tek düşüncem sensin. Seni düşünüyorum, hep seni arıyorum.' çalıyordu.

Aykut bakışlarını yerden kaldırmadan cevapladı Mete abisini. "İyi abi. Sen?" Mete abi Aykut'un bu durumunu anlamlandırmaya çalışarak kulağına eğildi.

"Şair mi oldun sempatik çocuk?" Aykut başını kaldırıp boş boş baktı Mete abinin suratına. Mete abi bu bakışlara ancak gülerek karşılık verdi.

Mete abi evinin anahtarını bu serserilere verip kalkıp işe gitti. Koray da cebinden sarma cigara çıkartıp Aykut reisin yanına oturdu. "Reisim, on numara mal getirdim sana. Tam kafa dağıtmalık," dedi gülerek. "Malum. Asil reisin yeğenine fazla taktın kafayı." Aykut Türk kahvesi gözlerinden mermi attı Koray'a. Koray kafasının bir milyon oluşuyla Aykut reisin bu haline gülüp eline cigarayı bıraktı.

Reis bir süre elindeki sarmaya bakıp birasının dibini birkaç yudumla bitirdi. Kalkıp cüzdanından Koray pisliğinin parasını verdi. "Eyvallah reisim," dedi Koray pisliği keyifle. Kendisi kullanmıyordu ama satıyordu. Hepsine teklif etti ama kimse bu illete para yetiştirmeyeceği için başlamıyorlardı. Aralarında tek kullanan kişi Aykut reisti.

Dönen muhabbette Atakan şerefsizi, "Mehtap'a mesaj attım yüzüncü defa. Hepsini görüyor güzel gözlüm, cevap vermiyor," diye ağlanmaya başladı.

Oğuzhan iti, "Merve'nin numarası olsa ben de atacağım ama yok," dedi.

Koray pisliği, "Okulun bütün kızlarının numarası bende var. İsteyene veririm," dedi kahkaha atarak.

"Merve'nin numarasını versene lan bana," dedi ağzını yayarak Oğuzhan iti. Koray pisliği Oğuzhan itine Merve'nin numarasını verip mal metalci Samet'e de Sema'nın numarasını verdi. Ayıboğan'a bakıp, "Ayıboğan sana da Safiye'nin numarasını vereyim, yakışırsınız," dediğinde Kadir ayağa kalkıp Koray'ın yakasını tuttu.

"Sikerim seni Koray!" deyip geri doğru itekledi. Koray pisliği arka üstü yere düştü ama hala gülüyordu.

Telefonu elindeyken, "Ben de Betül'e yazıyorum," dedi. Oğuzhan iti Merve'ye, mal metalci Samet Sema'ya, Atakan şerefsizi Mehtap'a mesaj atmaya başladılar.

Aykut reis Mısra aklındayken avucundaki cigarayı öylece tutuyordu. Ona bir söz vermişti. Bırakmak istediğini söylemişti. Mal metal erkekleri, "İsyaaaaaann! Geriye bir avuç yalaaaan! Beni bu derde sen attın daaa, gittin ya kafam hep duman!" diye gülerek şarkı söylediler. Bilmem kaçıncı paket sigara bitti. Kasayla alınan biralar bitti. Milyon kere kahkaha atıp, aynı zamanda ağlandılar.

"Mehtaaaap!" diye bağırdı Atakan şerefsizi.

"Merveee!" diye böğürdü Oğuzhan iti.

"Semaaa!" diye inledi mal metalci Samet.

"Betül, Betül," dedi Koray pisliği.

"Sizi doğurtan ebelere lanet olsun. Ses tonunuzun geldiği ses tellerini sikeyim!" diye anırdı Ayıboğan Kadir.

Aykut reis oturduğu yerden kalkıp ileriye gitmeye başladı. Arka fonda, 'Geceyi güneş siler. Beni senin hasretin. Tek başıma sanki mahşer yeriyim. Şu kalbimdeki her yer bu evde seni bekler. Hadi çat kapı gel sevineyim. Biraz kavga ederiz. Belki biraz güleriz. Bir küser bir barışır kalbimiz. Seni nasıl özledim. Yüreğim sanki deli. Kıskandığım için affet beni,' diyordu Yıldız ablaları.

Bu şarkıyı Mısra çizik öğretirken mırıldanmıştı. Şimdi tam da Aykut reisi anlatıyordu. 'Kıskandığım için affet beni," diyordu. Reis bozuntusu Mısra'yı Berkaycıktan kıskanmıştı. Hatta yanına yaklaşan herkesten kıskandığını düşünüyordu. Bugün bu mevzudan dolayı kızdırmıştı şiir dizesini. Giderliydi bu kız. Aykut reis bunu unutmuştu.

Güzel suratının gülmeyişine ayrı bir üzüntü duyuyordu. Ve mal metal erkekleri giderli ressamlık kızlarına mesaj atarlarken Aykut reis Mısra'yı aramaya karar verdi. Mal metal erkeklerinden uzaklaştığını fark ettiği an telefonunu çıkarttı cebinden.

İkinci çalışta, "Efendim Aykut?" diye merakla açtı Mısra telefonu. Aykut reis sesini duyduğu an nabız atışlarının yükseldiğini fark etti. Esrar içmek istediğinde de nabzı yükselirdi. Ve elinde hazır sarılı bir cigara duruyordu hala.

"Mısra," dedi ağzını yayarak. Mısra sesinden anladı reisin. Kafası normal değildi. Yoksa böyle konuşmazdı Aykut egolayzırı.

"Aykut iyi misin sen?" diye sorduğunda önündeki defterlerini bırakıp telaşlanarak ayağa kalktı.

Her Aykut deyişinde ve sesini duyuşunda daha da çok yükseldi nabzı reis bozuntusunun. "İyiyim Mısra." Ağzını toparlamakta güçlük çekiyordu. Düşünme yetisini kaybetmişti. Kuru krizlerinde de böyle olurdu bu reis.

"Sen içtin mi Aykut?" diye sordu güzel suratlı Mısra. "Sesin iyi gelmiyor."

"İçtim," dedi reis. Kafasını yanındaki ağaca dayayıp, Mısra'nın her telaşlı sesinde keyif aldı.

"Belli. Kafan bayağı güzel galiba?" diye trip atarcasına konuştu Mısra pabucunun reisiyle.

"Senin kadar güzel değil Mısra," diye bir itirafta bulundu Aykut reis. Mısra şok havuzuna atladı. Hatta okyanusun dibini boyladı. Mısra'nın içinde daha önce yaşamadığı bir his belirmeye başladı. Hatta sürtük Mısra çoktan uyanmıştı ve bu cümleyle intihara teşebbüs etti.

"Aykut... Ne diyorsun sen?" diyebildi anca okyanusun dibinde. Biraz daha konuşursa boğulacakmış gibi hissetti. Çünkü o daha önceden böyle bir cümle duymamıştı egolayzırdan. Bu yüzden bu tuzlu suya alışık değildi.

"Doğruyu söylüyorum," dedi Aykut reis yayıla yayıla. "Kafam senin kadar güzel değil."

Mısra ağzı bir karış açık dinledi. Ne diyeceğini bilemedi. Ama aklına esrar kullanmış olabilir mi diye geldiği için, "Esrar kullanmadın değil mi Aykut?" dedi azarlar gibi.

Reis bu kızın şu illete karşı olan nefretini bir kez daha hatırlayarak, "Hayır. Bira içtim," diye itiraf etti.

İçi rahatlayan güzel suratlı Mısra, "İçme Aykut. İçmek istemediğini söylemiştin," diyebildi. Egolayzırı ilk defa böyle konuşurken duymasına çok şaşırmıştı. Ne diyeceğini bir türlü bilemiyordu. Malum o kıçının reisiydi ve her an elinde kalabilir korkusu yaşayarak gider yapıyordu.

"İçmeyeceğim," dedi reis Aykut. "Senin için içmeyeceğim." deyip elindeki sarmayı kırıp çöpe attı. Geriye bir avuç yalan diye düşünmüştü. Mısra gerçekti ama bu illet yalandı artık onun için.

"Tamam," dedi Mısra. Ne desindi ki? Ne demeliydi bu durumda?

Reis sesini çıkartmayınca telefonu kapattı güzel suratlı. Aykut reis de, mal metalci ve Çarşamba kopuklarının yanlarına savsak adımlarla ilerleyip eve gideceğini söyledi. Renegade'sine binip bu pisliklerin yanlarından ayrıldı. Reis bozuntusu antigiderlidepresan ile konuşunca sakinledi. İlaç gibiydi giderli kız ona.

Kafası Mısra kadar güzel olmasa da güzeldi. Ama arabayı kullanabilirdi. O zengin züppesiydi Mısra'nın gözünde. Ancak öyle olmadığını gösterecekti güzel suratlı ressamlık kızına.

Eve gidince babasıyla tartıştılar ama umurunda olmadı. Aklında sadece güzel suratlı vardı. Odasına çıkıp yatağa öylece attı kendini. Annesi Belkıs Hanım biricik oğlunun üzerini örtmeye girmişti. Saat gece yarısıydı. Aykut çoktan kendinden geçmişti ve ağzından çıkanlara annesi ancak gülebildi.

"Senin için bırakacağım Mısra."

Continue Reading

You'll Also Like

203K 9.1K 39
Arkamı dönmemle duvara dayanmış olan ve beni kurtarmak için dayak yemiş bulunan çocukla göz göze gelmem bir olmuştu. Çocuk hafiften sırıtırken dayanm...
130K 8.3K 37
Bitiş tarihi| 10 Ağustos 2019 あ "Alin."Diye fısıldadı gözlerini açmadan. Dudaklarında bir tebessüm belirdi."Berbat görünüyorsun, Güven."Diye fısılda...
247K 20.7K 87
#Gerilim 2. Sırada #Şeytan 2. Sırada #Melek 2. Sırada #Tanrı 1. Sırada #Tanrıça 1. Sırada #Zaman 2. Sırada #Melez 4. Sırada #Kanat 4. Sırada...