19. BÖLÜM

453 33 104
                                    

Medya: Batuhan

Medya': Gripin - Bir Cevabım Var Mı? (Açmanız gereken yeri belirteceğim.)

Bilgisayarımın şarj aleti yandı, yenisini sipariş ettim bozuk çıktı, başka bir tane daha söyledim onu da takınca bilgisayarın şarj girişi yandı ve ben çok sinirliyim arkadaşlar clşdöflckşsöd

"Çok olmadı geleli. Küçük, şirin bir yer."

"Tamam kızım, çok dikkat et kendine."

"Ederim. Anneme de selam söyle."

Babamla vedalaşıp telefonu kapattım ve odadan çıktım. Patika yolu takip ederek ortak alana ilerlerken birbirlerinin aynısı sıralı evleri inceliyordum. Ev dediğime bakmayın, bir oda ve bir banyodan oluşuyordu ahşap yapı. Dört yatak, iki dolap, dört tane de küçük masa vardı içinde. Fazlaca sadeydi. Odada dört kişi kalacaktık. Cemre, ben ve henüz tanışamadığım iki kız daha.

Ormanın içine yapılmış, tuhaf bir yerdi burası. Karşılıklı dizilmiş sıra sıra küçük ahşap evler vardı. Ortalarında ise patika yol uzanıyordu. Kış mevsiminde olduğumuz için ağaçların bir kısmı kuruydu. Çam ağaçları ise karla kaplı halde çok hoş görünüyordu.

Yolun sonundaki en büyük ahşap binaya girdim. Ortak alan burasıydı. Etüt salonları, derslikler ve yemekhaneyi barındırıyordu içinde. Gözlerim kalabalıkta tanıdık bir yüz ararken bulamayınca bir köşeye geçip birazdan verilecek talimatları beklemeye koyuldum. Umarım önümüzdeki iki hafta sorunsuz geçerdi. Mekanın enerjisi çok güzeldi, inşallah oda arkadaşlarım için de aynı şeyleri söyleyebilirdim.

Öğretmenlerden biri hepimizi görebileceği bir yere geçip yapacaklarımızı söylemeye başladı.

"Sabah dokuzda herkes kahvaltı için burada olacak. Ondan on ikiye kadar birinci etüt var. Ders programlarını sınıf kapılarına asacağız. Hangi saatte hangi sınıfta olmanız gerekiyorsa aksatmadan gelin lütfen, yoklama alınacak."

Uğultuyu kesmemiz için ufak bir ikazdan sonra devam etti.

"Sonrasında saat üçe kadar serbestsiniz. Saat birde öğle yemeği için herkes yemekhanede olacak. Öğünleri kaçırırsanız aç gezersiniz haberiniz olsun. Saat üçten beşe kadar da ikinci etüt var. Altıda akşam yemeği. Dokuz-on arası da soru çözümü olacak. Test kitaplarınızla gelin, telefonlarınızı odalarınızda bırakın. Bir saat boyunca sadece sorulara odaklanmanızı istiyoruz. Belirtilen saatler dışında serbestsiniz."

Hoca konuşmasını bitirdikten sonra öğle yemeği için yemekhane sırasına girdik. Kalabalıktı ve bundan hiç hoşnut değildim. Sonunda yemeğimi alabildiğimde elimde tepsiyle oturacak bir yer bakındım. Cemre neredeydi acaba? Gözüm çeteye takıldığında bakışlarımı kaçırdım. Yanlarına gitmeli miydim? Tek arkadaşlarım onlardı fakat arkadaş mıydık ondan da pek emin değildim. Öylece dikilirken istemeden tekrar çetenin olduğu yere baktım. Hazar bakışlarımı yakaladığında gözlerimi kaçırdım fakat onun hala bana baktığını hissedebiliyordum.

Hayır, yanlarına gitmeyecektim.

Bulduğum boş bir yere oturup tepsidekileri yemeye başladığımda sıkıntıyla nefes aldım. Bir kördüğümün ortasındaydım sanki. Hareket edemiyordum, birinin gelip çözmesi gerekiyordu. Fakat çevremde öyle biri yoktu. Yalnız olduğumu hissediyordum. Yıllardır böyleydi, bu durumdan hiç de şikayet etmemiştim ama ilk defa bu durum bu kadar canımı sıkıyordu.

Tek başıma üstesinden gelemiyordum.

Yemeğimi bitirince tepsiyi bırakıp kaldığım odaya doğru yürümeye başladım. Bugün için serbesttik. Yarın maraton başlıyordu.

Gündüz DüşüDove le storie prendono vita. Scoprilo ora