21. BÖLÜM

426 40 161
                                    

Medya: Deniz ve bu bölüm genel olarak ruh hali kcşsmxldödkd

Dersin ortasında gürültülü bir şekilde hapşırdığımda çeteden aynı anda "Çok yaşa!" nidası yükselmişti. Hoca bize ters bir bakış atarken burnumu çektim. "Hep beraber."

Oturma düzenimiz sınıftakiyle aynıydı. Tek sorun ise sınıftakinin aksine buradaki sıramın yanında kalorifer olmayışıydı! Geceden beri ısınamamıştım bir türlü, donuyordum. Biyoloji hocasının anlattıklarını not almaya çalışırken Hazar'a kaydı gözüm. Yüzünün rengi solmuştu ve titriyordu. Ah, hasta mı oluyordu? Olurdu tabii! Resmen dün geceyi o tipide dışarıda geçirmiştik.

Gözlerimi araladığımda kuş cıvıltıları etrafı sarmıştı. Gökyüzü masmaviydi, bulutlar dağılmıştı. Karşımızda tatlı bir kızıllık vardı. Güneş doğuyordu ve biz uyuyakalmıştık!

Birbirine vuran dişlerimle "Hazar," diye mırıldandım. Başımın üstündeki ağırlıkla hafifçe başımı oynatmaya çalıştım. Başımı Hazar'ın omzuna yaslamıştım, o da benim başıma yaslanmıştı.

Gerçekten burada uyuyup kaldığımıza inanamıyordum!

Başımı hızla çekmemle Hazar'ın başı boşluğa düşünce aniden açtı gözlerini.

"Kalk! Uyuyakalmışız!"

Karların üstünde kalkmak için debelenirken dengemi kaybedip tekrar düştüm. Her yanım titriyordu.

"Hay sikeyim ya! Nasıl uyumuşuz burada?"

"Bilmiyorum ama gidelim bir an önce." dedim dişlerim birbirine vurduğundan zor bela.

Uyuşan ayaklarımla son gücümü toplayıp kalktım ve yalpalayarak yürümeye başladım. Ağaçlık alandan çıktığımızda aslında çok da uzak olmadığımızı fark etmiştim. Boşu boşuna dışarıda geçirmiştik tüm geceyi! Uyumasaydık fırtına dinince odalarımıza dönebilirdik hemen.

Kaskatı kesilen bedenimle adeta bir robot gibi yürürken hâla dişlerim şiddetle birbirine vuruyordu. Hazarların kulübesini geçtiğimizde ona baktım.

"Dönsene, odanı geçtik!"

Bana cevap vermeye tenezzül etmeyip yürümeye devam etti. Bizim kulübenin önüne geldiğimizde ona bakmayıp merdivenleri çıkmaya başladım. Birkaç adımdan sonra kolumdan tutup çevirmesiyle ona doğru döndüm.

"Ne var?"

Titreyen ellerini boynuna götürdü, sardığım atkıyı çıkartıp benim boynuma sardı. Buz gibi olan eli daha az buz gibi olan boynuma değdiğinde içimden bir ürperti geçmişti.

"Doğum gününün ilk saatlerini böyle geçirmeni istemezdim."

Kaşlarım hayretle havalanırken dudaklarım da aralanmıştı. Doğru ya, bugün 7 Aralık'tı! O nereden biliyordu peki? Ben bile unutmuştum şu son birkaç saatte yaşadıklarımızdan sonra.

"Sen, nereden?" dedim hayretle.

Kollarını çektiğinde uzanıp ellerini tuttum. Cevap vermeyecekti, biliyordum.

"Ellerin morarmış."

Hızla kendi elimdeki eldivenleri çıkardığım sırada çıktığı birkaç merdiveni geri inmişti bile.

"Hazar, dur! Donmuşsun resmen!"

"Gir içeri." dedi buz gibi sesiyle.

"Ama-"

Gündüz DüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin