Karanlığın Efendisi

By AysunAltnbas

10.6M 469K 41.5K

"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden g... More

Tanıtım
Karakterler
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
Özel Bölüm
26. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
...
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
Duyuru
80. Bölüm
81. Bölüm
82. Bölüm
83. Bölüm
84. Bölüm
85. Bölüm
86. Bölüm
87. Bölüm (Final)
Duyuru
Soru - Cevap
Karanlığın Efendisi • Nepenthe
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Karanlığın Esiri

27. Bölüm

140K 6.8K 810
By AysunAltnbas

Duydukları kanına işlemişti sanki. O sürekli bahsedilen, korkunç gemişi artık biliyordu. Ama dedikleri gibi nasıl bunun etkisinden kurtulacaktı. Bedenin her santimine kızların sözleri işlenmişti sanki. Aklını kaybetmek ne demekse, buna fazlası ile yakın olduğunu hissediyordu. Gerçek olamayacak kadar acımasızdı tüm bunlar. Dünya üzerinde aynı hava soluyan kim, bunları başka birine yaşatabilirdi? Kendi ailesini umursamayan insanlar, karşısında gözyaşı döküp, yalvaran birine acılar bahşeden insanlar, nasıl var olabilirdi? Tüm bunlardan sonra onun hala dik duruyor olmasına şaşırdı Beren.

Kim tüm bunlardan sonra ayağa kalkmak isterdi?

Ares' in eve dönmesinin ardından ise birkaç zaman olmuştu henüz.

Onu görmek istedi Beren. Aptal gibi bedeninde taşıdığı yaraları kendi yapıyor sandığı adamın gözlerine, bir de bir başkasının onun gözyaşlarına acımadan, yaşattığı acılara maruz kalmış bir adam olarak bakmak istedi. Yanında olmak için deli gibi savaş veren bedenini yattığı yataktan, nihayet ayırmıştı. Odasının hemen önünde olan, yerdeki kan lekelerinin temizlendiğini şuan fark ediyordu. Adımları savsak olsa da, aslında düşmemek için bir çabası olmadan ilerledi. Ares' in odasının kapısına ulaştığında, birkaç nefeslendi. Yapamacak gibi hissetse de, yapması gerektiğine inanıyordu. İçeri adım attığında, aradığı bedeni bulmuştu.

Yatağında oturmuş, iki eline gelişi güzel sardığı, havlular ile öylece oturuyordu. İçini yandı o an. Gözyaşları artık bir nehir gibi hiç durmaksızın yanaklarını ıslatıyordu. Ares' in kriz geçirdiği anlar olduğunu ve bu anlarda ne kadar yıprandığını da, anlatmıştı kızlar ona.

Karşısında sessizce gözyaşlarını kaybeden genç kızın yüzüne baktı Ares. Tüm her şeyi öğrenmişti, bunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Acı çektiğine şahit oldu Ares onun. Yatağından ayağa kalktığında, göçük altında kalan bir beden nasıl çıkmak için çabalarsa, sanki buna şahit oluyordu. "Artık öğrendin değil mi? Artık biliyorsun" Beren daha önce kimsenin böyle bir sese sahip olduğunu duymamıştı. Böyle acı ile kavrulan bir insan ile hiç karşılaşmamıştı. Gücü olmayan Beren onu başı ile onaydı.

"Ve hala buradasın. Neden Beren?" "Benim senin yanında olmaya ihtiyacım var" doğru olanı söylüyordu. Ona ihtiyacı vardı. Ama sözlerinin uzun bir devamı olsa da, bu kadarı yeterli dedi içinden. "Hâlbuki benden kaçıp uzaklaşman gerekirdi. Artık bir Azrail gibi can aldığımı da, sana söylemediler mi? Ben yalnızca sana ölüm bahşedebilirim. Kaç, kurtar kendini Beren" yalvaran bu adam karşısında nasıl nefes alacağını bilemedi Beren.

"Ben karşımda bir Azrail görmüyorum. Acılarını bastırmak için elleri yaralayan, pansumana ihtiyacı olan bir adam var karşımda. Gözlerim, ellerim, kalbim; bu adamın yanında bir an olsun ayrılma diyor. Sen söyle, nasıl gideyim?" ona doğru birkaç adım attı Beren. Gözleri onun gözlerinden ayırmıyordu.

"Neden seni sevmeme izin vermiyorsun?" geri giden birkaç adım sonrası güçsüz bacakları ile yatağa oturdu Ares. Şuanın neden yaşandığı sorguluyordu aklı. "Ben sevilmeye layık biri değilim. Artık her şeyi öğrendiğine göre ardına bakmakdan kaçmalıydın" "Benim için dünya üzerinde, sevgiyi en çok sen hak ediyorsun" "O depoda kaç adamı katlettiğimi bilsen, böyle düşünmezdin"

"Bunun yanlış olduğunun farkındasın" "Evet, böyle bir adama dönüşmeyi istemezdim ama hayat herkese istediğini vermiyor" "Hayat bize sadece seçenekler sunuyor. Hangi yöne gitmek istediğimize yine biz karar veriyoruz" onunu sözlerinin ardından, oturuduğu yatağından hışımla ayakladı Ares. Öfke ile baktı, karşısındaki gözlere. "Hayat bize sadece seçenekler mi sunuyor?" hasarlı çıkan sesine aldırmadan, olanca gücü ile bağırıyordu. Ellerine sardığı kanlı havluları, öfke ile çıkarıp, odanın bir köşesine fırlattı. "Bunların hiçbirini ben seçmedim" dediğinde yaralı ellerini, onun gözlerinin önüne serdi. Bu kez yaraları elleri, üzerindeki tişörtü yukarı sıyırdı.

"Bunların hiçbiri benim seçimim değildi. Annemin katledilişini izlemeyi ben seçmedim. Cüneyt Karal' ın oğlu olmayı ben istemedim" gözlerinin dolduğunu gördü onun, Beren. Acısını görüyor ancak sadece bu kadarı yapabiliyordu. Kahroluyordu, karşısında öfke ile bağıran bu adam için.

"Adi olan insanlar değil, hayatın ta kendisi. Her insanın derdi kendi menfaatidir. Bazıları bataklıkta doğar, bazıları da doğduğu gün evinin şahı olur" gözleri Beren' in üzerinden ayrıldı. İçindeki acıları haykırırken, gerçekten muhattabı Beren miydi, bir muammaydı. "Şanslı olanlar senin gibi mutlu bir yuvada büyürken, bazılarıda benim gibi dünyanın karanlığına boyun eğiyor. Senin dünyanı yıkan, anne ve babanı bir trafik kazasında kaybetmek oldu. Benim dünyamı yıkan şey ise anneme dokunan o adamları yalnızca izlemek olmuştu.

Keşke ben de annemi trafik kazasında kaybetseydim. Keşke bir mezara sahip ve ben de sürekli olarak ona gidebilseydim. Ben bunu seçerdim Beren. Hayat bir ayrıcalık tanıyıp sana seçenek sunuyorsa, bunu benim gibi bir adamın yanında olmayı seçerek ziyan etme" sonlara doğru alçalan sesi ile gücü çekiliyordu sanki.

Onun bu haline dayanamadı Beren, ileri atılıp, yanına varmak istese de yapmadı. "Neden canımı acıtmaya çalışıyorsun?" hıçkırıkları sözlerine karıştı. "Canın acımasın diye senden uzak durmaya çalışıyorum" "Sana ihtiyacım olduğunu söylediğimde; gözlerime bakarak gitmemi söylüyorsun. Sence de gerçekten canım yeterince acımıyor mu?" "Ben sadece gerçekleri görmeni istiyorum. Yanında olmayı istediğin bu adi adamın nasıl biri olduğunu öğren ve ondan uzak dur, istiyorum"

"Kendine şöyle şeyler söyleme artık. Asıl gerçekleri görmesi gereken sensin. Birbirimize ihtiyacımız olduğunu görmüyor musun?" onun haline bakıp, ikna etmek için çabalıyordu. Peki, ne içindi bu ikna çalışması, sevmek ve sevilmek için mi? "Anne ve babamın yokluğu senin yanındayken, hafifliyor. Senden uzak olunca huzursuz hissediyorum. Yanında daha iyi olduğumu görmüyor musun?" düz bir ses tonu ile konuşan Beren, artık gözyaşları bile onu terk etmiş gibiydi. Bir adamdan sevgi mi dileniyordu?

"Farkında olmadan sana sandığımdan çok daha fazla bağlanmışım. Öyle ki; şuan en büyük korkum, beni yaka paça bu evden dışarı atman. Bu ailenin içinde olmaktan memnunum ama seninle aynı ortamda olmayı daha çok seviyorum" gözlerini ayırmadan, yüzüne değil de, yeri izleyen adama bakıyordu. "Anlatılanlardan sonra artık onlara daha çok savgı ve sevgi besliyorum. Ama sebebi yine sensin. Seni yılmadan, bıkmadan hayata döndürmek için çabalayan ailene saygı duydum" durup biraz nefeslendi.

"Anne ve babamdan kalan tüm sevgiyi sana vermek istiyorum. Neden kabul etmiyorsun? Beni iyiliğim için olduğunu söyleyerek bu evden gönderip, yalnızlığa itiyorsun. Neden?" hıçkırıkları müsaade etmese de, içinde olan tüm fırtınayı ona da gösterdi Beren. "Karşımda ağlama, beni yapmak istemedğim şeylere zorluyor" sarılmak gibi diye geçti o an Ares' in aklından. Bu konuda kendine engel olmak isteyen Ares, tekrar gidip yatağına oturdu. Onun haline bakan Beren, ne kadar zorlandığını görüyordu. Ufak adımları ile gidip, onun yanına oturdu.

"Yaşadığın şeyler gerçekten çok ağır. Belki bu kadarı henüz kimsenin başına gelmedi" naif bir ses tonu kullandı Beren. "Omuzlarına aldığın yük, belki hiçbir zaman hafiflemeyecek. Ama hayatın sana ne zaman

seçenek sunacağını bilemezsin. Belki gözleri o kadar çok sıkıyorsun ki, bunu göremiyorsun" gözlerine bakmasa da, onu dikkatle dinliyordu Ares.

"Yaşadığın bu hayattan memnun değilsin. Hayat sana belki de şuan bir seçenek sunuyor Ares ama sen yine de, inandığın şeyi yapmak istiyorsun. Bana hayatın bir tekrarı olmadığını söylemiştin, sen neden bu şekilde bir hayat yaşamak istiyorsun? Süren dolup, diğer tarafta annen ile karşılaştığında; tüm yaptığın şeyler için bir aferin mi bekliyorsun. Ona ne söyleyeceksin Ares; bize yapılanları, başkalarına bende yaptım ve artık ödeştik. Ne olacak peki ondan sonra, annen boynuna sarılıp, seni kutlayacak mı?" onunla göz göze geldiğinde, gözyaşlarını görmedi, ama gözyaşlarından daha da acıydı, gözlerini saran o ifade. Yaralı elleri birbirine daha çok eziyet eden Ares' in eline uzandı ve sıcak avucu ile onu sıkıca sardı.

"Sence annen böyle bir hayat yaşamanı ister miydi? Cüneyt Karal' dan haklı olarak nefret ederken, yaşadığın şuan ki bu hayat, tam da onun istediği gibi bir hayat değil mi? Yeni bir başlangıç yapmalısın Ares, yaşadıklarını hala unutmamış olsan da, yeni bir hayatta iyi bir yaşam sürmelisin" gözleri umutla parlayan, elini tutan bu genç kızın sözleri onu bir masala ikna ediyor gibiydi.

"Annen küçük oğlunun ileride böyle bir Ares olmasını eminim istemezdi. Annen ile karşılaştığında, başkalarının kanları ile kirlettiğin elini mi uzatacaksın ona?" onun elini hala tutarken, diğer elini onun yanağına çıkardı. Yüzünü kendine çevirip, onunla göz göze geldi. "Yaşadığın şeylerin elbette karşılığını alacaksın. Annen eminim maruz kaldığı şeyler için çok daha iyi bir yerde. O yüzden sen de artık tüm bunlardan arınmalı ve kurtulmalısın Ares" fısıltı gibi söylerken, onu buna inandırmaya çalışıyordu. Bir büyünün etkisi altında kalmış bir beden gibi Ares, onun dudaklarından dökülen her kelimeyi dikkatle dinledi "Hiç mi korkmuyorsun benden. Başına gelebilecek herhangi kötü bir olay, seni rahatsız etmiyor mu? O deponun varlığı senin için ağır değil mi? Anlatılanlardan hiç mi etkilenmedin?" bu kez ikna etmek isteyen taraf Ares'di.

"Ben süremin dolacağı günü sabırla beklerken, neden bana yeni bir hayattan bahsediyorsun" ufak bir erkek çocuğu gibiydi sanki. Annesini istediği oyuncağı alması için ikna etmek için çabalıyordu. "Hiç, hem de hiç korkmuyorum. Ne olacağı umrumda değil, ben seninle olmak istiyorum. Efendisi olduğun o karanlık dünyadan seni çıkarıp, geri kalan hayatını güzelleştirmek için elimden geleni yapmak istiyorum" gözlerine baktığı adamın kulaklarına, hiçbir tereddüt bulundurmadan ulaştırdı Beren. Ares onun yanında ayrılıp, ayakladığında, Beren' in elleri yatağa düşmüştü.

"Yapamam Beren, seni de lanet hayatıma dâhil edemem. Bir gün elbet yaptıklarım için benden intikam almak isteyenler olacak. Ve bu sefer restoranda rehin alındığından, çok daha kötü bir durum ile karşılaşacaksın. Annem gibi bir son ile karşılaşmana müsaade edemem" İşte tam da o anda, uzun zaman sonra ilk kez düştü Ares' in gözyaşları. Yanaklarını ıslatan, damlarları fark etti Beren. Bir suçluluk duygusu ile yandı içi. Onun üzerine gittiği için hayıflandı. "Sana sarılmama izin verir misin?" ayaklandı ve onaylamasını bekledi. Kendinin de buna ihtiyacı varken, karşısındaki bedenin buna daha çok ihtiyacı olduğundan emindi.

"Yapamam, yaparsam seni bir daha bırakamam" dediği sıra başını yere eğdi ve düşen yaşlarına kızıp, hızlıca elinin tersi ile kuruladı. "Yine git diyeceksin değil mi? Kaç, kurtul diyecesin. Yine doğru bildiğin hayatına devam edeceksin" yenilgi bir ses tonuna bu kadar acı verebilir mi?

"Pekâlâ, madem öyle istiyorsun, bu sefer dediğini yapacağım. Hayatından bu gece, bu kapıdan çıktıktan sonra tamamen kaybolacağım" durup nefeslendi. "Umarım bir gün kendi hayatın için yaptığın tüm bu şeylere bir son verirsin. Umarım o sığındığın karanlıktan bir gün kendi isteğin ile çıkarsın" daha fazla söyleyecek sözü kalmamıştı Beren' in. O kadar çok konuşmuş ve sonundan umutlanmıştı ki; kendini şuan fazlası ile yorgun hissediyordu.

İki gençte birbirini sevmek ve hayatlarının geri kalanını birlikte geçirmek istiyordu. Tek istekleri birbirine yakın olmak, birbirini sevmek olan iki geçte bu gerçekler yüzünden ayrı düşüyordu. Geçmiş için gelecek bile yıkılabiliyordu bazen. Ama neyse ki Ares o an; Her şeye rağmen demişti içinden. Arkasını dönüp gitmek için hareketlenen Beren' in kolunu kavradı.

"Gitme, Beren" dedi duyulması zor bir sesle. "Bahsettiğin yeni bir hayat benim için gerçekten varsa, bunu sen olmadan yapamam" asıl yenilgiyi yaşayan o an Ares' di. Kalbine karşı kaybetmişti... Beren onun bu kararın onu ne kadar zorladığını görebiliyordu. Her şeye rağmen o Ares Karal' dı. Yaşadığı onca şeyi bastırmak için insanlara acı çektirmeyi seçmişti. Şimdi ise yaşadığı onca şeyin ardından yeni bir hayatın temelini atmak üzereydi. O güçlü bir adamdı. Yeni, temiz bir hayatı bile kabul edebilecek kadar güçlüydü.

"Hayatıma girdikten sonra seni nasıl bir hayatın beklediğiniz farkındasın değil mi?" Onun gözlerine bakarak konuşan Ares, gözlerini saran ışıltıya şahit oldu. Ve bu ışıltının hiç kaybolmamasını diledi. Beren ise onu başı ile onaylayarak yanıtladı. "Hayatıma girdikten sonra bir daha asla çıkışın olmayacak. Gitmek istediğin zaman buna asla izin vermeyeceğim. Azrail ile karşılaşma süremiz doluncaya kadar yan yana olacağız" Beren onu yine hızlıca başı ile onayladı.

"Bana yeni bir hayat bahşedip, daha sonra beni o hayatın ortasında bırakıp gidersen; seni o depoda tutsak ederim. Kendi kendine son nefesini verene kadar hiç bilmediğin acılara tanık olursun" sözlediği bu sert sözler, o an nefesini kesti. Gerçekten yapabilirdi, gözlerinde hiçbir ifade bunun aksini söylemiyordu. Ancak Beren o an; her ne olursa olsun dedi içinden. O an yine başı ile onayladı onu. "Sırf senin için Beren. Seni de karanlığa çekmemek için yeni bir hayat kuracağım, seninle" gözlerini saran o ifadeye tanık olan Beren' in içi ısındı.

"Sarıl bana Beren, lütfen" cümlesini duyduğu an kollarını hızlıca onun boynuna doladı Beren. Birbirlerine sıkıca sarılan bu gençler, sanki uçurumdayken, hayatını kurtacak olan, o dala sarılıyordu gibiydi. O sıra Ares içinden; keşke demişti. Keşke ona sarılmak için bu kadar beklemeseydim...

Kollarında olduğu bu adam, Beren' e sanki dünyada da cennetin var olduğuna inandırıyordu şu an. Acıları ve yaşadıkları şeyler, kendi köşesine çekilmişti sanki. Artık isteseler de birbirlerini bırakamayacaklardı. Bir süre sonra birbirlerinden yavaşça ayırdılar kollarını. Ares, Beren' in hala yavaşça süzülen gözyaşlarını sildi.

"Şimdi, ellerine pansuman yapabilir miyim?" onun hasarlı ellerini tutup söyledi Beren. Ares' in yüzünde eşsiz bir gülümseme belirmişti. İlk kez şahit olduğu bu ana, hayran hayran baktı Beren. Onu gerçekten gülümsetmişti.

Daha sonra ise Ares onu başı ile onayladı.

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Continue Reading

You'll Also Like

409K 18.4K 66
•TAMAMLANDI• •Gençkurgu #3 ~ Farz et ki sen siyahsın. Sana elimi uzatsam tutar mısın ? Yoksa önce kim olduğuma mı bakarsın ? Eğer beyazsam bırakır mı...
2.8K 662 13
Yanıp kül edilmeye mahkum edilen bir kadının azmi... Yanmasın kül olmasın diye çabalayan bir adamın azmi... Bir Berdel meselesi..... NOT: HER CUMARTE...
815K 36.9K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
16.1K 3.5K 35
Annesi ve babası öldükten sonra ailesinin en yakın arkadaşları tarafından evlatlık olarak alınan Eylül, ansızın onu evinin önünde ilk defa gördüğü ad...