Karanlığın Efendisi

By AysunAltnbas

10.6M 469K 41.5K

"Kaç benden, uzak dur. Ben katilim, Azrail'im. Azrail'in bir insana sunabileceği tek şey ölümdür. Bu yüzden g... More

Tanıtım
Karakterler
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
Özel Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
...
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
Duyuru
80. Bölüm
81. Bölüm
82. Bölüm
83. Bölüm
84. Bölüm
85. Bölüm
86. Bölüm
87. Bölüm (Final)
Duyuru
Soru - Cevap
Karanlığın Efendisi • Nepenthe
Özel Bölüm
Özel Bölüm
Karanlığın Esiri

25. Bölüm

140K 6.2K 575
By AysunAltnbas

Onu başı ile onaylayan Beren, konuşabileceğini sanmıyordu. İçeri girip, kızlarlar karşılaştığında, onlara sarılıp, bugün yaşananlar için üzgün olduğunu dile getirmişti.

Onlara karşı hoş bir gülümseme sunan Beren daha sonra yanlarından ayrıldı. Odasının kapısını araladığında karşısında gördüğü manzara ile şaşkın gözleri ile anlamaya çalıştı. Üzerinde oturup, kitap okumaktan keyif aldığı sallanan sandalyesi, şuan odanın bir köşesinde öylece duruyordu. İleri doğru birkaç adım ile sandalyesine yaklaştığında, üzerinde ufak bir not kâğıdıvardı. Gidip, eline not kâğıdını alıp, üzerine yazanı okumaya başladı. 'Sana ait olanlar, sende kalmalı'

Onun böyle ince bir hareket yapabileceğini aklına hiç getiremezdi. Komodinin çekmecesinin alt tarafında olan dolabı açıp, içinde anne ve babasının fotoğraflarının bulunduğu kutuyu eline aldı. Ares' in ona yazdığı notu içine koyup, kutuyu tekrar yerine koydu.

Adımları yeniden sandalyesinin yanına bulduğunda, üzerine oturdu. Gerçekten bu ailenin bir bireyi olduğunu hissediyordu artık. Zira Ares' in onunla bugün yapmış olduğu konuşmada onu fazlası ile rahatlatmıştı. Biraz daha keyfini çıkardıktan sonra Ares' e bir teşekkür borçlu olduğunu hissetti. Bu yüzden kalıp, onun odasına doğru ilerlediğinde, o an ki heyecandan kapıyı çalmadığının bile farkında olmadan, onun odasının kapısını araladı.

Gözleri aradığı bedeni bulduğunda nefes almayı bıraktı. Bir filmin dehşet sahnesini izliyordu sanki. Ares duştan çıkmış ve altına sarındığı havlu ile kendine giyecek bir şeyler seçiyordu. Odasına giren Beren' in henüz farkında değildi. Ancak Beren' i bu hale koyan şey; Ares' in sırtının tamamını kaplayan derin yara izleriydi. Gözlerini orada gezdirirken, önceden olduğunu ve iyileşmiş olduklarını, bunların artık sadece iz olduğunu fark etti. Ancak tamamen sırtını kaplayan bu yara izleri, hayli korkunç bir gürüntüye sahipti. Gözleri o an gördüklerini algılamak istemiyordu sanki.

"Aman Allah' ım"

Ares onun sesini duyduğu sıra, hızla arkasını dönüp, onunla göz göze geldi. Ancak bu kez de bedenin ön kısmındaki yara izlerini onun gözlerinin önüne sermişti. Bacaklarını hissetmiyor gibi, düşmemek için zorladı kendini. Nefes alamıyorken, almak içinde kendini zorlamıyordu. Şuurunu yitirdiğini hissetti. Böyle derin yara izleri ile kaplı olan beden, o an gerçekten karşısında değilde, bunların bir varsayım olduğunu bile düşündü. Acı içinde kıvranan bir beden gibi düştü gözyaşları.

