(Bölüm şarkısı: Selena Gomez - Back To You ;) )
🌟🌟🌟
Bartu: Kanka
Bartu: Senin de hesabına manyak manyak yazılar geliyor mu?
Siz: Ne kadar manyak kanka?
Bartu: Sana bakan yellozu döverim sen benimsin
Bartu: Tarzında
Siz: Yo bana direkt sövüyorlar
Bartu: Heee o zaman bana özel bu şey
Bartu: LAN YOKSA BİRİ BENİ Mİ SEVİYOR
Siz: BABANE OLUYORUM
Bartu: Hoşt kız önce ben amca olacağım
Siz: Hayır ilk ben teyze olacağım
Bartu: Hani babane olacaktın aq
Siz: Babane olmak için çok gencim ben
Bartu: O değil de
Bartu: BİRİ BANA YÜRÜYOR
Bartu: Hem de ikinci anlamda yürümek
Siz: Şükür rabbim artık kuzenimi kaçırmaya kalkmayacak
Bartu: Gidip iki espri yapam kıza
Siz: Kız şimdiden soğudu be...
Bartu: Çü be yelloz
Siz: Pü kankalık bitmiş
🌟🌟🌟
"Dila! Kızım kalk hazırlan!" Annemin kulağımı sağır eden sesi dibinden gelirken kafamı yeni koyduğum kitaptan çektim. Matematik test kitabı da hiç rahat değilmiş. Bir de rengi mor olacak.
Evet, testi çözmek yerine her şeyi deniyorum evet. Ama gitmişim en zor test kitaplarından birini almışım. Para verdiğim için başka yerlerde kullanayım dedim.
"Neden hazırlanıyorum?"
Tekrar rahat olmayan test kitabıma kafamı yerleştirirken annem şık kıyafetiyle karşıma dikildi.
"Kız sana on saattir demiyor muyuz komşuya gideceğiz diye!"
Yüzümü buruşturup gözümü kapattım. Gün olayından sonra komşular benim için bitmiştir arkadaşlar.
"Hadi bak seni bekliyormuş Ayşe teyze."
Kafamı bir anda kaldırdım. Hangi komşu beni bekliyordu ve beni tanıyor muydu? Anne kandırma beni.
"On dakikaya aşağıda ol."
Ve kapıyı kapatıp gitti. Eh, anne zoru nedir bilirsiniz. Şimdi de zorla komşuya gidiyorum işte. Dila'nın rütin bir günü bu şekilde işte.
🌟🌟🌟
Komşu komşu dediği de Alkın'ın babanesi çıktı arkadaşlar. Nereden esti de buraya geldik anlamadım. Bir de babam da gelmişti yani.
Sorun babanesine gitmemiz değildi. Alkın'ın ailesinin de burada olmasıydı. Yani resmen aile tanışması gibi bir halt dönüyor arada.
Hay sokayım şansıma.
Ama bu şans değildir bence kanka. Kesin bir plan dönüyor ortada. Götü kolla yoksa bir bakmışsın nişanlısın. Ebru hocacığım, ablacığım, yeşilini mavisine kattığım kadın bir anda bizi nişanlayabilirdi de.
Herkes birbirine sarılıp iltifat ederken kenarda duruyordum ki biri bacağıma yapıştı.
"Dila abla!"
Alya'yı kucağıma aldım ve iki yanağından öptüm.
"Evin en güzel kızını görmek ne güzel." Kıs kıs güldü ve bana sarıldı. Yerim seni ya.
Onu yere bırakıp Alkın'ın babanesi olan Ayşe teyzenin elini öpmeye gittim ama şapur şupur öpüldüm. Hiç de sevmem yaşlıların beni öpmesini.
Ardından Alkın'ın babasına ilerledim. İşte sıkıntı burada başlıyor. Çünkü elini mi öpsem yoksa tokalaşsam mı ya da sarılsam mı bilemiyorum. Ne yapacağım lan şimdi?
Mal mal dikilirken beni kendisine çekti ve sarıldı. Zor durumu da bu şekilde atlattık şükür.
Ebru hocacığım ile samimi bir sarılma gerçekleştirdik. "Bu akşamı ayarladığım için kızmazsın umarım."
Başkası olsaydı kızardım ama bu kadın beni büyülüyor sanırım. Ya da ben cidden taktım bu kadına. En kötü olasılık gözlerinin yeşil kısımlarına tutuldum.
Gülümsedim ve beni kenarıda bekleyen Alkınla göz göze geldim. Aha, şimdi dünyadaki bütün sesler yok oldu sanki. Alkınla nasıl selamlaşacağımı bilmiyordum. Sıçtım.
O bana bir adım attı, ben ona bir adım attım. Bu yaşadıklarımızın özeti olabilirdi aslında. İlk adım ondan gelmişti, sonrası da birazcık benden gelmişti sanki. Ama ortada buluşmuştuk bir şekilde.
Gözlerine bakmak istesem de bakamamak neydi peki? Eskiden olsa şak diye bakardım mesela. Şimdi odun gibi duruyorum öylece.
O bana bir hamle yaparken kafamı ona doğru çevirdim. Zaman olduğundan on kat daha yavaştı hatta durma noktasındaydı sanki. Alkın yanağımı öpmek için hamle yapınca istemsizce başımı öpeceği tarafa doğru çevirdim.
Şuan ezici bakışlar altındayım arkadaşlar. Babam beni sizce hangi tüfekle öldürür? Ben en yeni modeli diyorum.
Ben kafamı bir yana çevirirken o da aynı yöne çeviriyordu. Al işte sıkıntılı alana giriş yapmıştık.
Güldü hafifçe ve kafasını çevirmeyi bırakıp benim yanağıma minik bir öpcük bıraktı ve uzaklaştı. Ve ben öylece kaldım.
Kalbim vücudumdan yavaş yavaş akıyordu sanki. Ve babam beni kesecek gibi bakıyordu.
Hep beraber salona geçtik. Yetişkinler garip muhabbet halindeyken halıyı incelemekten başka bir şey yapamıyordum. Eğer başımı kaldırsam sorular yağmuruna tutulabilirim de.
"İşte ben de Alkınlar'ın okuluna geçtim."
Öyle ölmem Ebru hanım direkt konuş sen. Anlat her şeyi babam beni öldürür zaten. Sen toprak atarsın üzerime anca.
"Ee nasıl bakalım Dila?"
Babam da iyi vuruyor he. Şimdi Ebru teyze ispikleyecek her şeyi.
"Çok sakin bir öğrenci. Ben onun yerinde olsaydım kesinlikle daha farklı olurdum."
Yutkundum ve halıyı izlemeye devam ettim. Aileme nasıl anlatabilirdim ki olayları? Sonucu iyi olmazdı benim için.
"Sorun mu var okulda Dila?"
Dıt dıt. Aradığınız Dila mezarlıkta boş yer arıyor.
"Ha. Şey sorun yok. Okuldaki öğrencileri bilirsiniz. Garip yeni nesil ondan öyle dedim."
Bir şekilde kıvırsa da Ebru hoca bildiğin gerildim. Şimdi asla rahatlayamam ben.
Konudan konuya atlarlarken bir anda ilişki konusuna giriş yaptı Ebru teyze. Aha bomba mı geliyor yoksa?
"Şimdiki ilişkiler de çok çabuk bitiyor."
Bu bana diss miydi acaba? Sanırım birazcık öyle. Başımı kaldırıp onlara baktım. Alkın bana bakıyordu, yani kesin diss.
"Bizim zamanımızda öyle sevgili değiştirmek falan yoktu. On beşimde evlenip on altımda doğurdum ben oğlumu."
Yani teyze? Ben de mi doğurayım çocuk? Bunu mu istiyorsun cidden?
"Zamani gençleri her şeyi aşk sanıyor."
Bugün dissler bana mı geliyor ne? Anne sen de sapladın hançeri sağol yani.
Alkın'ın çenesi istemsizce kasıldı. Hatları dikkatimi çekerken hafifçe boğazını temizleyip duru sesiyle konuştu.
"Herkes için geçerli değil o. Yıllarca sevip elinde tutamayan gençler var. Sevginin değerini sevilince hisseden ya da kaybettiğinde fark eden gençler var. Zaman değişse de gerçek aşk her zaman var."
Sanırım bu en büyük hancerdi ve eriyen kalbime saplandı, kaldı. Erimesi durdu kalbimin öylece kalakaldım.
Babam Alkın'a bakarken gözlerimi kırpıştırdım. Avucumun içi terliyordu öğrenecekler diye. Hoş, öğrenecekleri pek bir şey kalmamıştı ama olsun.
"Ben bu halini anlıyorum. Bu cümleye benzer bir şey söyledim ve değerini yıllardır anlıyorum."
Anneme baktı babam. Gülümseyerek onları izlerken Alkın ayaklanmıştı.
"Ben yukarı çıksam olur mu?"
"Dila da gitsin. Duyduğuma göre biyolojisi iyiymiş." Ebru teyze güvence veren bir gülümseme ile annemlere bakarken babam başıyla onayladı gitmemi. Hoş, gitmek istiyor muyum pek bilemedim ama.
Kalktım ve Alkın'ın peşine takıldım.
Geldiğimiz odada sadece çift kişilik bir yatak bulunuyordu. Ne de olsa babaannesinin eviydi ve burada kocaman bir dekarasyon olmaması çok doğaldı.
"Ders çalışmayacak mıyız?"
Beni umursamadan yatağa oturdu ve eliyle yanına oturmamı işaret etti.
Tereddütle yüzüne bakarken hırkasının cebinde olan telefonunu ve kulaklığını çıkarıp yatağın üzerine bıraktı. Öylece kapıda dikildiğim için bana bakıyordu.
Kapıyı arkamdan kapattım ve yanına ilerleyip oturdum. Boğazını temizleyip tok sesi ile konuştu.
"Sana yaptığım bütün hataları anlatmak istiyorum. Dinlemek istemezsen şarkıyı başlatıp sesimi kesebilirsin. Ama benim anlatmam gereken çok şey var, yıldız tozu."
Yüzüne baktım. Düz ifadesinin altında kim bilir neler yatıyordu.
Bir süre okyanus kenarında gezindim. Gözleri benim için serin bir dalgaydı. Ama üşümeye başlamıştım sanki.
Kulaklığı elime aldım ve telefona takıp kulağıma yerleştirdim. Telefonunun ekranında kendimi görmek hayli garip hissettirse de bir şey diyemedim.
Derin bir nefes aldığını duyuyordum. Ama ben az sinsi değildim. Müziklere girmek yerine galerisine girdim ve sanki şarkı açmışım gibi davranmaya başladım.
Keşke galariye girmeseymişim. Bu ne yarabbim? Resmen cehennem ateşime odun atılıyor şuan. Tişörtşüz tişörtsüz fotoğraflar var.
Hemen çıktım ve uygulamalarına bir göz attım. Normaldi hepsi. Telefonu kapatıp kenara koyarken kafamı hafif sallıyordum.
"Cem ile konuşmuştum, o sana mesaj atmaya çalışıyordu ve epey sıkıntılı gözüküyordu. Ben de ondan izin aldım ve mesajı yazdım. Onun onayı olmaza sana o mesajı atar mıydım? Asla atmazdım. İçindekileri anlattı ve ben de yazıya döktüm."
Duyduklarım karşısında tepki vermemek için telefonu açıp yatağın başlığına doğru ilerleyip dizlerimi kendime çektim. Şimdi rahatça dinleyip telefonunu karıştırabilirdim.
"Görkem ile çarpışmanızı kendime yansıtmam da Yıldız Tozu'na uyması içindi. Çarpışıp filmlerdeki gibi aşık olmak hayalindedir diye düşündüm ama yanılmışım."
Herkes birbirine benzemez be Alkın. Bunu anlamana sebep olduğum için birazcıkta olsa sevinebilirim bence.
"Ama aptal bir aşığım Dila. Aşk insanın gözünü kör eder derlerdi de inanmazdım. Edebiyatçının anlattığı bütün aşkları hissettim ben. Kalbim senin için yanarken buz tuttu, bir yanım ilkbahar gibi yeşerirken diğer yanım sonbahar gibi dökülüyordu. Yaptıklarımı geri alamam ama pişmanlık beni boğuyor."
