40. Bölüm Oyun Yeni Başlıyor...

679 16 0
                                    

Onu öpüyorsun,onu öpüyorsun,onu öpüyorsun... Beynimde bu cümle tekrarlanıyordu. Cesaret edip onu öpmüştüm. Şuan öpüşüyorduk. Rüya falan değildi değil mi? Hayırr... Kalbimin deli gibi çarpmasına engel olamıyordum. Bu çok farklıydı. Onu öperken beynimden birsürü şey geçiyordu ama hepsini durdurabilip gözlerimi kapatabiliyordum.
Tam perde kapanırken bunu yapıcağını hiç ama hiç düşünememiştim. Damla beni o depoya kilitlediğinde ve bir saat boyunca orada kaldığımda Cem'in beni bulamayacağını düşünmüştüm. Herkes onun beni öptüğünü görmüştü. Ne kadar utansamda şuan onu öpmekten mutluydum. Sahne arkasına açılan,loş ışıklı küçük bir odadaydık.
Aırtımı duvara yasladı ve başımı eliyle sabitledi. Sanki açmış gibi öpüyordu beni. Bu çok tuhaf bir duyguydu.
Nefes almak için dudaklarımı onunkinden ayırmak istedim ama izin vermedi. Beni daha çok duvara yapıştırdı. Kapalı olan gözlerimi yavaş yavaş açtım. Açmaz olaydım!Açmamla Cem'in gözleri benimkilere sabitlendi. Dudaklarında hafif bir gülücük oluştu ve sert öpüşünü yavaşlattı. Ona ayak uydurmam imkansızdı. Bu yüzden nefes alamamak bir yana eriyip gitmiştim resmen.
Ona bakışlarıma iyice sırıtı ve dudaklarını yavaşça dudaklarımdan çekti. Suratım domates tarlasından farksız durumda olduğuna emindim. Sanki o kızarıklıkları kapatmak için onun gözlerine değilde yere bakıyordum.
Alnını alnıma dayadı ve resmen ona bakmam için gözleri ile beni zorladı gibi bişey. Öyle bir bakıyırdu ki gerçekten en sonunda dayanamayıp gözlerine baktım. Gözleri bile sırıtıyordu. Gözlerini gözlerimden ayırmadı.
"Konuşmamız gerekiyor galiba."
Başımı hafiften aşşağı yuukarı salladım ama geçiştirmek için gibi bişeydi. Ne konuşucaktık bir fikrim yoktu.
Gülümseyerek alnını alnımdan çekti ve elimden tuttu. Ona tek kaşımı kaldırarak baktım. Bana bakmadan son sürat odanın kapısına doğru sürükledi. Tam kapıya geldiğimizde durup bana baktı.
"Şuan bence evinde konuşmamız veya bana gelmen bir katliama sebep olabilir. Nereye gidiceğimizi biliyorum."
Daha cevap veremeden kapıyı açtı. Kapıyı açmasıyla sahne arkasına çıktık ve birsürü kişinin kafaları bize döndü. Herkes bana uzaylıymışım ve dünya için büyük bir sorunmuşum gibi bakıyordu. Tabi öyle bakanlar kızlardı. O sarı çiyanları varya!
Utanmak bir yana yine domates olmıyım diye yere bakmakla meşguldüm. Cem kimseyi takmayarak sahne arkasındanda çıktı ve çok çok hızlı adımlarla merdivenlerden çıktı. Bu sırada hala spor salonundan ses geliyordu. Şarkı söyliyenler vardı. Ay acaba Yapmur ve İdil neredeydi? Off offf...
Bahçeye çıktığımızda buz gibi havanın tenime çarpmasıyla üstümde sadece elbisenin olduğunu hatırladım. Çantam ve montum içeride kalmıştııı! Ürpererek Cem'e biraz ayak uydurmaya çalıştım yani hızlandım. Neden bu kadar acele ettiğini biliyordum. Birazdan Özlem Hoca gelicekti ve birsürü şey diyicekti veya Yağmur beya en kötüsü olarakta Özgür ile İdil!
Bu şekildedüşüncelerimle boğuşurken tam kapıdan çıkıyorduk ki arkamdaki tanıdık kalım sesi duymamla durdum. Yan Cem hala devam edicekti ben durmasaydım ama ben bu sesin kime ait olduğunu biliyordum ve bu hiç iyi olmayabilirdi!
Cem'de benim durduğumu görünce durdu ve arkasına baktı. Özgür'ün kızgın bir boğa gibi bize doğru koştuğunu oda farketmiş olucakki bana ters ters baktı.
"Orospu çocuğu ne yaptığını sanıyorsun?!"
Gerçekten Özgür fazlasıyla sinirliydi! Ona kilitlenmiş bakarken arkadan koşturarak inen bir İdil gördüm. Panik atak içindeydi sanki.
"Özgür! Ya sana inanamıyorum! Sana ne Hayel ve Cem'den?!"
Özgür bir saniye bile gözünü kırpmadan tam özümüzde durdu ve Cem'in kolumu tuutuğunu gördü. Gözleri alev alırken sert ve ani birşekilde diğer kolumdan tutup beni arkasına aldı. Bana bakmıyordu. Bakmasa iyi olurdu çünkü koluuummm....
Ah Tanrım kolum! Bu nasıl bir şey hayvan!
Durun açıklıyım Özgür beni çeker çekmez Cem daha sert ve ani birşekilde diğer koluma yapışıp beni kendine çekti. Özgür'den daha sert ve daha güçlü çekmişti. Kesin morardı böyle bir çekiş yok yani! İnleyerek yüzümü burulturdum. Cem o ölümcül bakışları bir saniye Özgür'den çekip bana baktı. Sonra tekrar özgür'e.
"Ne yapıyormuşum ben?"
Özgür Cem'in sözüyle iyice gerilirken bana uzanmaya çalıştı ama Cem beni arkasına aldı.
"Hayel'i nasıl öpersin lan şerefsiz?!"
Cem bir kahkaha ataak bana döndü ve göz kırptı.
"İşte böyle öpüyorum."
Der demez ani bir hareketle dudaklarıma küçük bir buse kondurdu. Gözlerim fal taşı gibi tekrar açılırken yanaklarım pembeleşti.
Özgür Cem'in yaptığı hareketle elini yumruk yaptı ve bana sertçe baktı. İdil'de artık bize yetiştiğinde nefes nefese araya girdi. "Ya Özgür ne yapıyorsun? Rahat bıraksana!"
Özgür ona hiç bakmadan Cem'e sertçe baktı.
"Sabrı zorlama!"
Cem bir kahkaha attı.
"Zorlarsam ne olur lan?"
Özgür başını aşşağı yukarı salladı ve sıktığı yumruğunu havaya kaldırıp Cem'in suratı ile buluşturuyordu ki Cem yumruğu havada tutup ona bir kafa geçirdi.
Aynı saniyelerde ben geri çekilmiştim ve İdil'den bir çığlık kopmuştu.
"Özgür!"
Özgür sendeleyerek yere düşer gibi oldu ama sonra kendini toparlayıp Cem'e kafa atıyordu ki Cem karnına yumruğu geçirdi. Özgür'den bir inleme duyuldu ve daha fazla dayanamıyormuş gibi yere düştü.
"Hadi bakalım kolay gelsin. Ha şunuda kafana koy istersen o artık benim."
Şuan Cem'in dediği 'benim' kelimesini umursamıyordum çünkü İdil yine bir çığlık atıp Özgür'ün yanına çöktü. Hafiften burnu kanıyordu. Off of! Yani Cem'in beni öpmesi onu ne ilgilendiriyor? Kendi kaşındı. Cem'de kaşıdı.
Tam İdil'in yanına gidiyordum ki Cem tekrar kolumdan tutup arabasına sürüklemeye başladı. O beni sürüklerken sadece arkamı dönüp Özgür'ün ayağa kalktığını ve İdil'i dinlemeden bizim arkamızdan koşmaya başladığını gördüm. Sonra Cem beni arabanın ön koltuğuna otutturup kendiside bindi ve son hızla arabayı çalıştırdı.
Özgür arabanın arkasından bir küfür savurdu ama biz çoktan uzaklaşmıştık.
Şaka gibiydi. Özgür neden böyle davranıyordu? Emliyet kemerimi takıp arkama yaslandım. Herşeyi bir kenara bırakın Cem'i öpmüştüm. Yine o bilinmedik his içimdeydi. Kalbime sıkışmış artık beni buradan çıkar yeter diyordu. O hissin ne olduğunu galiba anlamıştım diyordum ama emin değildim. Cem benden çok farklıydı. Yani zaten aynı olmamız beklenemezdi. İlk tanıştığımız gün o sarışın yada kızıl saçlı, Sürtük, burnu havada kızları seviyor diye düşünmüştüm ama öyle değilmiş.
Keşke Damla onu hiç tanımasaydı diye düşünmüyorumda değil yani. Kız başından beri pisikopat pisikopat dibinde geziniyordu. Sonra işler nereye vardı beni depoya kilitlemeye! Bu kadar mal bir kızdı. Cem'in ondan iğrendiğini görmüyordu! Onu sevenleri görmüyordu! Aslına bakarsan Ayaz problemini de başıma o sarmıştı. Tamam atarlandım sakin oluyoruzz!
Araba daha önce tanıdığım bir sokağa girince gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu o ıssız sokaktı. Çenemi fazla tuttuğum kanısına vardım.
"Nereye gidiyoruz?"
Ban akısa bşr süreliğine bakıp geri yola baktı.
"Çok bile durdun sormamak için."
Gözlerimi devirip tekrar yola baktım. Hava daha kararmak üzere olduğundan o kadar ıssız görünmüyordu ama yinede sokağın ruhunda ıssızlık,iğrençlik vardı.
"Cem."
Güldü.
"Tamam sakin. Sadece biraz insanlardan uzak biryere gidip konuşalım istedim. Barıma gidiyoruz."
Bn oraya hayatta gitmem diyebilirirz. En son gittiğimde neler olduğunu hatırlıyorum ce miğdem bulanıyor. Hiç bana göre bir yer olmadığını daha önce söylemiştim.
"Saçmalama! Konuşucak başka bi-"
Tek eliyle ağzımı kapattı ve beni susturdu. Ona 'ne yapıyorsun?' Bakışı attım ama takmadı bile.
"Ben ne dersem o. Önemli bir konu ve tek konuşabiliceğimiz tek yer bu bar."
Yani tenha ve ıssız olmasından haklıydı ama ben bir parkta ne konuşucaksak konuşmayı tercih ederdim. Elini sustuğuma emin olduktan sonra çekti. Yanılmıştı çünkü elini çeker çekmez konuşmaya başladım.
"Bir parkta konuşsak daha mantıklı olurdu. O sürtüklerin ve o sapık adamların olduğu yere gitmek istemiyorum."
Gözlerini devirdi. Artık benim susmuycağımı anlamıştır.
"Yanında ben varken hiçbirşeyden korkma bebeğim."
Bak yine bebeğim diyor. Bebeğim demesi aslında bazen hoşuma gidiyordu ama şuan değil!
"Onu anladık ama orası beni huzursuz ediyo Cem. Hem sen benimle bu kadar önemli ne konuşucaksın?"
Gerçekten şuan en çok merak ettiğim benimle ne konuşucağıydı.
"Orada anlarsın maviş."
Oflayarak yanaklarımı şişirdim. Umarım Yağmur Rüzgar'a herhangi birşey dememiştir Berk olayı ilr ilgili.
Beş dakikalık uzun bir sessizlikten sonra o hiç sevmediğim bara geldik. Pek araba yoktu. Kim bilir iöerisi nasıldır. Emliyet kemerimi çıkarıp Cem ile beraber arabadan indik. Cem'in yanına geçtiğimde soğuk bir rüzgar esti ve ürperdim. Lanet olası çantam ve montum o okulda kalmıştı. Umarım Yağmur akıl edip alırdı yoksa işler kötü.
Hafiften dişlerimi titrettiğimde Cem bana kaşlarını çatarak döndü ve durdu. Beni baştan aşşağı süzdükten sonra nefesini dışarı verdi.
"Üşüdün mü?"
Başımı olumsuz anlamda salladım ama o ağnında kolunu omzuma atıp beni kendine doğru çekti. Bende ona hafiften sarılır gibi yaptım ve bu şekilde içeri girdik.
Şaşırtıcı birşekilde tek tük insan vardı ama tinede müzik sesi zirvedeydi. O meşhur bar sandalyelerine doğru gittik. Cem beni bar sandelyelerine otutturdu. Kendide yanımdaki sandalyeye oturdu. Eliyle arka taraflara işaret verdi ve saniyesinde sarı saçlı bir çocuk geldi.
"Ne zamandır yoksun abi. Bugünde erkencisin. Eğlence birazdan başlıycak."
Cem gözlerini devirip çocuğa doğru biraz eğildi.
"Herzamankinden iki tane."
Çocuk başını salladı ve ruhaf tuhaf bana bakmaya başladı. Cem onun bakışlarını takip edip bana baktığında sanki benim rahatsız olduğumu anlamış gibi sandalyemi kendine doğru çekti. Daha fazla dayanamadım ve çocuk o Cem'in dediği 'herzamanki' içiceğini getirmek için arkalara gittiğinde o soruyu sordum.
"Önemli konu neymiş?"
Cem bana ters bir bakış attı ama cevap vermedi. Çocuk elinde iki bilinmedik içkiyle geri döndü ve masaya bıraktı.
"Ayaz sizi ekmiş anlaşılan."
Cem bir bardağı bana uzattı ve diğerinden de bir yudum aldı.
"O konuda aslında seninle konuşucam. Şimdi şu çeneni kapat ve diğer müşterilerinle ilgilen. Bak mesela şuradaki sarışın seni bekliyo gibi."
Çocuk sarışın kıza baktı ve sırıtarak oraya doğru gitti. Allahım yarabbim! Önümdeki bardağa kısa bir süreliğine baktım. 'Herzamanki' içiceeği olsun senin adın. Cem'in 'herzamanki' içiceği. Off ne diyorum ben! Resmen içicekle konuşuyorum. Bu ortam gerçekten kafa yapıyor! Cem buraya kaç kere geldi ne yaptı bilmiyorum ama ben iki kere gelmiş oluyordum. Bu yeteri kadar rahatsız edici değil miydi? En son bu civarlarda bir adamı dövmeye çalışıyordum ve sonradan o adamlar başımıza bela olmuştu. Burası uğursuz yerdi bildiğin.
"En son yakınımdaki biri bana yalan söylediğinde onu öldürüyordum biliyor musun?"
Cem'in buz gibi sesi düşüncelerimi susturmaya yetti. Yalan? Yalan? Yalan? Öldürmek? Öldürmek? Öldürmek? Sesi gerçekten buz gibiydi. Boğazım bu buz gibi sesle kupkuru oldu. Sesimin çıkması için o 'Cem'in herzamanki' adını koyduğum içicekten bir yudum alırken Cem'e baktım ve başımı salladım. Oda tam gözlerimin içine bakıyordu.
"Berk'i tanıyor musun?"
İçtiğim içicek boğazıma kaçarken masaya gürültüyle bıraktım ve öksürmeye başladım. Ne demişti o?!!!!!!! Bu kelimeyi hiç söylemem genelde Yağmur söyler ama söyliyorum SIÇTIM! O Berk demişti?! Şu kötü olan Berk. Haberi yoktu deyil mi yani? O başka Berk'ten bahsediyordur.
Öksürüklerimin içinde boğulup nefes alamazken o 'Cem'in herzamanki' içkisi boğazımı yakmaya başlamıştı. Gözlerimide mümkün olduğundan daha fazla nasıl açıyorsam açmış Cem'e bakıyordum. Bu olamazdı!!!! Eminim herkes şuan benim boğulma şeklime bakıyordu. Öksürüklerimi biraz dindirdiğimde derin bir nefes aldım. Ne olduğunu anlamak için zaman kazandıran bir soru silahım vardı. Onu kullanıcaktım.
"Hangi Berk?"
Gerçekten H-A-R-İ-K-A! Sanki hayatımda milyon tane Berk varmış gibi. İçkisinden bir yudum daha aldı ve gözlerini gözlerime sabitledi.
"Berk,Uzay ve Emre."
Tek kelimeyle bu sefer gerçekten sıçtım! Burdan Yağmur'a selamlar. Yani başka Berk'ten bahsetmiyordu. Berk,Uzay ve Emre'den bahsediyordu! Anlamış olabilir miydi? Yada birinden duymuş olabilir miydi? Tekrar saçmalayarak zaman kazanmaya çalıştım.
"Hangi Berk,Uzay ve Emr-"
Sözümü kesti.
"Hayel sen kimlerden bahsettiğimi bence biliyorsun. Şimdi sorumu cevapla."
