17. BÖLÜM

499 42 92
                                    

Medya: Deniz

Medya': Bahadır Sağlam - Çaresiz Şehir

Zile bastım ve derin bir nefes alarak bekledim. Kapı açıldığında usulca aldığım nefesi bıraktım ve gülümseyerek içeri girdim.

"Hoş geldiinn!"

"Hoş buldum." dedim inandırıcı olmasını umduğum tebessümümle.

"Gel haydi, hemen odama geçelim" Cemre kolumdan çekiştirerek beni odasına götürdü ve kapıyı kapatır kapatmaz zıplamaya başladı.

"Yaa! Deniiizz!" Biraz kollarımdan tutup salladı, sonra da beni bırakıp kendi etrafında dönmeye başladı. "Rüyada gibiyim! Resmen iki saat sonra Egemen gelip beni alacak veee yemeğe çıkacağız!"

İyi halt edeceksiniz.

"Evet ama böyle yaparsan geç kalacaksın."

"Çok heyecanlıyım, inşallah bir şeyleri mahvetmem."

"Rahat ol, çok güzel olacak tamam mı?"

"Tamam, sakinim. Ayakkabıyı getirdin mi?"

"Getirdim. Haydi sen üstünü değiştir ben de maşayı ısıtayım."

Giyeceği kıyafeti günler öncesinden seçmiştik. Ayakkabı konusunda sıkıntı yaşayınca da ben destek olmuştum arkadaşıma.

Cemre elbisesini giydiğinde önümdeki sandalyeye oturdu ve ısınan maşayla saçlarına şekil vermeye başladım. Saçlarına yaptığım doğal dalgaları spreyle sabitleyip işimi bitirdim.

"Makyajı fazla abartmayalım bence."

O da bana katıldığında ben makyaj çantasını masaya döküp karıştırmaya başladım, o ise eyelinerı alıp aynanın karşısına geçti. Heyecandan elleri titriyordu, eyelinerı çekmeyi beceremeyince benden rica etti. Bu kadar heyecanlanmasını anlayamıyordum.

Kendi kendime çekebiliyordum ama hiç başkasına eyeliner çekmemiştim. Uzun uğraşlar sonucu göz makyajını bitirdiğimizde kollarımda tuhaf bir uyuşukluk hissettim. Gerçekten çok uğraşmıştık.

"Takı taksam mı?"

"Sade bir şeyler olabilir. Elbisen de sade zaten uyumlu olur."

Elim istemsizce boynuma gittiğinde başımı iki yana salladım. Mahkemenin üstünden bir hafta geçmişti, Hazar'ın kolyesi hala bendeydi. Neden bendeydi? Geri veririm diye masamın üstünde bekletiyordum, bir hafta boyunca bir türlü verememiştim. Bugün de takıvermiştim işte öyle. Pazartesi günü götürüp vermeye karar verdim.

"Hazırım galiba."

Cemre'yi şöyle bir alıcı gözle süzdükten sonra gülümsedim. Geldiğimden beri ilk defa içimden gelerek gülmüştüm.

"Çok güzelsin."

"Sahiden mi?" Başımı salladım gülerek. "Egemen de beğenir mi acaba?"

"Valla kör değilse beğenir kanka."

Gülüştük. Egemen gelmeden gitsem iyi olurdu. Onunla karşılaşmak istediğimden emin değildim, hem Cemre'nin çevirdiğimiz ufak tezgahtan haberinin olmaması gerekiyordu. Nasıl karşılardı bilemiyordum ama kırılırmış gibi geliyordu. O, yıllardır beklediği şeyin sonunda olmasına sevinirken aslında tüm bunları benim planladığımı öğrense yıkılırdı. Egemen'in ona karşı bir şey hissetmediğini biliyordum.

Egemen'in ona karşı bir şey hissedemeyeceğini biliyordum.

Ama Cemre bilmiyordu ve her şeyden habersiz mutlu bir gün geçirmesini istemiştim. Onu kırmadan bunu ona anlatmanın tek yolu buydu belki de. Beraber bir akşam geçireceklerdi ve Egemen'in ona o gözle bakmayacağını kendisi anlayacaktı.

Gündüz DüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin