28. BÖLÜM

88 6 77
                                    

Medya: Egemen

Sınavın birinci oturumundan çıktığımızda 2 saat kadar bir aramız vardı, ardından ikinci oturuma girecektik. Hızla eşyalarımı toplayıp Cemre'nin yanına ilerledim. Bir yandan da arkamda kalan Egemen'e bakıyordum dönüp dönüp. Sorgularcasına baktığında dudaklarımı büzdüm. Sonra anlatacağımı düşündüğünden olsa gerek göz kırptı sorun olmadığını belirtircesine. Anlayışlı olmasını seviyordum.

Nasıl hareket edeceğimi bilemiyordum. Egemen'le kalamazdım. Egemen demek Harem demekti, Harem demek Mustafa... Cemre'nin şu an en son isteyeceği şeyin Mustafa'yla karşılaşmak olacağını tahmin etmek zor değildi. Onu yalnız bırakamazdım.

"N'apıyoruz?" diye sordum temkinli bir şekilde. Cemre dalgın dalgın eşyalarını topluyordu. Bir şey demedi. Ona sormak pek de iyi fikir değildi galiba.

"Acıktın mı?" diyerek şansımı denedim bir kez de.

"Biraz." dedi toplanmayı bitirdiğinde.

"Tamam, çıkınca düşünürüz bir şeyler."

Koluna girerek yürümesi için onu da yönlendirdim. Sınıf kapısını açtığım anda boştaki elimi alnıma vurdum refleks olarak.

Anıl, Onur, Kadir ve Mustafa kapının önünde dikilmiş konuşuyorlardı. Arkamızdan da Egemen ve Batu çıktığı anda ortalarında kalmıştık bile. Muhteşem! İstemediğimiz tüm otlar bir arada, tam karşımızdaydı.

"Ee, nedir plan?"

Anıl, her zamanki enerjik haliyle 2 saatlik arayı organize ederken Cemre'ye yöneldi bakışlarım. Huzursuzluğu gözlerinden tüm bedenine yayılmıştı. İstemsiz olarak Mustafa'ya gözlerim kaydığında doğruca yere baktığını gördüm. Nasıl bir durumun içindeydik böyle?

"E, hadi, gelmiyor musunuz kızlar?"

Herkes hareketlendiğinde Onur Bora hala dikilmeye devam eden bize döndü. Ben de ne yapacağımı bilemeyerek Cemre'ye döndüm.

"Sen gidebilirsin." dedi düz bir şekilde. "Ben de eve geçerim."

"Saçmalama!" diye fısıldadıktan sonra Harem'e döndüm. "Biz kız kıza takılacağız biraz, siz gidin."

"Tamamdır." dedi Onur iki parmağını birleştirip kaşının kenarına dokundurarak. Birkaç merdiven inmişti ki dönüp seslendi: "Gelmek isterseniz Bordo'dayız."

Pek de gitmek isteyecek gibi görünmüyorduk ama yine de onayladım onu.

"Gitseydin keşke."

"Seni bu halde bırakıp mı?"

"Bir şey yok benim halimde. Eve gideceğim."

"Ya ben de geliyorum ya da sen gitmiyorsun."

Kararlılığımı görünce omuzlarını düşürdü. "İkinci oturuma katılmayacağım ben. Seninle zaman dolana kadar beklerim, sonra eve geçerim."

Daha makul bir anlaşmaydı. Okuldan çıkıp civardaki en sakin mekanlardan birine geçtik. Yiyecek bir şeyler söylediğimizde masadaki telefonumun ışığı yanıp söndü. Ekranda Egemen'in adını görür gibi olduğumda emin olmak için telefonumu alıp mesajlara girdim.

E: İyi misiniz siz?

D: Bilemiyorum

D: Dün gece hakkında ne biliyorsun

E: 🤦‍♂️

E: Yüz yüze konuşalım sınavdan sonra

D: Konuşalım bakalım

Gündüz DüşüWhere stories live. Discover now