Medya; Alkın'ın annesi Ebru Ay ❤ (Dila'nın aşık olduğu oencoencke)
☄☄☄
Bela Mıknatısları
Siz: Söylemeyeceğim söylemeyeceğim dedim ama dayanamıyorum amına koyayım
Siz: İçimde yok etmeye çalıştım ama olmuyor
Ayaz: Yine ne bok yedin amk çocuğu
Siz: Sen biliyorsun...
Ayaz: Hee o mevzu
Bartu: Yoksa yeni yenge falan mı bulmaya kalkıştın
Bartu: Yeni yenge falan istemiyorum ben
Siz: Bartu düğünden sonra seni çok mü dövdüm de böyle oldun?
Siz: Ne yeni yengesi
Berke: Oturdum mallığını izliyorum
Berke: Söyle de ona göre okkalı bir küfür edeyim sana
Siz: Hepiniz gelin üstüme gelin gelin
Siz: Sonra Alkın neden böyle
Gökdeniz: Salaklığından
Siz: Son hançeri de sen vurdun sağol Gökdeniz
Gökdeniz: Her zaman
Berke: Anlat artık
Siz: Dila'yı istemeden öptüm ve artık birbirimizi görmemezliktikten gelme kararı aldı ve ben kabul ettim
Bartu: Siz ayrılmamış mıydınız niye öpüyorsun
Berke: Hormonlarının amk
Siz: Yarın okul açılacak ve ben ne halt yiyeceğimi bilmiyorum
Ayaz: Dediğini uygulayacaksın kardeşim
Berke: Dila'ya sinir oluyordum ama sen de az değilsin ayı
Bartu: Ciddi olamıyorum bana sormayın
Gökdeniz: Tekrar hiçbir şeyin gibi davranman gerekiyor...
Siz: Kendime sokayım
Bartu: Yapabilirsen görmek isterim osngeocnsö
Siz: Bartu şimdi sana geliyoru ha
Siz: Neyse... yarın olunca göreceğiz artık
🌟🌟🌟
Kalbim gerginlikten daha fazla atıyordu sanki. Okula mı cehenneme mi geliyorum pek farkı yoktu benim için. Daha servise binerken bütün gözler üzerimdeydi.
Sanırım Görkem'in mesajı pek işe yaramamıştı. Ama yapacak bir şey yoktu.
Okulun girişinde Simge ve Deniz'i bekliyordum. Yanımdan geçen çoğu kişiyle göz göze gelsem de pek umurumda değillerdi. Bana dokunmadıkları sürece her şeyi yapabilirlerdi.
Telefonumu çıkarıp saate baktım. Zilin çalmasına birkaç dakika kalmıştı ama ikisi de görünürde yoktu. Deniz uyuyakalmış olabilirdi. Simge de evi yakın olduğu için pek acele etmiyordu kesin.
Telefonuma bakarken birkaç adım ilerledim. Gerginlikten bacaklarım titriyordu. Neden bu kadar gerildiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sanırım yeni sınıftan cidden korkuyordum.
Zil sesi kulağıma dolarken kafamı kaldırdım ve titreyen elimle telefonu arka cebime yerleştirdim. Stresten hasta olacaktım resmen.
Koluma çarpıldığında birkaç adım ileri gittim. Ciddi anlamda sert çarpışmıştık. Kafamı kaldırıp onunla göz göze geldim. Mavi gözler...
Birkaç saniye gözümün içine bakıp koluma hafifçe dokundu, ardından minik bir tebessümle konuştu ama kalbimin gürültüsünden fazla bir şey algılayamadım.
"Pardon."
Beni bırakıp sıraya doğru ilerlerken arkasından öylece kalmıştım. Dediğimi uyguluyordu hem de kelimesi kelimesine. Bu iyi bir şeydi sanırım.
Ben de sıraya geçtim. Hemen yan sıramızda Bartu ve Gökdeniz konuşuyordu. Onlar C sınıfındaydı. Ben ise B sınıfına geçmiştim. Ve cidden kimse ile konuşmuyordum.
Yakın arkadaşlar sırada geyik yaparken kendimi dünyanın en yalnız insanı falan hissettim. Yanımda kimse yoktu, herkes arkadaşının yanındaydı. Benim arkadaşlarım ise D sınıfındaydı ne yazık ki.
"2018/2019 eğitim öğretim yılına bugünden itibaren başlamış bulunuyoruz. Hepinizin iyi bir okul dönemi geçirmesi dileğiyle. Şimdiden söylemeliyim ki dersler başlayacak."
Herkes yakarırken müdür kaşlarını çatarak bize bakıyordu. Susturduğunda tekrar konuşmaya başladı.
"Dokuzuncu ve on birinci sınıflar kalsın. Gerisi sınıflarına gidebilir. Sınıf öğretmeniniz gelip sizinle konuşma yapacak."
Herkes içeriye doluşurken koşturarak yanıma gelen Deniz'o tuttum ve sıkıca sarıldım.
"Nerdesin sen?"
Koşmaktan nefesi kesilen Deniz eğildi ve derin bir nefes alıp bana baktı.
"Alarmı duymamışım. Koşarak geldim."
Tahminim doğru tutmuştu işte. Uyumak için karnesini bile almamasından çözmüştüm olayı.
"İçeri geçmeliyiz." dedim mırıldanarak. O da beni onayladı.
Sınıfının kapısına gelirken Simge'yi de bulmuştuk. Kapının önünde onlarla vedalaşıyordum.
"Sakin ol en kötü ne olabilir ki?" Simge sorarken aklımda milyonlarca senaryo belirdi. Ama sustum. Kötümser olmamalıyım.
Onların sınıf öğretmenini koridorun sonunda görünce ikisine de sarılıp sınıfıma doğru ilerledim.
Kalbimi biri susturabilir mi? Hep böyle mi atacak yani?
Sınıfa girdiğimde çoğu kişi yerine geçmişti. Kapı tarafında arka sıralarda oturan Berke ve Alkın'ı görmüştüm. Onlara hiçbir tepki vermeden boş duran cam kenarı önden ikinci sıraya oturdum.
Ne olur sınıf öğretmenimiz İngilizceci olmasın. Ne olur.
Sıraya başımı koyarken derin bir nefes aldım. Geçici şeylerden sonra tekrar yalnız kalıyordu insan. Keşke bütün yaz yalnız kalsaydım. En azından alışırdım.
Kapı açıldığında içeri tanımadığım bir kız girdi. Herkes hoca geldi sanıp ayaklanırken gülmeden edemedim. Ardından bana bakan kinli gözler yüzünden gülmemi yutmak zorunda kaldım.
Sanırım bu sınıfta da huzur bulamayacağım. Sadece dokuz ay Dila. Sadece dokuz.
"Oturabilir miyim?" Kafamı sıradan kaldırıp ona bir bakış attım. Ciddi miydi? Şimdiden gözler üzerimizde gibi hissediyordum.
"Oturabilirsin ama ben fazla sevilen biri değilim. Sana da böyle davranılmasını istemem."
Kız güldü ve uzun saçını kulağının arkasına sıkıştırıp bana baktı.
"Sorun yok. Yalnızlığa alışkınım ben."
Daha fazla konuşmak isterdim ama kapı açıldı. Kafamı kaldırdım tekrardan ve kalbim gümbürdemeye devam etti.
Rehber öğretmeni sınıf öğretmeni olabiliyor muydu ya?
Herkes ayağa kalkarken ben de kalktım ama Alkın'ın annesiydi ve cidden garip hissediyordum. Bugün sağ salim geçerse rahatlayacağım.
"Günaydın çocuklar. Hepiniz soruyorsunuz bu hoca kim, neden geldi buraya. Ben Ebru Ay. Yeni rehberlik öğretmeniniz. Sınıf öğretmeninizin bir işi olduğu için buradayım bu derslik. Şimdi kendinizi bir cümle içinde tanıtmanızı istiyorum."
Herkesin gözü Alkın'a dönmüştü şimdiden. Ben de yandan yandan baktım. Yerine rahatça yayılmıştı. Bir çocuk Alkın'a seslendi.
"Evet Gökhan annem."
Ebru hoca öksürürken Alkın rahatını bozmak zorunda kaldı. Annesi okulda ona tolerans göstermeyecekti sanırım.
"Haydi başlayın." Bizim önümüzde oturan iki kız kendini tanıtırken ben ne diyeceğim konusunda kararsızdım. Onlar yaptığı işlerden ya da lakaplarından bahsederken benim bomboş olduğumu yüzüme vuruyorlardı sanki.
Yanıma oturan kız ayağa kalktı. Merakla ona bakarken o Ebru hocanın gözüne bakıyordu.
"Aden Çetin."
Ebru hoca oturduğu öğretmen masasından kaldı ve bize doğru ilerledi. Ne olur beni unutmuş olsun ne olur.
Salak seni nasıl unutsun evde adın geçiyor.
Bu da doğru ama unutsun ne olur.
"Bu kadar mı Aden? Seni tanımlayan başka bir şey yok mu?"
"Herkese göre değişiyor. Ben düz biriyim."
Hafif fısıltılar yükselirken Ebru hoca eliyle sıraya vurunca herkes sustu. Aden yerine otururken Ebru hoca sanki beni tanımıyormuş gibi kalkmamı işaret etti.
Alkın'ı bile görmezden geliyorsa tabii ki sen hiçsin Dila. Dur bir dakika... kendimi tanımlayacak bir şey buldum sanırım.
"Dila Berin, sanırım beni en iyi tanımlayan kelimeler kandırılan ya da salak olabilir." Sıraya bakıyordum. Eğer onun gözlerine baksam cidden garip hissederdim.
Gürültüler yükselirken kulaklırımı kapatmak istedim. Arkamda oturan kızlar 'sen kandırıyorsundur' dediklerini duyabiliyordum.
"Susun!" Alkın'ın sesi ile herkes susarken ona baktım. Berke ona bir şey derken eli yumruk duruyordu. Ardından derin bir nefes aldı.
"Susturman için teşekkür ederim Alkın. Sana gelince Dila, neden böyle düşündüğünü söyleyebilir misin?"
Sonum rehberlik katı olacaktı kesinlikle ama içimde tutmaktan cidden yorulmuştum.
"Çünkü herkes salak olduğumu düşünüyor. Arkamdan konuşuyorlar ya da yazılar yazıyorlar. Olayları çarptırıyor ve ben suçlu yapıyorlar. Beni kandırmaya çalışan insanlar da var."
Sesim titrerken daha fazla konuşmak istemiyordum. Hele konuştuğum kişi Alkın'ın annesiyse, hiç konuşmak istemiyordum.
"Daha detaylı konuşmak ister misin odamda?"
"Hayır, konuşmak istemiyorum. Teşekkür ederim... hocam."
Yerime oturdum ama sesler hala kulağıma geliyordu sanki.
Kimsenin kendisini nasıl tanıttığını dinlemedim. Sadece sırama kafamı yerleştirdim ve öylece bekledim.
Berke'nin sesi kulağıma ilişirken kafamı kaldırıp ona baktım. Onları cidden merak ediyordum.
"Berke Akar. Kendimi yakışıklı olarak tanımlasam çok mu egoist olurum Ebru tey- yani hocam?"
Sınıf gülerken Aden mırıldandı.
"Egoist."
"Öyledir ama iyi biridir." Dedim kendimin nasıl Berke'yi yargıladığını hatırlayarak. Aden omuzlarını silkip tekrar onlara baktı.
"Birazcık öyle sanki." Dedi Ebru hoca.
"Tüh." Diye sahte bir üzüntü sergiledi Berke. Gülümsemek istedim ama onunla kavga ettiğimizi hatırlayıp durdurdum kendimi.
Berke otururken Alkın ayağa kalktı. Annesine bakmak yerine direkt benimle göz teması kurarak konuştu.
"Alkın Ay. Aşık ama bir o kadar yalancı, salak biri."
Sonumuz rehberlik katı olacak cidden.
Çoğu kişi bize bakarken ben ondan bakışımı kaçırdım. Ama Ebru hoca Alkın'ın bakışlarını takip ederek bana döndü.
"Peki sen neden böyle düşünüyorsun Alkın?"
Her şeyi bildiğine emindim ama bize işkence olsun diye soruyordu sanki. Hocam size aşık oldum ama lüften böyle bir şey yapmayın ya.
"Çok sevdiğim için yalan söyledim. Yalan söylediğimi örtmek için yeni yalanlar söyledim. Salaklığım ile onu üzdüm."
Bütün sınıfın dedikodu kotasını biz dolduruyorduk. Ve okulun ilk gününden Alya'nın dediği olacak, rehberlik katına inecektik.
Berke Alkın'ı dürtse de hiç fayda etmiyordu. Başlamıştı artık, susmazdı.
Ebru hoca sınıfta bir tur atıp yanıma doğru ilerledi.
"Kitapları aldıktan sonra rehberlik katına iniyorsunuz. İkiniz de."
Bir bana bir Alkın'a bakarken ben bakışlarımı Alkın'a çevirip mırıldandım.
"Hepsi senin suçun."
O ise kalbimi yerinden söküp tekrar takacak bir şey yaptı ve bana öpücük attı.
"Hocam ben gelmesem?"
Ebru hoca bana sert bir bakış atarken sustum. Çünkü gitmekten başka bir şansım yoktu. Aslında... vardı.
Şeytan kulağıma fısıldarken sinsi bir gülümseme ile camdan baktım. Umarım bir şey olmaz.
🌟🌟🌟
Okul başladı hikayede....
Dila ne yapacak sizce? Ebru hocadan kurtulacak mı?
Yeni karakterimiz Aden ile tanışın. Onu sık göreceksiniz çünkü Dila'nın sıra arkadaşı yani kemckencksnx
Şimdilik benden bu kadar ❤