Tırnağımı avucuma abatırdım. Bu ikinci şansımdı. Ya bu şansı kullanırdım yada korkardım. Bir yola girmiş ve Cem'e yalan söylemiştim. Hemde ona birşey olmaması için. Eğer o zaman doğruyu söyleseydim daha iyi olurdu. Eğer şimdi söylersem çok daha kötü olabilir ve Cem daha tehlikeye girebilir. Berk ve çetesinin ne yapıcağı belli olmaz. Lanet olsun! Hala içkiden yanan boğazımı temizledim ve sandalyelerimiz arasında kalan küçük boşluğa ayağımı koydum.
"Eee Berk,Uzay ve Emre mi? Aslında Yağmur biraz onlardan bahsetti ama görmedim. S-sen niye sordun şimdi?"
Cem'de bana doğru döndü ve elini çeneme koyup gözlerini gözlerime sabitledi. Keskin birşekilde bakıyordu.
"Sinirleniceğim birşey yapmazsın değil mi maviş?"
Başımı iki yana hayır anlamında salladım. Oda gülümseyerek dudaklarıma küçük,tatlı,yavaş,minik bir buse kondurdu. Heyy! Beni öpmeyi hobi haline falan getirirse birde. Geri çekilip çenemi bıraktı ve somurtarak içkisinden bir yudum aldı.
"Beni öpmeyi alışkanlık haline getirme sakın."
O aldığı yudum son yudumuydu çünkü resmen içkiyi kafasına dikmiş ve bitirmişti. Arkadan birine elini kaldırdı ve işaret verdi. Sanırım o çocuğa vermişti.
"Bu gidişle olabilir."
Kızararsk önüme döndüm. O çocuk gelmiş Cem'in içkisini dolduruyordu. O değilde ben gerçekten büyük bir belaya bulaşmıştım...
"Parti başlıyo abi. Yengeyle dans etmiycek misiniz?"
Yenge?? Bana mı dedin der gibi baktığımda çocuk bir kahkaha attı. Cem'de bunun ğzerine gözlerini devirip " Canımı sıkma siktir git." Dedi.
Çocuk tekrar kahkaha atarak içkisini Cem'e verip gitti. Müzik sesinin yükseldiğini hissediyordum. Birçok insan gelmişti gerçekten bu arada. Önümde duran içkime iğrenerek baktım. Seni sevmedim 'Cem'in herzamanki' içkisi!
Yağmur olsa içerdi. Butür içkilerin ona güç verdiğini söyliyip duruyordu. Bir dakika Yağmur'u sahnede hiç görmemiştim. O mutlaka İdil'in yanında gelirdi. Neredeydi ki? Cem'e döndüm.
"Yağmur nerede?"
Bana 'Ne yağmuru?' Der gibi baktı.
"Ne biliyim ben Yağmur nerede?"
Oflayarak saçımla oynamaya başladım.
"Söyliyceklerin bittiyse artık buradan gidebilir miyiz?"
Yenilenen içkisinide bir dikişte bitirip basaya bıraktı. Ben şuan onun yerinde olsaydım kendimi yerde bulurdum.
"Özgür malı bu haldeyken seni o eve göndermem."
Açık ve netti. Gerçekten Özgür evde gayet sinirliydi! Beni öldürebilirdi. Bu şekilde ve gitmek pek istemiyordum ama mecburdum.
"Çantam ve montum o okulda kaldı. Ayrıca şuan berbat durumdayım."
Cem nefesini dışarı üfledi ve telefonunu çıkarıp bana uzattı. Ona anlamayan gözlerle bakarken avcumun içine telefonu koydu.
"Tam bir baş belasısın bebeğim."
Uff şu bebeğim lafına sinir oluyorum! Ne demek istediğini anlamıştım. İdil'i aramamı söyliyordu. Gözlerimi devirerek telefonu açtım ve İdil'in numarasını girdim.
Çaldı... Çaldı... Çaldı...
"Alo?"
"İdil ben Hayel."
"Hayel Cem ile nereye gittin?!"
"Eve gelmek pek istemedim Özgür yüzünden açıkçası."
"Özgür'le ben bizim evdeyiz. O birazdan gidicek zaten. Sende bana herşeyi anlatıcakasın! Kızım manyak romantiktiniz! Acayip merak ediyorummm."
Gözlerimi o görmesede devirdim. Bu göz devirme işini seviyor muyum ne?
"Tamam tamam. Ben gece gelicem ama ne zaman geliceğimi bilmiyorum. Bu arada Yapmur'u yarışmada gördün mü?"
"Tamam ama çok geç kalma. Hayır Yağmur gelmedi galiba hiç görmedim."
"Tamam görüşürüz."
Telefonu kapatıp Cem'e uzattım. Oda gülümseyerek elimden aldı ve ayağa kalktı.
"Çantanı ve montunu ben bir şekilde halledip aldırtırım. Şimdi biriyle konuşmam gerek. Hemen geliceğim."
Başımı aşşağı yukarı salladım. Kiminle konuşucaktı ki? Ah ben ve merakımm.
Ona tek kaşımı kaldırdığımı farkedince gülerek yanıma geldi ve önüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına atıp kulağıma fısıldadı.
"Buradan sakın ayrılma yoksa geçen seferki gibi kurtarıcı prensin olamam. Sakın."
Bir kahkaha attım ve o geri çekilirken saçını karıştırdım. Kaslı kafaaa! Kortoroco pronson miş. Oda gülerek arka taraflara gitti ve gözden kayboldu...
O gidince sanki müzik sesini artık daha fazla duyuyordum. Etraftaki olayları farkediyordum. Herkes deli gibi dans ediyordu. Bu barı hiç anlamış değilim gerçekten. Son sesle deli gibi genelde evde dans ederdim. Asla ortalık yerde bir manyaklık yapmam!!
Boş boş ortaya 'ne yapıyolar bunlar?' Der gibi bakmayı kesip önüme döndüm. Dönmemle o 'Cem'in herzamanki' içkisiyle göz göze gelmem bir oldu. Yani içkiyle nasıl göz göze gelinir bilmiyorum ama oldu işte. Acaba bir kez daha denesemmi. Yanındada Cem'in ucunda azıcık kalan içkisi vardı. Amaaan herkes manyak burda bir ben şu şeyi içmeyince manyak olmuyum. Yavaş birşekilde ağzıma götürdüm ve minik minnacık bir yudum aldım.
Hay boğazım! Yok yok gerçekten ben asla asla içmem. Birdaha denemek yok! Öteye itip ona kötü kötü baktım.
"Gözüme görünme 'Cem'in herzamanki' içkisi!"
Bunu sesli öi söylemiştim? Bu bar ortamı bana iyi gelmiyo kesin. Offf millet beni deli sanıcak. Şu ana kadar bardakla konuşucak tek kişiyi Damla olarak düşünürdüm çünkü o bir manyaktı! Gerçekten bir insandan bu kadar nefret ediceğimi hiç sanmazdım. İnsan dedim pardon.
Offf şuan halimi dülünmek bile istemiyorum. En son berbat durumda olduğumu Cem söylemişti. Hep o Damla pisliği yüzünden! Beni o depoya tıktığında ne kadar korktuğumu anlatamam bile. Ondan herşey beklenirdi ama bunu pek beklemezdim. Resmen beni o depoda aç susuz bırakıp göya Hayel kayboldu yalanı ile Cem'in yanında benim yerimde onunla düet yapıcaktı. Harika bir plandı gerçekten! Son dakikalarda Cihangir'in sesiyle umudu kesmiştim. Kimse belkide gittiğimi farketmemiştir diye düşünmüştüm. Oradan çıkmak için her yolu denedim ama olmadı. Damla'nın kazanmasına izin veremezdim. Allahtan Cem benim sesimi duymuştu ve kurtarmıştı. Gerçekten son saniyeyle yetişmiştik. Bu çok fazla ucu ucunaydı! Yetiştiğimizde ve o sahne merdivenleri çıkarken ellerim titriyordu. İlk başlangıçta iğrenç söylemiştim ama sonra Cem beni rahatlatmıştı. Düzgün söylemeyi başarmıştım ve en sonundada ahh enn sonuuu...
Cem beni öpmüştü! Herkesin içinde. Orada şaşkınlıktan bayılabilirdim. Ne kadar çok insanlar beğensede o perde kapandığında Cem'e sinirlenmiştim. Tabi bu sinirim uzun sürmemişti.
İç ses: Çaktırmada iki saniye bile sürmedi!
Ya iç ses özet geçiyorum sen karışma! Ne güzel ne zamandır yoktun. Nereye gittiysen geri dön oraya.
İç ses: ne çabuk unutulduk Hayel hanım! Tabi yanında Cem gibiler olunca bana ihtiyacın yok tabiii.
Evet iç sesciğim evet evet. Nerde kalmıştık. Hah işte sinirim ona uzun sürmedi. Çünkü içimden bir ses öylece gitmemem gerektiğini söyledi ve tam giderken göri dönüp onu öptüm. Onu öpmeyi sevmiştim. Sanki elektrik çarpıyor gibi oluyordum onu öperken. Ne kadar ayak uyduramasamda onu öpmeyi sevmiştim...
"Cem sana ne yaptı böyle?"
Duyduğum ses ve kahkahayla düşüncelerim havada toz olurken bir noktada daldığımı farkettim. Karşımda o çocuk duruyordu. Offf bir saniye beni düşüncelerimle yalnız bırakır mısın? Ayrıca sorduğu soru ne ya?
"Efendim?"
Bir kahkaha daha attı ve başka bir bardağa bira doldurmaya başladı.
"Bu halle diyorum bence burada olmamalısın."
Suratımdaki iğrençlikten bahsediyordu yüzde yüz! Oflayarak yüzümü kapattım. Hemen kendime gelmem gerekiyordu! Çocuğun kahkaha sesleri biraz uzaklaşınca elimi suratımdan çektim. O doldurduğu bardağı başkasına verdi. Yaa o kadar kötü mü görünüyordum. Yani çocuk bu kadar gülüyorsa evet! Hemen ayna bulmam gerekiyordu. Şimdi diyiceksiniz ki git tuvalete ayna orda. Buranın tuvaletine güven olmaz. Allah korusun birşey görürüm falan. Geçen sefer hiç iç açıcı şeyler olmadığından bu barda Cem yanımda olmadan şu sandalyeden kalkmam! En son kaçtımda noldu?! İki tane pisikopat sapığı dövüyordum ( yada onlar beni dövüyordu) ki Cem geldi müdahale etti! Yok ben burdan kalkmam almıyım.
Yanımda duran aslında siyah ama uçları kırmızı saçlı kıza gözüm çarptı. Belki onun o koca çantasında küçük bir ayna vardır. Yani tabiki vardır. Acaba sorsam mı? Amaan sor gitisn şu iğrenç halime bakıcam sonuçta.
Hafiften sırtına dokundum. Kız buna şaşırarak yanındaki adamla konuşmayı kesip arkasına yani bana döndü. Çekingen bir tavırla "Şeyy yanınızda ayna varsa bir kullanabilir miyim?" Dedim.
Kız gözlerini devirerek başını salladı ve koca çantasını karıştırıp içinden orta boyda küçük bir ayna çıkarıp bana verdi. Teşekkür edip aynayı kendime tuttum.
Yok Deve! Ben miyim o aynadaki? Bir zombi veya ne biliyim iğrenç kahkahalar atan cadıya benziyordum! Bütün göz makyajım gözümden başka yanaklarıma akmıştı! Saçlarım ise birbirine girmişti!
Elimle akan makyajı silmeye çalıştım ama hiç çıkmadı neredeyse. Islak mendil bulmam gerekiyordu. Belki çıkarırdı şimdilik. Tekrar kızın sırtına hafiften dokundum (dürttüm.)
Kız oflayarak bana tekrar döndü. 'Ne istiyosun lan?' Bakışı atıyordu.
"Çok pardon ama acaba ıslak mendilin var mı?"
Kız bu sefer cidden sinirlenircesine koca çantasından ıslak mendil kutusunu çıkardı ve bir tanesini bana verdi. Tekrar teşekkür ederek mendili aldım ve aynayıda suratıma tuttum. Aynanın yansımasında arka taraf , Bodrum kata inen merdiven ve üzerinde birsürü manyağın dans ettiği dans pisti görünüyordu. Hızlıca ıslak mendile suratımı sildim. Az çok makyajım çıkmıştı. Gülümseyerek saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Saçlarımı düzeltirken kendime gelmiştim. Tam saçımı düzeltip elimi çekiyordum ki aynada yansımayı görünce dondum!
Aynadaki yansıması görünen kişiyi görünce dondum yada! Hayır hayır.... Ben kabus görüyordum. Yada bu bir kamera şakasıydı birazdan bir adam elinde kamerayla gelicek ve şakaa diyicekti. Çünkü Emre burada olamazdı,benim gözlerimin içine tehlikeli birşekilde bakamazdı ve bu saate kadar bizi izlemiş olamazdı!
Gözlerim kocaman olurken oda benim onu farkettiğimi gördü ve yüzünde bir sırıtma oluştu. Hani demiştim ya Cem bana Berk ile ilgili soru sorunca gerçekten sıçtım diye. Yanılmışım... Asıl şimdi GERÇEKTEN SIÇTIM!
Aynayı şok olmuş donuk birşekilde indirip masaya koydum. hayır hayır ben galiba yanlış görüyordum. Arkamı döndüğümde yine onu gördüm. Ah hayır ! Şaka veya rüya değildi! Emre ordaydııııı! Tekrar önümü döndüm. Şuan tek yapabilicdğim şey onun beni farketmemesini ummaktı ama bu imkansızdı! Derin derin nefes almaya başladım. Eğer buraya gelirse neler olucak tahmin bile edemiyorum! Hayır onun buraya kendiliğinden gelebiliceğini ihtimal bile vermiyorum. Beni takip etmişte olamaz değil mi? Gerçekten bittim!
Yanımdaki Cem'in sandalyesi çekildiğinde anladım. Buraya geldi! Kalbim durma noktasına geldiğinde gözlerim hala büsbüyüktü. Beni heryerde takip mi ediyorlardı?
Gözlerimi yana çevirmemeye çalışarak önümde duran iki içkiye baktım. Biri benim ağzına kadar dolu içkim diğeri ise ucunda azıcık kalan içkim. Ah Cem şimdi gelirse ve emreyi görürse tek kelimeyle biterdim... Nereden çıkmıştı bu çocuk?
Cem'in içkisine bir kol uzandı. Şaşkınlık o kolu takip ettim ve Emre'ye baktım. Yüzünde keyifli sırıtan bir hal vardı. Sertçe yutkundum. Cem'in içkisinden son kalan yudumu içip masaya sertçe bardağı vurdu. Bu hareketiylr irkilirken sandalyede geri çekildim.
"Ne zamandır görüşmüyoruz güxellik. Bakıyorumda yarışmadaki o harika performansınızı kutlamaya başlamışsınız bu barda."
Berk kendisi keyif almak için gelirdi aslında ama nedense Emre'yi göndermişti! Hem o hatika performans dediğine göre gelmişti yarışmaya ve bizi izlemişti. Bir kahkaha atınca daha çok yerime sindim.
"Berk seni bana emanet etti. Kendisi Melisa ile takılıyor. Uzay'da bir Yağmur'a bakıyım demiş. Eh bende sıkıldım dedim ki Hayel'in o harika sahne performansını kutlayım dedim."
Resmen içimi okumuştu! Ayrıca Yağmur mu demişti? Uzay Yağmur'un yanına mı gitmişti!? Umarım o piç ona bişey yapmamıştır! Rüzgar öğrenirse ne olur? Hayır Cem zaten şüpheleniyor! Gözlerim giderek büyürken ağzımdan 'Ha?' Kelimesi çıktı. Emre gülerek sandalyesini bana biraz daha yaklaştırdı.
"Merak etme arkadışın iyi. Uzay ona birşey yapmaz. Ama aynı şeyi o küçük aşık Doruk için söyleyemem."
Doruk!!! Nee!!!! O bugün kayıptı? Kimse nerede olduğunu bilmiyordu! Şaka değil mi şaka?
"Niye konuşmuyorsun güzellik?"
Emre'nin sözleri bend ebir şok etkisi yaparken sadece ağzımdan şu sözcükler döküldü.
"Doruk??!"
Emre gülerek ban adanada yaklaştı ve dirseğini rahatça masaya dayadı.
"O konuya sonra geliriz eğlenceyi bozma be güzelim!"
İğrenerek ona baktım. Birşey istiyordu. Buda benimle eğlenmekti! Şuan bacaklarım titremeye başlamıştı. Heran Cem gelebilirdi ve Emre'yi burada görürse neler olur bilmek bile istemiyordum.
"Demek büyük bir yalan ha?"
Yalan söylediğimizide mi biliyordu? Ya inanmıyorum! Gerçekten korkmaya başlamıştım...
"Sence bizim bildiğimiz Cem en değer verdiği kişinin onun gözünün içine baka baka yalan söylediğini öğrense ne olur? Hemde onun en sevmediği olan şey yalan."
Sessizliğimi korurken ağzım hala şokun etkisiyle açıktı.
"Bu hiç olmadı. Sana hiç yakışmadı Hayel. Cem mavişine kıyamaz ama o maviş yalan söyler."
Cem'e gidip kendini göründürmezdi değil mi? Ona söylemezdi. Yok canım nereye söyler?
"Aaaa dilini mi yuttu yoksa bu maviş? Hadi ama konuş biraz eğlenceli olmuyor."
Bir yanda Doruk bir yanda Cem. Bir yanda Yağmur.Ne yapıcağımı ne diyiceğimi şaşırmıştım. Kafamı karıştırmıştı!
"S-sen bunu yapamazsın."
Bunu dememiştim değil mi? En aciz sesim çıkmamıştı değil mi? Ah evet! En aciz sesimle bunu söylemiştim! Emre bir kahkaha attı.
"O sahnedeki sesinden eser yok. Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum. Daha yeni başladık seninle."
Yeni başladık derken? Cidden bu beni daha fazla ürkütürken kalp atışlarım dahada hızlandı. Cem heran gelebilirdi!
"Ne istiyosunuz benden!"
Bu sesim daha iyiydi ama birşey değişmemişti. Hala titriyordum!
"Hmm güzel soru! Senden ne mi istiyoruz? Aslında herşeyin bir çıkarı vardır. Senden istiyceğimiz şeyi yapman Doruk için en iyisi olur bence."
Artık anlamıştım. Doruk onların elindeydi! Ama nasıl? Onlar Doruk'a nasıl ulaşmışlardı.
"Erken gitiiğinizden sonra bilmiyorsunuz tabi. Yarışmada kazanan okul büyük bir parti düzenliyicek. Bütün katılan liseler davetli."
Bizden sonra sahne çıkıcak beş okul daha vardı. Bizim kazanmamız imkansızdı zaten geç kalmış berbat durumdaydık.
"O partide senden güzel bir süpriz istiyoruz."
Doruk onlarla ise beni onunla tehdit etmezdi değil mi? Ah kimi kandırıyorum ben?!
"Cem ile o harika şovundan bende istiyorum. Sonuçta gruptaki tek yalnız erkek benim."
Anlamadım? Benden ne istiyordu? Ne! Gözlerim büyürken tekrardan tüylerim diken diken oldu.
"Ne?!"
Emre gülerek bana dahada yaklaştı ve gözlerini dudaklarıma dikti. Bu oldukça rahatsız etti. Geriye doğru gitmeye çalışırken beni durdurdu.
"Benimle dans ediceksin. Bütün bir parti gecesi boyunca."
Nasıl ya? Eğer onunla dans edersem Cem Emre'yi görür ve bütün yalanım ortaya çıkar! Onları öğrenir!
"Ne diyorsun sen ya? Cem yalan söylediğimi öğrenir! Seninle asla dans etmem!"
Emre gülerek saçımla oynamaya başladı. Sertçe eline vurup geriye çekildim.
"Bizimde amacımız bu güzelim. Yalanının ortaya çıkması Cem için bir tranva olur. Ben ne istiyorsam o gece onu yapmak zorundasın."
Ha ha! Be diyo bu ya?
"Ne demek senin istediğini yapmak zorundayım. Neden böyle birşey yapıyım! Beni yalan söylemek zorunda bırakan sizsiniz! Ya rahat bırakın beni! Senin istediğini falan asla yapmam!!"
Daha fazla bir keyifle gülerken bana doğru eğildi ve sandalyemi ona doğru çekti. Yapışık durumdaydım! Elini belime koyduğunda resmen belim titredi. Pislik herif!
"Ah ne yazık. Doruk şimdi senin rüyalarını görürken acıdan kıvranması."
Tam tahmin ettiğim gibi Doruk ile tehdit ediyordu!!! Lanet olsun!!!!!
"Doruk'a ne yaptınız!?"
Aynı keyifle sırıttı.
"Şimdilik iyi. Ama şimdilik eğer benim dediklerimi yapmazsan o güzel suratını tanıyamazsın."
Gözlerim daha fazla büyüdü ve nefes almakta zorlanmaya başladım. Erimiştim. Bitmiştim. Lanet olasıca kişiler!
"Doruk'u rahat bırakın! Onun bir suçu yok!"
Belimde olan elini çekmeye çalıştım ama izin vermedi. Gerçekten kusucam!
"Seninde bir suçun yoktu güzellik. Onu ancak dediklerimizi yapıp uslu bir kız olursan rahat bırakırız."
Artık gerçekten nefes alamıyordum! Beni tehdit ediyordu... Doruk'u kaçırmışlardı. Onlardan neden çok korkmam gerektiğini şimdi daha iyi anladım. Ama belkide yalan söylüyorlardı. Doruk'un ortadan kaybolmasını fırsat bilip beni kandırıyorlardı.
"Doruk'un sizin yanınızda olup olmadığını gerçekten nereden bileceğim?"
Sırıtmaya devam ederek elini belimden çekti ve telefonunu çıkardı. Ah Allahım Cem gelmek üzere olabilirdi!
Telefonunu bana uzattığında ekranda bir fotoğraf vardı. Doruk'un fotoğrafıydı! Karanlık bir yerde elleri oturduğu sandalyeye bağlı baygındı. Dudaklarımdan o sözcükler dökülürken Emre telefonu çekti ve cebine koydu.
"Doruk!!"
"Evet o. Şimdi fikrin değişti mi?"
Ağzım açık kalırken sinirden ne diyiceğimi bulamamıştım! Bu Doruk'tu! Onu kaçırmıştı! Bu yüzden bugün ortada yoktu!
"Bende öyle tahmin etmiştim bebek. Yarın mesaj atıcağım yere geliyorsun."
Tam sandalyeden kalkıyordu ki onu durdurdum.
"Bekle!"
Dönüp bana baktı.
"Doruk'a sakın birşey yapmayın!!"
Gülerek ağır ağır başını salladı.
"Bakarız. Sende istersen Yağmur'u falan ara. Uzay ile güzel vakit geçirmişlerdir.Oyun yeni başlıyor Cem'in mavişi. Dikkatli ol."
Kahkaha atarak gözden kayboldu. Şuan yaşadığım şey şaka gibiydi gerçekten! Emre beni takip etmişti ve Doruk'u kaçırdıklarını söyleyip beni tehdit ediyordu! Doruk onların elindeydi! Ve benim hemen birşeyler yapmam gerekirken ellerim kollarım bağlı kalıyordum. Neden mi? Eğer Cem öğrenirse bu yalanı gerçekten sonum gelirdi. Gerçi onların dediklerini yaparsamda sonum gelirdi. Çünkü yine Cem öğrenirdi! Onun arkasından boş boş dans edenlere bakakalırken yanımda bir ses duydum. İçimi daha çok endişelendiren ama aslında huzur veren birinin ses.
"Maviş?"
Gözümü Emre'nin gittiği yerden ayırmadan donuk ve kısık bir sesle cevap verdim.
"Cem?"
Omzumda onun kolunu hissettim. Hala titriyordum!
"Birşey mi oldu?"
Başımı iki yana hayır anlamında salladım. Aslında çok büyük birşey oldu diyip omzunda ağlamak isterdim ama herşey için çok geçti. O yalanı başta söylemiycektim. Bunların hiçbiri olmuycaktı. Tam tersine Cem kavga edicekti ve belki polislik olucaktı! Kafam çok dağılmıştı gerçekten. Şuan hemen Yağmur'u aramam gerekiyordu. Uzay ona birşey yapmış olamazdı buna ihtimal vermiyordum ama merak etmiştim.
Doruk... Doruk ise ona ne olduğunu bilmiyordum! Ona ne yapmışlardı bilmiyordum! O oraya nasıl gitmişti bilmiyordum! Şuan ne durumdaydı bilmiyordum! Ona ne yapıcaklarını bilmiyordum! Beni onunla tehdit ediyorlardı! Herşeyi yapabilirlerdi... Herşeyii.
Cem... O ise ona yalan söylediğimi bilmiyordu! Onun en nefret ettiği şey yalandı ve ben ona yalan söyliyecek son kişiydim belkide! Ona yalan söylemiştim. Eğer bunu anlarsa beni öldürebilirdi yada Berk ile dediğim gibi başı belaya girebilirdi.
Emre... Emre kendi çıkarları için benimle uğraşıyordu. Benimle eğlenmek istiyordu! Buna asla izin vermem. Yada vermezdim. Şu durumda yapmam gerekn ne bilemiyorum. Doruk'u tek başıma asla kurtaramam. Emre'yi dinlersem de ölürüm tek kelimeyle sonum olur. Her yanımda sevdiklerim tehlikede ve ben kilit noktasıyım! Ne yapıcaktım?! Nasıl bu durumla mücadele edicektim?! İki tane yol vardı ve benim bir hakkım vardı. Ya Cem'in öğrenmesine beni öldürmesine izin veren, Emre'nin kazandığı yoldan giderim yada kendi kazandığım ama Doruk'un benim yüzünden iğrenç durumda olduğu yoldan giderim. Ya ben kaybedicektim yada Emre. Ya Cem kaybedicekti ya Doruk. Bu nasıl birşeydi? Kendimi bir filmde gibi hissediyordum. Bu olamazdı. Ben sıradan bir öğrenciyken neler başıma bela olmuştu!
Sürem giderek azalıyordu şuan bile! Sabaha kadar karar vermem gerekiyordu. İki yoldan birine gitmek hayatımı değiştiricekti! Şurada ölmek istiyordum belkide ama olmazdı pes edemezdim. Ölmüştüm ama ölemezdim. Gerçekten ilk yalanımda boğulmak gibi bişeydi bu. Bataklığa bir adım atmıştım ve her cümlemde her kıpırdanmamda batıyordum. Her çığlığımda çöküyordum. Ya ban ayardım uzatırlar ben kurtulurdum yada kendi kendime debelenerek batardım. Seçim benimdi. Herşey çok değişmişti. Gerçekten oyun yeni başlıyordu ve dikkatli olmam gerekiyordu...
HERKESE MERHABA :) ÖNCELİKLE BOL VOTE ATIN (SÖYLEMEDEN EDEMİYORUM TABİKİ) EMRE'NİN MAVİŞ İLE İLGİLENMESİNİ İSTEDİM AÇIKÇASI AMA HALA BERK VAR. SİZCE HAYEL HANGİ YOLDAN GİTMELİ? YORUMA YAZIN LÜTFEN. AYNI ZAMANDA HALA CEM HAYEL'E SÖYLEDİĞİ YALANI BİLDİĞİNİ ÇAKTIRMIYOR. BU BÖLÜMDE ASLINDA BAŞKASININ AĞZINDAN YAPICAKTIM AMA FİKŞR DEĞİŞTİRDİM YENİ BÖŞÜMÜ BAŞKASININ AĞZINDAN YAPICAĞIM. YB NE ZAMAN GELİR BİLMİYORUM. BU BÖLÜMDE GEÇ GELDİĞİ İÇİN ÇOK SORRY :(

RÜYAWhere stories live. Discover now