Karanlığın Efendisi

By AysunAltnbas

10.6M 469K 41.5K

"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden g... More

Tanıtım
Karakterler
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
Özel Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
...
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
Duyuru
80. Bölüm
81. Bölüm
82. Bölüm
83. Bölüm
84. Bölüm
85. Bölüm
86. Bölüm
87. Bölüm (Final)
Duyuru
Soru - Cevap
Karanlığın Efendisi • Nepenthe
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Karanlığın Esiri

64. Bölüm

70.1K 3.6K 219
By AysunAltnbas

Karşıdan gelen sevgilisinin görüntüsünü öylece izlemişti Ares. Başı hafif eğik ve omuzları düşüktü. Ares' in gözünde o an küçük bir kız çocuğundan farkı yoktu. İlgiye ihtiyacı vardı ve gözlerine şefkatle bakılmalıydı. Tüm göz onun üzerindeyken, Can onun bundan rahatsız olacağını düşünmüş ve ortaya atılmıştı. "Az daha pastayı unutuyorduk" dediği sıra yandaki masanın üzerinde duran büyük pastane kutusuna uzanmış ve kendi masalarının üzerine bırakmıştı. Tüm bu zaman içinde Ares' in gözleri sevgilisinin yüzünden ayrılmamış ve kendini onun gerçekten iyi olduğuna ikna etmeye çalışıyordu. "Bu sefer ki, kimin adına?" ortamdaki havayı biraz olsun dağıtmak isteyerek sordu İdil.

"Ares' in adına olsun" Anıl' ın sözleri ile herkes o an iri gözlerle ona bakmıştı. Daha önce Ares böyle bir şeye hiç dâhil olmamıştı. Hatta daha önce alınan pastaları hiç tatmıştı bile. Ares bunu ilk kez Beren hayatlarına girdikten sonra gerçekleştirmişken, şimdi onun bu pastayı herkese pay etmesini hayal bile edemediler. Kimsenin onun bunu yapacağına dair beklentisi yoktu. Zira Anıl bile söylediğinden pişman olmuştu.

"Yani aramızda yapmayan tek kişi o, bir de tedavi sürecinden sonra böyle bir şey iyi olur di-" Anıl sözlerine devam ederken, onun yanında oturan Can, koluna dokunarak, susması gerektiğinin sinyalini vermişti. Ares o an bu söyleneni gerçekten kabul etmeyecekti. Tam yapmayacağını dile getireceği bir vakit karşısında gördüğü manzara ile sözlerini geri yuttu. Beren, Anıl' ın sözlerinin ardından başını kaldırıp, beklenti ile onun yüzüne bakmıştı. Normal bir zaman da olsa, Ares bunu Beren' e rağmen yine de kabul etmezdi. Ancak şuan durum biraz farklıydı. Beren' in daha iyi hissetmeye şuan fazlası ile ihtiyacı vardı. "Pekâlâ, kabul" o an küçük dilini yuttuğunu sanan da vardı, yutkunma yeteneğini kaybettiğini sanan da. "Ben, tabakları getireyim" Nilay ayaklandığında, onunla birlikte İdil' de ayaklandı. "Sana yardım edeyim"

Ares ise sevgilisinin yüzünde gördüğü memnun olmuş ifadenin keyfini yaşıyordu. Yine sevgilisi için kendinden ödün veriyordu.

Ellerinde tuttukları çatal ve tabaklar eşliğinde, pastayı da Ares' in önüne bıraktılar. Diğerleri onun hala yapıp, yapmayacağı konusunda tereddüt yaşasa da, Ares tabakların üzerine bıraklılan mavi saplı bıçağı eline almıştı. "Telefonum ile videoya alsam, sence ne kadar yadak yerim?" Can, yanında oturan Anıl' ın kulağına eğildiği sıra sesini kısık tutarak söylemişti.

"Eşek sudan gelse de, daha kırmak istediği kemiğin olabilir kardeşim" onun sorusunu, aynı kısık sesi ve büyük bir ciddiyetle yanıtladı. Bu sıra Ares, pastayı önüne tamamen çekmiş ve elinde tuttuğu bıçağı, pastayı bölüştürmek yaklaştırmıştı. "Ares" güzel sevgilisinin naif sesini duyduğunda, gözlerine baktı. "Önce tadına bakmalısın" hayır, ne demekti o an? Sevgilisinin yüzünde böyle bir ifade hâkimken, onu nasıl kırabilirdi?

"Evet, haklısın" Ares' in yüzüne yansıyan bu ifade ile masa da bulunan diğerleri, o an bir şey fark etmişti. Karşılarında, pastayı bölüştürmek için elindeki bıçağı tutan Ares, başka biriydi. Beren' in karşısında, ona gülümseyen, ona karşı kullandığı ses tonu ile bambaşka bir Ares görüyorlardı. Bir duanın kabul oluşuydu bu, onları dünyanın en güzel manzarasına tanık olan birileri gibi izliyorlardı. Paha biçilemez ve unutmayacak kadar kıymetliydi. Ares pastanın önce tadına bakmış ardından ise kardeşleri eşit miktarda bölüştürmüştü.

Bir parça aldığı pastası bütünü ile masanın üzerinde kalırken, Ares' in gözleri yine sevgilisine dönmüş ve onu izlemeye koyulmuştu. Beren' in gözleri kapanmış ve yediği bu pastanın ağzından bıraktığı lezzet ilebedeni ufak ufak sağa sola sallanıyordu. Ares bu görütüyü bir an olsun kaçırmadan izledi.

Tüm bireyler arabalara binip, malikâneye doğru yola koyulmuştu. Ares süratli giden arabasında dikkatle yola odaklanmışken, arada da, yan göz ile sevgilisinin durumunu kontrol ediyor ve onun nasıl olduğuna bakıyordu. Onun ağlayışı ve sözleri gözlerinin önünden gitmiyordu. O an gerçek anlamda korkmuştu Ares. Sakinleşmesi mümkün değilmiş gibi gözyaşı döken sevgilisinin karşısında, öylece eli kolu bağlı izlemiş olmaktan son derece kendini rahatsız ediyordu. Diğerleri arabalarından inmişken, Ares ve Beren çitfi hala arabada oturmaya devam etmişti. "Daha iyi misin?" Ares, sözlerinin ardından oturduğu sürücü koltuğunda, sevgilisine biraz daha dönmüş ve onunla göz göze gelmişti. "Evet, iyiyim" Beren o an fark ediyordu ki, orada konuştukları sıra fark etmeden Ares' e de, kendi geçmişini hatırlatmıştı. Canını yakmış mıydı? Hatırlattığı şeyler yüzünden ya daha kötü bir hale gelseydi?

"Ares, ben o an kendimi kontrol edemedim. Eğer senin canını sıkacak herhangi bir şe-" onun kucağından olan ellerinden birini kendi elleri arasına alıp, usulca sevdi Ares. Yüzünde içten bir gülümseme ile baktı sevgilisinin yüzüne. "Sorun yok güzelim. Eğer sen iyiyim diyorsan, hiçbir sorun yok" büyük bir aşka düşmüş olan adam nasıl belli ederdi o yüce sevgisini? Ne söylediğinde, ya da ne yaptığında; insanoğlu onun aşkına tabii olurdu. Hayat ona ne kadar acı tarafını göstermiş olsa da, sevgilisinin gülüşüne bakıp yaşamaya değer bir şeyler bulan bu aşığın derdinden kim anlardı?

Çiftler teker kapıdan eve girdileri bir vakit, Ares ve Beren' e el ele eve girmişti. Aile bireyleri odalarına ilerledikleri sıra koca malikânede zil sesi yankılanmıştı. Tüm bireyler evdeyken, duyulan bu zil sesi o an tüm erkekleri terdirgin etmişti.

Henüz portmantonun önünde paltosunu çıkarmakta olan Ares, kardeşleri ile göz göze gelmişti Ancak her birinin ifadesinden de, hiçbir fikirlerinin olmadığını anlamıştı. Sırtında taşıdığı sevgilisinin, inmesini sağlan Can' ı ve kapıya ilerlemek için sevgilisinin elini bırakan Egemen' i el işareti ile durdurmuştu Ares. Daha sonra gelen kişiyle karşılaşmak için kendi kapıya yönelmişti. Birkaç adım sonra kapsının yanına ulaştığında, sevgilisinin tegirgin ifadesi gözüne çarpmış ve onu rahatlamak için hafif bir gülümseme sunmuştu. Sağ eli ile ceketinin altında kalan, beline taktığı silahına attı.

Kapının kulpunu indirmiş ve kapıyı şiddetle aralamıştı. İçine biriken duygulara teslim olarak, gözleri perdeyelen o karaltı ile bakmıştı, kimin geldiğine. Kapıdaki kendi adamlarından biriydi. Buraya neden geldiğini anlamaya çalıştığı bir zaman elini silahından çekmiş ve dışarıya doğru birkaç adım atıp, ardından da kapıyı aralıklı bırakmıştı. Erkekler ile birlikte girişte bekleyen bir tek, Beren kalmıştı. Sevgilisinin aralıklı bıraktığı kapıdan öylece sevgilisini izliyordu. Ares karşısındaki bu adama bakarken, nefes almayı bile ona haram ediyordu. Karşındaki gözlerde dışarı sızan kara dumanlar gören adam, korkuyla geriledi.

"Hangi cesaretele, biz seni çağırmadan buraya geliyorsun?" adam efendisinin bu korkunç yüzünden dolayı seslice yutkumuştu. Öyle bir yuktunma ki, adam efendisinin de, bu sesi duyduğundan neredeyse emindi. "Efendim ben, Doktor Ahmet'in sizin için göderdiği ilaçları getirdim" öfkeli birkaç adımının ardından adamın yanına ulaşan Ares, öfke ile onun boğazına elini sarıp, onu nefesinden men etmişti. "Ben, sana ne zaman bu emri verdim?" kapı aralağından sevgilisini izleyen Beren, onun bu yaptığının ardından kapıyı açıp, onun yanına ulaşmak için harekete geçtiği vakit, onu kolundan tutarak durduran Mert olmuştu. "Bunu yapman onun hoşuna gitmez Beren, şuan çok öfkeli, farkında olmadan senin canını yakar" "Onu öldürmez değil mi?" söylediği sıra sesi titreyen Beren, bu ihtimalle ürperiyordu. "Gelen kişinin kötü bir amaçla geldiğini sandı, Beren. Tüm bireyler evdeyken eğer zilin sesini duyuyorsan, bu kapının ardında tuhaf bir şeyler oluyor demektir. Eğer bir cesaret, zile basan kişi de, kapı açıldıktan sonraki olan şeylere de hazırlıklı olmalıdır" derin bir nefes verip sözlerine devam etti. "Bu habersiz gelen ahmak için bu ufak bir ceza sadece. Merak etme, buradan sağlam ayrılacak" Mert' in sözlerinin ardından başını sevgilisine yeniden çevirdi Beren. Sevgilisinin bu hali onu fazlası ile korkutmuş ve o an gözlerinin önünde başka bir beden görmüştü sanki.

"Kaybol gözümün önünden" sesi ile aynı anda, kararmaya yüz tutmuş gökyüzünde şimşekler çakmıştı sanki o an. Adımları kapıya ilerlediğinde, Beren' de kapının ardından birkaç adım uzaklamıştı. Daha sonra ise Ares elindeki ilaç poşeti ile kapıdan içeri girmişti. "Ares" sevgilisinin yüzüne bakan Beren, onun öfkeli gözlerinin kardeşlerini hedef aldığına şahit oldu. "Beren, bunu benim için odaya çıkarır mısın?" ilaçlarla dolu poşeti sevgilisine uzatan Ares, henüz gözlerini ona çevirmemişti. Kardeşleri ile yalnız kalmak isteyen sevgilisine o an müsaade etti. Beren' in yukarı kata ulaşıp, odanın kapısının sesini duyana kadar öylece bekledi Ares. "Bu adam kimden cesaret alıyorda, elini kolunu sallayarak bu kapıya kadar geliyor?" sert sözleri ile kardeşlerine hesap soruyordu Ares.

"Benim yokluğum ne çok değiştirmiş bu aileyi" sözleri ile de tek tek kardeşleri ile göz göze geliyor ve bu durumundan her birini meshul tutuyordu. "Kendinize biraz çeki düzen verin. Bir daha karşılığı sadece bu olmaz" kardeşlerinin onun yokluğunda bu kadar rahat davranmış olmasını kabul edemiyordu. Zira eğer günün birinde yanlarında olmadığında, dış etkenlere karşı kolayca yıkılmamalarını da istiyordu.

"Ares" "Yeter artık ne özür, ne de başka bir söz duymak istiyorum. Eğer biz işimizi doğru yapmazsak, bu koca malikâne tek bir tuşla havaya uçar. Yok, olmamak istiyorsak, etrafa dört gözle kolaçan etmemiz gerek" yanlarından uzaklaşıp ve merdivenlerden öfkeli adımlarla çıkıp, yukarı kata ulaşmıştı. Sevgilisi ile paylaştığı odanın önüne geldiğinde, kapının önünde kendini biraz olsun sakinleştirmeye çalışmış ve odaya öyle girmişti. Kapıyı araladığında, gözleri anında yatakta oturan bedeni fark etmiş ve yanın adoğru ilerlemeye başlamıştı. "Beren" onun halinde hala biraz durgunluk olduğunu sezdi tekrar. "Hala olanladan dola-" Beren başını kaldırıp, onunla göz göze geldiğinde, Ares sözlerini yardı kesti. "Ondan değil Ares" gözlerinin içine bakan Ares, başka bir şey gördü orada.

"Öyleyse ne olduğunu söyle güzelim?"duyacağı şeylerin hoşuna gitmeyeceğini bilese de, soruyordu.

"Ben az önce aşağıda bambaşka birini gördüm Ares. O sen değildin, bakışların, sesin... Öfke ile kaynayan beden, şuan karşımdaki beden değildi" sakince onun sözlerini dinleyen Ares, yine aynı sakinlikte yanıtladı onu.

"Bu benim gerçeğim, güzelim" "Kaybetme korkusundan kendine bir maske takıyorsun. Yanlış giden her ne olursa onu kullanıyorsun, bazen öyle çok takıyorsun ki, çıkarmakta zorlanıyorsun" Ares' in gözlerinin içine bakarak söylüyordu. Belki Ares' in üzerinde, bıraktığı etkiyi bilse, sözlerinden o an vazgeçerdi. "Az önce o adamın karşısındaki Ares; o fabrikada basit bir demirden çeliğe dönüşen bir efendiyken, şuan karşımdaki Ares; annesinin ona öğrettikleri ile hayatını idame ettiren makul bir adam. Ama senin olmak istediğin Ares' de bu kişi, bunu biliyorum. O maskeyi takmaktan nefret ediyosun. Sen annenin sana öğrettiği doğrularla yaşamak istiyorsun sadece Ares" Ellerini onun yanaklarından ayırdı Ares. Yüzünde buruk bir gülümseme baş göstermişken, oturduğu yataktan kalktı. Adımları banyoya yöneldiğinde, arkasından baktı Beren.

Banyonun kapısını ardından örtüp, lavaboda birkaç kez yüzünü yıkadı Ares. Yüzüne değen soğuk suyun, duyduğu sözlerin etkisini azaltmasını umdu. Aynada kendi yansıması ile göz göze geldiğinde, sevgilisine hak veriyordu. Annesi katledilmiş olan Ares Karal şuan sahip olduğu ailesini korumak için o maskeyi takmaya mecburdu. Banyonun kapısının tıklandığını duyduğunda ardından sevgilisinin naif sesi de kulakalarına ilişmişti.

"Ares?" biraz sonra ise kapı aralanmış ve Beren, içeri girmişti. Askıda olan havluya uzanıp, yüzünü kurulamaya başladı o sıra. "Seni kırdıysam, lütfen affet. Ben sadece-" "Bazı gerçekler vardır hayatta; duyduğun zaman ne ondan vazgeçebilirsin, ne de ondan kurtulabilirsin. Nefesini kesse de, gerçekliğine lanet de etsen, yine ona mahkûmsun" elindeki havlu ile işi bittiğinde yeniden yerine bıraktı. "Gerçekleri söyleyen dilinde hata yok, güzelim. Söyledim ya, bu benim gerçeğim" kapıya doğru ilermeye başladığında, sevgilisini böylece ardında bırakmak istemedi.

"Hadi, gel. Akşam yemeği için aşağıya inelim"sözlerinin ardından yaklaşan sevgilisinin saçları arasında öpücük bahşetmiş vesevgilisinin gülümsemesine sebep olmuştu.

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Continue Reading

You'll Also Like

231K 13.1K 41
Kendi dünyasında, iç sesiyle, kitaplarıyla ve müzik tutkusuyla Müzisyenlik hayaliyle takılan, İstanbul'un köklü ve sayılı ailesinin kızı olmasına rağ...
19K 1.3K 25
"Yağız "diyerek uyandı genç kadın bir rüya nasıl hem bu kadar güzel hisstetirip aynı zamanda canını yakabilmişti. Deli gibi sevdiğiniz ama ulaşamadı...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

825K 40.2K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.9M 33.4K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...