Anonim: Yıldız Tozu

By Blanco_S

2.8M 150K 78.3K

🌟10.06.2018'de yayınlanmaya başlanmıştır.🌟 "11/D" olan konuyu "12/D" olarak değiştirdiniz. +0545: O grubun... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2 (Ara Bölüm)
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3 (Ara Bölüm)
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1 (Ara Bölüm)
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
7.0
7.1
7.2
7.3
7.4
7.5
☆ F İ N A L ☆
☆Instagram☆
↬ Özel Bölüm ↫
Duyuru

2.8

44.6K 1.9K 887
By Blanco_S

Medya; Anonimin aldığı bileklik siz renkli hayal edin kalpleri

***

"Cidden bu gerekli mi?" Gözüm kapalı olduğu için yürümekte epey zorlanıyordum. Bir de topuklu ayakkabılar işin içine girince düşmediğime şükür ediyordum.

"Evet gerekli ve minik bir tümsek var. Dikkat et." Cümlesini bitirmeden tümseğe takıldım. Neyse ki hemen arkamdaydı. Bu yüzden beni belimden tuttu ve doğrulttu.

"Bir şey değil."

Sinir şey. Hem gözümü yarı yolda kapatmıştı hem de takım elbise giymişti. Düğüne gelirmiş gibi giyinmiştik hepimiz. Alt tarafı doğum günüm. On sekizinci doğum günüm olsa anlarım ama değil. Sıradan bir doğum günü.

"Geldik." Beni durdurdu ve ellerini saçıma getirdi. Kör gibi dolandığım için ışığa alışamayacağımı biliyordum. Gözümü kapatmıştım. Umarım şu kumaş parçası makyajımı bozmamıştır.

"İyi ki doğdun Dila!" Hep bir ağızdan bağırdıklarında gözlerimi araladım. Alkın, Deniz ve Simge'nin yanına geçmiş kocaman bir pastanın arkasında duruyordu.

Hep bir ağızdan doğum günü şarkısını söylerlerken duygusallaştım. Şimdiye kadar hiç bir doğum günümde üç kişiyi geçememiştik. Şimdi ise bir sürü kişi vardı. Bir sürü...

"Ağlama! Makyajın bozulacak." Deniz'in sesi ile elimi ağzıma götürdüm ve ağlamamak için güldüm.

"Hadi gel, mumlar sönecek." Simge beni çağırırken havaya baktım ve gözlerimi kırpıştırdım.

Ağlama. Sakın ağlama.

Gülümsedim ve pastaya doğru eğildim. Hem çikolatalı hem de üzerinde meyve vardı. Büyük ihtimal karar verememişlerdi ve böyle bir çözüm bulmuşlardı.

İki katlıydı ve üstünde bir şey yazıyordu. Kalbimi yerimden sökecek bir şey hem de.

'İyi ki doğdun Yıldız Tozu'

Tam olarak bu yazıyordu.

Yutkunurken mumu nasıl üfleyeceğimi unutmuştum. Aklım yazıdaydı. Ve kalbim bana inatla hızlı çarpıyordu. Öyle çarpıyordu ki her an düşebilirdim.

"Hadi üfle! Mum oldu pasta." Önder arkadan bağırırken gülmeye çalıştım. Bir gariplik olduğunu fark eden Deniz kaş göz yaparak bana soruyordu.

Boş verdim ve tekrar pastaya eğildim.

"Dilek tut." Alkın'ın sesiyle bakışımı ona çevirdim. Gülümsüyordu. Yutkundum çünkü bir şeyi fark etmiştim. Eğer doğruysa...

Muma üflemeden önce gözlerimi kapatıp ellerimi birleştirdim ve göğsüme doğru tuttum.

Lütfen, lütfen anonim Alkın olsun. Başkası olmasın.

Üflediğimde hep beraber alkışladılar. Gülümsedim ve doğruldum. O sıra tanıdığım bir ses ile karşılaştım.

"Dila!"

Hızla arkamı döndüğümde karşımdaydılar. Annem ve babam. Bütün gün onlardan hiç haber almamıştım. Unuttuklarını bile düşünmüştüm ama buradaydılar. Kanlı canlı.

Koşarak yanlarına gittim ve sarıldım.

"Unuttunuz sandım," diye yakardım. Babam gülerken başıma hafifçe vuruyordu ama eli sertti ve acıtıyordu yani.

"Unutur muyuz biz? Bak geldik." Annemin iki yanağını öptüm. Ardından babamı da. İkisinin de yanakları rujlu iken çok ciddiye alamıyordum onları.

"Biz seninle yarın kutlarız. Şimdi arkadaşlarının içinde yaşlı kalmayalım."

Güldüm ve annemin yanağını sıktım.

"Ne yaşlısı ya. Yirmilik çıtırsın sen."

Kahkaha ile güldüler. Ardından onlar otele gittiler. Tekrar biz bize kaldığımızda bensiz pasta yemeye başlamışlardı.

"Kanka sana en büyük dilimi kestim ama Önder aygırı aldı. Üzgünüm." Bartu yanıma gelirken Önder yutkunup ona sövdü.

"Yavşağa bak! 'Abi sen en yakışıklımızsın kasların için gerekli al sen bunu. Dila ziyan eder.' demedin mi bana? Yalancı piç."

Bartu kulağıma doğru eğildi. "Valla öyle bir şey demedim."

Güldüm. Daha pasta vardı nasıl olsa. Kendime pasta bulup ben de yedim. Şuan prensesler gibi giyinmiştim ve hava kesinlikle prenses olmak için çok sıcaktı.

Pastalar bittiğinde sahil görevlilerinden izin alınarak kurulan küçük parti yerimize geçtik. Sahildeydi ama neyse ki buranın zemini kum değildi. İleride kayalıkları görebiliyordum. Şuan ise Çağkanlar gitarlarının akorunu yapıyordu.

"Hediyeni vereyim." Ege yanıma bir paketle geldiğinde gülümsedim. Paketi elinden almadan önce tek kolu ile beni sardı. İki yanağından da öptüğümde benden tiksinmiş gibi bakıyordu. Çünkü ruj hehehehe.

"Aç hemen." Emir vermesi beni sinir etse de meraktan ölmekse açmak daha mantıklıydı. Kutuyu zorlukla da olsa açtım.

Yaa... çok güzel. Çünkü hep kulaklık bozuyordum o da bana güzel bir kulaklık almıştı. Hani şu pahalı olanlardan. Helal be. Kuzen dediğin böyle olacak.

"Çok teşekkür ederim." Kutuyu yere bıraktım ve tekrar sarıldım.

Herkes ufakta olsa hediye almıştı. Hepsine teşekkür ettim. Kimsenin hediyesini açmamıştım. Eğer açsaydım oturup incelerdim çünkü.

Gitardan melodiler yükselirken başımı sahneye doğru çevirdim. Çağkan gözlerini kapatmış mikrafonu tutuyordu. Şuan aşırı karizmaydı ama kulağıma yankılanan şarkı sözleri beni yerimde çivilemeye yetti.

Duman: Elleri ellerime

Anonim...

Kesinlikle onunla bir alakası olmalıydı. Her şey... her şey onu gösteriyordu bugün. Pasta diliminde bana gelen parçanın Yıldız Tozu yazısı olması tesadüf olamazdı.

"Dila." Sahneye bakarken Alkın'ın sesi ile ona döndüm. Elinde minik bir paketle karşımda duruyordu. Etrafımızda kimse yoktu. Sadece biz vardık.

"Teşekkür ederim." dedim kutuyu alırken. Sonra ona sarıldım. Beni öyle sıkı sardı ki her şeyi anladım. Her şeyi... ama ispatlamam gerekiyordu.

"Aç..."

"Şimdi mi?"

"Daha fazla bekleyemem. Şarkı bitmeden yapmalısın."

Başımla onu onayladım ve dudaklarımı ıslattım. Ellerimin titremesi normal miydi? Küçük paketi açmak hiç bu kadar zor olmamıştı.

Açtığımda ise birkaç saattir zor tuttuğum gözyaşlarım gözlerimde birikti. Bileklikti... kalpli, anonimin aldığı bileklik.

Elimde duran kutudan bilekliği nazikçe çıkardı ve sağ koluma taktı. Ben ise dolu gözlerle ona bakıyordum. Çağkan şarkıyı ikinciye söylemeye başlamıştı.

Elimde duran boş kutuyu bir kenara koydu ve tam karşıma geçip hafifçe selam verdi.

"Dans etmek ister misin?" Gözlerim doluyken hafifçe gülümsedim ve ben de onu gibi selam verdim.

"Bu şarkı da mı?"

"Başka şarkı olmazdı." Ellerini belime koydu ve gülümsedi. Ben de ellerimi omuzlarına yerleştirdim. Şarkı dans etmek için hiç uygun olmasa da hiç önemli değildi.

"Elleri ellerime," diye mırıldandı ve omuzlarında duran bir elimi tuttu.

"Gözleri gözlerime." İkimizde birbirinin gözünün içine bakıyorduk. Bu ağlama isteğimi daha çok getirdi.

Elini hafifçe çekti ve saçıma dokundu.

"Saçları saçlarıma karışan bir sen olsan."

Ve ben de o saniye her şey koptu. Uzun süredir zoru zoruna tuttuğum gözyaşım yanağımdan akarken Alkın'ın mavileri de fırtınadan taşmak üzere olduğunu fark ettim.

Bilekliğime baktım. Oydu... anonim oydu. Sadece dille bunu söylemesi gerekiyordu.

Tekrar yüzüne baktım ve hafifçe gülümsedim, ağlarken gülümsedim.

"Anonim?"

O saniye onun da gözümden minicik bir damla düştü. O kadar küçüktü ki görmem epey zor olmuştu. Gülümsedi sonra gülümsemesi kıkırtıya döndü.

"Merhaba, Yıldız Tozu."

Gözyaşlarım artık serbestti. Ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Kollarımı omuzundan çektim ve karşısında ağlamaya başladım.

Duygularım bir anda ona geçmemişti, hep ondaydı ama o bana iki kişi olarak gözüktü.

"Her şeyi anlatacağım, Dila. Lütfen, lütfen gel. Kayalıklarda sana anlatacağım."

Makyaj umurumda değildi artık. Biraz olsun eğlenmiştim ama anonim işin içine girince garip oluyordum. Hele... anonim tam olarak Alkın'sa, daha da garip oluyordum.

"Bir saniye." Arkamı döndüm ve Simge'nin yanına gittim.

"Peçeten var mı? Aşırı gerekli olacak bana."

"Neden ne oldu ki?" Burnumu çektim ve uzakta beni bekleyen Alkın'ı işaret ettim.

"Anonim... ile konuşmam gerek." Simge gözlerini büyülttü ve bana hemen bir paket peçete verdi. Gülümsedim hafifçe. Ardından Alkınla beraber kayalıkların oraya gittik.

Hiç konuşmadık yol boyunca. Kayalığa oturamayacağım için biraz uzağında düz olan yere oturduk.

"Üşüdün mü? Ceketimi vereyim."

"Hava aşırı sıcak. Teşekkür ederim yine de." Aramıza yine mesafe girmişti. O aşırı düzgün cümleler kuramıyordu ben de düşünemiyordum. Bunca zaman amacı neydi? Neden iki kişi gibi girmişti hayatıma? Neden sadece birinden gitmemişti? Neden?

"Sanırım başlamam gerekiyor ama... ben bunları söyleyebilecek kadar cesaretli değilim Dila. Seni ilk gördüğüm anı anlatabilirim ama devamını konuşamam. Duygularımı söylemek o kadar zor ki..."

Elinde sıkı sıkıya tuttuğu telefonu görüyordum. Bu telefon anonimin telefonuydu. Kavga sırasında onu bir kenara koyduğumu hatırlıyordum. Sonrasında Alkın almış olmalıydı.

"Devamını yazarsın. Anonim olarak." İmayla konuştum ama ikimizde tepki vermedik buna.

Hafifçe ensesini kaşıdı. Onu izlediğim için daha da gerilmişti. Bakışlarımı ondan kaçırdım ve gökyüzüne baktım. Lacivert gökyüzünde parlayan, belki de patlamış yıldızlara.

"Dokuzun ikinci dönemiydi. Şubat ayındaydık. Her zaman ki gibi arkadaşlarımla oturuyorduk. Büyük bir gruptuk. Hep beraber otururken kantine gidip bir şey almak istedim. Oturduğumuz yer kantinin en uzak köşesiydi. Kalktığım da daha birkaç adım atamadan bana çarptın. Öyle bir çarptın ki kalbimi yerinden söktün. O saniye bana bir saniye baktın ama ağladığın için beni fark bile etmemiştin."

Durdu ve derin nefes aldı. Öyle bir aldı ki bütün yıldızlar yer değiştirdi sanki. Gözlerimi kapattım ve dinlemeye devam ettim.

"Kantine gideceğim sıra yerdeki ışıltıyı fark ettim. Kolyeni düşürmüştün. Senin peşinden gidecektim ama arkadaşların ile bir anda kayboldunuz. Sonra seni bulamadım bir süre. Kolyen ben de kaldı."

Hışırtı sesleri yükselirken gözlerimi araladım ve ona baktım. Ceketini çıkardı ve benim omuzlarıma koydu. Üşümesem de hasta olmamı istemiyordu.

Elinde parlayan kolyemi gördüğümde yanağımdan yaşlar akmaya başlamıştı. Evet, bu benim kaybettiğim kolyemdi. Cem'le beraber yok olan kolyem... Şimdi Alkın'ın ince uzun iki parmağının arasında duruyordu.

"Seni bulmak için uğraştım. Alt tarafı beş tane dokuzuncu sınıf vardı ama bir türlü göremiyordum seni. Sonra Görkem'in bir arkadaşı sahesinde sınıfını buldum. 9/B. Sınıfın buydu."

Parmaklarının arasında duran kolyeyi avucunun içine aldı ve hafifçe sıktı. Gülümsemeye çalışıyor ama yapamıyordu. Çünkü o kolyeyi Cem'i düşünerek almıştım. Bu onu yakıyor olmalıydı.

"Bir süre seni izliyordum. Sınıftan birkaç çocukla yakın oldum. Bir gün sana kolyeyi verecektim ama o kolyeyi yanımda gezdirmeye o kadar alışmışım ki sıranın üstüne koyduktan beş dakika sonra geri aldım. Biliyorum, sana büyük kötülük ettim bunu yaparak ama yaptım."

"Hayır, bu kötülük değildi. Eğer o kolyeyi bana geri verseydin ben hala Cem'i düşünürdüm."

Başıyla onayladı beni. O kolye elime geri gelseydi Cem'in koyduğunu bile düşünebilirdim. Çünkü o kolye onu temsil ediyordu.

"Bir süre seni izledim. Arkadaşlarım senden hoşlandığımı söyleyip kafamı ütülüyordu. Ama ben farklı şeyler hissediyordum. Seni hiç gülerken görmedim ben o yıllar. Her zaman somurtuyordun. Fotoğraflarında somurtuyordun. Bir kere gülmen için elimden geleni yapardım."

Tekrar durdu ve yutkundu. Yandan bana baktı, ardından gökyüzüne.

"Seni birkaç defa sinir ettim. Bir keresinde şişeni tahtanın üzerine koydum, bir keresinde yoklamayı çaldım, bir keresinde de seni müdür çağrıyor diye götürdüm. Asıl amacım sana açılmaktı ama buna cesaretim yoktu."

Hikaye yavaş yavaş günümüze geliyordu. Bunu hissedebiliyordum. Ona bakmayı kestim ve yıldızları izlemeye devam ettim.

"Onuncu sınıfta senin telefonunu buldum. Sınıfınızda bir kız vardı. Arkadaşımın sevgilisiydi. O telefonunu karıştırırken senin numaranı bana attı. Ben iki yıl cesaret bekledim, Dila. Dile kolay ama yaşaması zor."

"İki yıl..." diye mırıldandım. Ne kadar uzun bir süre olduğunu biliyordum. İki yıl Cem diye gezmiştim çünkü. Gözümde olan kişiyi görememiştim. Çünkü zamanı değildi.

"On birinci sınıfta bölümümüz farklı olduğu için Görkemler'in sınıfına düştün. Görkem ile aramızda problemler olmuştu yazın. Bu yüzden siz onun sınıfına düştüğünüzde bana inat size sataştı. Onunla birkaç defa kavga ettim ama asla beni dinlemedi."

"Şişe çevirmece de dediği şey ne?"

Bir anda durdu kaldı. Diyeceği şey kesinlikle beni mutlu etmeyecekti.

🌟🌟🌟

Bu açılma sahnesi çok uzun olduğu için 2 parta ayrılmıştır.

Sonunda söyledi beee!

Valla ben iki günde daha çok yoruldum resmen osnclwzn

Alkın'ın takımı; (Maşallah deyin nazar demesin)

Benden bu kadar! Yarın görüşürüz kskxowo

Öptüm 💜

Continue Reading

You'll Also Like

163K 6.8K 28
büyük aşklar kavga ile başlar... kesinlikle okumanız gereken bir kitap MUHTEŞEM :)
689K 37.5K 44
Kız öğrenci eviyle Erkek öğrenci evinin savaşıdır! • Gece yarısında alt komşusu yüksek sesle müzik açtığı için rahatsız olup, konuşmaya giden Efsun...
570K 30.9K 42
Anonim bir şekilde magazin sayfası yöneten Beren, paylaştığı sıradan bir haberin tüm hayatını değiştireceğinden habersizdir.
SALVATOR By ★

Teen Fiction

1.1K 180 12
@mundus;Hediye mi beğendin mi? @noxcattus;Onu yapan sen miydin? @mundus;Evet. ****