23. BÖLÜM

108 8 21
                                    

Medya: Anıl ve bu bölüm genel olarak ruh hali :(


Kamp görünümlü tatilin ardından okula gitmek fena halde canımı sıkıyordu. Ayaklarım geri geri gittiği için olsa gerek, 15 dakikalık yolu 35 dakikada gelmiştim. Bahçe kapısının tam önünde durduğumda bunu yaptığım ilk an gelmişti gözümün önüne.

Yine ayaklarım geri geri gidiyordu, kimseyi tanımıyordum, babama en içten teşekkürlerimi iletiyordum bu tayin meselesi için.

Şimdiyse durum farklıydı. Hala pek bir kimseyi tanımasam da tanıdıklarım bana fazlaca yetiyordu. Her günümü dolduruyorlar, her anımı güzelleştiriyorlardı. Neredeyse babama teşekkür edecektim.

Öylece durmuş okul binasına bakarken birkaç kişinin küfürleri kulağıma çalınmıştı. Hakikaten, ne diye girişte dikiliyordum mal gibi? Bakışlarım binada olduğu halde bir adım attığımda birisi omzuma çarpıp geçmişti. Ağırlığımı tek bacağıma verdiğimden ötürü dengem sarsılırken bir el kolumu kavramış, 180 derece dönmemi sağlamıştı. Tek kolumda asılı olan çantam kolumdaki elin üstüne doğru kaydı.

Sonunda bakışlarımı karşımdakine çevirmeyi akıl edebildiğimde küf yeşili gözler beni selamladı. İçimde biriken öfke uçup giderken hatırıma dolanlarla birlikte yüz ifademi ciddileştirmeye çalıştım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen be?"

Kelimeler ağzımdan gülercesine çıkmıştı. O günkü gibi yere düşmemiştim, tutmuştu beni. Bu sefer hatalı olan da bendim, yalı kazığı gibi dikiliyordum sonuçta yol ortasında. Onu tanıyor olmanın verdiği rahatlıkla da ciddi kalamamış, gülmemek için dudağımı dişlemeye başlamıştım.

"Çekil." dedi eğlenen bir sesle. Kolumu bırakmıştı dengemi sağladığımdan emin olduğunda.

"Özür dile?" dedim sorarcasına.

"Çekil yolumdan. Bir daha tekrarlamam."

Vay be, demek hatırlıyordu! Hazar Güngör geçen her günde olduğu gibi bugün de beni şaşırtmayı başarmıştı.

"Özür dile," dedim kollarımı göğsümde kavuştururken. "bir daha tekrarlamam."

Daha fazla uzatmayacağını anladığımda şaşırmadım. Bu kadarı bile hayret vericiydi.

"Geç kaldın."

"Sen de?" dedim hatırlatmak ister gibi.

"Ben yokum, sana Asimetrik Nazan'la iyi şanslar."

Hadi be! İlk ders Nazan hocaya mıydı?

"Sen nereye?" dedim dersi bir kenara bırakıp sevimli sevimli sırıtarak. Boynumu uzatmış, yüzüne yaklaşmaya çalışmıştım. Boy seviyeme inerek yapmaya çalıştığımı yaptı. Normalde üstüme doğru eğiliyor, bakışları altında küçücük bırakıyordu beni. Oysa bu kez dizlerini kırmış, tam karşıdan bakmıştı bana. Kısa olmak bazen beni çok üzüyordu.

"Sana ne?" dedi rahat bir şekilde. Aman! Sanki Genelkurmay'a gidiyordu gizli bir toplantı için. Ölürdü söylese.

"Çok gıcık olduğunu daha önce söylemiş miydim?" dedim umutsuz bir sesle.

Hiç beklemediğim bir şekilde hafifçe burnumu sıktı keyifle. "Sana iyi dersler."

Yanımdan geçip gittiğinde ben de oflaya puflaya sınıfa gittim. Neyse ki son zamanlarda melodram tadında seyreden hayatım biraz olsun normale dönmüştü de derslerin çekilmezliği arkadaşlarımla biraz olsun hafifliyordu.

Asimetrik Nazan geç kaldığım için kendi çapında bana azar çekmeye çalışırken kuru bir özür dileyip sırama adımladım. Cemre'ye sırıtarak öpücük atmış, bakışlarımı çetede gezdirip hepsine içten gülüşlerimi göndermiştim. Anıl bana hevesle el sallarken ona dil çıkarıp sırama oturdum.

Gündüz DüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin