7. BÖLÜM

704 49 120
                                    

Medya: Hazar

Bölüm bayağı uzun oldu ve ben Hazar'a fena düştüm. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, sizi seviyorum ♥

Her zamanki gibi üstümde rahatsız edici bakışlarla bahçeden içeri girmiştim. Egemen'in dediğine göre, bakılmayacak gibi değildim. Geçen hafta Cemre'nin dediğine göre ise, onu hayata bağlayan kişi olduğum için gözler üstümdeydi.

İkisine de gözlerimi devirdim. Ben bu okulun bahçesine ilk adım atığım gün ne Egemen'i, ne Hazar'ı tanımıyordum ki! Bende büyük bir şey, bir sorun vardı ki bu insanlar bana her gün tip tip bakıyordu ve aralarında fısıldaşıyorlardı. Bunu en kısa zamanda çözecektim.

İçeri girip merdivenlere çıkan köşeyi döndüğümde birisine çarptım. Göğsüne yapışan burnum sızlarken buruşturduğum suratımla geri çekildim. Düşmeyeyim diye belimden kavrayan kollar gevşeyeceği yerde daha da sıkılaştı. Başımı kaldırıp karşımdakine baktığımda ışıltılı maviler beni selamladı.

"Günaydın." dedi sıcak tebessümüyle. Benden yaklaşık yirmi santim uzundu ve yüzüme daha yakından bakabilmek için başını bana doğru eğmişti. Yakınlığından korunmak için ben de geriye doğru eğilmiştim. Saçma pozisyonumuzdan kurtulmak için göğsünden destek alıp bir adım geri çıktım. Üstelemeyip belimdeki ellerini gevşetti ve himayesinden çıktım.

Bir şey demeyip yanından geçtim ve yine ve yeniden peşime takıldı.

"Dur tahmin edeyim, kahvaltı yapmadın."

Yapmamıştım fakat ona cevap vermeyip merdivenleri tırmanmaya başladım.

"Haydi gel, sana tost ısmarlayayım."

Beleş yemek kulağa cazip gelse de ısmarlayan kişi Egemen olunca tüm hevesim kayboluyordu.

"Deniz," dedi kadife gibi bir sesle. O an aklıma ona hiç ismiyle hitap etmediğim geldi. Durup ona baktım. Uzattığı eline vurup kendimden beklemeyeceğim bir şey yaptım ve geldiğimiz yönün tersinde yürümeye başladım. Sırıttığını hissediyordum ve bu sebepsizce gülümsetmişti beni. Bana yetişip kolunu omzuma attığında gülümsemem yüzümde soldu. Başımı çevirip ona dik dik baktım.

"Nereden geliyor bu samimiyet?"

Bileğinden tutup kolunu çekmeye çalıştım ama gülerek kolunu daha da sıktı ve başım omzunun biraz aşağısına yaslandı.

"Bıraksana be!"

Tam kantine girdiğimizde bağırdığım için yine tüm gözler üstümüzde toplanmıştı.

"Ulan yüz verdikçe astarını istiyorsun! Çeksene şu kolunu!"

Gülüşü kulağıma dolduğunda sinirle bileğinden tutup ısırdım ve boynumu ondan kurtardım. Etraftaki sesler ve bakışların üstüne bir de şu yavşak sinirime dokunmuştu.

Beklediğimin aksine kahkaha atınca sinirle dişlerimi sıktım. Resmen eğleniyordu benimle!

"Haydi geç otur, geliyorum birazdan."

Onu dinlemeyip kantin sırasına girdim. Yediğim şeyin parasını ona ödetecek değildim. Yanımda belirdiğinde önümüzdeki birkaç kişi kenara çekilip bize yol verdi. Ne yapıyordu bu yarım akıllılar?

"Geçsenize sıranıza, ne yapıyorsunuz?"

Kimsede bir hareket göremediğimde gözlerimi devirip açtıkları yerden geçtim. Cemre çeteden korkuyorlar derken ciddiydi sanırım. Kimse onlarla takışmak istemiyor gibiydi. Kantinciden bir karışık tost bir de vişneli link istediğimde Egemen arkama geçip omzumun üstünden kolunu uzattı ve iki tost iki link istediğimizi söyledi. Parmakları arasında tuttuğu yirmiliğe aldırmadan telefon kılıfımın arkasındaki parayı çıkarıp kantinciye uzattım. İstediklerimizi uzatan kantinci beni hiç umursamadan Egemen'in parasını aldı.

Gündüz Düşüजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें