Karanlığın Efendisi

By AysunAltnbas

10.6M 469K 41.5K

"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden g... More

Tanıtım
Karakterler
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
Özel Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
...
69. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
Duyuru
80. Bölüm
81. Bölüm
82. Bölüm
83. Bölüm
84. Bölüm
85. Bölüm
86. Bölüm
87. Bölüm (Final)
Duyuru
Soru - Cevap
Karanlığın Efendisi • Nepenthe
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Karanlığın Esiri

70. Bölüm

78.2K 3.6K 302
By AysunAltnbas

Masada yenen akşam yemeği boyunca gülüşme sesleri durmamış ve çoğu yaşanan gerginliği çoktan üzerinden atmıştı. Yalnızca buna dâhil olmayan Ares ve Beren çifti vardı. Ares' in dalgın halinin fakında olan Beren, onun kulaklarına ulaşmayan bu eğleceli sohbete kendi de, dâhil olamamıştı. Gece yarısını vuran saatin ardından odalarına çekildi. Mutfaktan su oalıp, odaya dönen Beren kapıdan girdiği sıra gözleri yatakta oturan sevgilisinin bedenine ilişti. Ares'in bu hali onu fazlası ile tedirgin ederken, onu bu kadar sarstığı için de, yüzündeki yaraya sebep olan kızın da, cezasının fazlası ile ağır olacağını düşündürüyordu. "Ares" sevgilisine seslendiği sıra onun gözlerini, sol elindeki artık sadece bir iz olarak orayı lekeleyen yarasını izliyor olduğunu gördü. Daha sonra ise sevgilisinin gözleri ile denk geldi Beren.

"Canın acıyor mu?" onun sözlerinin ardından bir ürperti geçti, Beren' in üzerinden. Ares ona her daim naif bir ses tonu kullanıyor olsa da, Beren şuan bundan çok ötesini duymuştu. Ares sesi ile sevgilisine şifa dağıtmak ister gibiydi. Yavaşça başını iki yana salladı. "Ares, neyin var?" her daim dik duran omuzları, neden şimdi böyle yıkılmış bir hale gelmişti. Onun bu hali ile canlı kanlı bir korkuya düşüyordu Beren. Eli, ayağına dolanıyor ve nefesine yapışan bir acıya maruz kalıyordu. "Sadece..." başını kaldırıp, sevgilisi ile göz göze geldiğinde Ares, onun gözlerindeki korkuyuda gördü. Onun gözlerine bakarken, Mehmet amcasının büyük bir tehlike için onları aradığını, devamlı olarak kutular gönderen bir düşmana sahip olduklarını ve tüm bunlarla birlikte; okuldaki bir kavgasından bile sevgilisini koruyamayan Ares Karal, tüm bunlardan ailesini nasıl koruyacaktı? Aklında bunların dolaştığını sevgilisinin korku dolu gözlerine bakan Ares, nasıl dile getirebilirdi?

"Sadece yüzündeki bu yara beni rahatsız ediyor. Buna her kim sebep olduysa, bir an evvel ona bunun hesabını sormak için sabırsızlanıyorum" Ares elbette bunun içinde düşünceli bir hale bürünüyordu. Beren, onun bu halinin tek açıklamasının bu olduğuna inanmış ve içinde farklı bir düşünce daha belirmişti. "Ona ne yapacaksın, Ares?"

"Ona yapacağım bir şey olduğundan eminsin" bunu kinaye ile söylemiş ve durgun yüzünde, hafifçe dudak kenarları yukarı doğru uzanmıştı. Beren onun sözlerinin devamını bekledi. "Ona, yarın yaşayacağı şeyi; hayatının geri kalanı boyunca unutmamasını sağlayacağım" Beren, sevgilisinin bu sözlerine hiçbir kuşku duymadan inanmıştı. Kararlı hali gün gibi ortadayken, onun bu tavrı içini ürpertti. "Bunu, yapmak zor-" "Elbette ki, yapmak zorundayım Beren" sevgilisinin gözleri ile denk gelen Beren, onun bu tutumundan korkmuştu. Ares Karal, bunca öfkesi ile neler yapabilirdi? "Ares, ön-"

"Kararımın değişmeyeceğini biliyorsun, değil mi?" onun bu sözlerinin ardından yerinde duramayan Beren, ayaklandı ve birkaç adım atıp, daha sonra gözlerini, yatakta oturmaya devam eden sevgilisine çevirdi. "Onu da mı, öldüreceksin?" kendi sözlerinden korktu Beren. Bu sözleri Ares' in canını yaktı. Karşısında titreyen ve bu sözleri dile getiren sevgilisinin bu hali, onun canını yaktı. Yataktan kaltığında, tüm heybetini sevgilisinin gözleri önüne serdi. Beren' in gözleri yere inmişken, Ares onun çenesini kavramış ve onunla göz göze gelmek için başını kendisine çevirmişti. "Gözlerideki korkuyu hiç sevmedim Beren" sevgilisinin çenesini serbest bıraktı ve daha sonra adımları kapıya yönelen Ares, kırgın hali ile odayı terk etti. Ares, odadan çıkıp, kapının önüne ulaştığında, birkaç derin nefesi dudaklarından özgürlüğe kavuşturdu. Bir katilin bu sözler karşısında, neden canı yansın? Neden bedenini un ufak edip, taşadığı yara izlerini sızlatsın?

Omuzlarını yeniden dik tuttu Ares.

Yüzündeki ifade ile yine hiçbir hissi olmayan sert bir kaya gibi bir görünüm kazandı. Tekrar birkaç derin nefes ile uğraştığı sıra pantolonunun kemerini düzeltmiş ve adımları merdivene ilerlemişti. Havanın ne kadar soğuk olduğuna aldırmadan malikânenin bahçesine çıkıp, kendi soğuk hava ile buluşturmuştu. Kar yağışı yeniden şehri istila ederken, Ares adımlarını bahçe salıncağına doğru ilerletmişti. Ayaklarının altında ezilen kar tanelerinin sesi kulaklarına ulaştığında, bunu umursamıyordu. Sonunda bahçe salıncağına varan adımlarının ardından onun üzerinde biriken karları, eli ile aşağaya itelemiş ve üzerinde, kendine yer açmıştı.

Gözlerini siyah gökyüzünden süzülen kar tanelerine çevirdi. Uçsuz, bucaksız karanlığın içinden yavaşça aşağaya süzülen kar taneleri, ilk fırsatta eriyecek olmasını önemsemeden, yeryüzünde kendine bir yer ediniyordu. Gökyüzüne bunun için vedasını izledi Ares, öylece. Elini havalandırıp, eline denk gelen birkaç kar tanelerine şahit oldu. Kırgın mıydı, kızgın ya da öfkeli mi? Canı ne kadar acıyordu ya da acı hissetmeye artık canı kalmış mıydı? İncitmiş miydi, sevgilisinin sözleri? Olduğu yerde saatlerce ağlayada bilirdi, bu koca bahçeyi talan etmesine de, yol açabilirdi. Ancak onun yaptığı, sakince oturup, eline denk geldiğinde, eriyen kar tanelerini izlemekti.

"Ares" Egemen' in sesini duyduğu sıra havada olan elini, yavaşça aşağa indirdi. Ona seslenen kardeşine döndü. Egemen, pijama takımının üzerine paltosunu giymiş, bir kolundan da asılı olan, Ares' in paltosu vardı. Egemen, kardeşinin paltosunu ona uzattığı sıra onun yüzündeki ifadesini okumaya çalıştı. Hiçbir şey anlamadı. Ares yine kalkanını takmış ve sırtındaki yüklerle birlikte nefes almaya çalışıyordu. Egemen' in uzattığı paltosunu alan Ares, olduğu yerde üzerine giydi. Egemen için sanlıncağın üzerinde, yeterince boşluk varken, onun ayakta oluşu oturmak için izin almak istemesindendi. Bu yüzden Ares' de oturduğu yerde, ona biraz daha yer açmış ve oturması için cesaretlendirmişti.

"Bu soğuk havayı bile hissetmemene sebep olan, nedir Ares?" gözlerini kardeşinin yüzünde gezdiren Egemen, onun öylece yüzünü izliyordu. Tüm sıcaklığı ile akan kanı bile durdurmaya yetecek olan bu soğuk içinde kendine yer edinmiş olan kardeşinin, içinde yanan koca alevler olduğunu görüyordu Egemen. "Onu daha okulunda koruyamazken, başka yerde bunu nasıl başaracağım" gözleri yine düşen kar tanlerinde geziniyordu. Ares' in ses tonu bile karanlık geceninin kasvetini, Egmen' in bir el gibi boğazında hissetmesine neden oldu. "Bazen yaşanması gereken şeylerin önüne geçemeyiz Ares, bunu sen de biliyorsun. Bu senin eline değildi" Egemen, kardeşini yıpratan şeylerden birinin de bu olduğunu biliyordu. Ancak şuan çok daha ağır şeyler olduğunu hissetti. Eğer tek sebep bu olsaydı; burada değil, Beren' in yanında olurdu. "Beni de korkutan şey, bu ya zaten. Yaşanması gereken şeylerin önüne geçememek" Ares başını çevirdi ve kardeşi ile göz göze geldi. "Başka bir şeyler daha var değil mi?" Egemen, gözlerini kardeşinin bir kuyu kadar derin olan gözlerinden ayırmadan soruyordu. Ares gözlerinde yanan alevi ondan gizlememişti. Onun sözlerini başı ile onayladı. "Elbet geçecek..." sözlerine başladığı sıra gözlerini kardeşinden çekti. "Yaşadığımız bu günü, birkaç gün sonra geride bırakmış olacağız"

"Beren kütüphanede, odanın ışığı yanıyordu"

Ares' in sözlerinin ardından ne söyleceğinin pek bir önemi kalmamıştı Egemen' in. Aklından geçen ilk şey; herneyse dudaklarından dökülmüştü. "Sen sanıp, içeri girdim. Ama Beren ders çalışıyordu. O kadar dalmıştı ki, içeri girdiğimi bile fark etmedi" kardeşinin bakıpta, ne gördüğü karanlık gökyüzüne, gözlerini çevirdi. Ares' in gördüğü şeyi, görmeyi diliyordu. "Hava soğuk Egemen, daha fazla üşüme" onun sözleri ile yüzüne baktı. Gitmek istemeyen ifadesini gizlemiyordu. "Sen?" sorudan daha çok gelmesi için içeriye davet ediyordu. "Ben, Beren' e bakacağım" "Tamam, öyleyse sana iyi geceler, kardeşim" "Sana da" Egemen' in gidişini izledikten sonra birkaç dakika daha öylece bunca soğun arasında oturmaya devem etti Ares. Gözlerine inen saçlarını eli ile geriye çektiğinde, saçlarının arasında kendine yer edinen kar taneleri teması ile eriyip, gitmişti. Ayaklanıp, bahçe kapısına doğru ilerlemeye başladı. Sakin adımları zaman kazanmak ister gibi yavaş olsa da, sonunda kütüphane kapısına ulaştı.

Kapıyı araladığında, içeriyi aydınlatan loş ışığın altında, sevgilisinin bedeni anında gözlerine ilişti. Düz bir çizgiyi andıran dudakları, bu görüntü karşısında yukarı doğru kavis kazanırken, biraz evvel hissettiği o keskin soğuğun bile etkisi kaybolmaya yüz tutmuştu. Yanına vardığı sıra uyuya kalmış olan sevgilisinin yüzüne bakarken, ömrü boyunca bu görüntüye maruz kalmayı diliyordu. Hissettiği acının ya da incinmenin ne önemi var dedi içinden. Onun tek gülüşü ile her yarası kabuk bağlayıp, iyileşme göstermiyor muydu? Paltosunun üzerinde, eriyen karların ıslaklığını gidermek için eli ile silkeledi, ardından güzel sevgilisini, çalışma masasında uyuya kalmışken, kucağına aldı. Hareketlenmenin ardından Beren, gözlerini hafifçe araladığında, uykulu hali ile ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Ares?" bir bebeğin mırıltısı gibi sesini duyduğu sevgilisine gözlerini çevirdi Ares. "Sorun yok güzelim, uyumaya devam et" Beren bu sözleri bekliyor gibi gözlerini kapamış ve başını sevgilisinin göğüsüne yaslanmıştı. Merdivenleri aşıp, yukarı kata ulaşmaya çalışan Ares' in o an, sevgilisinin sesi kulaklarına yankılandı. Onu da mı, öldüreceksin...

Hiçbir önemi yok diye geçti aklından. Sevgilisi haklıydı; bir katile zaten böyle bir muamele yapılmalıydı. Odaya ulaştığında, sevgilisini yatağa nazikçe bırakmıştı. O kendine, yatakta rahat bir şekil alana kadar öylece onu izledi Ares. Eğilip, sevgilisinin saçları arasına, öpüğünü bahşetmişti.

Ertesi gün güneş bulutları aşındırıp, insanoğluna yüzünü gösterdiği bir vakit, Anıl Ares' in emrini yerine getirmişti. Ares' in ofisinde olan kız, gözleri bağlı, ortada öylece dikiliyor ve korku ile olacakları bekliyordu. "Aç gözlerini" gelen kalın erkek sesi ile yerinden sıçrayan kız, onun sözünü yerine getirmiş ve gözlerini örten bez parçasını, aşağa çekmişti. Uzun zamandır bağlı olan gözleri karanlığa alıştığından, ışığa maruz kaldığı sıra kısılmış ve bulanık bir görüş sunmuştu. Bir süre sonra ışığa alışan gözleri, ona görüş açısı sunmuş ve karşısındaki adam ile göz göze gelmesine sebep olmuştu. Kim olduğunu bilmediği bu adama baktı bir süre. "Kimsin sen, benden ne istiyorsun?" elindeki, gözlerinden ayırdığı örtüyü hızla yere fırlatıp, karşısındaki adamın sözlerini bekledi. Ares, ona öfke ile bakan genç kız karşsında, masasına yaslanmış ve ellerini birbirine dolayıp bedenine yaslamıştı. Kızın sorusunu yanıtlamak için masasının üzerinde duran, siyah zemin üzerine gri harflerin bulunduğu isimliği işaret etti. "Ares Karal" gösterilen isimliğin üzerindeki ismi yüksek ses ile okudu, genç kız. İçinden tekrar etmeye ve bu ismin onunla ne ilgisi olduğunu bulmaya çalıştı.

"Ares Karal" hatırladığı sıra damarlarında, sıcak akan kanın, o an donduğunu hissetti. Ares Karal hakkında şehir efsanesi tarzında anlatılan şeyler onunda kulağına çalınmıştı. Karşısındaki bu adam; zevk için kendine kurban seçip, onlara işkencenin ardından katleden, acımasız bir caniydi.

"Ne istiyorsun benden? Ben sana hiçbir şey yapmadım" geriye birkaç adım attığı sıra titreyen bacakları, ona müsaade etmiyordu. Kulakları çınlamaya başlamıştı. "Olduğun yerde kal" sakin haliyle öylece karşısındaki kıza bakıyordu. Sanki aklında onun için birkaç dehşet sahnesi yoktu. "Eğer gitmeme izin verirsen, her ne istersen yaparım. Babamın bakanlıkta tanıdıkları var. İstediğin her neyse yerine getirirler" gözyaşları yanaklarını istila ettiğinde, korkuyla nefes alıp, veriyordu. "Lütfen, bırak gideyim" ölümün kıyısında olmaktan ötürü, kızıl alevlerin arasında, sesleniyordu. "Lanet olsun!" bir haykırış koptu, genç kızdan. "Neden ben, ne yaptım ki, sana? Ne olur bırak beni. Her ne istersen yaparım" dizlerinin üzerine çöktü kız. Bacakları taşıyamadı onu. Şiddetli ağlayışı tüm odada yankı buluyor ancak Ares, onu sadece izliyordu.

"Kıyafetlerini çıkar" sıradan bir şeyden bahsedermişçesine söylemesine karşılık, kız onun yüzüne düştüğü şaşkınlığın etkisi ile baktı. "Ne?" anlam veremedi. "Her isteğimi, yapacağını söyledin" sadece bu kadar mı, diye geçirdi kız aklından. Eğer onunla birlikte olursa, karşsındaki tüm şehrin arkasından Azrail dediği bu adam, onu serbest mi, bırakacaktı? Daha önce birçok erkek arkadaşları ile birlikte olmuştu. Bu onun için o kadar da önem arz eden bir durum değildi. Eğer bu Azrail, onu bunun karşılığı olarak sağ salim bırakacaksa, bunu kabul etmesinde hiçbir sakınca yoktu. Üstelik büyük bir avantajı da, karşısındaki bu Azrail' in son derece iyi görünümüydü. "Çıkar, kıyafetlerini hemen" öfkesi daha da katlanıyor ve genç kız bunu yüzünden okuyabiliyordu. Korkuyla eli havalandığında, üzerindeki kot gömleğinin düğmelerine uzanmıştı. Bir yandan da, ayakkabısını çıkarmakla meşguldü.

"Sen neden çıkarmıyorsun?" bir cesaret sorduğunda, karşısındaki adamın hiçbir hareketlilik göstermemesi bir hayli meraklandırmıştı onu. Ares, onun sorusunun ardından gözlerini öfke ile kapamış ve başını iki yana sallamıştı. Dün masum bir kızı ahlaksızlıkla suçlayan kızın haline bak, dedi içinden. Gömleği ve ceketi öylece yerde dururken, pantolonunu da, onların yanına gönderdi. "Hepsini" Ares' in bu sözünün ardından yutkundu kız. Karşısındaki adamın sesi her kulağına ulaştığında, titremesi daha da şiddetleniyordu. Eli arkaya uzandı ve iç çamaşırının kopçasını açtı. Üzerinden düşen iç çamaşırı ile üstü tamamen açıkta kaldığında, kolunu görünmemesi için siper etmişti. Eli altındaki iç çamaşırını da aşağaya indirdiğinde, artık tamamen çıplak kalmıştı. Ares' in gözleri yemin etmiş gibi karşısındaki kızın yüzünden aşağaya inmiyordu. Zira o tüm hatları ile bir kadın değil, içi samanla doldurulmuş bir korkuluktan farksız bir canlıydı. Kız, karşısındaki adamın gözleri önünde çıplak kaldığı için elleri kolları nasıl dursun karar veremiyordu. Utanıyor, korkuyordu. Bir an evvel evine kavuşmayı diliyordu. Karşısındaki adam ona doğru adım atmaya başladığında, kız geriye gitmemek için kendi ile savaş vermişti. Ares kızın karşısında durduğunda, yüzünde iğrenen bir ifade vardı. Karşısındaki kıza da, bunu göstermekten, çekinmiyordu. "Duydum ki, insanları aşağalamayı oldukça iyi biliyormuşsun. Bende sana, aşağalanmanın nasıl hissettirdiğini öğreteceğim" yanında öylece geçip, kapıya doğru ilerledi, Ares. Daha sonra arkasında kalan kıza seslendi. "Gel!"

"Ne yapacaksın bana?" işlerin farklı olacağı konusunda şüpheye düşen kız, ona doğru dönmüştü. Başı yere eğik ve savunmasızdı. Bu Ares' in tamda istediği bir görüntüydü. "Gitmene izin veriyorum. Hadi, yürü" Ares' in sözlerinin ardından onun yüzüne, inanmakta zorlanan br ifade ile baktı. Ares ise ona ödeteceği bedeli yavaş yavaş anlatıyordu. Ancak anlamadı kız. Bir şeyler söylemesi için öylece bekledi fakat karşısındaki adam öylece yüzünü izliyordu. "Kıyafetlerimi alm-" "Yürü!" öfke ile söylediğinde, kızın gözleri kocaman oldu. Bu odadan çıplak mı, çıkmasını istiyordu? Hiç durmadan akan gözyaşları ile başını iki yana sallayarak, yapmak istemediğini gösteriyordu.

"Lütfen, yapma. Ne isiyorsun benden. Neden yapıyorsun bunu?" Ares, ofisinin kapını araladı. Kız olduğu yerde dahi diğer insanları görebiliyordu."Ben durmadan, sakın durma" "Lütfen, neden yapıyorsun bunu, ne yaptım ben sana" başını iki yana sallıyor ve ona söylenen bu şeyi reddediyordu. "Bunu yapmam" kendisine bakan keskin gözlerle denk geldiğinde, onu canı ile tehdit ediyordu sanki. Adım atmaya mecburdu. Sürüklenen adımları ile kapıya doğru yaklaşmaya başladı, kız. "Sen gerçekten aşağalık bir adamsın, Ares Karal. Sen vicdansız bir mahlûkatsın. Dilerim, yakında zamanda geberip, bu dünyayı senin gibi bir caniden kurtarmış olursun" Ares' in işittiği bu sözler; ne canını yaktı, ne de öfkelenmesine sebep oldu. Onun canını yakmak için ailesini hedef almalıydın. Adımları ilerleyen kız, kapıdan çıktığında; önce derin bir nefes almış ve gözlerini örtmüştü.

Eğer yapmazsa, arkasında kalan, insanların Azrail dediği bu adam türlü türlü şeyler yapacağından emindi. Gözlerini açıp, ileri baktığında, Ares yanından geçmiş ve kız kendini onu takip etmeye zorladı. Tamamının erkeklerin oluşturduğu, ofis çalışanları; yanlarından geçen kızı, öylece ayakta izliyorlardı.

Zira efendileri Ares'ten bunu için emir almışlardı. Sesli hıçkırıkları ile yankı buluyordu koridorlar. Elleri devamlı olarak kendini kapamaya çalışıyor ancak mümkün olmuyordu. Küçük düşmüş ve sadece bu kadar utanç duyarak bile öleceğini hissediyordu kız. Ares onu bu halde, şirketin çıkış kapına kadar ilerletmişti. Elleri cebinde, yüzü ifadesiz bir halde arkasını dönüp, eserinin gözlerine baktı. Kan çanağı, gözler ile göz göze geldi o an. Bundan son derece memnun olmuştu.

"Bu senin ödemen gereken bir bedeldi. İnsanları küçük düşürmenin ve haklarında gerçek olmayan ithamlarda bulunmanın cezasını; seni küçük düşürerek veriyorum" ayakta durmaya bile mecali kalmamıştı, genç kızın. Öldürse, daha mı iyi olurdu, diye düşünmeye başlamıştı. Ares, yanlarına gelen adama işaret vermiş ve elinde tuttuğu, kızın kıyafetlerini, onun önüne bırakmasını sağlamıştı. "Doğduğun güne lanet olsun Ares Karal. Senin olmana sebep olan o adama da, seni karnında taşıyıp, dünyaya musallat eden o kadına da, lanet olsun"

İşte bu sözler, hem canını yaktı, hem de öfkesini daha da katladı. Karşısındaki kız ile aralarında olan mesafeyi kapatıp, kızın salık olan uzun saçlarını eline doladı. Köklerinden ayırmak istercesine, tüm gücü ile geriye çekti. Can havli ile çığlıklarını koridorda yankılandırdı, genç kız. Alevler gördü kız, onun gözlerinde. Öyle güçlüydü ki, sıcağını bile hissediyordu.

"Bir farenin yeri kanalizasyondur. Geri kalan ömürün için seni oraya tıkarım" saçında olan ele uzanıp kurtulmaya çalıştı kız. O sıra ise kızı, şirketten götürme görevi alan Anıl, onların yanına ulaşmıştı. Onların halini gördüğünde, koşar adım yanların ulaştı. "Ares" kızı diri diri yakmak isteyen gözlerinin, kendine dönmesi için seslendi ona. "Hadi, bırak kardeşim" Anıl, onları yanına yetiştiğinde, Ares' in elinden kızın saçlarını ayırmaya çabalamıştı. Biraz uğraşması gerekse de, Ares' i güğüsünden itip, birkaç adım gerilenesine sebep olduğunda, elini kızın saçlarından uzaklaştırmaya başarmıştı. "Onu hemen gözümün önünden götür, Anıl" Ares' in şiddetli sesini duyan Anıl ise o sıra gözlerini kıza çevirmiş ve hala öylece durduğu için öfkeyle çıkıştı, ona. "Ne duruyorsun, giyinsene!" gözleri endişe ile kardeşine dönmüş ve onun kolunu kavramıştı. "Ares, sen iyi misin? Solgun görünüyorsun" kesinlikle haksız değildi Anıl. Zira Ares' de kendini hiç iyi hissetmiyordu. Fazlası yorgun hissediyor ve bir de üstüne bu kızın sözleri, ona güçlü bir baş ağrısı armağan etmişti.

"Levent, banaağrı kesici bul, hemen"Anıl' ın omzunu hafifçe sıkımış ve ardından adımlarınıtekrar odasına dönmek için ilerletmişti. Anıl ise o gözden kayboluncaya kadarendişeli gözlerle arkasından baktıktan sonra gözleri giyinmeyi bitirmiş olan kızıkolundan yakalayarak, Egemen' in arabası ile yola koyulmuştu.

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Continue Reading

You'll Also Like

816K 36.9K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
120K 5.6K 41
Kelimelerinizin tükendiği bir nokta olmalı . Hani böyle tir tir titrediğiniz, beyninizin bom boş olduğu bir nokta. Hani kalbinizin sanki ağır bir kal...
3.1M 16.9K 3
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)
95.7K 7.2K 43
Polen 24 yaşında kariyerinin zirvesinde oldukça tatlı bir mankendir. Sevgilisi tarafından dolandırılıp hapse attırılmak ise... Onun için rüya bile o...