35. BÖLÜM

42 3 2
                                    

Medya: Deniz

Cemre Akdemir

Yanıbaşımda baygın yatan Mustafa'ya baktım. Gözlerim dolmuştu yine. Sedyenin ucuna oturdum her an kalkacakmış gibi. Bir yerine bir şey olur diye korkuyordum. Bir anlık ikilemden sonra çekinerek ellerimle elini tuttum. Buz gibiydi. 

"Mustafa," diye fısıldadım. İçim ürpermişti. "çok üşümüşsün."

Soğuk olduğu için mi titriyordum yoksa ona bu kadar yakın olup temas kurduğum için mi bilmiyordum. 

Yüzünü inceledim. Bilinci kapalı olmasına rağmen huzursuz bir görüntüsü vardı. Kafasının içinden neler geçtiğini merak ettim. Bu hale nasıl geldiğini merak ettim. Benden ne istediğini merak ettim.

Yüzünde çizikler vardı. Saçlarının alnına bitiştiği yerde de sol tarafa doğru bir sargı. Sol kolunda da alçı vardı. Canı çok yanmış olmalıydı. Gözlerim doldu, belki de ölümden dönmüştü. Değer miydi bunca acıyı çekmeye? 

"Neden?" diye sordum umutsuzca. Uzanıp başındaki sargıya dokundum hafifçe. Her hareketim tedirgindi ama bir yandan da kendimi alamıyordum ona dokunmaktan. İçimde onu tanımaya çalışan bir yön vardı kendimden bile gizlediğim. Parmaklarımı saçlarının arasına daldırdım. Beklediğimin aksine yumuşacıktı saçları. Öyle sert ve korkunç görünüyordu ki, saçlarının yumuşak olabileceğini düşünmemiştim. Elimin tersini yanağına sürttüm hafifçe. Derisi de yumuşacıktı. Elimi çevirip yanağını avucumun içine aldım. Baş parmağım yüzünde gezinirken hiç bakmadığım kadar dikkatli bakıyordum yüzüne.

Baygınken daha az korkutucuydu.

"Uyanacak mısın?" diye sordum belli belirsiz gülümserken.

Elinin üstüne elimi koydum. "Bak, birbirimizle alakamız yok." Büyük elinin üstünde minicik kalmıştı elim. Elleri çok güzeldi. Uzun, kemikli parmakları vardı. Ama sertti elleri. Yüzünün ve saçlarının aksine çok sertti. Elinin üstündeki dışarı fırlamış damarlarında gezdirdim parmak uçlarımı. 

"Beni çok korkutuyorsun Mustafa." diye itiraf ettim. "Ödüm kopuyor seni her karşımda gördüğümde. Lütfen artık yapma. Neden hiç insan gibi geçip karşıma konuşmuyorsun? Değer miydi bu hale gelmene?"

Oturduğum yerden kalkıp başında dikildim. Ellerim saçlarına uzanıyordu. Yumruklarımı sıkıp bastırdım bu isteği. Onunla yakınlık kurmak istemiyordum. Hemşire gelip çıkmam gerektiğini söylediğinde derin bir nefes aldım. Arkamı dönüp çıkmadan önce dayanamayıp bir kez daha saçları arasına daldırdım parmaklarımı. Uzanıp titreyen dudaklarımı başının üstüne bastırdım. Saçlarını sevdim usulca. Artık gitmem gerekiyordu. Son bir defa yüzünde gezdirdim gözlerimi.

"Lütfen uyan artık."

Nihan Deniz Bayraktar

Cemre geldiğinde biraz daha iyi görünüyordu. Bir şey sormadık, o da söylemedi. Bundan sonrasında Mustafa'nın sağ salim uyanmasını bekleyecektik sadece. Bir de Cemre'yi uyanık tutmaya çalışacaktık. Gırgır şamatayla saatlerimizi geçirmiştik ama gece yarısını geçtiğinde hepimize bir durgunluk çökmüştü. Semra teyze Cemre'nin sedyesinde uyuyakalmıştı, biz de sedyenin etrafınaki perdeyi çekip onu orada bırakmıştık. Uyanırsa telaşlanmasın diye de görebileceği bir yere not bırakmıştık.

Hastaneyi üçüncü turlayışımızda güvenlik görevlileri artık bize dik dik bakmaya başlamışlardı.

"Arkadaşlar," dedi Cemre esneyerek. "hepiniz böyle dikilecek misiniz burada? Çok yoruldunuz, gidip uyuyun artık."

"Oldu canım," dedi Anıl. "biz gidelim, sen de bir köşeye kıvrıl da uyu."

"Ya," diye isyan etti Cemre. "gerçekten abartıyorsunuz. Hiçbir şeyim yok ki benim!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 17, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gündüz DüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin