18. BÖLÜM

412 37 42
                                    

Medya: Egemen

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ♥

"Hazar!"

Hızlı adımlarla Hazar'a doğru yürürken arabasının önündeki Egemen'i fark ettim. Sıkıntıyla dudağımı dişlerken ona bakmamaya çalıştım. Hazar'la konuşmam gerekiyordu ama Egemen bunu asla duymamalıydı.

Egemen'i nasıl atlatacağımı düşünürken çaprazımda biraz ileride duran Cemre'yi görmemle olduğum yerde durdum. Karşımda Hazar, biraz solunda Egemen, çaprazımızda Cemre.

Nasıl bir dörtgenin içine düşmüştüm ben böyle Allah'ım?!

Tek isteğim Hazar'la konuşmaktı. Yalnız konuşmak istediğim için sınıfta bir şey belli etmemiştim ama dışarıda da durum pek iç açıcı değildi maalesef. Sonunda yürümeyi akıl edebildiğimde arabanın önünde durdum. Sürücü koltuğunun kapısının önünde Hazar duruyordu. Ben de yolcu kapısının önündeydim, araba aramızda duruyordu. Egemen'se arabanın önündeydi ve bize dönüktü. Konuşmalarımızı duyabilecek mesafedeydi yani. Cemre birkaç metre uzağımızdaydı, bizi duyamazdı ama görüyordu ve sorgulaması için yeterli bir manzaraydı bu.

"Gidiyor musun?"

Arabasının önünde durduğuna göre kesinlikle gitmiyordu (!) Sorduğum sorunun saçmalığını yüzüme vururcasına boş boş baktı bana. Buzdolabı.

"Peki o zaman, güle güle."

Arkamı dönüp hızlı adımlarla okula girdim. Of! Ne kadar saçma bir andı o öyle! Fazlasıyla rezil olmuştum ve toparlamak adına telefonumu çıkarıp mesaj yazmaya karar verdim.

D: Konuşmak istediğim bir şey vardı.

Kısa süre sonra cevap geldi.

H: Konuşsaydın.

Sağ ol ya! Ben bilmiyordum konuşmayı! Göz deviren emoji gönderip sınıfa çıktım. Durumu anlayacak kadar zekiydi, sadece beni sinir etmek hoşuna gidiyordu.

"Ne oldu az önce öyle be?"

Yanımda beliren Cemre'yle anlık bir panik yaşarken zaman kazanmak adına sırama oturdum.

"Ne olmuş?"

Aferin sana Deniz, böyle devam et.

"Ne bileyim, bir tuhaftın bahçede."

"Yok ya," dedim sakince. "Öyle bir hava almaya çıkmıştım Hazar'ı görünce selam vereyim dedim."

"Sen mi?" Cemre hayretle yüzüme bakarken ben kendime sövmekle meşguldüm. "Kızım iyi misin sen? Hazar'ı yolda görsen yolunu değiştirirsin."

En yakın arkadaşım olarak hiçbir şeyi bilmemesi kendimi suçlu hissetmeme neden olsa da Hazar'la olan tuhaf iletişimimizden kimseye bahsetmek istemiyordum. Daha ben bile bazı şeyleri anlayamamışken başkalarına anlatmak içimden gelmiyordu. Ya da sadece, istemiyordum işte.

Masada duran telefonumun titreşimiyle ikimizin de dikkati masaya çevrildi. Arayan kişiyi görünce hemen telefonumu alıp ayağa kalktım. Cemre sorgularcasına baksa da kimin aradığını sormadı. Sınıftan çıkınca aramayı cevapladım.

"Efendim?"

"Söyle."

Görmeyeceğini bile bile göz devirdim. Hazar, Hazar'dı işte. Yine de söyleyeceklerimi merak edip aramasına bıyık altından gülümsemiştim.

"Şu gezi meselesi,"

"Ee?" dedi rahat ama bıkkın bir tonda. Arkadan gelen korna sesiyle kısık sesle bir küfür savurdu, yine de duymuştum.

Gündüz DüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin