Üvey Abim (Tamamlandı)

By _Valerian_

19.1M 604K 119K

Adam güçlü esen bir Poyrazdı.Kız ise kendi sularında boğulan mavi bir Denizdi.Adam çok acımasız ve kendini dü... More

ÜA-TANITIM
ÜA1-
ÜA2-
ÜA3-
ÜA4-
ÜA5-
ÜA6-
ÜA7-
ÜA8
ÜA9-
ÜA10-
ÜA11-
ÜA12-
ÜA13-
ÜA-14
ÜA15-
ÜA16-
ÜA17-
ÜA-18
ÜA-19
ÜA20-
ÜA21-
ÜA22-
ÜA23-
ÜA24-
ÜA25-
ÜA26-
ÜA27-
ÜA28-
ÜA29-
ÜA30-
ÜA31-
ÜA32-
ÜA33-
ÜA34-
ÜA35-
ÜA36-
ÜA37-
ÜA38-
ÜA39-
ÜA40-
ÜA41-
ÜA42-
ÜA43-
ÜA44-
ÜA45-
ÜA46-
ÜA47-
ÜA48-
ÜA49-
ÜA50-
ÜA52 +18
ÜA53-
ÜA54-
ÜA55-
ÜA56-
ÜA57-
ÜA58-
ÜA59-
ÜA60-
ÜA61-
ÜA62-
ÜA63-
ÜA64-
ÜA65-
ÜA66-
ÜA67-
ÜA68-
ÜA69-
ÜA70-
Şirinelerim Bi bakın Önemli!!
ÜA71-
ÜA72-
FİNAL.
1.
2
3.
4.
Kesit.
5
6
Son

ÜA51-

150K 5.6K 639
By _Valerian_


Ölüm sessizliği ve çaresizlik..Her geçen gün bir kez daha yıkılan bedenim bana ihanet eder olmuştu. 'Sen hic bir şey hak etmiyorsun sen iyilere layık değilsin sen sadece sevgini düşünen geleceğini düşünmeyen aşşağlık bir kızsın' işte tam da bu cümleler anlatıyordu beni.Her geçen günler,saatler,dakikalar,saliseler beni değiştiriyordu.Beni gittikçe bambaşka bir kız yapıyordu.Zaman beni olmadık yerlere götürüyordu.Her şeyim zamana bağlıydı.Ben o kol saatinin basit ibrelerinden bir tanesiydim sanki.Ve o ibrelerim durmadan ilerliyor bir at gibi koşturuyordu.İşte bedenimde  aynen bu durumdaydı.

3haftamızı çoktan atlatmış yeni bir düzen kuralım derken annemin amansız hastalığı çıkmıştı ortaya.Tabiki de onun yanında olması gereken ilk olarak bendim.Poyrazla ortalığı toparladığımız gibi yola koyulmuştuk.Artık annem ne derse desin yanından gitmeyecek başından ayrılmayacaktım hiç.Ona kendi ellerimle ben bakacaktım.Ne olursa olsun.O her ne kadar benden nefret etmiş olursa olsun beni doğuran bu günlere kadar getiren annemin yine ne olursa olsun yanındaydım.
Her zaman.Hem onu ne kadar özlediğimin bile tarifi edilemezdi.

Ağustos ayının sonlarına doğru geldiğimiz an yapraklar belli bir renge dönüşmeye başlamışlardı bile.Hava eskisi kadar sıcak değil ve her günün yarısını yarı kapalı hava ile karşılaşıyorduk.Artık eskisinden daha çok rüzgarlı ve lodosdu dışarısı.İlla bi ceket istiyordu üşüyen bir vücut.

Şu an yoldaydık ve İstanbula giriş yapmak üzereydik.Hala daha oturduğum yere sinmiş boynum eğik bir şekilde önüme düşen saç perçellerimin arasından oluk oluk ağlıyordum.Poyraz ise siyah gömleğinin içindeki vücudu her daim kasık bir şekilde halinden memnun gibi gözükmüyordu.Arada bir bana bakıp yüzümü inceliyor,yine de sessiz kalmayı tercih ederek kasılmış çenesiyle birlikte yoluna bakıyordu.Ardından gaza biraz daha yükleniyordu.Evet bana her bakışından sonra gaza biraz daha basıyordu.

Ruhumu ve bedenimi yerle bir eden sadece annem değildi.Havanın böyle bunaltıcı ve iç bayıcı özelliğinden de kaynaklanıyordu.Gerçekten yazın geri gelmesi için elimden geleni yapardım. 

**********

Araba durduğu an indiğim gibi Poyraz'ı beklemeden eve doğru ilerledim.Şu an tek istediğim haftalardır görmediğim annemi iyileştirmekti.Onun sağlığını her şeyden çok temenni ederdim.

Zili üst üste 7,8 kere çalarken kapıyı Fatma abla açmıştı. İçeri girdiğim gibi Poyraz'da arkamdan gelmişti. "Annem yukarda mı? Durumu nasıl? İyi mi? Uyuyo mu? Rahatsız etmem dimi?-" ben daha bunun gibi sorular  soracakken Poyraz ellerini omzuma yerleştirmişti.Sanırım bu Onun dilinde 'bence biraz nefes al' demekti.Hakikaten telaştan ne yaptığımı bilmiyordum...

Fatma abla bu sorularıma karşın biraz şaşırmış olsa da kendini erkenden toparlayıp başını salladı."Evet kızım. Yukarıda dinleniyor." rahatladığımı belli eden bir ses çıkarttıktan sonra adımlarımı merdivenlere yönelttim. İşte benim gerçek yuvam burasıydı.Ben ömrümün yarısını burda geçirmiştim nerdeyse.

Merdivenleri ikişer ikişer çıkıp annemin odasına direkt daldım.Şu an hiç bir şey umrumda değildi. Yorulmam,yanımda Poyraz'ın olması, annemle aramızın kötü olması...Hiç bir şey...

Benim için şu an bu odada bir tek annemle ve ben vardık.

Sırtını yastığa dayamış bir şekilde seruma bağlı,dolmuş gözleriyle bana bakıyordu şaşkınca.Ağlamak üzereydi ve ben hala kapının ağzında dikiliyordum öyle mi?

Aptal Deniz!

Koşarak baş ucuna oturdum ve sarıldım ona sıkıca.Lütfen.. Lütfen beni geriye itmesin.Sarılsın bana saçımı okşayıp kızım desin hepsi bu.Çok bir şey istemiyordum.

"Prensesim...Annecim."

İşte bu.Olduğundan daha fazla şaşırmış bir moda girdiğimde boş boş baktım karşımdaki yatağın altın renkteki demirine.Şu an ona sıkıca sarılmış ensesinden gelen doğal kokusu beni resmen daha da bağlıyordu ona.

Onu deli gibi özlemiştim..

Beklemediğimden  daha fazlasını yaparak kolları bi anda sırtımı kavramıştı. Sonra ise saçlarımın arasında hissettiğim yumuşak bir öpücük..Şu an ya mutluluktan ağlıyordum ya da rüya olmasından korktuğum için ağlıyordum.Bence bu rüya değildi. Kesinlikle gerçek alemdeydim.Burada ve annemin yanında. Gerçek bir sarılış,gerçek bir öpücük ve gerçek bir şefkat.

"Anne!! B-ben çok özür dilerim.Seni bırakıp gitmek istemezdim lütfen affet beni.Seni her ne olursa olsun seviyorum ve nolur git deme bana.Yanında kalayım bırak. Kendi ellerimle iğleştireyim seni.Lütfen anne..."

Birden bu cümleler dökülüvermişti ağzımdan.Ağlamamak için yüz kaslarımla birlikte büyük mücadele verirken illa bir kaç damla aktı yanaklarımdan yaşlarım.

"B-bende özür dilerim.Dur gitme diyemedim sana.Olmadı yapamadım" benden ayrılıp ellerini yanaklarıma yerleştirdi.

"Meleğim seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum." dedim ve öptüm yanağından hiç durmadan.Dedim ya.Dünyanın en mutlu insanıydım işte şu an.  Hiç kimseyle aram bozuk olsun istemezdim.Özellikle de annemse.Ben ondansam,Onun kanındansam birde.

Yekta amca ayakta bize masum bir şekilde gülerken,Poyraz babasının biraz daha uzağındaydı.Ah işte en zor kısım. Araları kötüydü. Hele de bu kişi Poyraz'sa işte şimdi endişelenmek hakkımdı.Poyraz hiç kimsenin lafına bakmazdı.Ona hadi deyip Yekta Amcayı işaret etsem beni siklemezdi bile.

"Gel buraya lan!" hafif sahte bir şekilde oğlunu birden koltuğunun altına alıp saçlarını karıştırmaya başlamıştı Yekta amca."Eşşek spası babanın arkasını daha toplamadan nereye? Yaşlandık herhalde dimi!?" bu söylentiye karşın annemle birbirimize bakıp gülümsemiştik.Ama Poyraz'ı şu kadarcık tanıyorsam muhakkak dikine gidecekti.Ya da bilmiyorum bi mucize de gerçekleşebilirdi yani. "Ya baba bu Saçları düzelteseye kadar götüm ağlıyor benim haberin var mı senin! Ya bari düzgünce sev." Yekta amca güçlü bir kahkaha atıp Poyraz'ın doğrulamasına izin verdi.Ardından sırtına vurup gurur duyar bir yüz ifadesiyle ona baktı.

"Haftalar geçtikçe düşünme fırsatımız daha da arttı" dedi annem.Bir süre kolundaki kabloya baktı.Cümlenin devamını merak ettiğimden pür dikkat ona kenetlendim.Sonra Yekta amcaya gülümsedi ve "Sizin birbirinizi ne kadar sevdiğinizi düşündük. Engelleyemeyeceğimizi Poyraz'ın da dediği gibi mani olamayacağımızı düşündük. Gençsiniz...Sevebilirsiniz.Tabiki de hakkınız var.Bu kötü bir şey değil. Biz...sadece şaşırmıştık o an.Ben bile kriz geçirmek üzereydim.Yani diyeceğimiz şu ki..." dedi ve derin bir nefes aldı."Ne haliniz varsa görün amaann!" dedi ve bos bir yere bakıp güldü hemen.Buna biz de dahildik.Yani Poyraz'ı bile çapraz bir şekilde olsa da güldürmeyi başarabilmişti.

Ah anne ah! Seni ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha gözler önüne sermiştim.

Yani bu demek oluyor ki Poyrazla aramızdaki yakınlaşma olayına hiç bir mani yoktu öyle mi? Sanırım ağlamayı kesip doya doya gülmeliydim şimdi.Kesinlikle..

********************

İki saatir ortalarından çıkmadığım bana kene gibi yapışan Esin ve Simge hala daha göğüslerime yatmış karnımı da sıkıca kavramışlardı.Kollarım sırtlarında Poyraz'ın sert bakışlarına bakarken sigarasını sakin kalmaya çalışarak yavaştan içmeye başladı. Bana bu kadar yapışmaların sebebi kaç gündür onlarla buluşmadığım ve İstanbuldan uzak bir yere gittiğimdi.

Gökhan Oturduğu koltukta eğilmiş  telefonuyla uğraşırken onun da sigarası sephanın üzerindeki kültablasında duruyordu.

Semih mi?

İnanın ki şu anki  durumunu ne siz söyleyin ne de ben anlatayım.Yüzümü hafifçe büzdürdüm.Evet.Suyu içip de hayvanca ağzında gargara yapan Semihti.Açık ağzından yükselen  su  damlacıkları her gargara yapışında zıpladığı gibi ağzına geri düşüyordu.

İğrenç ötesi...

Gökhan birden başını telefonundan kaldırdı ve sırtını doğrulttu.Kesin Semih'e bir şey yapacaktı.

Tahminlerim bir bir doğru çıkarken,Gökhan Semih'e ters bir bakış attığı gibi kafasına tokadını geçirmişti. Semih daha da iğrençleşerek ağzındaki bütün suyu öne doğru püskürttüğünde Esin'e sabır dilemiştim.Hakikaten işi çok zordu.Allahtan bahçedeydik de çimenliklere doğru püskürtmüştü.Evin içine yapsaydı pisliği,bilmiyorum artık ne olurdu.

Simge hafiften göğsümde Kıkırdamaya başlayınca başımı iki yana sallamıştım bende.Ardından ikisinin arasından geçen konuşmaları bir bir dinler olmuştum.

"Lan Gök! Nabıyon ya az kalsın boğazıma kaçıyodu hayvan!" evet Semih Gökhan ismini söyleyemeyecek kadar üşengeçti.

"İyi olmuş geber." dedi Gökhan.Semih birden sesini kabartarak "Bu laf oldu mu şimdi!? Geberirsem beni hamamda kim sertçe keseliycek? Ondan sonra bilardo oynamaya gittiğimizde ben kazandığım zaman topları kim suratıma suratıma indirecek?Sonra ben yorulmuş bir şekilde sana tutanarak eve geldiğimde beni koltuğa yatırıp ayakkabılarımı çıkartıp ayakkabı kokusundan yere yığılan kim olacak? Ondan sonra tuvalette Esinle mesajlaşırken telefonu birden klozete düşürdüğümde kafamdan tutup ağzımla o telefonu aldırmaya zorlayan kim olacak Gök söyle!! Bütün bu yaşantılarımızı unuttuğuna inanmıyorum Simge seni çok değiştirmiş."

Bunu duyan Simge Semih'e atacak bir şey ararken ben arkamdaki kırmızı şişme minderi eline tutuşturdum.O aldığı gibi Semih'in suratına fırlatmıştı."Sırf senden uzak dursun diye onu değiştirdim ya Semih.Oh olmuş." dedi Simge ve tekrar yattı göğsüme. Semih yüzünü buruşturup yanında oturan Gökhana baktı. "Bi daha sakın bunla yatayım deme Gök. Başımıza patlıyo sonra."

Bu muhabbetin biteceği yoktu anlaşılan.Poyraz'a baktığımda hiç oralı değil gibiydi.O bana bakıyordu.Sadece bana.Birden göz kenarlarımda kalpler oluştuğunda artık sadece onu görür olmuştum.Bu koce bahçe de ben ve o.Kısmıştı gözlerini. Ne zaman bana uzaktan baksa böyle yapardı. Ah küçük ama bir o kadar da cezbedici gözler...

Yine bana bakıyordu. Yine beni görüyordu.Koşup sarılsam,otursam kucağına...

At bunu kafandan hemen!!

Öhm.Öhmm...Evet kendimdeydim.

Gökhan birden ne oldu demeye kalmayıp Semih'in boynuna atladığında onu birden altına alarak boynunu sıkmaya başladı. "Öldürürüm lan seni!" Esin hemen benden ayrılıp küçük bir çığlık attığında Simgeyle ikimize garip bakışlar attık.

"Ayrıl lan!" bu güçlü ses Poyraz'a aitti.Onun sesiyle Gökhan birden Semih'in üstünden kalkınca burnunu çekip Poyraz'a baktı. "Pardon abi." ah Poyraz'a saygıda kusur etmeyen cümleleri.Pardon abi.Emrin olur abi.Hemen yaparım abi.

Anlamadım ne iş?

"Biz gidelim artık" dedi Gökhan ve Simgeye ilerleyerek "Yürü" dedi.

Aynı Poyraz'ın kopyası gibiydi.

Simge derin bir nefes alıp yanağımı öptü ve ayağa kalkarak el ele tutuşup aramızdan ayrılmaya başladılar. Simge'nin işi hakikaten benimki kadar zordu.Sahi ailesi biliyor muydu bu durumu? Bence ona da bir ara sormalıydım.Hakikaten böyle zor bir adamı ailesi kabul eder miydi bilmiyorum.Artık annemin yanına gidip  onun yanında olmak istiyordum.Artık iyileşmeliydi.

***************************

Akşam vakti salonda milli takım maçı  izleyen Poyraz ve Yekta amcaya aldırış etmeden mutfağa girdim.Annem'e yemeğini yedirdikten sonra ilacını verdiğim gibi bir kaç dakika sonra uykuya dalmıştı.Aniden yükselen tansiyonu bir  hayli onu yorgun düşürmüştü.Bizim hizmetçiler müştemilata geçerken bende annemin yemek yediği çorba kasesini alıp makinaya yerleştirdim.Gerçekten kendimi çok yorgun hissediyordum.Artık üstümü değiştirip güzel bir duş alabilirdim.

***
Kendimi yavaşça suyun huzurlu kollarına teslim ederken rahatladığımı işte şimdi hisseder olmuştum.Saçlarımı birkaç kez özenlice köpürtüp bedenimi de ovaladıktan sonra çok fazla kalmayıp havluma sarılarak çıktım. Hemen kurulanıp üstüme omuzları düşük üzerinde 'ROCK' yazan beyaz kısa kollu bluzmu altıma da siyah salaş bir pijama altı şortumu giyip saçlarımı kurulayarak tepeye salaş bir şekilde toplayarak aşağı indim.

Salona girdiğim anda Poyraz'ın kucağındaki Can'ı görmemle bütün beynimdeki düşünceler yok olmuştu.Oysaki ben yarın ne yapacağımı düşünüyordum.

Şu anki manzara ölsem bile unutamayacağım bir tabloydu.Poyraz Can'ı kucağına almış eli yine küçük karnını sarmış, Can gözlerini olduğundan daha fazla büyütmüş bir şekilde televizyona odaklanmıştı.

"Sikeyim böyle maçın ha! Abi ne şikesi ya!!"

Poyraz huysuzca televizyonu kapattı ve Canı göğsüne yatırarak arkasına yaslandı."Benim de bi gün böyle maçlarda beraber küfür edebileceğim bi oğlum olur mu Can?"

İçimdeki gizemli Deniz biraz daha duvara sinerek göz ucuyla Poyraz'a baktı.Poyraz'ın dediği cümleye karşın dudaklarımda masum bir gülüş oluşuvermişti.Bu adam az önce oğlum olur mu demişti?

Oğlum yani bide.Kızda değil.Gerçi kız olsa nasıl birlikte maçlarda küfür ederlerdi ki? Bende ne saçma düşünüyorum.

Yekta amcanın ne ara gittiğini düşünürken Poyraz'ın sesi yine düşüncelerimi yıkmıştı.

"Ya da şöyle Deniz ablan gibi mavi gözleri güzel dişleri olan,babası gibi barbar olan bı kızım olsa fena mı? Ama mutlaka Deniz ablandan olucak o önemli" dediğinde gülme krizim tuttu bi an, ama gülmedim.

Ah Poyraz neler düşünüyorsun sen öyle..

Yanına doğru ilerlediğimde beni gördüğü an oturuşunu düzeltti ve Can'ı gözleriyle işaret ederek "Yine geldi bu" dedi.Tabiki de gelecekti.Özlemiştim aslanımı.

Hemen Poyraz'ın kucağından Can'ı alarak kollarımın yardımıyla havaya kaldırdım ve yanaklarına bolca sulu öpücüklerimden kondurmaya başladım.

"Lan beni bile bu kadar iştahlı öpmedin be! Yanına kalsa yatçan çocukla" dediğinde yarı tiripli yarı alıngan bir şekilde kumandaya uzandı.Ah insan somurturken bile dikkat çekici olabilir mi? 

Canı gülerek dizime oturttum.Saçlarıyla oyalanırken gülmemek için yanaklarımı içe soktum.

-"Yakında çocuğumuz olunca onu da böyle öperken de trip atıp alınacak mısın?"

Poyraz'a kafamı çevirirken bana hayretler içerisinde bakmasını beklemiyordum.

Tabiki de konuşmalarını dinlemedim salak mısınız?

"Ne dedin sen?" Soru sorar bir ifadeyle yüzünü yüzüme yaklaştırdı.Gözleri bir kaç dakika dudaklarımda oyalansa da kendini çabuk toparlayıp bana baktı.Bende biraz ona doğru yaklaştığımda işte şimdi burun burunaydık.

"Tribinden öpeyim adam gel buraya" dediğimde dudaklarıma yumuşak olduğu kadar sert bir öpücük bıraktı.

Güçlü Poyrazlarında mavi yelken açtığım Adam...Seni seviyorum...

-----------------------------------

Umarım yine sevdiğiniz ve beğendiğiniz bir bölüm olmuştur.Yani öyle temenni ediyorum.Her ne kadar internet sıkıntısı çeken bir birey olsam da, yine bir yerlerden araklayıp buluyorum ne yazık ki...Benden kurtuluşunuz yok akajaja

Ha bu arada unutmadan tek kelime ile bir şey anlatacağım.

Sabahladım.

Şu an bunu yazarken sabah ezanı okunuyor ve ben gözümü kırpmadan sabaha kadar yeni bölüm yazdım.Olsun be sizin için her şey yaparım ben.2,3 saat sonra okul.E hadi yazariniz azda olsa uyusun biraz.

Hepinizi öptüm..



Continue Reading

You'll Also Like

882 104 6
"Sence bana aşık olman ve mantığını çiğnemen ne kadar doğru bir karar, Beste? Bizden asla biz olmaz ki... Belki birbirimize uygun değildik, belki ma...
ARAF. By Sena

Teen Fiction

24.4K 1.6K 22
Araf ne idi? Cennet ve cehennem arasında kalan tepeydi. Bir tarafında huzur, bir tarafında korku. Belki kaçıştı cennet; belki de kalış ve ben şimdi y...
36.5K 933 33
Sevdiğim ile olmayacak bi gelecek kurdum rüyamda " O 👨 Ben 👩 aşkımızın meyvesi 👶 " Ama bilemedim kara Sevdam olacagını
788 82 9
"Senden almam gereken bir intikam var Kim Taehyung" "Beni hiç tanıyamamışsın Jeon Jungkook ımm yoksa Kim Jungkook mu demeliydim" "Seni çok güzel oyun...