39. Bölüm Rüyamı süsleyen melek

718 17 1
                                    

NOT:BÖLÜMÜ OKUMADAN "DEV FT. ENRİQUE İGLESİAS- NAKED" ŞARKISINI DİNLEDİĞİNİZDEN EMİN OLUN. :D
Güneş ışığı suratıma vuruyordu. Güneşin değerli ışıkları. Sapsarı ve altın gibi. Gözümü açmadan bile aydınlıktı. Nerdeydim? En son Cem'in o mükkemmel suratına bakarken arabasında aniden uyukladığımı hatırlıyordum. Belimin üzerinde bir ağırlık vardı. Resmen belim içine çökmüş gibiydi. Birde burnuma bir hava geliyordu. Bu nasıl bir cümle bende anlamadım ama biri sanki üflüyormuş gibiydi. Ne kadar açmak istemediğim gözümü zorla hafiften araladım. O minik aralanmada Cem'in mükkemmel yüzünü gördüm. Burnu burnuma değicek kadar yakındı. Gözleri tüm masumiyetiyle sanki kapanmıştı. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Burnumun üstünden hissettiğim hava buydu galiba.
Saçları hafiften dağılmıştı. Altında kot pantolan vardı ama üstünde birley yoktu. Ah Tanrım birde kolunu belime atmıştı. Şuan o kadar büyüleyici derecede masum,tatlı,yakışıklı görünüyordu ki! Tamam ilk defa böyle olmuyordum. O beni birkaç kere daha böyle büyülemişti. Onun bu bilemediğim sihirli değneklerinin ucu sürekli bana dokunuyordu. Gözleri kapalıyken daha az tehlikeli duruyordu.
Burnuma nefesini üflemesi hafiften gülmeme neden oldu. Onun bu masum haline bakarak gülümsüyordum.
Gülümserekn gözüm dağınık saçlarına takıldı. İçimden biran o saçlarla oynamak geçti ama ne kadar saçma olduğu sonradan beğnimde alarm çaldı. Eskiden hep Selin'in saçlarıyla oynardım. Şekiller yapardım.
Bu isteği hemen yok ettim. Yüzümde daha çok gülücükler oluşurken telefonumun sesini duydum. Kanepeye sıkışmış kolumu çıkartıp sehpanın üstündeki telefonuma uzandım. Cihangir arıyordu. Cem'i uyandırmamaya dikkat ederek açtım.
"Hayel?"
Sesi umursamazdı yine. Arkadan araba korna sesleri geliyordu.
"Efendim Cihangir?"
Çok kısık sesle konuşuyordum çünkü gerçekten en ufak bir yüksek çıkan sesim Cem'i hemen uyandırabilirdi ve ben onun bu masum halini daha fazla seyretmek istiyordum.
"Doruk geç kaldı galiba."
Doruk? Geç kalmak? Ah hayırrr!! Konserr!! Bugün! Gözlerim kocaman oldu. Kahretmesin unutmuştum. Ee hadi ben unutmuştum da Doruk'un yinede bizi almaya gelmesi gerekiyordu.
"Doruk gelmedi ki."
"Nasıl yani? Tamam ben ararım onu siz hemen gelin."
Telefonu kapatıp koltuğa attım. Cem hala uyuyordu. Onun kolunu belimden hafifçe çekmeye kalkıştığımda hemen yerinde kıpırdamıp hafiften gözünü araladı.
"Ne oluyor ya?"
O hevesiminde sönmemesi için hemde Cem'i iyicene uyandırmak için elimi saçlarına daldırıp karıştırdım.
"Hadi kalk. Hemen hazırlanmamız gerekiyo kaslı kafa."
Gülerek ve sıratarak yana kaydı bende oradaki boşluktan aylıyıp koltuktan kalktım. Saate kısaca baktığımda yedi otuzbeş olduğunu gördüm! Biz sekizde orada olmalıydık. Yarışma beşte başlıyordu ama biz oraya gidip hazırlanıcaktık,Prova yapıcaktık, Cihangir konuşmasını tekrarlıyacaktı ve diğer kişilerle sıramızda söyliyecektik.
"Çok geç kaldık! Hemen kalk hadi!"
Banyoya koştum. Zaten üzerimde dünki kıyafetlerim vardı. Bunlarla gidicektim. Aynanın karşısında saçlarımı topuz yaptım. Korkunç görünüyordum ama şuan sorun değildi. Sonuçta Cem'in bana aldığı elbiseyi orada giyicektim.
Salona geri döndüğümde Cem'i hala koltukta gözü açık tavana bakarken buldum. Yuhaf görünüyordu yine.
"Hadi Cem. Çok geç kaldık."
Beni çantamı toparlarken farkedince oflayarak ayağa kalktı.
"Doruk kazması gelmiycek miydi?"
Gülerek cevap verdim.
"Gelicekti ama gelmedi. Cihangir bakıcam dedi kimse nerede olduğunu bilmiyor."
Eline dünkü T-shirt ünü aldı ve omzuna attı.
"Keşke Cihangir malı aramasaydıda senin beni sırıtarak izlemeni izlemeye devam etseydim."
Sözleriyle çantamı karıştırmayı bırakıp ona şaşkınca baktım. Hayır hayır... Olamaz yani. Gözleri kapalı uyuyordu resmen! Yoksa ben mi şizofren falanım?
"S-sen..."
Sözümün devamını getiremeden öylece ona bakıyordum. Oda çarpık bir gülüşle arkasını döndü ve banyoya girerken "Benim heryerde gözüm var maviş." Dedi.
Gülerek çantamı omzuma attım. Şimdi gidip elbisemi bulmam gerekiyor. Kesin Cem odasına atmıştır. Koşarak odasına girdim. Tam tahmin ettiğim gibi oraya koymuştu. Kendi gömleğiyle birlikte. İkisinide alıp geri salona girdim.
Bu sırada Cem banyodan çıkıp hala omzunda olan T-shirt ünü bir saniyede üzerine geçirdi.
O banyoya girdiğinde en azından bana sırıtarak bakan suratını görmüyordum ve o uyurken izlediğim için kızarmıyordum. Çıkar çıkmaz kızarmıştım zaten.off! Herşeyi bilmek zorunda mı?
Telefonum yine çalmaya başlayınca çantamı on saat karıştırıp buldum ve açtım.
"Efendim Cihangir?"
"Hayel Doruk hiçbir yerde yokmuş. Özlem Hoca'yı almayada gelmemiş. Özlem Hoca kendi gelmiş. Şuan oradaymış ve bizi bekliyo. Ben çıktım evden yoldayım. Sizde Doruk'u beklemeyin gelin."
Doruk nerede olanilir ki? Nefesimi endişelice dışarı üfledim.
"Tamam. Bir haber alırsan söyle."
"Tamam."
Telefonu kapatıp geri çantaya koydum. Doruk için endişeleniyordum. Annesinin yanında olduğunu söylemişti ama daha haber yoktu.
"Doruk ortalarda yok. Kimse nerede olduğunu bilmiyor."
Cem bir kahkaha atıp dış kapıyı açtı.
"Bir bakıyormuşsun üvey kardeşimden kurtuluyormuşum."
Gözlerimi devirerek onunla beraber evden çıktım. Asansöre bindiğimizde Cem'in telefonu çaldı. Sanırım arayan Rüzgar'dı.
"Evet."
Bir süre karşı tarafı dinledi.
"Ne demek gitmiş olabilir. Kuşmu bu mal uçup gidicek."
Gizlice onları dinliyordum.
"Nereye gittiğini öğren. Ha bu arada şu çeteyide araştır emin misin?"
Çete? Benim bildiğim sadece Berklere çete diyorduk. Umarım ondan bahsetmiyorlardır.
"Bilmiyorum. Gelene kadar bul. Eğer doğruysa dedikleri herşey için çok geç olabilir. Bunu sende biliyorsun."
Yağmur ağzından birşey kaçırdıysa gerçekten Cem'in dediği gibi herşey çok geçti!
"Tamam dörtte burda olun."
Telefonu kapatıp cebine koydu. İşte o bir saniyelik sürede gözgöze gelmiştik. Bana kaşlarını çatmış ve hiç görmediğim bir Cem gibi bakmıştı. O bir saniyede gözlerinde o kadar çok şey gördümki. Kızgınlık, pişmanlık ve sorgu. Sanki olacaklardan ben sorumlu değilim diyordu gözleri. Bir adım geriledim. Bu bende tik haline gelmişti.
Asansör durduğunda ikimizde indik. Cem benden hızlı adımlarla ilerliyordu. Bahçeye çıktığımda onun gerçekten kızgın olduğunu farkettim. Dünden beri benden sakladığı birşey vardı onu rahatsız eden birşey ama söylemiyordu. Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
"Cem? Bir sorun mu var?"
Benim üç adımım onun bir adımıydı. Koşarsam ancak yetişirdim ama şuan koşmak pek uygun değildi. Zavallı durumuna düşmek istemiyordum. Hiç durmadan konuştu.
"Bir sorun mu olması gerekiyor?"
İğneleyici konuşmuştu. Rahatsız edici birşekilde. Hep bu şekildeydi. Birdaha ona bir sorun mu var diye sormayacağım!
Sessizce arabaya bindik. Oda arabayı çalıştırdı. Bu kadar sessiz olmaya alışmamıştım. Helede Cem ile birlikteyken bu tuhaftı.
"Cem?"
Kısa bir süreliğine bana baktı.
"Ne var?"
Gözlerimi devirdim. Öküz.
"Neden bu kadar sessizsin?"
Cevap vermeden yola bakmaya devam etti. Bu kadarı yeter. Ben sırıtan Cem'i istiyorum. Direksiyonu tutan koluna yavaşça elimi yerleştirdim. Onun tam gözlerinin içine bakıyordum. Bu hareketime şaşırmış gibiydi ama belli etmiyordu. Önce elime sonra gözlerime baktı. Hiçbir tepki vermeden yola döndü.
"Biranda mutsuzlaşıyorsun. Kızıyorsun. Seni anlamıyorum."
Nefesini sışarı üfledi. Hiçbir tepki vermemesi sinirimi fena halde bozduğu için anında üzgünce elimi çektim.
"Cem?"
Tekrar kısa bir anlığına bana baktı.
"Yine ne var maviş?"
Kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Dengesiz öküzün tekisin."
İçten olmayan bir kahkaha attı.
"Sağol."
Bu kadardı o DENGESİZ ÖKÜZÜN tekiydi!
Arabayı o mükkemmel okulun otoparkına çekti. Bu okulu görmek içimde bir huzursuzluk olışturuyordu. Berk, Uzay, Emre ve Melisa... Umarım burada yoktur! Arabadan ikimizde indik. Biz iner inmez bahçede arabayı parkettiğimiz yerin yanındaki parkta oturan iki kız kafasını bize çevirdiler. Onların yanından geçerken bşr tanesinin "Oha bu Cem değil mi?" Dedi. Cem duyuyordu büyük ihtimal ama umursamıyordu bile.
Diğer kız şok olmuş birşekilde ona baktı.
"Kızım bu Cem! İnanamıyorumm! Ayyy yarışmaya oda mı katılıcak?! Kaç yıldır gelmiyordu o kavgadan sonra!"
Onlara başımı çevirince ikiside sanki alarm gibi bana baktılar ve gözleri kocaman açılıp bir tanesi bayılıyor gibi oldu.
"Bu kız kim?! Onun arabasından indi şuna bak!"
Diğer kızda bana gözünden alev topu atıyordu.
"Ne olucak yanındaki sütüğüdür! Pekte sürtüğe benzemiyo tipine baksana. Cem'in bizim gibilerine ihtiyacı var. Ezik bu kız tipinden belli."
Şuan o kızı yolabilirim. Çok geç olmadan yani onların görüş açısından ayrılmadan dediklerine pişman etmek için yanımda yürüyen Cem'e biraz daha yaklaştım ve tam kapıdan geçerken elimi beline koyup sarıldım. Bu hareketime şaşırarak bana baktı. Benim o kızlara baktığımı görünce yüzünde bir sırıtış oluştu. Ve kızlara benim beklemediğim birşekilde "Şansınıza küsün kızlar. Onunum." Dedi. Kızlar ne dediğini hiç umursamadan sadece Cem'in onlarla konuştuğu için heyecanla birbirlerine bakıp çığlık attılar, bu halleri gerçekten fazlasıyla komikti!
Okuldan içeri girdiğimizde tabi Cem'in omzuna bir tane yavaşça vurdum. Buna sırıtarak güneş gözlüğünü taktı.
"Demek onunum ha? Ayrıca kapalı alanda güneş gözlüğü mantığı harika?"
Kolumdan tutarak ve sırıtmaya devam ederek beni spor salonuna sürükledi. Spor salonunun kapısında Cihangir ve Özlem Hoca vardı. İkiside kaşlarını çatmış bize bakıyorlardı. İlk Özlem Hoca konuştu.
"Nerede kaldınız?"
Al buyur Cem açıkla. Hiç uğraşamıycağımdan Cem'i işaret ettim. Özlem Hoca kaşlarını çatarak suratını Cem'e döndürdü. Cihangir ise ben ve Cem'e gülmeye başladı.
"Uyudum."
Bu gün gerçekten ben sırıtan ve dalga geçen Cem'i istiyordum. Umursamaz ve kızgın Cem değil! Uyuyorum kelimesinde umursamazlık akıyordu resmen!
"Tamam hadi! Ah Doruk hala ortalarda yok! Okul başkanımız olmadan yapamayız! Yani söyleriz falan da ödüllerin verilme sırasında okul başkanları çıkıyor."
Gerçekten Doruk neredeydi? Cem beni sürüklemeyi bırakıp kolumuda bıraktı.
"O mal buralarda geziyodur."
Hoca Cem'e öküzün trene baktığı gibi baktı.
"Cem karşında Hoca var unutma toparlan! Provaya başlıyoruz! Yediösaat prova yapıcaz bir saat de kostüm."
Özlem Hoca'nın dediğine Cem'in yandan homurdandığını duydum. Yedi saat fazlaydı ama gerçekten!
"Ee pardon Hocam ama yedi saat derken? Mesela benim işlerim var beklettiklerim var."
İlk defa ağzını açan Cihangir'e Hoca ters ters baktı.
"Hah sende ona uy Cihangir tam olsun oğlum! Zaten diğer okullarla beraber toplam hedi saat. Biz iki prova yapmış olucağız yani iki saat. Sonraki saatlerde hazırlanırsınız çalışırsınız falan."
Cem ve Cihangir aynı anda nefesini dışarı üflediler. Bnde şuan üflemek isterdim ama Özlem Hoca buradayken pek yemiyordu.
"Oflamayın! Şimdi 2. Sıradakiler bitiricekler provalarını. Bizim başlamamıza son on dakika kaldı. Yorulmayın oturun şuraya."
Gösterdiği banka doğru gittim. Sadece iki kişilik yer vardı. Cihangir önden gelip bana "Sen buraya otur Hayel." Dedi.
Öbür tarafada Cem'in oturmasını istiyordu ama bu durumda ayakta kalırdı. Boşvererek oturacaktım ki Cem kolumdan sertçe tutup beni geri çekti.
"Hayırdır? Hayel sen benim yerime oturuyorsun. Cihangir sende kendi yerine."
Cihangir gözlerini devirdi.
"Efendim? Ben kimsede emir almam."
Cihangir'de diğer kolumdan tuttu ve beni kendi yerine otutturmaya çalıştı. Bezbebek gibi ortada çekiştiriliyordum!
"Ciddi misin lan? Benden alıcaksın!"
Cem'in sesi dişlerinin arasından çıkan sesi Cihangir'e meydan okuyordu. Müdale etmessem kötü şeyler olabilirdi.
"Ya tamam! Zaten on dakika kaldı. Kankacım sen otur. Öküzcüğüm sende otur. Ben ayakta kalmaya kararlıyım!"
Cihangir Cem'e gözlerini devirip oturdu. Cem ise kulağıma eğilip "Ona kanka bana öküz. Öyle olsun mavişim. Ödeşiceğiz." Diye fısıldadı.
Ona daha bakamadan o çarpık gülüşüyle oturdu.
Bende kollarımı göğsümde birleştirdim. Sabahki umursamaz tarafı hala oyundaydı. Umarım bu tavrından biran önce kurtulur.
"Çocuklar! Sıra bizde!"
Özlem Hocanın sesini duymamızla spor salonuna girdik. Bütün okullardan katılan yarışmacılar buradaydı. Herkes birbirleriyle konuşuyordu. Sahneye ilk olarak Cihangir çıktı. Birkaç kızın gözü o tarafa çevrilip fısıldaşmaya başladılar. Cihangir sanki onlara hitaben göz kırptı.
"Evet dinlemiş olduğumuz Doğu Lisesine teşekkür ediyor ve başarılar diliyoruz. Şimdi sırada Aktaş Lisesi var. Hayel Özkan ve Cem Üstüner'i buraya davet ediyoruz! Başarılar!"
Cem ile beraber sahne merdivenlerinden çıkarken çok stres yapmıştım. Bütün herkesin gözü bizdeydi. Bu bir prova olabilirdi ama heyecanlanmıştım. Birkaç kız Cem'i yiyecek gibi bakıyordu. Bu oldukça sinir bozucuydu! Sahneye çıktığımızda Özlem Hoca kenardan bize hadi işareti yaptı. Cem bana baktı kısaca ve bu stresli o kızlara sinir olmuş birşekilde bakışlarımı görünce gözleriyle 'sakin ol.' Mesajı verdi. Derin bir nefes alıp mikrofanı ayarladım. Arkadan başlamgıç sesi duyuldu ve sözlere başladım.
***
"Aktaş Lisesine,Hayel ve Cem'e çok teşekkür ediyoruz! Şimdi sıradaki Liseyi alalım. "
Cihangir'in sesiyle derin bir nefes verdim. Başarmıştık! Yani salondaki birçoğu kişi beğenmişti. Sahne merdivenlerinden yavaşça indik. Özlem Hoca hemen yanımıza geldi.
"Harikaydınız! İki saati bitirdik. Şimdi hazırlanmaya başlayabilirsiniz ve bana Doruk'u bulanilirsiniz. Ah bu çocuk nerede?"
Başımızı salladık ve Cem ile spor salonundan çıktık. Şimdi diğer lisenin müzik sesleri geliyordu. Cem'e döndüğümde yüzünde gerginlik vardı ve ayağıyla ritim tutuyordu. Ona elbiseler nerede der gibi elimi açtım. Oda ne var gibi baktı.
"Elbise?"
Bir mırıltı çıkarıp kolumdan tuttu. Spor salonun yanındaki kapıda durdu. Üstünde soyunma odası yazıyordu.
"Bende giyiniyorum."
Başımı sallayıp içeri girdim. Vay canına! Bu bizim okuldaki sayunma odasından çok daha iyiydi! Ayna bile vardı! Kapıyı kilitleyerek ortada duran torbadan elbisemi çıkardım. Gerçekten bembeyaz parlıyordu. Uzun uzun elbiseye baktım ve yüzümdeki gülücüğü saklamadım. Çok güzeldi. Fazlasıyla.
Üzerimdekileri çıkarıp elbiseyi giydim. Ayağımada eskiden beri giydiğim beyaz topuklu ayakkabıyı giydim. Hoş görünüyordu ve Cem elbiseyi üzerime tam almıştı. Şimdi sadece makyaj ve saç kalmıştı. Aynanın karşısına geçip dağınık topuzumu açtım. Saçlarım berbat görünmüyordu. Sadece karışmıştı. Çantamdan tarağı çıkarıp taradım. Elimden gelse düzleştirirdim ama çok şey yapmayı sevmezdim.
Makyaj malzemelerimide çıkartıp gözüme sade bir göz makyajı yaptım. Son olarakta dudağıma parlatıcı sürdüm. Sade olmayı seviyordum. Aynada kendime baktım. Bembeyaz olmuştum. Harika görünüyordu!
Yavaş adımlarla kapıyı açtım. Cem arkası dönük tavana bakıyordu. Benim geldiğimi görünce ağır çekimde bakışlarını bana çevirdi. Beni baştan aşşağı rahatsız edici birşekilde süzdü. Her noktamda ayrı inceliyor gibiydi. Kızararak ellerimi arkada birleştirdim.
Oda çok yakışıklı görünüyordu. Fazlasıyla! Saçlarını düzeltmemişti.ödağınıktı yine ama ona bu daha çok yakışıyordu. Beyaz gömleğinin ilk üç düğmesi açık kolları dirseklerine kadar kıvrılmıştı. Siyah bir pantolan giymiş ve kemer takmıştı.
Beni keyifle keserken dudakları çapkın bir gülümseme yayıldı. Ellerini ceplerine sokup bana bir iki adım yaklaştı.
"Cihangir'den daha iyi bir seçim yapmışım kabul et."
Gülerek bende bir adım yaklaştım. Benim yaklaşmamla burunları ız birbirine az kalsın değiyordu. O derece yakınlaşmıştık. Boyu benden uzun olduğundan tabiki yukardan bakıyordum. Oda benim tam gözlerimin içine bakıyordu. Ne yapıcağımı biliyordum. Birazda Cem'in sihirli değneğini ben kullanıyım değil mi?
Yakınlığı bozmadan gözlerine bakmaya devam ettim. Oda bana artık sırıtarak bakıyordu. Birazdan bozucaktım.
Gözlerine bakmaya devam ederken küçük nir çocuk gibi gülümsedim.
"Evet ama birdahakine daha çok çalış."
Dememle gülerek spor salonuna doğru hızlıca yürüdüm. Eminim şuan hayal kırıklığına uğramıştır. Tam spor salonunun önünde durdum ve tekrar küçük bir çocuk gülüp arkama kısa süreliğine baktım. Elleri ceninde gülüyordu. Buraktığım yerden kıpırdamamıştı ama ben arkamı dönünce yavaş adımlarla yanıma geldi ve kulağıma "Beni çalıştır o zaman." Dedi.
Al işte hep o kazanıyordu. Hep ben domates oluyordum. Somurtarak ona baktım. Aklıma diyecek birşey gelmiyordu. Son noktayı o yapmıştı. Of of. Pf pf. Pöf pöf.
Aramızdaki bakışmayı telefonunun sesi bozdu. Ekranda yazan ismi görünce kasşarı gerildi ve telefonu açtı.
"Evet."
Karşı tarafı bir beş dakika dinledi resmen.
"Emin misin?"
Gözleri biranda tekrar beni buldu. O an ateş çıkıyor gibi tehlikeli baktı. Abi Cem'e neler oluyır? Hepberaber uzaylı saldırısına mı uğradık?
"Hemen buraya gelin."
Telefonu kapatıp cebine koydu. Bana ters ters baktı. Yaklaşık üç saati geçirmiştik geriye üç dört saat kalmıştı ve Cem hala değişikti. Acaba Doruk'tan mı haber gelmişti?
"Doruk ile ilgili birşey mi?"
Bana gözlerini devirdi.
"Sence ben o kaltak her ne boktaysa onu bulmak için kılımı kıpırdatır mıyım?"
Başımı hayır anlamında salladım. Yapmazdı. Doruk ölse ona yardım etmez umursamazdı.
Merdivenden ayak sesleri duyuldu. Bu kim olanilirdi ki? Bizden başka herkes salondaydı. Cem bana bakarken benim merdivene baktığımı gördü ve oda oraya döndü. Önce üç tane ayak göründü ve sonra YOK ARTIK!
Damla,Dilara be Doğa! Merdivenden indikleri anda bize baktılar. Damla ile kısa bir anlığına göz göze geldik. Bakışları ürkütücüydü. Yabaş adımlarla ban baka baka spor salonuna girdi. Ardındanda Dilara ve Doğa girdi.
Cem tekrar bana döndü.
"Kantinden birşeyler alıp bahçeye çıkalım. Rüzgarlar geliyor."
Yaşasın Yağmur geliyordu! Ve acıkmıştım! Başımı hızla yukarı aşşağı salladım. Beraber kantine girdik. Cem bana çikolata kendine de hiçbirşey almadı. O kadar itiraz ettimki kendinede birşey al diye ama inat ve öküz olunca. Beraber dışarı çıktık. Hava ne serindi ne sıcaktı. Tam ortasındaydı. Bahçede kimse yoktu. Boş olan banklardan bir tanesini seçip oturduk.
"Bir parça ister misin?"
Başını sağa sola salladı. Gözü dalmıştı. Birşeyler düşünüyordu. Çikolatamdan bir parça kopardım ve o istememesine rağmen ağzına tıkmaya çalıştım. Bana ne yapıyorsun der gibi baktı ve elimdeki çikolatayı alıp ağzına attı. En azından ben kazanmıştım bir kere olsun.
"Sana istemiyorum dedim. Yalan söylemiyorzu heralde!"
Mızmız bir çocuk gibi dudak büktüm. Bu halima kaşlarını çattı.
"Beni dinle."
Emir verici ses tonuna aldırmadan ona baktım. Fazlasıyla gergin gibiydi.
"Bu aralar bana söylemek istediğim birşey var mı maviş?"
O an aklıma ona tek söylemediğim şeyin Berk malı olduğunu hatırladım.
"Nasıl yani?"
Nefesini dışarıya üfledi. Bana tekrar bıkkınca bakıp birşey söyliyecekkken arkaya gözü takıldı ve Rüzgar'ın sesi geldi.
"Abi?"
Cem ayağa kalkıp Rüzgar'a baktı. Yanında Yağmur yoktu.
"Yağmur nerede?"
Benim sorumla Rüzgar şişmiş gözlerini bana çevirdi. Hiç uyumanış gibiydi.
"Onu evine bıraktım. Birazdan gelir."
Gülümseyerek arkama yaslandım. Rüzgar'da Cem'in yanına oturdu. Cem ona garip bakıyordu. Rüzgar'da onun bakışlarına karşı bir bana bir zcem'e bakıyordu.
"Bugüne almaları kötü oldu."
Rüzgar'ın lafına Cem başını salladı.
"Başlamasına üç saat kaldı galiba."
Bu sefer suskun olmamak için Rüzgar'a cevap verdim.
"Evet. Umarım biz kazanırız."
Cem bana ters ters baktı.
"Tabiki biz kazanıcağız. Ben varken jürinin oyu bana."
Gözlerimi devirdim. Rüzgar birşey diyecekti ki hiç brklemediğimiz bir ses duyuldu. Doğa'nın sesi! Merdivenlere kafamı çevirdiğimde bize doğru geliyordu.
"Hayel ee şey Cihangir seni bekliyomuş."
Yavaş hareketlerle ayağa kalktım.
"Ben geliyorum."
Cem başını salladı. Doğa'ya doğru gittim. Suratı sararmıştı. Endişeli ve stresli görünüyordu. Ona gülümsedim ve beraber okula girdik. Bir kat aşşağı indik. Ben
Tam spor salonuna yönelmiştim ki Doğa beni durdurdu.
"Şeyy orda değil bodrum kattaymış."
Tek kaşımı kaldırdım. Ciho'nun orada ne işi vardı ki? Benim böyle baktığımı görünce hemen cevap verdi.
"Eee yani bir sorun olmuş o yüzden."
Eh bakalım ne sorunmuş. Bodrum kata indiğimizde ikimizde durduk. Doğa hiç konuşmayan bir kızdı zaten ama huzursuz gibiydi. Bıdrum katta iki oda vardı. Depo ve kazan dairesi. Nerede bu Cihangir?
"Ihım depoda ses düzeylerine bakıcakmış."
Başımı sallayıp depoya ilerledim. O merdivende kalmıştı. Ay vallaha tuhaf. Yavaşcana kapıyı açtım. Eee içerde kimse yoktu. Bir iki adım içeriye doğru ilerledim.
"Cihangir?"
Bir adım daha ilerlediğimde arkamdan o sesi dıydum. O iğrendiğim cırtlak sesi!
"Cihangi burada yok malesef."
Damla! Bu Damla'nın sesiydi! Yavaş adımlarla arkamı döndüm. Ah Tanrım oradaydı! Sinsi bir şekilde bakıyordu. İşte şimdi anladım oyundu. Doğa bu yüzden tedirgindi.
"Söylemeyi unutmuştum şimdi söyleyim yarışmada başarılar. Tabi yetişirsen."
Ne demek istediğini anladığımda kaşlarımı çatarak ona baktım ama o bir kahkaha atıp hızla depodan çıktı ve daha gözümü kırpmadan kapıyı kapatmaya yöneldi. Ne yapıcakları beğnimde anlaşıldığında kırmızı alarm vermeye başladım. Koşarak kapıyı kapatmasını engellemeye çalıştım ama o son saniyede kapattı ve kilitledi. Kilitledi! K-i-l-i-t-l-e-d-i!!!!!!!!
Gözlerim tekrar kocaman açıldı ve kapıyı zorlamaya başladım. Ah çok geçti! Kilitlemişti! Bunu yapamazdı değil mi? Ah evet yapardı ve yaptı!! Lanet olsun gerçekten inanamıyorum!
--CEM'İN AĞZINDAN-- :
Gerçekten inanamıyorum! Bunu bana yapıcak en son kişi olmasını dilerdim. Şu boktan hayatta en nefret ettiğim şey yalan. İlk öğrendiğimde Hayel'i bana diğer yalan söyleyen herkes gibi öldürebilirdim. Bana aptal gibi yalan söylemişti. Hayır birde yalan söylediğini belli etmese! Rüzgar'a kızgınca baktım.
"Son kez soruyorum o piçler burda mı yani?"
Rüzgar üzgünce başını salladı. Gerçekten içine sıçıyım böyle şeyin!
"Anlamalıydım. Dünki Hayel'in gerginliği söylemek istememesiydi!"
Of off! Kendimi camdan aşşağı aymak yada birilerini dövmek istiyordum. Canı çıkana kadar!
"Abi ben bile sonradan anladım. Yağmur'u arkadaşımın telefonundan aradığımda saçma sapan şeyler söyledi sonra ona sorduğumda birşeyler geveledi. Beni Uzay sanmış olmalı."
Maviş bana yalan söylemişti. Maviş bana yalan söylemişti. Maviş bana yalan söylemişti. Maviş bana yalan söylemişti. İşte en çok bu beni mahvediyordu şuan! Maviş bana yalan söylememeliydi.
"Hayel bana yalan söyledi."
Elimi saçlarıma daldırdım. Belkide bana yalan söyliyecek son kişi rüyamda gördüğüm kızdı! Lanet olsun!
"Berk onları tehdit etmiş öğrendiğim kadarıyla. Yağmur'dan sonra yeni oyuncaklarını buldu galiba. Ne yapıcağız? Yağmur'a birşey olmasına izin veremem."
Hah! Berk onlara eski yöntemini kullanmış demek. Tehdit. Ne olursa olmalı Hayel bana söylemeliydi. Yinede o piçi Hayel bana yalan söylemek zorunda kaldı diye öldürücektim! Bir yandan da ona birşey olmasına izin veremzdim bende!
"Bende Hayel'e birşey olmasına izin veremem. Onlara birşey olmuycak."
İzin vermezdim. Veremezdim zaten. Onlara birşey olması imkansızdı.
"Bugün yine eskisi gibi Yağmur'un telefonuna mesajlar gelmeye başladı. Ayaz'ın Berk ile bir alakası olmadığına eminiz dimi."
Ayaz diyince artık beynim kaldırmıyordu. Gidip ağzını yüzünü dağıtmak istiyordum!
"O kadar asi değil. Hem Berk'in ona ihtiyacı yok gibi görünüyor. Grubunu çoğaltmış. Erdem'den sonra yılmamışlar ama o kadar geç değil!"
Ardıl'ı özlemiyordum ben aslında. Ölmüş ve bitmişti. Tamam duygusuz musun lan sen? Diyeceksiniz. Evet. O zamanlar kötü belalı tiplerdik. Bu yüzden o zamanları hatırlamak istemiyordum.
"Melis diye bir kız ve okula gizlice uyuşturucu satan Emre diye birini almış. Bu Hayel ve Yağmur'un yeteri kadar korkmasını sağlar."
Hayel korkak değildi. Gereğinde korkuyordu ama Yağmur'dan daha korkaktı. Yada her zaman dikti bu onu korkusuz yapıyordu.
"Berk geri döndü ve hedefi Hayel ile Yağmur'a yöneltti. Bizi unutuyorlar orospu çocukları!"
Rüzgar ensesini kaşıyım nefesini dışarı verdi.
"Bu arada sakın Hayel'e bunu bildiğimi falan söyleme lan. Onun bana ne zaman söyliyceğini bekliyorum."
Başını salladı.
"Yağmur'un da benim bildiğimden haberi yok zaten."
Eğer maviş bana hiç söylemezse bunun sonucunu öderdi. Merdivenlerden tanıdık bir malın bana seslendiğini duydum. Bu çocuğuda bir gün dövücem ama ne zaman?
"Cem beyfendi?"
Cihangir malına güldüm. Havalı havalı olduğunu zannederek merdivenlerden indi ve başımda dikildi. Ona sırıtarak bakıyordum.
"Ne var?"
Bir kahkaha attı. Gerçekten dövecekler listesi oluşturmaya başlasam iyi olur maviş için.
"Yarışmanın başlamasına son yarım saat."
Tek kolumu banka attım. Bu hareket anlayana 'Ben böyle iyiyim.' Demekti.
"Vay be zaman ne çabuk geçiyor değil mi?" Dememle gülmeye başladı.
"Ee Hayel'e ne yaptın? Heyecanlı olduğundan şuan senden önce gelirdi bile. Nerede?"
Bir dakika lan?! Hayel! İyide Doğa buraya gelip Cihangir'in çağırdığını söylemişti!
"Ne demek Hayel nerede? Seninle değil miydi?"
Cihangir kaşlarını çattı.
"Sabahtan beri spor salonunda sunuculuk görevimi yapıyorum ve Hayel'i seninle dışarı çıktığından beri görmedim. Çağırmadım da."
Rüzgar'a döndüğümde ağzını açmış bana şok olmuş birşekilde bakıyordu. Hayel?! Doğa?! Beynime bir yıldırım düşmüş gibi sarsıldım. Hassiktir! Damla?! Oturduğum banktan hızla kalkarken beynimde resmen alev topu vardı. Damla sen bittin! Bunu yapamazdı! Hayel neredeydi o zaman? Hızlı be öfkeli adımlarla okula girdim. Arkamdan Cihangir ve Rüzgar geliyordu. Mal Cihangir bağırdı.
"Hayel kayıp mı?!"
Okulda olmalıydı çünkü biz bahçedeydik ve onu çıkarken görürdüm. Okuldaydı ama bu lanet okulun neresindeydi? O Damla pisikopatı onu heryere sokmuş olabilirdi. Damla'yı tanıyordum ve yapıcaklarını biliyordum! Yarışmada yedekte o vardı. Yani Hayel'e birşey olursa onun yerine o geçicekti. Onun gelmemesini sağlıyacaktı. Ah Lanet olsun! Anlamalıydım!
Rüzgar arkamdan bağırdı.
"Beraber arıyalım okulu!"
Ona sert birşekilde döndüm. Tam ağzımı açıp birşey diyecekken şu sinir olduğum Hoca bozuntusu biranda aşşağı merdivenden bakarak bize seslendi.
"Cihangir! Oğlum neredesin hadi başlangıcı yap hemen. Cem! Hayel ile birlikte yerlerinizi alın. Üçüncü sıradıyız yani bize tam olarak onbeş dakika kaldı!"
Cihangir bir bana birde Özlem Hocaya baktı. Özlem Hoca sabrı tükenmiş gibi ayaklarıyla ritim tuttu.
"Yavrum ne duruyorsunuz? Cihangir program seninle başlıyor haberin var deyil mi? Jürileri kızdırma hazırlandılar bile! Cem Hayel ile sahne arkasına geçin hemen!"
Cihangir yavaş ve emin olmayan adımlarla merdivenlerden indi. Bu kadardı işte. Hayel birde ona kankacığım diyor ya öldürücem vallaha elimden bir kaza çıkıcak! Nefesimi sinirlice dışarıya verdim. Ah zhayel nerdesin be?!
"Rüzgar hemen bulmamız lazım Hayel'i!"
Rüzgar bana donuk birşekilde bakarken arkadan ince bir kız sesi duyuldu.
"Rüzgar!!"
Yağmur çığlık atmıştı. Anlamayarak o tarafa bakınırken Rüzgar'ın gözleri büyüdü ve okul kapısına doğru koşdu. Allahım benim çektiğim çile ne ya? Rüzgar tekrar bana döndüğünde suratı asılmıştı.
"Abi Yağmur Dilara'yı fena dövmeden müdahale etmem gerekiyo!"
Daha birşey demeden bahçeye koştu. Anlaşıldı Hayel'in nerede olduğunu bulmada yanlızdım. Zaten Rüzgar dışında birinin ayak bağı olmasını istemem. Nereden başlıyacaktım? İlk düşünmeye bile zamanımın kalmadığını anlayıp yukarı kata çıktım. Kimse yoktu herkes spor salonundaydı zaten. Koşarak sınıf kapılarını tek tek açtım. İkinci katta değildi. O kadar hızlı birşekilde üçüncü kata koştum. Oradakide tüm sınıfları tek tek aramaya başladığımda Cihangir'in sesini hoparlörden duydum.
"Liseler arası müzik yarışmasına hoşgeldiniz!!"
Hay ananı başladı! Kaldımı on dakika! Gerçekten şuan benim için en sağlıklısı birini öldürmek. Umarım bu biri Hayel olmaz! Aon üst kattaki sınıfada baktım. Burdada yoktu! Söylenerek spor salonu katına indim. Hala içeri girenler vardı. Birçoğu kız ban abakıp sırıtıyordu ama şuan onları takamıyacaktım. Baş belası bir maviş arıyorum kusura bakmayın!
Spor salonunda olması imkansız olduğundan spor salonunun yanındaki soyunma odalarına baktım. Kızlar soyunma odasına hızlıca girdim. İçerideki iki tane kız üstlerinde sadece iç çamaşırlarıyla çığlık attılar sonra bana döndükler ve gözlerini kocaman açarak 'Oha bu Cem!' Gibi birşey mırıldandılar. Allahım gidin işinize amk.
Erkeklerinkine girdiğimde kimse yoktu. Sinirli birşekilde kapıyı sertçe kapattım. Neredesin maviş?!
"Evet sevgili jürim ilk yarışmacılarımızı çağırıyorum! Atalay Lisesinden Ceren Mutlu ve Serkan Bilge!"
Al işte! Birinci yarışmacılar! Biz Allahtan üçüncü yarışmacıyız. Heryere bakmıştım. Arka bahçede falan olamazdı değil mi? Gerçi Damla pisikopatından bahsediyoruz lan! Koşarak bahçeye yöneldim. Bu sırada müzik sesleri gelmeye başlamıştı. Özlem Hoca delirmiştir bizi göremeyince. Abi o değilde Hayel şimdi panik ataktan ölmediyse iyi. Birde bugün bana yalan söylediğini anladığımdan dolayı ona ters ve umursamaz tavrımı gösterdim. Bu yüzden 'Ay bir numaralı kurtarıcım Cem beni umursamıyo. Ne yapıcağım?' Modundadır. Off off!yanlız Damla'yı bulursam fena olur düşünmek bile istemezsiniz.
Bahçeye çıktığımda işk olarak arka bahçeye baktım. Heryerine. İncecik kız sonuçta Damla manyağı biryere sıkıştırmıştır. Zaten ainirliğim bşrde bu çıktı aq. Maviş tam bir BAŞ BELASI! Beş dakika boyunca koskoca bahçede koştum. Saf bu kızda ya saf diyince kızıyo. Bu maviş ile karlı gündeki çarpışmamızdan sonra hayatımda çok şey değişmişti gerçekten. 'My grils' uygulamasını hayatımdan az çok kaldırmıştım. Kaç aydır bir bara gidip çakma sarışınları ı görmüyordum.
"Evet Atalay Lisesine teşekkür ediyoruz ve sıradaki yarışmacıları alıyoruz. Atatürk Lisesinden Merve Karakuş ve Buğra Ceylan!"
Cihangir'in sesinin yankısını duyduğumda düşüncelerimden kurtuldum. Bahçede değildi. Hay sikiyim nerede bu kız? Koşarak geri içeri girdim. Rüzgar'da Yağmur ve Dilara ile uğraşıyodur işi uzamıştır bahçede göremediğime göre.
Spor salonuna geri indim. Heryere bakmıştım. Ellerimi saçıma daldırıp düşünmeye başladım. Tam sağ tarafa dönücekken gözüm aşşağı kata inen bir merdivene takıldı. Bu merdiveni hiç farketmemiştim bile. Yavaş adımlarla merdivene ilerledim. Bodrum kata iniyordu. O zaman tek bakmadığım yer bodrum kat kalmıştı.
Aşşağıya yavaş yavaş indim. İki tane kapı vardı. Biri büyük üstünde kazan dairesi yazıyordu. Diğeri ise sınıf kapısı gibiydi ve üstünde depo yazıyordu.
Bir saniyeliğine yukarıya kulak verdim. Şuan söyledikleri şarkıyı biliyordum ve bitmek üzereydi. Siktir! Bundan sonra sıra bizde!
"Hayellll?"
Tek çare olarak bağırdım. Bir iki saniye beklediğimde bir ses duydum. İnce bir ses.
"Cem!"
Ses depo denen yerden geliyordu. Kapıya iyice yaklaştım. Kilitliydi. Sonunda onu bulmuştum!
Odanın içinden ayak sesleri geldi ve kapının kolu zayıfça çevrildi.
"Cem. Yardım et! Damla beni buraya tıktı. Geç kalıcaz ve kaçırıcaz bittik. Acele et."
Sesi ağlamaklı geliyordu. Gerçekten korkmuştu. Bunu çok belli ediyordu. Şimdi iş Cem'e kalmıştı.
Kapıyı zorladım ama açılmadı. Bu böyle açılmıyacaktı belliki.karalı birşekilde geriye doğru gittim ve kapıya doğru hızla koşup omzumla vurdum. Sarsıldı ama açılmadı.
Tekrar daha hızlı ve kuvvetli birşekilde vurdum. Bu sefer işe yaramıştı. Kapı gürültüyle açıldı.
Gözlerim havada uçuşan tozlardan sonra içeride kollarını göğsünde birleştirmiş,göz makyajı akmış,üşümüş,bacakları titreyen ve mavi gözleri korkuyla bakan mavişi gördüm. Öksürdükten sonra yanına gittim.
"Maviş?"
Daha maviş dememle aniden kollarını boynuma sardı ve hafiften ağlamaya başladı.
"Herşeyi mahvederim diye çok korktum!"
Bende kollarımı onun beline sardım. Gerçekten titriyordu.
"Tamam sakin ol bak geçti. Seni buldum."
Kafasını boynuma gömüp hıçkırdı. Tam birşey diyecekti ki Cihangir'in sesi Hayel'in boynumdan çıkmasına sebep oldu.
"Merve ve Buğra'ya Atatürk Lisesine teşekkür ediyoruz! Şimdi ise sıradaki yarışmacıları alalım. Aktaş Lisesinden Hayel Özkan ve Cem Üstüner!"
Hayel gözlerini büyüttü. Onun şimdi donup kalıcağını bildiğimden onun kolundan tutup depodan çıkardım ve son hızla üst kaga koşmaya başladık. Şuan Hayel berbat durumdaydı. Yani gerçi sadece makyajı akmıştı.
"Bu şekilde mi çıkıcaksın sahneye?"
Biraz onu rahatlatmak için demiştim ama o ters ve gergin bir cevap verdi.
"Şuan düşünüceğim en son şey makyajım Cem!"
Dahada hızlanarak onu resmen sürüklemeye devam ettim. Merdivenlerden çıkıp spor salonuna girdik. Yani biz seyirci yerinden girmiştik. Sahne arkasından değil. Gerçi çokta umrumda. Kapıyı açmamla hütün kafalar bize döndü. Herkes bize bakıyordu. Tahminim: Hayel domates olmuştur.
Cihangir bizi geçiştirmek için birşeyler geveledi.
"Eee evet Hayel Özkan ve Cem Üstüner'i sahneye çağırıyoruz!"
Sahne merdiveninden çıktık ve insanlara döndük. Hala Hayel'in kolunu tutuyordum.
Özlem Hocayı kenarda gördüğümde içimden kahkaha atma isteği geldi. Telaş içinde bakıyordu. Sanki son nefesi gibi bana "Duygulu söyle." Dedi.
Hayel'in kolunu bırakıp önümüzdeki iki mikrofonu birbirine yaklaştırdım. Madem Özlem Hoca duygulu söyle demişti. Bana uyar.
Ona kısa bir bakış attım. Bana telaşlı birşekilde bakıyordu. Mikrafona titreyen ellerini yerleştirdi. Belliydi insanlara bakmak istemiyordu çünkü çok fazla utanıyordu. Yandanda üç jüri bize 'Mal mısınız yavrum' der gibi bakıyordu.
Arkadan müziğimizin sesi geldi. Vallaha Hayel bu boktan durumda nasıl söyliycek bilmiyorum ama biz kazanıcağız. Finali harika yapıcağım. Öyle bir final yapıcağım ki Damla mavişime bunu yaptığına pişman olucak.
Hayel titrek sesiyle şarkıya başladı.
"You got a gril. That doesn't look a thing like me. The gril your mother said it would be.
So, you could say that. You could say that. I am hopelees."
Derin bir nefes aldı ve kendine gelmek için mikrafonu sıkmaya başladı. Sıra bendeydi. İşte şimdi onu rahatlatabilirdim. Mikrafonu yerinden çıkartıp elime aldım ve sahnede dolaşmaya başladım.
"But that ain't the gril. That ain't gril. I want you to be. The gril that keeps up and ı see my dreams. So, you could say that, you could say that. I love her."
Tekrar eski yerime gelip Hayel'in gözlerinin içine baktım. Biraz sakinleşmiş görünüyordu. Bana gülümseyip oda mikrafonu yerinden çıkarıp eline aldı. Şimdi nakarat kısmı gelmişti. İkimizin beraber söyliyeceği kısım. Birbirimize döndük. Oda benim gözlerimin içine bakıyordu.
"So, ı don't care what they say. İts our life life life. We can dance if we want make it feel alright. Temperature's rising ı feel the fire. Tonight it just me and you."
Şimdi sıra yine Hayel'in söylediği yere gelmişti. Benim gibi sahnede dolaşmak yerine bana bir iki adım yaklaştı.
"Tel me baby , will you be hear when ı wake up. Even whit no make up. I don't want to fake it."
Son cümlesinde bana yaklaştığı kadar küçük bir çocuk gibi yavaş adımlarla geri çekildi. Bende sırıtarak söze ona tekrar bir adım atarak başladım.
"And hou don't gotta doubt a second if ı miss you everytime ı white you. I feel naked."
Her kelimemde onunla aramızdaki boşluğu kapattım. Tekrar birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Nakarat kısmı tekrar gelmişti.
"I feel naked. I want it, so let me get it, you say you got it won't you come yo get it."
Sıra bana geldiğinde çarpık bir gülüşle seyircilere döndüm. Jüri bize tuhaf bakıyordu.
"İf told you gril. Come and run away wihte me. Now will you throw it all away for me. I need to know that, need to know that. İt's not over."
Öndeki kızlar Hayel'i dövücek gibi bakıyorlardı. Onlara bir iyilik yapıp göz kırptım. Hayel'e döndüğümde onun bütün heyecanının gittiğini gördüm. Kendine gelmişti. Jüri'nin o tarafa doğru dönüp kendi yerini söylemeye başladı.
"Cause you were the boy daddy told you to stay away for me. But you are nothing but a fantasy. I need to know that,need to know that. You'd be strong enought to belive in us."
Sonşarına doğru bana doğru geldi ve yine gözlerimi buldu. Bende onun gözlerine baktım. Bitlikteli kısma geldik.
"Cause I don't care what they say,It's our life life life .We can dance if we want .Make it feel alright. Temperature's rising ,I feel the fire. Tonight, it's just me and you "
Tekrar Yrıldık. Hayel sahnede dolaşmaya ve söylemeye başladı.
"Tell me baby, will you be here when I wake up, Even with no make up ıdon't wanna fake it."
Onun dolaştığı yere doğru bende gittim. O önden ilerliyor bende onu takip ediyordum.
"And you don't gotta doubt a second if I miss you , Everytime I'm with you .I feel naked."
Son bir sözümüz kalmıştı. Onuda beraber söyliycektik. Mikrafonların olduğu yere geldik ve birbirimize baktık. Ona bir adım daha yaklaşıp aramızdaki mesafeyi kapattım tamamıyla.
"I feel naked. I want it, so let me get it. You say you got it won't you come you get it."
Müzik sonlanırken oda bana gülerek bakıyordu. Artık sihirimi konuşturma zamanı gelmişti. Elimi yavaşça beline koydum ve yatırır pozisyona getirip o narin dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Elleri düşmemek için boynuma giderken saçları aşşağıya sarkıyordu. Bana şok olmuş birşekilde gözlerini büyüterek baktı. Karşılık vermiyordu. Bende şuan vermesini istemiyordum zaten.
Salonda büyük bir gürültüyle alkış sesleri kopmaya başladı. Yan gözle baktığımda herkes aykta bizi alkışlıyordu. Jüri bile. Demiştim sihirimi konuştururum.
Hala dudaklarım Hayel'in kinin üstündeyken sahne perdesi kapandı ve decreye Cihangir'in sesi girdi. Gülüyordu.
"Ahhaha ne tatlılar değil mi? Ee evet Hayel ve Cem'e teşekkür ediyorum. Sıradaki yarışmacı arkadaşları çağırıyorum. Soykan Lisesinden Başak ve Yiğit!"
Hala dudaklarımı ayırmamıştım ve oda hala şaşkındı. Kalbi durmuş gibiydi. Bayılmasın diye yavaşça dudaklarımı dudaklarından çektim ve onu eski haline getirdim. Hala nefes almıyor bana şok olmuş birşekilde bakıyordu. Açıklama yapmam gerekiyor diye düşünmedim ama Hayel bana tuhaf bakıyordu. Allah korusun komaya falan girer benim sihirli dudaklarım yüzünden.
"Özlem Hoca duygulu söyle dedi. Bende dediğini yaptım."
Biranda bana hiç bakmadan arkasını dönüp hızla gitmeye başladı. Bu kız gerçekten tuhaf ya. Fiğer kızlar Cem Üstüner beni öpsün diye bekler bu beni takmıyor bile. Arkasından seslenmedim.
Hızla yürümeye devam ederken yavaşladı ve beklemediğim bir şekilde durdu. Sonra arkasını döndü. İşte o an suratındaki kızarıklığı ve yüzündeki gülümsemeyi gördüm.
Giderkenki hızından daha hızlı birşekilde bana doğru yürüdü ve iç beklemediğim birşekilde boynuma atlayıp bana sarıldı. Ben tepkisiz kalırken kulağıma "Anlatmamı istemiştin ya. İşte sana anlatıyım Kaslı kafa!" Dedi.
O an aklıma sabahki ona soktuğum laf geldi. Suratımda bir sırıtma oluşurken Hayel boynumdan indi ve gerçekten hiç ama hiç ama hiç beklemediğim birşekilde beni öpmeye başladı! Çok acemice öpüyordu gerçekten. Sırıtmam genişlerken öpmesine daha iyi bir karşılık verdim. Şuan bunu herkesin içinde yapamazdı çünkü utanırdı ama şimdi biz sahne arkasına açılan küçük bir odadaydık.
Onu duvara doğru yönlendirdim ve sırtını duvara dayadım. Eminim yarın bunu yaptığından dolayı yüzüme bile bakamıyacaktı. Şimdiye kadar birçok kızla öpüşmüştüm ama Hayel'de onlarınki gibi olmuyordu. Onda farklıydı. Onda belki masumluk,saflık ve akıllılık aynı anda olduğundandı. Her ne olursa olsun onun dudaklarını seviyordum. Dudakları onunkilerin üzerindeyken onun yaptıklarını unutuyordum. Bana kim olduğumu hatırlatıyordu. O farklıydı. Rüyalarınıza giren melek gibiydi. Onu ilk rüyamda gördüğümde anlamıştım bir melek olduğunu ve sonra gerçek olduğuna inanmamıştım. Tekrar o rüyayı görmek istemiştim. Gerçi muhteşem rüyalar bir kere görülür ve ben malesef o hakkımı tanışmadan önce kullanmıştım. Şuanda gerçeği benim yanımda beni öpüyordu. Bu anı hiçbirşeye değişmem.
~~~~SÜPRİZ BÖLÜM :D CEM'İN AĞZINDAN BÖLÜM İSTEYENLER OLDU ONLAR İÇİN ÖZEL HAZIRLADIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. ŞARKININ TÜRKÇESİNİ MERAK EDİYORSANIZ BAKABİLİRSİNİZ (İZLESENE.COM DA KLİBİ VE ALT YAZILI TÜRKÇESİ VAR ORADAN BAKABİLİRSİNİZ) SİZE İKİ TANE SORUM OLUCAK YORUMLARA CEVAP YAZARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM.
1.CEM'İN BERK OLAYINI VE HAYEL'İN ONA YALAN AÖYLEDİĞİNİ BİLDİĞİ İLE İLGİLİ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
2. YAĞMUR'UN AĞZINDAN MI YOKSA DAMLA'NIN AĞZINDAN MI BÖLÜM İSTERSİNİZ?
VOTE ATMAYI UNUTMAYIN :)
MULTİDE TEMSİLİ HAYEL VE CEM VAR. ~~~~
NOT:ARKADAŞLAR HAYEL'İN İSMİNİ YANLIŞ YAZMIYORUM. ONUN ADI HAYAL DEĞİL HAYEL OLARAK YAPTIM. TUHAF BİR İSİM OLSUN DİYE YAPMIŞTIM. HAYEL İSMİNDE OLAN TANIDIĞIM BİRİ VAR. YANİ İSİMİ TAMAMEN BEN UYDURMADIM. :D

RÜYAWhere stories live. Discover now