Karanlığın Efendisi

By AysunAltnbas

10.6M 469K 41.5K

"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden g... More

Tanıtım
Karakterler
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
...
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
Duyuru
80. Bölüm
81. Bölüm
82. Bölüm
83. Bölüm
84. Bölüm
85. Bölüm
86. Bölüm
87. Bölüm (Final)
Duyuru
Soru - Cevap
Karanlığın Efendisi • Nepenthe
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Karanlığın Esiri

Özel Bölüm

124K 4.8K 328
By AysunAltnbas

ARES KARAL

Ben Ares Karal. Yaşadığım onca şey hanginiz için bir anlam ifade ediyor emin değilim. Eminim okuduğunuz şeyler canınızı yaktı. Belki gözyaşlarınız bile yanaklarınızı ıslatmış olabilir. Ben tüm bunları annesinin saf sevgisi ile büyüyen on altı yaşında bir çocukken yaşadım.

Şuan yirmi altı yaşındayım. Aradan geçen onca zamanın ardından orada yaşadığım tek bir dakikayı bile unutmadan, hayatımı sürdürüyorum. Annemin çığlıkları hala kulaklarımda yankılanıyor. Bizi bırakmaları için onca yalvarışımız hala dudaklarımda sanki. Gözlerimi kapatmama gerek olmadan, karşımda görüyorum, tüm o yaşananları.

Üzerinde koca bir on yıl geçti ama benim için hiçbir şey değişmedi. Sanki hala o terk edilmiş fabrikadayım. Sanki ellerimde hala zincirlerin ağırlığı var. Annem sanki hala tam karşımda ve gözlerime bakıyor.

Bedenimde hergün yeniden açılan yaralar var sanki. Hala çığlık çığlığayız ama yine kimse duymuyor bizi. Şuan yanımda olan aileme iyimişim gibi davranmak benim bir zorunluluk. Çünkü onlara haksızlık etmek istemiyorum.

Benim için yıllarca ellerinden geleni yapmış olan bu insanlara bunu borçlu olduğumu düşünüyorum. Belki onlar çoğu şeyin üstesinden geldiğimi düşünüyorlar. Ama ben hala o fabrikadan kurtulamamışım gibi hissediyorum.

Ölene kadar benimle devam edecek bu şey, beni sanki buna mahkûm ediyordu. Ben o fabrika duvarları arasında bir ant içtim. Bize bunları yaşatan, dışarıda bizim gibi insanları bunları yaşamaya mahkûm eden her kim varsa onun Azrail' i ben olacaktım.

Ne kadar canı varsa, layık olduğu ölüm nasılsa, ben de onlara bunu misli ile geri verdim. Belki canavar olduğumu düşünen birileri var aranızda. Ama anneme yapılanı hi kimse umursamadı, anneme dokunan o adamların elini hiçkimse kesmedi. Beni neden şimdi yargılıyorsunuz ki?

Bellerinde silah ve cepleri para dolu olan bu adamlar, her şeyin üstünü bir şekilde kapatmıştı. Ne polis, ne savcı, ne de hâkim... Bizi kurtarmaya hiç kimse gelmemişti. Biz neden yaşamak zorunda bırakılmıştık, tüm bunları. Neyin bedeli, neyiz cezasıydı ki bu? Ya şöyle söylenmeli aslında. Nasıl bir suçun cezasıydı ki bu, böyle bir caniliğe göz yumulmuştu?

Cüneyt Karal' ın faturasını biz ödemek zorunda kalmıştık. Ben de şimdi bedel ödemesi gereken asıl insanlara yaptıklarını ödetiyordum. Hak etmeyen insanlara yapılanları, hak edenlere iade ediyordum, hepsi bu.

Beni iyileştirmek için yatırdıkları sedyeden, o adamların Azrail' i olabilmek için ayaklanmıştım. Birkaç yıl sonra ise bir Azrail olarak karşılarına dikildim. Öyle şeyler yaptım ki onlara; yine de tam olarak tatmin olmadım.

O depodaki kuyuya ilk o adamların cesetleri atıldı. Öfkem onlara karşı bir gün olsun azalmazken, onlardan aldığım her can onlarınmış gibi acıtıyorum canlarını. Cani, acımasız ve vicdansız bir adam yapardı belki yaptıklarımı.

Ama benim annemin yaşamak için tek şansı varken, hiç yoluna kaybetmişti. Ölüm herkes için yıkıcı bir kayıptı. Ama benim annem canice katledilmişti.

O sevgisiz büyüyen bir kadındı. Kalbinde olan tüm sevgiyi her zerresini bana bahşetmişti. Tek yaptığı o lanet olası adamla evlenmekti. Karşlığı ise elektirikli bir sandalye olmuştu.

Tüm bunlarla birlikte artık normal bir yaşam sürmem, nasıl mümkün olabilirdi? Bunu benden istemek fazla bencilceydi. O fabrikadan sağ kurtulan sadece bedenimdi. Ben ruhumu orada bırakmıştım. Annemin başına gelen şeyleri, benim açımdan atlatmak ne demekti ki? Ben her gece, gözlerimi kapadığımda, onun silüeti ile uyuyordum.

Yaşama amacım; o adamların benzeri her kimse ensesine yapışmaktı. Hayatta kalma amacım bu iken, daha başka şeylere, dünyamda yer vermek istemiyordum. Yalnızca bu ama vardı benim için. Ben yaşayan bir beden bile değildim.

Sadece doğrularım vardı benim, onlara bağlı kalarak ilerliyordum. Bundan vazgeçmek gibi bir durum söz konusu bile etmek istemiyordum.

Ancak onu restoranda ilk kez gördüğümde; keşke demiştim. Keşke onunla hiç karşılaşmasaydım. Adını keşke hiç öğremeseydim...

Üzerimde öyle bir etkisi oldu ki; onun yanında kendimi fazla kirli hissetmiştim. Gözlerine doğrudan bakamadım. Sanki ellerime bulaşan kanı açık ve seçik görüyordu.

Annemin gözlerne sahipti sanki. Her yaptığım şey için bana hesap sormak istiyordu. Onu gördüğüm günden beri kendimi sorguluyordum. Diğer insanlardan çok daha farklı bir aurası vardı sanki. Onunla yan yana olmak benim için bir şey ifade ediyor gibiydi ama ben bu histen nefret ettim.

Benim bir amacım varken, bu hiç hesapta yoktu. Tek bir gülümseme ile kimseye bağlı kalamazdım. Onu hayatımın hiçbir santiminde istemezken, bir muhtaçlık hissi, savaş açtı kendi bedenimde.

Kaçtım, yok saydım, görmezden geldim. Ama o masasının, ya da odanın bir köşesinde oturuyorken, bir vampirin kana susayışı gibi onu görmeye susadım. İşe yaramayan kalbim onun ses tonuna bile coşkuyla çarptı.

Beni hayatta tutan, edindiğim amaçlarımdı. Böyle birinin hayatımın hangi amacına sığdırabilirim diye sordum kendime; her şeyden üstün tut dedi, içimden gelen aptal bir ses. Mutlu et, gülümset, kollarının arasında güvende tut...

O ve ben nasıl bir arada olabiliriz dedim kendime. Elini sıkıca tutup, gözlerine bak. Güzel yüzünden gözlerini ayırmadan bak ona; işte bu kadar basit dedi...

Ama ben kriz geçiren, elini her kriz sonrası delik deşik eden bir adamım. Birkaç saatlik uyku için bile ilaç almalıyım. Akli dengemin bile yerinde olduğu şüpheliydi. Aynada yansımasına bile bakmatan iğrenen bir adam, nasıl böylesine birini hayatına dâhil ederdi?

Diğer türlüsüne inan bir diğer tarafıma kızıyordum. Onu es geçip, olmayacağına ikna ediyorum kendimi, ama onunla göz göze geldiğimde; bende insandım, yeniliyordum...

İnsani duygular hala taşımak benim içinde mümkünmüş demek ki. Annemin bana öğrettiği şeylerden birini hatırladım o gün. Karşılıksız sevgiyi... Hiçbir şey beklemeden, saf sevgiyi, hâlbuki bunu unutalı çok zaman olmuştu.

Böyle bir sevgi vardı evet, ama bunu ben nasıl yapabilirim? Yolunu kaybetmiş bir adamım ben. Her girdiğim sokak çıkmaz, he raçtığım kapı uçurum... Onun sonunda annem ile aynı olur mu demekten alıkoyamıyorum kendimi.

Göz göre göre onu ateşe atmak değil de, ne bu peki? Aynıları yaşamaya gücüm yoktu. Onunla beraber bende yok olurdum. Böyle bir şeyi düşünmek bile canlı canlı kuyuya girme isteğimi körüklüyordu.

Ailemiz şuana kadar birçok süreçten geçti, Beren ise şuan ki görüntüsüne aldanıp, kalmak istiyor. Gözlerine bakarak git diyordum ama o kalmak istediğini söylüyordu.

Tüm gerçeğim ile karşısında durduğumda, gözlerini kaplayan o ifadeyi gördüm. Korkuyordu. İşte dedim kendi kendme, yara izlerini görüp, bu hale gelen, dahasını öğrendiğinde kesinlikle kaldıramazdı.

Benim ona verecek acıdan başka hiçbir şeyim yoktu. Yanlış adamı seçmişti, ben onun okuduğu kitaplardaki; nice romantikliği ile genç kızın gönlünü çalan o oğlan dediğildi. Yaptığım iş ortadaydı, benim canımı yakmak için onun canını yakacaklardı.

Bana ulaşamayan her ne kadar düşmanım varsa, bunun için onu ele geçireceklerdi. Bu basit bir kuraldı. Kötü insanların bedelini, masum insanlar öderdi. Bu yüzden hissettiğim her ne varsa görmezden gelmek zorundaydım.

Ben lanet olsun ki, Cüneyt Karal' ın oğluydum. Ama Beren' in sonu asla Nermin Karal gibi olmamalıydı. Ne kadar onunla yürümek, ilerlemek istesem de yine de yapamazdım.

BEREN BAŞAK

Ben Beren Başak, hiç bilmediğim, hiç duymadığım bir dünyaya adım atmıştım. Onların dünyasından çok daha farklı bir dünyada büyütüldüm. Ama şimdi o bilmediğim o dünyanın tam orasında duruyordum. Tuhaf olan şu ki; o bilmediğim dünyaya kendi ayaklarım ile gelmiştim.

Korku bedenimin efendisi olurken, yine de yanında olmak istiyordum. Kalbim onun adını sayıklarken, öylece arkamı dönüp gidemezdim. O tüm yaşadıklarını tek başına omuzlanmış bir adamdı. Bedeninde sayısız yara izleri varken, ruhunda kaç yarası vardı kim bilir?

Baba sevgisinden uzak büyüyüp, annesinin katledilişine şahit olmuştu. Bedeninde onlarca yaralar olan bir adam, bugün tüm o zorluklara rağmen tüm o heybeti ile her şeye meydan okuyordu sanki. Yeterince acı vardı, birazını da ben üstlenemez miyim? Yanında olup, elini tutsam yine de iyi gelmeyecek mi?

Yaşadıklarını unutturamazdım. Ama kalbini yumuşatıp, daha iyi bir hayat yaşamasını sağlayabilirdim. Bunun için en azından çabalardım. Onu yalnız bırakmaz, her anımı onunla paylaşırdım. Bir kez olsun yüzünün gerçek bir gülümseme ile kıvrıldığını görmek için birçok şey fade edebilirdim.

Kızların bana anlattığı şeyleri yaşamış birini canlı kanlı karşımda görmek, yıllar önce hayatını kaybetmiş bir cesedin beden bulmasına şahit olmak gibiydi. Anlatılanlar hem çok hayaliydi, hem de çok gerçek...

Dinlerken, tüm bunların gerçek olamayacağını düşünüdüm. Bir insan yaşamı için imkânsız olan şeylerdi yaşananlar. Bir baba bunu oğluna, eşine nasıl yapabilirdi, gerçekten algılayamadım. Dünya da böyle insanlar var mıydı? Küçük bir çocuktan, savunmasız bir kadından, işlemedikleri bir günahın bedeli olarak nasıl böyle şeyler yapabilirlerdi?

Kim annesinin gözlerinin önünde, böylesine bir ölüme layık görüldüğünü izledikten sonra nefes alabilirdi? Ayağa nasıl kalkar bir insan? Korkunç bir hikâyeden başka bir şey değildi. Ama şuan odamın hemen yanındaki odada olan o adam, bunları her birini yaşamıştı.

Nefes alıyordu, ayaktaydı. Arkadaşım Derya' nın anlattığı şeyleri anımsadım, dinlediğim o korkunç hikâyeden sonra. O birçok şey anlatmıştı bana. Korkunç, acımasız, cani... Peki, onun yaşadığı tüm bunlardan da haberi var mıydı?

Akli dengesini kaybetmeden, dimdik ayağa kalkma sürecini sorsaydım eğer bunu da anlatabilir miydi bana? Ya da böyle birinin yaşadığı tüm şeylerden sonra tüm insanlara korku salan biri olduğunu ben anlatsaydım ona, buna hayranlık duymaz mıydı?

Yorgun bir bedeni vardı onun. Yarım, tükenmiş bir adamdı. Ama her şeye rağmen, şuanki sahip olduğu ailesine fazlası ile önem veriyordu. O iyi bir adamdı ve ben onu fazlası ile benimsemiştim. Geleceği hakkında endişleri vardı. Hatta belki bir geleceği dahi olsun istemiyordu. Bunu anlayabilirdim.

Ben yanında olmaya çalıştıkça, belki birçok şeyde normale dönerdi. Belki sırf pes ettiği için beni kabul ederdi. Benim ona ihtiyacım vardı, onun da daha iyi bir hayata... Kalbinde bana ne kadar yer var, emin olamıyorum.

Ailemi kaybettiğimden bu yana ilk kez biraz olsun rahat hissediyorum. Gözlerine baktığım zaman orası güvenli diyorum kendime. Kalbim onu tanıyordu sanki. Ben sadece ona uydum, daha fazlası değil.

Bana her git dediğinde; korktum. Gerçekten beni yanından gönderecek ve ben tüm bunlardan mahrum kalacaktım. Onu bırakmak, bu aileden uzaklaşmak istemiyordum. Yaşadığı hayatı kendi de, kabul etmediği için beni buna dâhil etmiyordu. Onu anlayabiliyordum.

Onun yeni, temiz bir hayata ihtiyacı vardı. Ben bunu sağlamak istiyordum. Ne kadar zaman alacağı önemli değildi, onun elini asla bırakmaycağım. 

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Continue Reading

You'll Also Like

892K 61.9K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
253K 1.6K 6
"Sana ihtiyacım var, " dedi fısıltıyla. "Yanımda olmadığında bu karanlığın içinde kayboluyorum." O kadar çaresiz görünüyordu ki içimdeki, ona yardım...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

825K 40.2K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...