Başını kaldırıp bana baktığında göz göze geldik. Hızla gözümü ondan ayırsam da dinlediğimi fark etmişti sanki.
"Geçen gün pişmanlığımı hatırlatan bir dövme yaptırdım kalbimin üstüne. Yalanın ne kadar kötü bir şey olduğunu her dahim hatırlatacak ama zaman geçse de yüzümde gülümseme yaratacak bir şey. Görmek ister misin?"
Kulaklıkları çıkardım ve başımla onu onayladım. Gülümserken gözlerindeki duygu geçişini görebiliyordum. Hatta hissettikleri benim bedenimi bile sarmıştı.
Bir anda elim Alkın'ın telefonuna gitti. Hızla şarkı listesine girdim ve o şarkıyı buldum.
Kulaklığı çıkardığımda odaya dolan Selena Gomez'in sesi ile Alkın'la göz göze geldik.
Kelimelerin değersiz olduğu bir anı yaşıyorduk sanki. Bu an, neredeyse kayalıkta yaşadıklarımız kadar önemli geliyordu.
Gülümserken adem elması titredi. Adından üzerine tam oturan beyaz tişörtünü çıkardı ve yapılı vucüduyla karşılaştım. Ama gözüm sadece sol yanında yazan yazıdaydı.
Yanına yaklaştım ve yazıyı okudum. Anlayamıyordum çünkü bilmediğim bir dildeydi. Ama, yazı stili o kadar hoştu ki anlamlı olduğunu hissedebiliyordum.
"Stella Pulvis."
Dudakları arasından o kadar ahengli çıkmıştı şaşkınlıkla ona baktım. Gamzesi ben buradayım dermiş gibi belirgindi. Ve uzun bir süre sonra iyi hissediyordum.
"Latince, Yıldız Tozu demek. Bana o kadar şey kattın ki bunu sonsuza kadar taşımak istiyorum bedenimde Dila. Biliyorum, o ayı benim için yaptırmadın ama ben bedenimde senin izin olmasını istiyorum."
"Yaptırırken aklımda sen de vardın Alkın."
Dediğim şey gülümsemesini genişletirken tekrar dövmeye baktım. Tanrım... cidden sol göğsünde benim lakabım yazılıydı.
Çekinerek elimi uzattım. Hafler o kadar düzgün çizilmişti ki diyecek kelime bulamıyordum.
Back To You şarkısı ile beraber, birbirimize ithaf ettiğimiz dövmelerimize bakıyorduk.
"Pişmanım, yalanlarım için. Dersimi aldım ben."
Güldüm ve başımı iki yana salladım. Alkın'ın gamzesi yok oldu bir anda.
"Fark ettim sarı kafalı anonim."
Gözlerini kırpıştırırken, şarkının tam beklediğim yeri gelmişti. Yarım yamalak ingilizcemle konuştum.
"I know I'd go back to you."
Kaşları çatılırken gülmeye başladı. "Yani?"
Güldüm ben de ve bir anda kendimi sarı kafalı, kalbimi kıran ama bundan epey pişman olan, her dahim yanımda anonimin kolları arasında buldum.
Bu sarılma ilk günkü gibiydi. İlk sarılma gibi. Ve son olmayacaktı çünkü daha yeni başlıyorduk.
☄☄☄
Baya uzun bir bölüm oldu ama sonunda çiftimiz barıştı 💖
Planlı değildi, bir anda barıştırmak istedim ve oldu. Biraz geç geldi ama şuan minnoş bir kızla oynuyorum 😍
Bir bölüm sonra Simge-Gökdeniz özel bölümü gelecek. Yavaştan yavaştan vedaya yaklaşıyoruz ama siz onları özlemeden geri gelirler belki?
Şimdi ilk iyi haberi vereyim. Spotify'da bir şarkı listesi hazırladım. Oradan kitaba uygun şarkıları dinleyebilirsiniz. Linki yoruma atacağım 💚
Şimdilik bu kadar. Bir süre Pazartesi-Cuma yayınlayacağım. Eğer sıkıntı olursa günü değiştiririm.
Cuma görüşürüz 💚