Neden böyle bir bedene sahip olduğunu bile soracak hali yoktu. Ares, karşısında ona dehşete düşmüş gözlerle bakan Beren' i gördüğünde, ne yapması gerektiğine karar veremedi. Kendi de, büyük bir şaşkınlık içinde çırpınıyordu o an. O an Beren' in karşısında, tüm gerçekleri ile öylece duruyordu. "Çık dışarı" sanki bu durum onu etkilememiş gibi dışarı ulaşan sesi. Söylediğine karşılık olarak Beren herhangi bir harekelilik göstermedi.

"Sana, çık dışarı dedim" bir aslanın sesi yankılandı o an sanki. Ona doğru gidip, kendi dışarı çıkarmak istese de, yerinde kaldı Ares. Onun sesi ile kendine az biraz da olsa gelmeyi başaran Beren, koşar adım çıktı odadan. Odasına ulaştığında, sert yağmura maruz kalmış gibi düşüyordu gözyaşları. Ardında kalan Ares ise onun haline bakıp; korktu dedi içinden. Yüzünün aldığı ifadenin, titreyen bedeninin başka açıklaması olamaz diye düşündü. Midesinin bu görüntüyü kaldırmayacağı ve tiksindiği dahi gelmişti aklına. Belki de artık nasıl bir aileye bulaştığını anlamaya başlamıştı.

Tıpkı Ares' in de istediğini gibi artık bu aileden uzak duracaktı. Ancak ona korkarak bakan gözler onu memnun etmemişti. Onun korkup kaçması ve bu aileden uzak durmasını kendi istiyorken, az önce olanlar için canı yanıyordu sanki. Az önce kendisine bakan gözler, sanki hala oradaydı. İçini saran bir duygunun orada ne işi olduğunu sorguladı. Böyle hissetmesine neyin sebep olduğunu aradı. Ama hiçbir yanıtı yoktu. Kaybetme duygusunun tam da böyle bir zamanda bedeninde ne işi vardı?

Beren odasına girdiği andan beri hıçkırıklarının ve gözyaşlarının esiriydi. Kapısını kapayıp, arkasına yaslandı. Gözlerinin gördüğü hala oradaydı ve Beren' e işkence etmek ister gibi bir türlü kaybolmuyordu. Dizlerini kendi çektiğinde, sesini bastırmak için başını yaslandı. İçinde oluşan acıyı, oraya bırakırken çığlık çığlığaydı. Bir anda nevri dönmüş ve dünya tepe taklak olmuştu sanki. Tüm bu yaralar neden vardı? Neydi bunların açıklaması? Nasıl olmuştu? Kim yaptmıştı? Bunun gibi daha nice soruları birikti. Onun çığlıklarını, ağlayışlarını, diğerleri duymuyordu. Zira her birinin salonda, neşeli bir sohbetin tam ortasında olmasından kaynaklıydı. Ancak onu duyan tek kişi, şu an kapısının önünde duran Ares'di. Onun bu duruma gelmiş olmasını normal karşılıyordu. Zira aynı evde yaşadığı bu ailenin artık gerçekleri ile yüzleşiyordu.

Öylece durup, onun boğuk çıkan çığlıklarını dinledi. İçinde, kalbine yerleşen sancıyı görmezden geliyordu. 'Artık bizden yeterince korkuyor, artık kaçması an meselesi. Buradan kaçacak ve kendine yeni temiz bir hayat kuracak' Ares' in aklından geçen bunlarken, ellerini öyle bir yumruk haline getirmişti ki, sol avucunda ki yaraya neredeyse parmakları geçmişti. Elinden aşağıya doğru süzülen kandamlaları, artık kapının önünde ufak bir göl oluşturmuştu. Oradan ayırlan Ares daha sonra aşağıya ulaşmak için merdivenlerden aşağıya inmeye başladı.

Yarasından sızan kan yol boyunca onu takip etmişti. Salonun girişinde öylece duran Ares' i fark ettiklerinde daha sonra anında yerde biriken, kan izlerini de gördüler. Erkekler o an ayaklanıp, ona doğru ilerlerken, kızlar da masa hazırlama işine ara verip, neler olduğunu anlamaya çalıştılar. Ares' e ilk ulaşan Egemen, olmuştu. Onun omuzlarını kavrayıp, gözleri ile denk geldiği kardeşinin ardından, ağır sıklet bir boksörden midesine sert bir yumruk yemiş gibi hissetti o an.

Yıllar önce de böyle bir ifadeye sahipti Ares' in gözleri. "Ares" sesi titreyerek söyledi kardeşinin adını Egemen. Ne olmuştu ki Ares' e, o böyle bir haldeydi? "Kardeşim, ne oldu sana böyle?" ödü kopmak ne demek ise aile bireyleri aynı anda, bu durumu yaşıyorlardı. Can onun, kan sızan sol elini kavradı. Büyük bir güçle, onun avucunu açmayı deniyordu.

"Artık bizden yeterince korkuyor" o an herkes birileri göz göze geldi. Kimse bu sözlerin anlamını anlayamadı. . Aşağıda tüm bunlar yaşanırken, Beren yukarıda perişan bir haldeydi. Olanları kavramıyorken, akli dengesinin bozulduğunu düşünüyordu. Onun elindeki yaraları kendi yaptığını bildiğinden, onun bedeninde gördüğü yaralarında kendinin yaptığına hiç kuşku duymadan inanmıştı. Bahsedilen geçmiş nasıl bir yaşamdı ki, onu böyle bir hayat mahkûm ediyordu?

O bunları yaptığı sıra neden kimse engel olmamıştı? Peki, ya kendi nasıl engel olacaktı? Tüm bu yaraları iyileştirebilir miydi? Bedeni değildi aslında iyileşmesi gereken, onun daha çok ruhu yaralıydı. Beren oraya ulaşabilir miydi? Korkup kaçması gerekiyordu. Arkadaşı Derya' yı arayıp, sen haklıymışsın, bunlar bırak başkalarını kendine bile acımayan cani insanlar demeliydi. O an arkadaşının anlattıkları hiçte tuhaf gelmemişti. Kendi bedenini bu hale getiren bir adam, başklarına elbette acımadan acı çektirirdi. Hadi, kalk git bu evden diyen bir tarafı vardı ki, hiç susmadan tekrarlıyordu bu sözleri. Ancak yapamam diyordu Beren.

Gitmek, bedeni ayaklanıp, bu evin kapısından çıksa da, ya kalbi, ya aklı... Onlarda, onunla birlikte gelecek miydi? Beren farkında olmadan çok daha fazla bağlanmıştı Ares' e. Onun sert ve soğuk bakışları bile onun için birçok anlam taşıyordu. Onun yanında olmalıymış gibi hissediyordu, onun elini tutması gerektiğini düşünüyordu. Bir adamı yaraladığını, onun insanları öldürmek için bir yere sahip olduğunu bile bile, gitmek istemiyordu. Onu kucağına aldığı sıra burnuna dolan o kokuyu her daim duymak istiyordu Beren. Yardım etmek için odasına girdiğinde, boğazına sarılan elin varlığı bile ondan kaçmayı düşünmemişti. Onu eve getirdiği sıra kızlara kesin olarak hak vermişti Beren.

Ares' in ona karşı hisseleri vardı ama sadece bunu kabul etmek istemiyordu. Bunu bile bile, nasıl olurda şimdi arkasını dönüp gidebilirdi? Onun normal bir hayat sürmesini sağlayan kişi olmak istiyordu. Ancak şöyle de bir durum vardı ki; herkesin Azrail olarak adlandırdığı Ares Karal' ın o acımasız geçmişini öğrendikten sonra Beren, bunu kaldırabilecek miydi?

Onunla iletişim kurmakta bile zorlanan Beren, nasıl onunla tüm bunların üstesinden gelebilirdi ki? Elinde ki yara bile yeterince ağırken, şimdi bedenini kaplayan yara izleri ile nasıl başedecekti?

Onun bencillik yaptığını düşünemeye başladında, ona kızmadan edemedi. Hiçbir sonuca ulaştırmayacak bu şeyleri yaptığı için kendini ona karşı öfkeli hissediyordu. Yaptığı tek şey sevdiklerinin üzülmesini sağlamaktı. Bu yüzden yanında olup, içinde yaşadığı her ne varsa birlikte atlatmak istedi. Kapının ardından birinin ona seslendiğini duydu. Ancak tepsizçe öylece kaldı Beren.

Ares' in söyledikleri bir balyoz etkisi gibi sarstı diğerlerini. Beren' e ne olduğunu bilmek istediler o an. Can sevgilisine başı ile işaret verip, Beren' i kontrol etmesini istedi. Bir an Ares' in kriz geçirip, Beren' e herhangi bir zarar vediğini düşündüler. Çok düşük bir ihtimaldi ancak aile bireyleri tüm bu görüntülerin açıklamasını buna yormadan edemediler. Beril sevgilisinin işaretinden sonra Beren' in kapısının önüne bir çırpıda varmıştı. Yere inen gözleri ile kapının önünde birikmiş olan kandamlalarını gördü. Bunu gördüğünde, yer ayaklarının altında sallandı sanki. Korkuyla birkaç kez vurdu kapıya. Açılmadıkça daha da güçlü vuruşlar ile sesi ile bulunduğu katı inletti. Kulağına gelen yüksek sesli ağlama ile korkusu artık gözle görülüyord sanki. Ares' in ona zarar vermeceğinden emindi ama tüm bunları neye yorsun bilemiyordu.

"Beren, aç şu kapıyı artık" "Can!" tüm evde yankılanan bir çığlık gibiydi sesi. Sevgilisinin sesini duyan Can, bir ok misali yerinden fırlayıp, sevgilisinin yanına ulaşmaya çabaladı. Kandamalalarını Can, daha merdivenleri bitirmeden fark etti.

"Beren nerede?" "Kapı kilitli. İçeride öylece ağlıyor. Ne oldu anlayamıyorum" birdenbire gelen bu darbenin altında eziliyorlardı sanki. "Siz aşağıya inin" arkalarından gelen Ares' in sesi ile irkildi hepsi. Neden hala odada olduğunu bir türlü anlam veremiyordu Ares. Neden hala kaçmıyor da, bu küçük odaya saklanıyordu? "Ares-" Can' ın sözlerini elini kaldırarak yarıda kesti. "Söylediğimi yapın" ses tonu bu kadar soğuk ve sert iken buna uymamak içten bile değildi. Bu yüzden yukarıda olan her birey, yeniden aşağı kata ulaşmıştı.

"Kapıyı aç, Beren" söylediği sadece bu kadardı. Beren onun sesini duyduğunda, yattığı yataktan doğrulmuştu. Belki de benimle konuşmak istediği şeyler var diye geçti aklından. Adımları kapıya yürürken, tereddüt etmiyordu. Kapıyı aralayacak ve onu bu hale koyan adamla göz göze gelecekti. Ares ona doğru adım atmaya başladığında, Beren' de refleks olarak, geriye doğru gitmişti. Sonunda ikili odanın ortasında durdu.

"Artık korkuyorsun değil mi?" onun sözlerinin ardından göz göze geldi Beren, onunla. Yorgun bakan gözleri, onu da yoruyordu sanki. "Bu evden kaçmak için bile planlar yapıyor olabilirsin. Ama sana söyleyeyim; kapıdan öylece çıkıp gidebilirsin, kimse seni durdurmayacak" onu sakince dinledi Beren.

"Hakkımızda duyduğun şeylere artık daha çok inanıyorsun değil mi? Bizden kurtulmak istiyorsun. Akan gözyaşların, bize inandığın günler için kendine kızdığından. Benimle aynı havayı solukmak bile mideni bulandırıyor öyle değil mi?" sözlerin bir manası yoktu Beren için. Böyle hiçbir zaman düşünmemişti. "Benden korkuyorsun, hatta tiksiniyorsun. Hadi, söyle" "Seni çözemiyorum" titreyen nefesinin arasından çıkan bu sözler, o an bir fısıltıdan ibaretti. "Bizimle tanıştığın o ilk günden oldukça pişmansın" sanki onu ikna etmek istiyordu. "Seni anlayamıyorum"

"Ben odadan ayrıldıktan sonra ardına bakmadan kaçıp, gideceksin" alaylı bir gülüş belirdi bunu söylediği sıra Ares' in yüzünde. "Yanında kalıp, üstesinden gelmene yardım edeceğim" önce gülüşü yavaşça Ares' in yüzünden silindi. Sözleri anlamaya çalışıyorken, daha sonra öfke ile baktı karşısındaki gözlere. Duyduğu söz birkaç kez yankılandı aklında. Yanında kalıp...

Onun hala akıllanmıyor oluşuna sinirlendi Ares. O gözlerini perdeleyen karanlık yine çöktü üzerine. Hala anlamıyor, yaşadıklarının farkında bile değil diyerek katlanıyordu, tüm öfkesi. Kaçıp gitmek yerine, odanın ortasında, karşısında öylece dikilen bu beden onu fazlası ile zorluyordu.

Tüm her şey açığa çıktığında onun kaldıramayacağını düşündüğü içindi aslında bu kadar karşı gelmesi. Ama hala burada oluşuna bir çare bulmalıydı. Gerçekleri öğrenmeden, aklında o korkunç şeyleri katmadan da, kendini kurtarabilirdi. Belki ona birazını göstermeliydi Ares. "Madem beni anlamıyor ve çözemiyorsun; o zaman sana bu konuda yardım edeceğim" aralarındaki mesafeyi tamamen kapatıp, onun kolunu kavradı Ares.

"Gel benimle" sert bir ifade ile söylediği sıra, onu çekiştirerek, ardından sürüklüyordu. Onu kurtarmak için yapıyordu Ares bunu. Gerçekleri bilmesine gerek yoktu. Birazını bile öğrenmesi onun için yeterli olacağı için kolunu bırakmadan aşağı kata ulaştı. Merdivenlerden birlikte bir hışım ile inen ikilinin çıkardı gürültüyü duyan diğer aile bireyler, koşar adım evin girişine ulaşmışlardı. Beren' i çekiştiren, Ares' i gördüklerinde, neler olduğunu anlamaya çalıştılar. Durdurmak için ileri atılanları yine eli ile durdurdu Ares. "Peşimizden gelmeyin, sakın" Evden ayrılıp, arabaya yerleştikelerinde, nefes almanın bile anlamını yitirmiş gibiydi Beren. Sessizce, yanında öfkeli ifadesi ile arabayı kullanan bedene uyuyordu. Varış noktaları deponun olduğu yerdi.

Ares ona oraya götürüp, bir şeyleri anlayıp korkması için göstermek istiyordu. Daha önceleri her şey normalken, onlar daha iyiydi. Beren onun bedeninden bir haberken, Ares' in onun gitmesi gerektiğini düşünmeden önce ikisi için gerçekten iyiydi. Ancak onun artık kesinlikle gitmesi gerektiğini düşünüyordu Ares. Yara izleri ile karşısında durduğunda onun gözlerindeki ifade onun daha fazlasını kaldıramayacağını kanıtlıyordu.

Beren bu ailenin, sıcak, neşeli ve keyifli ortamını sevip, benimsemiş olabilir. Ancak bu ailenin gerçeği, onun duymaktan bile ödünün kopacağı şeylerdi.

Beren ona itiraz etmeden, götürmesine müsaade etmesinin nedeni, ona güveniyor oluşundandı. Sanki bu arabanın sonu bir uçurumda olsa, öylece oturmaya devam edecekti. Sonunda depoya ulaştıklarında, Ares arabadan indiğinde hala arabada oturan Beren'in yanın varıp, bileğinden tutarak, arabadan indirdi.. Kapıda onları karşılayan takım elbiseli birçok adamı gördüğünde, artık nerede olduklarından emin olmuştu. Bacaklarının titrediğini hissettiğinde ona ardından sürükleyen beden olmasa, yere kapaklanabilirdi.

İçeride de birçok adam onları karşıladığında, gür bir ses ile konuşmaya başladı Ares.

"Hepizin dışarı çıkın" koca depo onun sesi ile yankılanmıştı sanki. Her biri anıında verilen emiri yerine getirdi. Onun kolunu serbest bıraktığında, deponun ortasında, karşılıklı kaldı iki beden. Etrafa bir saniye bile olsa gözlerini çevirmiyordu Beren. Yalnızca Ares' in gözlerine bakıyordu. İçerideki koku, ona buranın ne için var olduğunu kanıtlıyordu sanki. Duvara dahi bakmaktan korkuyordu. Sanki ayaklarının altında, insan cesetleri vardı. Titreyen bedeni şiddetini arttırmıştı. Kaç adam öldürülmüştü, kaç adam işkence görmüştü burada. Şuan bir kaçış için gözlerine baktığı bu adam, bu depoda kaç adam katletmişti?

"Etrafına bak" ses tonu düz bir tonda ulaştı, Beren' in kulaklarına. Bakmadığı için öfkesi büyüyen Ares, sözlerini tekrar etti. "Etrafına bak, dedim!" bir aslandan daha yırtıcıydı sesi. Beren korku ile gözyaşlarını serbest bırakmıştı. "Bakamıyorsun, değil mi? Bu havayı solumak bile mideni bulandırıyor. Ciğerlerine dolan bu leş kokusu, sana rahat nefes aldırmıyor" yüzünde alaylı bir gülümseme gördüğünde, artık korkmaya başladığını hissetti Beren. "Gözlerime bakarak bir kaçış bulduğunu mu sanıyorsun. Ama bu deponun bana ait olduğunu biliyorsun değil mi? Buraya getirilen her adamın sonunu ben yazıyorum" ona doğru birkaç adım attığında, Beren geriye gitmemek için bedeni ile savaş verdi.

"O eşlik ettiğin eğlenceli sohbetlerin ardından, tanıştığın altı erkek de buraya gelip, kurbanlarına duymak istemeyeceğin şeyler yapıyor. Sen tertemizsin, kirlenmemek için bizden uzak durman gerek" Beren onun gözlerini kaplayan bir hüzün olduğuna şahit oldu o an. "Ailemizin gerçeğini kaldırmazsın. Biz bu hale gelene kadar neler neler yaşadık. Hangi süreçleri atlattık, inan bana duymak istemezsin. Kaldıramazsın Beren" sesinin titrediğini fark ettiğinde, her ne olursa olsun ona sarılmak istedi. Kendi gözyaşları özgürce akarken, onun gözyaşlarına bile zincir vurduğunu hissetti. "Bu ailenin sonu nasıl olacak bilmezken, seni de bu bilinmeze dâhil etmek, aptallık değil de ne? Gördüğün yara izleri ile bu hale geldin Beren, daha fazlası akli dengeni bile zorlayabilir" yorgun çıkan sesi ile karşısındaki genç kızın, tüm sözlerini olduğu gibi kabul etmesini umdu Ares. Artık bitsin ve bu genç kız özgürlüğüne kavuşsun istiyordu.

"Her ne olursa olsun yanında kalacağım" onun kurduğu bu cümlelere öfke kusmak üzereyken, sözerinin devamını dinlerken, içinden bir şeyler koptu. "Her bedeninde yeni bir yara açmak istediğinde, yanında olup sana mâni olacağım" bu sözlerin manası neydi? Bedeninde yeni bir yar açmak istediğinde de, ne demekti? Hâlbuki Beren yanılıyordu. Zira Ares' in bedeninde olan bu yaralar bedenine işlendiği sıra; Ares iki eli de duvara zincirlenmişti. Bir süre öylece onun akan gözyaşlarına baktı Ares. Bu sözlere nasıl bir yanıt versin bilemedi. Ona gerçeği mi söylemeliydi, yoksa onu piskopat bir mazoşit olarak bilmesine izin mi vermeliydi?

"Her şeyinle canımı yakıyorsun. Her gözlerime baktığında, ben kendimden biraz daha nefret ediyorum. Sen her karşımda gülümsediğimde, varlığını bile unuttuğum kalbimde bir şeyler hissettim. Ama sen ve ben asla birlikte olmamalıyız. Senin gibi birine, uzaktan bakmaya bile hakkı olmayan biriyim ben"

"Bana yaşamak için tek şansım olduğunu söyledin. Ben bunu seninle harcamak istiyorum. Yaşanabilecek tüm o tehlikeler umurumda bile değil, ben sadece seninle olmak istiyorum. Meliha teyze haklıydı. Anne ve babamın boşluğunu dolduramazsın ama senin yanında bu acının hafiflediğini hissediyorum. Yanından ayrılmayacağım" bu sözler karşısında, öylece kaldı Ares. Yaşadığı onca acıya lanet etti. Onu bu hale getiren geçmişine...

"Murat!" diye seslendi Ares, dışarıya doğru. "Buyrun efendim" ellerini aşağından önünde birleştirdi adam, karşısındaki efendisine saygısından. "Onu malikâneye götür" ellerinin titremeye başladığını fark eden Ares, bunun ne anlama geldiğini biliyordu.

"Emredersiniz efendim" "Hayır, ben seninle döneceğim. Lütfen burada seninle kalayım" onun itirazı hiçbir şeyi değiştiremezdi. Ares bunu, birazdan olacaklar için onu güvene almak için yapıyordu.

"Hemen götür onu buradan" haykırırcasına duyurdu sesini. Kriz geçirmesine saniyeler kalmıştı. Bu yüzden Beren bir an evvel ondan uzak bir yere gitmeliydi. Emiri alan adam, Beren' i kolundan tutmuş ve onun itirazlarını göz ardı ederek, deponun dışına çıkarmıştı. Arabaya yaklaştıkları sıra başka bir haykırış daha duydu deponun içinden. Kimsenin beklemediği bu ses ile herkes durmuştu. Aslında bu Beren için bir ilkken, diğer adamlar için efendilerinin birçok kez şahit oldukları bir anıydı. Böyle anlarda Ares kendi kontrolünü tamamen kaybedip, bir insan olmaktan uzaklaşıyordu.

Önüne çıkan her ise onu yerle bir etmeden asla durmuyor ve bu durum dakikalarca sürüyordu. Bu yüzden kimsenin, onu durdurmak için içeri girmeye, kesinlikle cesareti yoktu. Bu da aldıkları bir emirdi. Onu uzaklaştırıp, arabaya götüren adamın elinden kurtulmak için çabalasa da tüm çabası boşunaydı. 

Lütfen desteğinizi esirgemeyin.

Sorularınız olursa, lütfen benimle iletişime geçin.

İnstagram: aysunaltnbas

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 84.3K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
891K 61.8K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
6.8M 179K 63
* Oğlanın evlenmek için zorlandığı hikayeleri bilirsiniz. Hani şu evlenmezsen para yok tarzı olanlar... İşte yine o tarz bi hikaye ama bu sefer küçü...