43. Bölüm Bana git deme!!!

635 20 2
                                    

Bu gün... Nasıl desem ki? Ya herşeyin üzerimden gittiği, rahatladığım, mutlu olucağım gün yada herşeyin daha berbatlaşacağı ama biticeği gün. O hıçkırıklı ağlama krizinden sonra tam olarak üç gün geçmişti. Şuanlık herşey normaldi herkes için. Benim için değil tabiki. Heran kıyamet kopucakmış gibi hissediyordum. O ağlama krizinde Cem'e neler olduğunu anlatmak istemiştim cesaretlenmiştim ama Doruk'u düşünmüştüm. Belki üç dört saat sonra cidden herşey yoluna giricekti yada üç dört saat sonra herşey çok daha kötü bir hal alıcaktı. Dediğim gibi bu gün bu iki seçenekten biri olucaktı. Herşey benim üzerime bırakılmıştı. Ne yapıcağım az çok belliydi. Herhalde şu yaşıma kadar ki en stresli günümdü (Lise sınavı hariç).
Özgür'den Emre'nin isteği üzerine özür dilemiştim. Oda beni hemen affetmişti tabii. İdil ile de aramız düzeldi benim yanlış anladığımı söyledi ama pekte inandırıcı değildi. Onun dışında Cem ile bu üç gündür beraberdik. Yani okulda falan. Birazdan da onunla beraber partiye gidicektik. Gayet neşeli görünmeye çalışıyorum.
Dolabımdan dün Yağmur ile alışveriş merkezinde gezip oradan beğenip aldığım elbiseyi çıkardım. Bunu giyicektim. Çok özene bözene almamıştım. İçten mutsunzdum herşey olabilirdi. Elbiseyi yatağımın üzerine kırıştırmadan koydum.
"Hayel ben hazırlandım! Özgür beklemesin aşşağıda Cem'e haber ver."
Kapımın ardından gelen sesle gözlerimi devirdim. İdil yine Özgür için çabalıyordu. Hemen üzerimdekileri çıkarıp elbiseyi giydim. Mini bir elbiseydi zaten. Saçlarımı saldım ve hafif bir göz makyajı yaptım. Yanıma alıcağım tek şey telefonumdu. Cidden hangi okulunda kazandığını merak ediyordum. Bizim ihtimalimiz yok ama işte bir umut.
Kapımı açıp mutfağa gittim. İdil üzerine sarı bir elbise vardı. Ona gülümsedim ve gidelim dedim. Oda gülümseyerek yanıma geldi. Montumuzu ve ayakkabımızı giydikten sonra asansör beklemeye başladık. Bu sırada da Cem'e mesaj attım.
Kime: Kendini beğenmiş
Biz aşşağı iniyoruz. Nerdesin?
Asansör geldi ve bindik. Emre'de mesaj atmamıştı. Bu demek oluyor ki Özgür ile dans edicektim. Aslına bakarsan o dans ediceğimide bilmiyordu. Telefonumun bildirim sesini duyunca ekran kilidini açtım.
Kimden: kendini beğenmiş
Biran önce gelmezseniz Özgür'e dalabilirim.
Anlaşıldı aşağıda Özgür'ün yanındaydı. Nahçeye çıktığımızda tam tahmin ettiğim gibi Cem ve Özgür arabaya yaslanmış konuşuyorlardı. Cem'in suratında alay eder bir ifade vardı. Özgür ile konuşurken hep böyle alaylı tavırlar sergiliyor. Hiç takmadan Özgür'e de birşey demeden gergince arka koltuğa oturmaya çalıştım. Aslına bakarsan kapıyı açmaya çalıştım çünkü Cem önüme geçip bunu engelledi.
"Bugün ters kalkmışsın galiba mavişim. Bu ne suratsızlık? Hiç yakışmıyor mavi gözlerine somurtmak."
Hafiften sırıtıp ona baktım. Cidden hala gergindim. Ne olucağı belli değildi! Bu nedenle tabii gergindim yani.
"Sağol bu güzel iltifatların için Cemciğim. İzninle arabaya geçebilir miyim? Geç kalıcaz da."
Oda bir kahkaha atıp kulağıma eğildi.
"Küçük bir öpücük almadan geçemezsin bebeğim."
Hadi be! Fırsatçı Cemm! Bor opocok olmodon goçomozson boboğom miş! Neyse hadi kırmıyım hadi hadi bendensin bugün.
İç ses: Cem'in yanında takıla takıla iyice manyadı.
Gülümseyerek yanağına uzandım ve küçük bir buse kondurdum. Bu hareketime oda gülümseyip önümden çekildi ve kapıyı açtı. Bende prenseslik havayla arka koltuğa oturdum. Cem Üstüner bana kapı açtı hatta geçen yanında yağmurda ağladım oda bana sarıldı. Şimdi kıskanın gençler.
Herkes arabaya bindiğinde Özgür çalıştırdı ve parti yerine doğru gitmeye başladık. Ben sürekli Cem'e gergin bakışlar atıyordum. Onun bakışlarında da garip bir derinlik gizem vardı ama çözemiyordum.
Partinin yapıldığı okula varırken İdil ile Özgür saçma saçma konuşuyorlardı. Telefonum elimde iki kez titrediğinde ekrana baktım iki mesaj.
Emre: Geç kaldınız ama neyse hatalar olur böyle. Neler yapıcaksın çok merak ediyorum... ;)
Birinci mesajla derin bir nefesimi dışarı verdim.
Emre: Planlar iyi gitmezse senin adına üzülürüm prenses.
Hala mesaj atmasına şaşırmadım doğrusu. Bugün Berk'in o samimiyetsiz yüzünüde görücektim! Umarım Cem hiçbirşeyi öğrenmeden bu olayları kapatabilirim. Doruk'a da birşey yapmışlarsa cidden onlar için hiç iyi olmaz. Sonuçta ben burda bir plana uyuyordum!
Arabayı Özgür otoparka parketti ve bizde indik. Birkaç kişide o büyük okula giriyorlardı. Onlarda sanırım yarışmadandılar. Cem elini elime uzattığında şaşkınca ona baktım. Oda bana sırıtarak bakıyordu.
"Bu güzel kızın bir sahibi yok sanmasınlar."
Ne ne ne?!!! Yok artıkkk! Kalbim acayip hızlı bir şekilde çarpmaya başlarken onun gözlerine tuhaf birşekilde bakıyordum. Ne demişti?! Sanki bu halimi anlamış gibi güldü.
"Sakin ol maviş."
Hafiften yanaklarım kızarırken güldüm. Arkadan Özgür'ün bana olan bakışlarını darketmemde uzun sürmedi tabii. Sanki şurada öldürecekmiş gibi bakıyordu. Bu bakışlarından nefret ediyorum. Hadi ama!
İdil gülümseyerek önümüze geçti ve Özgür'ün elinden tuttu. Bizde Cem ile arkalarından içeri girdik. Bu yarışmanın yapıldığı okuldu zaten. Cidden her zaman dediğim gibi büyük bir okuldu. Aşağı inip spor salonuna girdik. Program başlamıştı galiba çünkü sahnede iki kişi vardı. Birşey diyip gülüyorlardı. Biraz daha ilerleyip bizim okul için ayrılmış olan masaya gittik. Hiç beklemediğim kişiler oradaydı. Gözlerim kocaman açılırken Cem'e küçük bir bakış attım. O hiç o taraflı değildi. Yani kısacası Damla,Dilara ve Doğa'nın orada olmasını önemsememişti! İdil onların yanına Özgür ile geçerken Damla onlara gülümsedi ve bakışlarını Cem'e çevirdi.
"Ooo hoşgeldiniz Cem bey."
Cem yine onu hiç takmadan yanlarına geçti bende onun yanına geçtim. Bu kadar insanları takmamayı nasıl becerebiliyordu oda ayrı bir konu yani. Rahatlamaya çalışarak derin bir nefes verdim. Özgür ile İdil'de konuşmuyordu. Herkese kısaca bakmakla meşgulken Cihangir yanımıza geldi. Daha yeni geliyordu galiba. Yüzünde onun o harika enerjik gülümsemesi vardı.
"Herkes niye birbirine bu kadar gergin bakıyor? Nabersiniz ya?!!"
Elini sallayıp yanımıza oturdu. O böyle gergin ortamlardan cidden nefret ederdi. Bende biraz olaun havayı değiştirmek için gülümsedim.
"Selamm. Otursana yanıma."
Cihangir gülümseyerek yanıma oturdu. Damla Cihangir'e küçük sırktışlarla bakıyordu. Sürtük kız! Masadaki içkilerden bir yudum aldım. Hala kimin kazandığını bilmiyordum. O yarışma günü aklıma gelince heyecanlanıyordum. Bu kadar olay olmuşken Emre'nin dediğini yapmak ne kadar doğruydu bilmiyordum.
Sahneye uzun siyah saçları olan bir kız ve mavi gözlü uzun boylu bir erkek çıktı. Salondaki herkes onların çıkmasıyla alkışladılar. Sanırım kazananlar bunlardı. Kız mikrofona uzanıp aldı.
"Herkese merhabaa! Ben Ecem!" Mikrofonu çocuğa verdi. "Bende Murat! Partimize katıldığınız için çok teşekkür ederiz!!!"
Alkışlamaya başladık. Cem'e alkışlarken yan gözle baktığımda onun da bana baktığını gördüm ve anında bakışlarımı sahneye çevirdim. Bana bakıyorduuu.
"Kazanmamız bizi çok mutlu etti ve herkesin izni ile böyle bir parti hazırlamak istedik. Bu partide kural diye birşey yok beyler ve bayanlar! İstediğinizi istediğiniz zaman yapabilirsiniz! Müziğe ayak uydurmanız yeterli! İstek parçalarıda alıyoruzz! Parti başlasııınnn!!"
Telrar hepberaber alkışladık. Bu arada gözüme Özgür takıldı. İdil ile sessizce konuşuyordu ama bana bakıyordu. Rahatsızca kıpırdandım. Özgür'e dediğim gibi hiçbir zaman kanım ısınmamıştı...
Bir dakika! Yağmur ve Rüzgar neredeydi? Hala gelmemişlerdi! Umarım fazl gecikmezler. Bütün herşeyi Yağmur'un kaçırmasını istemiyordum. Onsuz yapamazdım bugün!
Salonda crazy in love çalmaya başladığında biranda herkes ayağa kalktı ve deli gibi dans etmeye başladı. İdil'de ayağa kalkmış dans etmeye başlamıştı birde Özgür'ü kaldırmaya çalışıyordu. Özgür ise yerinden kıpırdamıyordu. Bu halleri yine beni gülümsetmişti. Ben onlara gülerken Cihangir önüme geldi ve bana elini uzattı.
"Bu şarkıda dans ediceğim biri yok kanka yardım eğğğtttt."
Bir kahkaha attım ve elini tuttum. "Tabiki kanka."
Cihangir'de gülümsedi ve beni dans pistine doğru götürmeye başladı. Arkadan Cem'e baktığımda onun bize gözünden yine alev fışkırtarak baktığını gördüm. Onu Damla'nın yanında bırakmak ne derece doğruyudu bilmiyorum ama vıraktım işte.
İç ses: Hiç doğru değil...
Dans pistine geldiğimizde Cihangir ile ikimiz müziğe göre saçma hareketler yapıp kahkahalar atıyorduk. Bu oldukça eğlenceliydi. Hatta fazlasıyla. Eskiden eski sınıfımızda böyle saçma danslar edip hep kahkaha atardık. O anlar aklıma geldiğinde gülümsemem genişledi. Bu şarkıyıda ayrı bir seviyorum yaa...
İdil ile Özgür'de kalkmış dans ediyordu. Kısa dansımızdan sonra Cihangir ile yerimize geçtik. Cem bana uzaylı gibi bakıyordu. Morhobo donyoloo. İçeceğimden bir yudum daha aldım. Bu arada cebimdeki telefon titredi. Cebimden telefonu çıkarıp baktım.
Kimden: Emre
Ne güzel danstı öyle. Bende isterim. Şu süprizi ne zaman yapıcaksın cidden merak ediyorum.
Etrafıma bakındım. Herkes dans ediyordu bir kişi hariç. Salonun en köşesinde iki kişilik masaya oturmuş bana bakan Emre! Bakışlarımı ondan çekip Özgür ile İdil'e baktım. Mutluca dans ediyorlardı. Alt tarafı Özgür ile dans edeceğimden İdil'de bişey demezdi. Telfon tekrar titreyince tekrar baktım.
Kimden:Emre
Sakın beni kandırmak için küçük şeylerle süpriz yapmaya kalkma. Neler düşündüğünü düşünebiliyorum.
Al işte! Bu çocuk geleceği falan mı görüyo yoksa düşünce mi okuyabiliyo. Şaka gibi cidden şaka gibi. Şarkı bitince Özgür'de İdil'de yerlerine geçti. Cem ile hiç konuşmadık şuan şok yani. Bu durumu düşünüp ona döndüm. Bana bakıyordu yine yine ve yine...
"Şu lanet olası parti biran önce bitse iyi olucak."
Cem'in dedikleriyle gözlerimi kıstım. Cihangir'den beni kıskanmış olabilirdi salak şey! Emre ve Berk'i unutmaya çalışarak ayağa kalktım. Moral bozmamalıydım. Cem'in yanına doğru bir adım atmıştım ki Damla'yı biranda önümde buldum. Ne ara ayağa kalkmış ne ara benim önüme yani Cem ile benim arama geçmişti? Ondan Cem'i göremediğimden sağa doğru kafamı uzattım.
"Bu yeni şarkıda dansa ne dersin Cemciğim?"
Şaşkınlıktan gözlerimi pörtletmeyi ihmal etmedim. Bu kız nasıl bu kadar yüzsüz ya?! Cem'in onu umursamıyacağını düşünüp sırıttım en azından. Salak Daml-
"Tabiki Damlacığım."
Ne?! Cem kabul etmişti ve düşüncelerim beynimde sönmüştü! İkisine şaşkınca bakmaya devam ederken Damla Cem ile yanımdan geçti. Kız geçerken beni ittirmeyi ihmal etmemişti tabi. Hala bakışlarım şaşkınlığını korurken Cihangir'in yanına geçtim. Oda şaşkınca bana bakıyordu.
"Yok artık..."
Bunun ben değil yani Cihangir demişti düşünün! Saçımı geriye atıp kollarımı göğsümde birleştirdim. Elimde olsa Cem'e de Damla'ya da dalardım.
"Bana inat yapıyor! Seninle dans ettiğim için sırf!"
Cihangir somurtarak bana baktı.
"Kıskanç fazlasıyla hemde..."
Arkamı dönüp onların dans edişine baktım. Bu yavaş şarkıda Cem ellerini onun beline koymuş oda ellerimi onun omzuna koymuştu! Şuan aslına bakarsan onun ben Cihangir ile dans ederken ne hissettiğini anlayabiliyordum. Kıskançlıkkk! Lanet olası kıskançlık! Boşverdim onları diyemiyordum! Bu oldukça sinir bozucu birşeydi. Belkide şuan yarışmayı bu okulun kazanmasının nedeni Damla'nın beni depoya kilitlemesiydi. Hiçbir zaman Cem'in peşini bırakmayacaktı.
"Rüzgar nerde yaaaa! Ben buraya mal gibi oturmaya mı geldim! Kalk Doğa gidiyoruz. Damla Cem ile dans ederse etsin!"
Dilara aöylenerek masadan kalktı. Arkasından da Doğa sessiz adımlarla kapıdan çıktı. Damla'da gitse ne güzel olur! Hala Yağmur ve Rüzgar gelmemişti. Oflayarak telefonumu çıkardım ve Yağmur'u aradım. Çaldı, çaldıı, çaldıı ve çaldı ama açan yok. Nereye gitti bunlar? Mesaj bırakmaya karar verdim.
Kime:Yağmur
Nerede kaldınız? Beni ara. Emre'nin aptal planına göre Özgür'ü hoşnut etmeliyim. Yardımına ihtiyacım var ve sen yoksun!
Hazır Cem mal gibi Damla ile dans ederken hafiften Özgür operasyonuna başlasam iyi olucak. İçkimden koca bir yudum alıp masaya bıraktım.
"Eeee Özgür acaba bana yeni bir içki getirebilir misin? Kendi istediğini seç ama."
Özgür bana bunu dediğime şaşırmış gibi baktı ve başını salladı. O ayağa kalkıp bardağımı masadan alırken bende İdil'in içkisine baktım. Onunkide boştu. Özgür gider gitmez İdil'in içkisine uzandım.
"Bende seninkini dolduruyum."
İdil gülümseyerek başını salladı ve ayak ayak üzerine attı. Bende bardakla beraber salonun taaa en ucundaki içki köşesine yürüdüm. Özgür orada içki seçiyordu. Bu sorada telefonum sol elimde titredi. Gelen mesaj Yağmur'dan dır diye heyecanla açtım ama gördüğümle yıkıldım.
Kimden:Emre
Küçük oyununa sarılmakla başlayabilirsin. Çok iyi fırsatlar yaratıyorsun akıllısın. Umarım Doruk'ta senin gibi akıllıdır. Zaman az sonuçta.
Sertçe yutkunup afımlarımı hızlandırdım. Özgür'ün yanına gittiğimde İdil'in bardağına herhangi bir içkiyi doldurdum. Şimdi Özgür'e sarılıcak mıyım? Off harikaaa! Tek kelimeyle harika. O da benim içkimi doldururken arkamı dönüp insanlara baktım. Cem beni arıyormuş gibi etrafına bakınıyordu. İdil ile de Cihangir konuşuyordu. Ah tamam sakin ol.
Ani bir hareketle ona yandan sarıldım. İçten sarılmıyordum öylede hissetmemiştir inşallah. Elinde olan benim bardağım durdu ve yavaşça masaya bırakıldı. Ben ise ona hiç bakmadan sadece sarılıyordum. Cidden lanet girsin! Ne diyecektim? Sana sarılmak istedim. Bunu demek aptalca olurdu ama başka birşey yoktu galiba. Beş saniyelik satılmadan sonra kollarımı ondan çektim ve kızarık suratımla ona baktım. Gözleri şaşkınlıktan açılmıştı.
"Şeyy ben sadece sana sarılmak istedim."
Özgür yutkunup elindeki bardağı bana verdi ve gülümsedi.
"Bu herzaman yaptığın birşey değil Hayel. İyisin değil mi?"
Onun güldüğünü görünce bende sanki dediği çok komikmiş gibi sahte birşekilde güldüm. Sonra beraber gülerek masaya döndük. Kendi bardağımı kendi tarafıma İdil'in bardağını da onun tarafına koydum. İdil bizim gülerek gelmemize şaşırmış gibiydi ama çok takmadı.
Omzumda bir el hissedince oturmadan o tarafa döndüm. Cem sırıtarak bana bakıyordu.
"Banada içki koyar mısın maviş?"
Özgür'e içki koymaya gittiğimi biliyordu! Umarım sarıldığımı görmemiştir. Yok göremez çünkü orası uzakta yani. Damla önümden geçip yerine oturdu.
"Kendin koyamıyor musun kaslı kafa?"
Cem'in yüzündeki sırıtış solarken nefesini dışarı verip yanıma oturdu. Ona somurtmak yakışmıyordu. Bugün canı fazla sıkkın gibiydi.
"O zaman Özgür sen bana acaba içki koyar mısın?"
Özgür Cem'e tip tip bakıp ağır adımlarla ayağa kalktı ve onun bardağını alıp uzaklaştı. Cem'de gülümsedi.
"Dilara ve Doğa nerede!!!"
Damla'nın cıyaklayan sesi kulağımı tırmalarken içimden kulaklarımı tıkama isteği geldi ama olmadı tabii.
"Onlar gitti."
En azından İdil cevap vermişti sağolsun.
İçkimden bir yudum daha aldım. Cem çok solgundu bugün. Hiç gülmeyecekmiş gibi.
"Neden ağlıycakmış gibisin?"
Soruma karşılık bana baktı. Gözleri gözlerimi delip geçerken sanki anlamlı birşeyler söylemeye çalışıyordu ama ben anlamıyordum. Anlayamıyordum yada. Onu anlamak cidden çok zordu. Normalde anlayamıyorken gözlerinden nasıl anlayayım yani!
"Ben ağlamam ağlatırım maviş."
İç ses: Ovvvv ovvv sert.
Gözlerimi devirip birşey söyleyecektim ki yanımda beliren bir kız donup ona bakmamı sağladı. Çakma sarı saçlarının arasında pembelikler vardı. Götüne sığmayan kısa bir şort giymiş ve üstündede bol bir T-shirt vardı. Fazla sürtük gibi görünüyordu.
"Cem?!"
Cem mi dedi? Bakışlarım Cem'e kısa bir süreliğine kaydığında onun da kıza dikkatlice baktığını gördüm.
"Ah inanamıyorum! Ne kadar oldu görüşmeyeli bişemiyorum!! Seni burada göreceğim aklıma bile gelmezdi! Ben Seda!"
Cem düşünürmüş gibi baktı ve sırıttı.
"Hangi Seda?"
Kız biraz kırılmış gibi gözlerini küçülttü ve "Şu senin güzel Seda dediğin Seda!!" Dedi.
Deikleriyle ben elimde olmayarak bir kahkaha patlattım. Sinirim bozulmuş gibi kahkaha atarak gülüyordum. Cem'de bana noluyo ya der gibi bakıyordu. Kahkahaları kesip kıza döndüm. Kız iyice sinirlenmiş bana bakıyordu.
"Özür dilerim ben sadece biraz gülmek istedim."
Söylediğimin ne kadar malca olduğu umrumda değildi. Kız beni umursamadan Cem'e geri döndü.
"Bir dans fena olmaz aslında senle. Hem kim olduğumu daha detaylı konuşmuş oluruz."
Cem sırıtarak ayağa kalktı ve kızın elinden tuttu. Onlara bakmayı sürdürürken gülmemel için bir yandan da içkimden içiyordum.
"Tabii olur bebeğim."
Cem?! Cem?! Ne?! Ne?! Bebeğim mi dedi o kıza?! İçtiğim içiceği anında masaya koydum ve boğazımda kalan yudumu hafif bir öksürükle geçirmeye çalıştım.
"BEBEĞİM Mİ?!!!!!!!!!!!!!!!!"
Bir dakika bir dakika! B-ben sesli bir şekilde mi bağırmıştım? Ah hayır hayır! Oh no no! İç ses hayır dee!
İç ses: Evet.
Çok moral veriyosun iç ses!! Cem bana sırıtarak bakıp kızın önden geçmesini söyledi. Tam yanımdan geçerken eğilip kulağıma "Sende hala Özgür ile içki doldurmaya git maviş." Dedi.
Bunun ne demek olduğunu biliyordum. Özgürle gidersen nah sana bebeğim demekti. Off offf!ellerimi göğsümde birleştirip arkama yaslanıyordum ki yandan bir böğürme sesi geldi. Masadaki bakışlar Damla'ya çevrildiğinde herkes ağladığını gördü. Sinirli birşekilde hem ağlıyor hemde "Bu kızlar nereden çıkıyor yeter ya yeter!" Diye bağırıyordu. Sanırım daha fazla rezil olmamak için ayağa kalktı ve salondan koşarak çıktı. Mal yha!
Cebimdeki telefon titrediğinde merakla gelen mesajı açtım.
Kimden: Emre
Emre bana planı anlattı cidden akıllısındır umarım Hayel hanım. Dikat etmenide uyarıyım. Merakla neler yapıcağını bekliyorum. Mesela ben bu şarkıyı çok severim hazır Özgür'de geliyor. Birşeyler yapmaya başla. -Berk
Demek Berk'de buradaydı. Şarkıya kulak kesildiğimde yavaş bir şarkıda herkesin dans ettiğini gördüm. Yavaş adımlarla ayağa kalktım ve İdil'in yanına gittim.
"Kuzi acaba sevgilini bir dans için çalabilir miyim?"
Kahkaha atarak sorduğum soruya oda bir kahkaha attı.
"Tabiki al senin olsun dermişim. Cem'in intikamını al gel."
Gülerek ordan Özgür'ün yanına geçtim. Birinci aşama tamamdı. İdil'den izin almıştım. Şimdi Özgür'e teklif etmem gerekiyordu.gülümsemeye çalışarak yanına gittim.
"Dans edelim mi?"
Hızlı soruşuma bende şaşırmıştım. Bu gece bitsin istiyordum belkide. Özgür başını şaşkınca salladı ve elimden tutarak beni dans pistine doğru çekti. Tam Cem ve o kızın dans ettiği yerde durmuştuk. Telefonum cebimden titrediğinde saniyelik birşekilde mesaja bakıp telefonu geri kapattım.
Kimden:Emre
Çok tatlısın Özgür demeyi ve öpmeyi unutma Emre'nin kurallarına yenilik getirdim.
Gözlerim kocaman açılırken bunu saklamaya çalıştım. Hayır onu en fazla yanağından zorla öperdim. Ellerimi onun boynuna koydum oda belime koydu. Şarkıya göre bir o tarafa bir bu tarafa gidiyorduk. Yan tarafta bilardo veya daha değişik oyun oynayanların bağırma sesleri geliyordu. Arka taraflarda aradığım bir çift göz buldum. Elinde kendini pahalı olduğunu belli eden içki bardağından içki içiyordu. Gözleri bir buz parçası gibi keskindi adeta. Tüylerim diken diken olurken Berk'e bakamadım. Oldukça sinirli ve eğlenir birşekilde bakıyordu! Bakışlarımı yana çevirdim. Bu seferde Cem'in keskin bakışlarıyla karşılaştım. Bana çok kötü bakıyordu. Sanki niye zözgür ile dans etmeye çıktın der gibi. E tabi öyle bakıcak.
Bir süre Özgür ile dans ettikten sonra Berk'in bana artık zaman doluyor der gibi saatini gösterdiğini gördüm. Özgür'ü yanaktan öpmem gerekiyordu. Cem ile göz göze gelmemek için sola kaymaya çalıştım ama olmadı. En aonunda pes ederek Özgür'ün kulağına eğildim ve lanet olası sözleri söyledim.
"Bugün ayrı bir tatlısın."
Umarım benim çok içtiğimi bu yüzden böyle dediğimi düşünür amin. Sonrada yavaş birşekilde yanağından öptüm ve hemen geri çekildim. Şuan yerin dibine girebilirim! Yandan Cem'e baktığımda dans etmeyi kesip bana şaşkınca baktığını gördüm. Biraz sonra herşeyin olabileceğini düşünüp kaçma planımı ortaya koydum.
"Benim tuvalete gitmem gerek."
Özgür'ün şaşkın bakışlarını umursamadan ve birşey demesine fırsat vermeden koşarak salondan çıktım. Cem benden iyreniyordu şuan. Onun gözünden düşmüştüm kahretsin! Bunu nasıl yaptım hala aklım almıyor. Doruk içindi hepsi!
Koşmaya devam ederek aşağı kata indim. Lanet girsin. Şimdi Berk'i veya Emre'yi beklemem gerekiyordu çünkü dediklerini yapmıştım! Küşede daha beklememe fırsat kalmadan boş ve karanlık koridordan bir alkış sesi koptu. Hızla arkamı dönerken Berk'in yeşil gözlerini gördüm. Bu kadar keskin ve kotkutucu bakmak zorunda mı?
Ta dibime kadar gelip kollarını göğsünde birleştirdi. İçki kokuyordu fazlasıyla.
"Birini öperken bu kadar zorlanan ilk defa bir kız görüyorum. Oldukça etkileyiciydin keşke bu görevi Emre malına bırakmasaydım."
Sertçe yutkundum ve bende kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Doruk nerede?!"
Bu sert çıkışıma şaşırmış gibi baktı. Onun şuan eğlendiğini tahmin ediyordum.
"Vayyy bana bağıran ilk kız olarak tarihe geçtin. Biliyor musun bugünde tam boştum az önce Melis'ten ayrıldım. Doruk'u boşver sen daha bitmedi."
Gözlerim büyürken ona ağzım açık birşekilde baktım. O suratındaki kocaman piç sırıtışla biranda kolumdan tutu.
"Doruk nerde?! Bırak kolumu manyak mısın ya?!!"
Bağırmama karşılık olarak beni sertçe duvara ittirdi ve hala kolumu tutuyordu. Tanrım bu kadarı yeter değil mi? İstediklerini yapmıştım Doruk neredeydi?!
"Sen o salak Emre'nin dediği şeyin ne kadar kolay olduğunu biliyorsun. Bir işe dokunmadım olanlara bak. Şimdi senden seni istiyiceğim Hayelciğim."
Gözlerim daha fazla büyütken dudaklarımdan ne? Döküldü. Korkudan bacaklarım titremeye başlamıştı galiba. Ölücem cidden ölücem!
İki kolumuda tek elinde tutup duvara sabitledi. Ben ise çırpınmaya başlamıştım.
"Ne yapıyorsun?!! Bıraksana beni ya!! Siz hepiniz manyaksınız hepiniz! İstediğinizi yaptım ne istiyorsunuz daha ya yeter!"
Beni duymuyor gibi sırıtıyor ve vücudumu inceliyor gibi her ayrıntısına bakıyordu. Arkasına sakladığı sağ elinde ne olduğunu gördüm. O bira ne zamandır elindeydi ve saklıyordu? Bira bardağını tek elinde çevirerek inceledi ve bana o keskin göxleriyle baktı.
"Dahada eğlenceli olabilir. Oyunun kuralları değişti şu son dakika da."
Sözünü bitirmesiyle suratıma çarpan şeyin ne olduğunu anlamam bir oldu. Bardağın içindeki birayı suratıma fırlatmıştı! Nefes almaya çalışırcasına panik yaptım ve çığlık attım. Bira suratımdan boynuma doğru akıyordu. Bütün heryerim bira olmuştu. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. O bu duruma daha çok keyifle sırıtıp biranda boynuma dudaklarını bastırdı. Ne odluğunu tekrar anlamam biraz uzun sürdü çünkü yine paniğin dibine batmıştım. Çığlık atmaya başladığjmda sanki herşey çok geç gibi hisseidyordum ama değildi. Verk'i ne kadar ittirmeye çalışsamda olmadı. Hayvan piç kurusu!
"İmdaaaat!! Ne yapıyorsun?! Dur!"
Benim çığlıklarım boş koridorda yankılanırken başka bir tanıdık ses durdurdu.
"Berk?!!!"
Bu ses? Cem!!!!!! Bakışlarım o yöne kayarken Cem'in merdivenlerden koşarak indiğini gördüm. Berk bu sesle durup kafasını yine sırıtarak Cem'e kaldırdı.
"Ooo Cem bey'de gelmiş."
Eğleniyor dalga geçiyordu. Elimde olsa onu ölümüne döverdim!
"Kızı bıraksana piç! Senin işin benimle değil miydi?!"
Sıç sıç sıç işte! Cem şuandan itibaren ona yalan söylediğimi biliyordu!
"Buraya Ayaz'ın yapamadığı şeyi tamamlamaya geldim."
Cem ani bir hareketle Berk'e yumruk atıp onun benim üzerimden yere düşmesini sağladı. Çığlık atarak Cem'in arkasından gittim. Aslında gidiyordum ki Berk ayağa kalkıp Cem'e yumruk attı. Cem yere sertçe düşerken ağzımdan küçük bir hıçkırık çıktı. Bu sefer ona doğru giderken Cem kanayan burnunu tutarak Berk'e yumruk attı. Berk'in de dudağı patlamıştı. Hemen birşeyler yapmazsam burada mal gibi kalıcaktım. Bu düşünceyi uygulamaya çalışırken biranda Cem'in üzerine biri daha atladı. Emre! Cem yere uçarken dudağıda patlamıştı.
"Cem!!!"
Bağırarak Emre'nin kolundan tuttum ve onu geriye çekmeye çalıştım ama beni öyle bir ittirdiki bende arkaya doğru uçtum. Bu arada Uzay'da gelmişti. Üçü bir köşede Cem'i sıkıştırmış yumruklar ve tekmeler atıyordu. Cem karşılık vermeye çalışıyordu ama en fazla ikisine verebiliyordu çünkü üç kişiydiler.
"Cem!!! Yapmayın durun!!"
Tekrar ayağa kalkıp Uzay'ın kolunu tutup çekmeye çalıştım ama yine olmadı. Ağlamaya devam ettim.
"Abi?! Cem!?"
Bu ses Rüzgar'a aitti. Merdivenlere baktığımda Eüzgar uçan adımlarla gelip Uzay'ın üzerine atladı. Uzay hiç beklemediğinden bayağı bir yumruk ve tekme yemişti Rüzgar'dan. Berk ve Emre hala Cem'e yumruk atıp tekmeliyorlardı. Artık Cem'in öksürüklerini duyabiliyordum. Berk'in kolundan tuttum ve yalvarır bakışlar attım.
"Durun!! Yeter!!"
Berk beni umursamayıp kenara fırlattı. Birinin Cem'e yardım etmesi gerekiyordu. Bağırmaya başladım. Çocuk öksürükleri arasında ölücekti.
"Hayel?!!"
Duyduğum başka bir ses içimi biraz olsun rahatlatırken merdivenlere baktım. Cihangir ve Yağmur buraya geliyorlardı koşarak. İkisinin suratında da şok olmuş bir bakış vardı. Cihangir direk Emre'nin kolundan tutup duvara yasladı ve yumruk atmaya başladı. Cem'e sadece Berk kalmıştı ama onun suratını görebiliyordum Cem!! Oha ne yaptılar çocuğa?
"Ceeemmm!!"
Bağırmaya devam ederken Berk'i geri çekmeye çalışıyordum ama olmuyordu. O her seferinde beni geri ittiriyordu. Yağmur beni kolumdan çekip Berk'ten uzaklaştırdı. Karşı duvara beni yasladı ve gözlerime baktı.
"Hayel iyi misin?!"
Başımı hayır anlamında salladım. O nerede kalmıştı hiç umjrumda değildi. Cem'e biri yardım etmeliydi.
"Ceemm! Yağmur zcem çok kötü görünüyor! Berk yapma dur artık!!"
Berk hala tekmeler atıyordu. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken Yağmur'a bakamıyordum ve titriyordum.
"Hayel sakin ol titriyorsun iyi misin?!"
Yağmur'un dediğini tekrar umursamadan Emre'nin Cihangir'e yumruk attığını ve Cihangir'in geriye savrulduğunu gördüm. Ah Tanrım deliriceğim!
"Hayel beni dinle! Geç geldik çünkü Rüzgar herşeyi öğrenmişti onunla uğraşırken bahçede baygın halde Doruk'u bulduk! Hemen Doruk'un yanına gitmeliyiz Hayel! Şuan bahçede!"
Onu duyamıyordum çünkü sadece Cem'e konsantire olmuştum. Ayağa kalktım ve Berk'in kolundan tutup ona sertçe tokat attım. Ah elimm! Ben bile bunu yaptığıma şaşırmışken o Cem'e vurmayı kesip o tokat attığım elimden tutup sıkmaya başladı. Sanırım damarlarıma kan gitmiyor. İki büklüm olmadan önce Yağmur çığlık atarak yanıma geldi ve bağırmaya başladı. Allahtan Berk bırakıp geri çekilmişti ve Emre ile Uzay'a "şimdilik bu kadar yeter gidelim beyler." Demişti.
Emre Cihangire arkadan bir tekme attı ama düşmesini sağlayamadı sadece Cihangir tökezledi. Uzay'da son olarak Rüzgar'a yumruk attı. Rüzgar sarsılsada karşılık veremedi çünkü yorulmuş ve hazırlıksız yakallanmış gibi olmuştu. Hepsi merdivenden çıkıp koridordan kaybolduklarında koşarak Cem'in başına gittim. Ah tanrım zor nefes alıyor gibiydi!! Gözü ve elmacık kemikleri morarmıştı. Burnundan hala kan geliyor ve dudağı patlamıştı. Kaburgalarını saymıyorum bile!
"Cem."
Gözünü hafiften aralayıp bana baktımve derin bir nefes verdi.
"Hayel herşeyi biliyordum ama sen bana yalan söyledin!"
Sesi çıkmıyordu ve öksürmeye başladı. Ciğerleri yanıyormuş gibi.
"Haklısın dur konuşma. Kendini yorma. Birşeyler yapıcağım tamam mı?"
Arkama baktığımda Yağmur'un Rüzgar'ın yanına gittiğini gördüm. Cihangir'de ayağa kalkıp toparlanmaya çalışıyordu.
"Hayel git burdan."
Duyduklarım karşısında Cem'e şaşkınca baktım. Git mi demişti. Başımı iki yana hayır anlamında salladım ama o tekrar "Sana burdan git dedim Hayel." Dedi.
Maviş dememişti! Tekrar öksürmeye başladığında telaş yaparak elimle başını birazcık kaldırdım ve bacaklarıma koydum.
Cihangir yanıma gelmiş beni kaldırmaya çalışıyordu.
"Hayel hemen Doruk'un yanına gitmeliyiz."
Cem'i bırakmayacaktım. Onu hastaneye götürmemiz gerekiyordu ve bende onunla gidicektim.
"Siz gidin. Cem'in hastaneye gitmesi gerek hemen!"
Rüzgar Yağmur'a tutunarak ayağa kalktı ve yanımıza geldi.
"Hastaneye gitmem ben iyiyim." Dedi Cem.
Cem'in dediği gayet saçmaydı. Hastaneye gitmezse öksürüklerinde boğulanilirdi.
"Hayır! Hemen hastaneye gidiyoruz."
Rüzgar Cem'in elinden tutup ayağa kaldırdı ve kolunu oözuna attı. Cem ayakta duramıyordu! Rüzgar olmasa yere yığılmıştı şuan. Rüzgar onu merdivenlere doğru götürürken ben hala hastaneye gitmemiz gerektiğini söylüyordum.
"Hastaneye gidiyoruz hemen Cem!"
Merdivenlere geldik. Cem birinci merdivene ayağını atar atmaz inledi.
"Hayel git burdan şuan sinirliyim!"
Bu üçüncü kez git diyişiydi! Şok içerisinde Yağmur'a baktım. Oda Rüzgar'a bakıyordu. Merdivenleri zar zor çıktığımızda Rüzgar ban döndü ve "Belkide cidden şuan gitmelisin Hayel." Dedi.
Şok olmuş birşekilde onlara bakmaya devam ettim. Onlar ise bahçeye çıktılar ve gözden kayboldular. Geriye ben,Yapmur ve Cihangir kalmıştı. Şaka gibiydi Cem hastaneye gitmezse cidden öksürüklerinde boğulabilirdi.
"Hayel bu taraftan!"
Yağmur ve zrüzgar yukarı çıkıyordu. Arkalarından koşarak bende çıktım. Hiç bilmediğim bir boş odaya girdiler. Boş odada bir tane koltuk vardı ve o koltukta da baygın halde zdoeuk yatıyordu. Gözlerim büyürken ona doğru koştum. Şükürler olsun baygın olmasını saymazsak iyiydi!
"Doruk!!"
Kafasına vurarak bayılttıkları belliydi kafası şişmişti. Cihangir onu omzuna alıp aşağı indik. Cem'in srabası yoktu demekki gitmişlerdi. Off of bana git demişti! Bu arada İdil ve Özgür neredeydi?
"İdil ve Özgür nerede?"
Cihangir Doeuk'u arka koltuğa yerleştirirken cevapladı.
"Onlar hala partideler haberleri yok."
Haberlerinin olmaması iyiydi. Bundan ikisininde haberi olsun pek istemiyordum. Bende arka koltuğa bindim ve Doruk'un başını bacağıma koydum. Onlarda arabaya bindi ve bizim apartmana arabayı sürdü.
"Rüzgar herşeyi nereden öğrenmiş?"
Tek korktuğum cevsp başından beri biliyorlar demesiydi. O zaman cidden sıçmışım demektir.
"Başından beri biliyorlarmış. Bana bunu söylediğinde şoka uğradım ve kavga ettik. Sonra işte partiye sizinle konuşmaya gelicektik ki Cihangir o odada Doruk'u bulmuş. Bahçede karşılaştık ve olan biteni anlattı. Bu sırada da zrüzgar herşeyi anlayıp önceden aşağıya sizin yanınıza indi. Biraz geç oldu Cem kötü durumdaymış cidden."
Nefesimi dışarı üfledim. Offf off! Asıl oyun zaten bizim aramızdaymış ama biz farkında değilmişiz! Başından beri biliyorlarmış. Şuan Cem'in gözümde bir sürtükten beter olduğum kesin!
Apartmana geldiğimizde Cihangir yine Doruk'u omzuna alarak yukarı kadar çıkarttı. Eve girdiğimizde hepimiz kendimizi benim yatağıma attık. Doruk'u da İdil'in odasına yatırmıştık. Artık ayılmasını bekliycektik.
"Hayel feci bira kokuyorsun."
Acaba neden?! Piç kurusu Berk üzerime bir bardak bira boşalttığı için olabilir mi?! Kim bilir Cem ne yaptı? Arabası buradaydı kesin evdedirler. Kendime gelip aşşağı inecektim tanübiki. Nasıl öğrenmişlerdi Berk'in burada olduğunu benim onu tanıdığımı falan. Demek o yüzden Cem bir ara barda bana böyle sorular soruyordu. Off of iyice yalancı duruma düşmüştüm! Üzerimdeki bira kokusundan kurtulmak için yattığım yerden kalktım ve banyoya girdim. Sıcak su belki iyi gelirdi. Suyun deydiği heryer yanıyordu. Bütün hatalarım yüzünden bunları çekiyordum. Hep demiştim ilk başta Cem'e yalan söylemiyecektim! Kaç kere diyesim geldi tanıyorum onları diye ama cesaret edemedim olmadı! Lanet olası! Üç kişi Cem'i bugün ölesiye dövmüşlerdi ve ben birşey yapamamıştım. Berk beni istemiş ve almaya çalışmıştı Cem yetişmeseydi.
Kafamı kemiren düşünceler her dakika artıyordu ve sıcak suyun buharı nefes almamı zorlaştırıyordu! Biran önce Cem'i görmem gerekiyordu! Banyodan çıkıp üstümü giyindim ve mutfağa geçtim. Yağmur ve Cihangir oturmuş konuşuyorlardı. Saçlarımı kurutmadığım için arkaya atmıştım. Sitresli birşekilde bardağa su doldurup içtim.
"Ben dayanamıyorum. Acilen Cem'i görmem gerek!"
Sözlerimle Yağmur acılı gözlerle baktı. Şuan acınası durumdaydım tabiki! Gözümün önümde benim yüzümden Cem'i ölesiye dövmüşlerdi!
"Hayel şuan hepimizin sakin olması gerek. Doruk'un ayılmasını da beklemeliyiz. Şuan Cem çok sinirlidir."
Ağlamaklı bir ses çıkartıp gözleirmi ellerimle kapattım. Gözümden bir damla yaş aktı. Hepsi benim yüzümdendi! Ağlamıyordum sadece sinirden gözümden bir damla yaş akmıştı. Parmaklarımın arasından Cihangir'in ayağa kalktığını ve beni kolları arasına aldığını gördüm. Bende ona sarıldım. Sarılmak rahatlatır derlerdi ama bilmiyordum.
"Hiç böyle olucağını tahmin etmemiştim ben!! Cem benden nefret edicek herşey biticek!"
Ağlamaya başladım bu sefer. Cihangirde bana daha çok sarılıp 'şhhh' dedi. Bu çok acı verici bir durumdu. Herşey mahvolmuştu! Cem'i kaybetmek istemiyordum. Islak saçlarım ona hala sarılırken önüme döküldü.
"Ağlama Hayel. Öyle birşey olmuycak. Cem sadece şuan biraz sinirli herşey geçicek sen merak etme."
Hiç değilse moral vermişti. Hıçkırıklarımı kestim ve gözhaşlarımı sildim. Cihangir'de kollarını benden çekti.
"Bugün burada kalıcam yanınızda."
Başımı salladım ve Yağmur'a döndüm. Oda gözleri bir yere dalmış bakıyordu. Oflayarak sandalyeye oturdum. Ne olursa olsun Cem'i bu gece görmem gerekiyordu.
***
Herkesin uyukladığı koltuktan yavaşça kalktım. Televizyon izlerken Yağmur'da Cihangir'de uyuyakalmıştı. Gece saat kaçtı bilemiyorum ama İdil'den haber gelmişti. Ona bu gece eve gelip gelmiyceğini sormuştum oda siz bizim evde kalın ben Özgür'e gidiceğim demişti. Minik adımlarla kapıyı açtım ve evden çıktım. Koşar adımlarla merdivenlerden aşağı kata indim. Tam Cem'in kapısının önünde durdum. Bugün onu göremezsem kafayı yerdim. Kapıyı tıklattım,tıklattım ve tıklattım. Üçüncü tıklatışta kapıyı açtı. Üzerinde partide giydiği T-shirt ü vardı. Suratında da kan izleri vardı. Ağzımın açılmasını sağlıyacak tek şey elmacık kemiklerindeki morluktu! Mosmordu! Gözlerim açılırken biran dudaklarımdan istem dışı şu kelimeler döküldü.
"Cem! İyi misin?"
Yeni uyanmış gibi gözü küçüktü. Daha cevap veremeden öksürmeye başladı. Hiç durmuycakmış gibi sürekli öksürüyordu! Korkarak içeri girdim ve onu banyoya kadar götürdüm. Öksürmekten ayakta duramıyor bana tutunuyordu.
"İyi misin?! Sakin ol!"
Banyoya getirdiğimde lavaboya eğilip kan kusmaya başladı. Şaşkınlıktan gözlerim açılırken Cem diye söyleniyordum. Ah inanamıyorum iyiki gelmişim!
"Rüzgar nerede? Seni bu halde bırakıp gitti mi?!"
Bitşey söyleyecek gibi oluyordu ama öksürük krizine giriyordu. Koşarak mutfaktan bir bardağa su doldurup getirdim. Oda yüzünü yıkamıştı.
"Al su iç hemen!"
Suyu içtikten sonra biraz rahatlamış gibi duvardan tutundu.
"Hayel gecenin bu saatinde burada ne işin var?"
Suratı solmuştu. Nasıl olurda Rüzgar onu bu halde bırakırdı. Fena dövülmüştü ve resmen kan kusuyordu.
"Saatin kaç olduğu umrumda bile değil Cem! Çok kötü görünüyorsun hemen doktora gitmeliyiz acil servis açıktır."
Rüzgar onu hastaneyede götürmemişti. Biraz daha durursa yığılcakmış gibiydi.
"Ben iyiyim tamam mı? Şimdi git burdan. Ayrıca Rüzgar'ı ben gönderdim. Biraz uyumak iyi geldi."
Duşa bile girmemiş direk uyumuştu! Elimi alnıma yapıştırıp duşa koştum ve suyu sonuna kadar açtım. Hastaneye gitmekte neden bu kadar inat ediyordu anlamıyorum!
"Suyun altına gir!"
Gözleriyle gözlerimi delicekmiş gibi baktı.
"Bana emir verme!"
Tamam bu çıkışı hiç beklemiyordum. Yani emir vermiş olabilirdim ama paniktendi çünkü cidden iyi görünmüyordu. İyikide gelmişim.
"Cem lütfen. İyi görünmüyorsun tamam mı? Üç kişi senin üzerine atlayıp resmen fena hald-"
Cümlemi tamamlayamadan sözümü kesti.
"Kes sesini!"
Gözlerimi kırpıştırdım. Kes sesini mi? Sabahki halinden cidden de eser yoktu. Hala bana çok ama çok kızgındı. Aslında başından beri bildiği için emin değildi belkide. Ona feci yalan söylemiştim ve bu yalanları geçtim onun düşmanlarıyla plan yapmıştım!
"Cem. B-ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Doruk'a bişey olmasın diye yaptım hepsini. Şimdi lütfen en azından kendin için şu suya girer misin?"
Destek aldığı duvardan doğruldu ve elini saçlarına geçirdi.
"Doruk kimin umrunda ha?!! Sana güvenmiştim Hayel. Yalan hayatta en nefret ettiğim şey. Sen resmen beni kandırdın ve onlarla iş birliği yaptın! Doruk için bakiretini Berk'e mi verecektin gelmeseydim?!!"
Gözlerim büyütken dediklerini anlamaya çalıştım. O daha farklı olarak benim hem yalan söylememe kızmıştı, hemde yanlış anlamıştı. Aşağıda o şekilde gördüğünde herhalde çırpındığımı umursamamıştı Berk'in kollarında.
"Ben öyle birşey yapmayacaktım saçmalama! Sadece onlar Doruk için Özgür'ü öpmemi ve dans etmemi istediler!"
Tekrar ellerini saçına geçirdi ve çekmeye başladı. Sinirden gülüyor gibiydi.
"Sen salak mısın?!! O piçlerin Doruk için ve beni üzmek için senden sadece Özgür ile dans etmeni isteyeceklerini mi sandın?! Berk'in şstediği asıl şey senin bakiretindi! Bunu alıp hem Ayaz'a yardım edecekti hemde beni içten öldürücekti!!"
Dedikleri doğru muydu?! Tabii ya sadece Özgür ile dans etmemi istemeleri ne kadar kolay demiştim bende! Gözlerim tekrar büyüfü ve Cem'in gözlerine kitlendi. O sadece Berk'in benimle konuştuğunu ve benim ona yalan söylediğimi biliyormuş demek. Onlarla plan kurduğumu ve Doruk'u kaçırdığını sonradan öğrenmiş.Ah inanmıyorum.
"Bilmiyordum ben." Dedim sadece.
Cem gözlerini acı birşekilde yana kaydırdı ve zar zor yanıma geldi. Şuan Berk'in bana yapmak istediklerini anlamıştım ama tek düşündüğüm Cem'di. Ayakta zor duruyordu. Şu suya girmesi ve doktora gitmemiz gerekiyordu.
"Bak cidden kötü görünüyorsun. Dediğim gibi acil servis açıktır şu suya gir temizlen sonra gidelim lütfen."
Beni dinlememiş gibi suyu kapattı ve banyodan çıktı. Ah hayırr. Koşarak arkasından gittim ve kolundan tuttum.
"Cem beni dinle! Kan kustun biraz önce iyi değilsin!"
Kolumdan kurtulup odasına doğru gitti.
"Evimden çık Hayel. Beni rahat bırak."
İçimden ağlamak geliyordu. Sadece ağlamak! Bu kadar kötü davranmamıştı hiç. Tekrar kolundan tuttum.
"Bana çok kızgınsın şuan biliyorum ama en azından Esma teyze ve Derin için kendini düşün."
Adımlarını durdurdu ve bana baktı. Artık gözlerini okuyabiliyordum. Çok belirgin birşekilde gözlerinde acı vardı. Acı,hüzün ve mutsuzluk.
Hiçbirşey demeden geri banyoya döndü ve suyu açtı. Bende arkasından geldim. T-shirt ünü çıkarttığında gözlerim pörtledi ve ağzım açıldı! O kaslarının hepsinde hoca koca morarıklar vardı! Canı çok acıyor olmalıydı! Suyun altına girdi ve suyun saçlarını ıslatmasını bekledi. Bende bu sırada mutfağa gittim ve krem aldım. Belki bu krem morarıklarına iyi gelirdi. Dolaplardanda ağrı kesici buldum. Kendimi fazlasıyla suçlu ve Berk'in bana yapıcaklarını anlamadığım için fazlasıyla saf hissediyordum. Lanet girsin ki!
Geri geldiğimde banyodan çıkmış odasındaydı. Saçlarındaki su damlaları yerlere damlıyordu. Şuan ona sarılmak ve hiç bırakmamak istiyordum ama imkansızdı. Beline sardığı havluyla saçlarını kuruttu ve yatağa oturdu. Cidden canı yanıyordu ama belli etmiyordu. Elimdeki kremi ona göstererek yanına oturdum. Bir kreme bir bana baktı.
"Bu krem iyi gelir eminim. Ağrı kesicide iç."
Elleriyle gözünü sıkıca kapatıp yatağa iyice uzandı. Bende bu fırsat diye kremi kutusundan çıkarttık ve elime sıktım. Bu kremi cidden sürmem gerekiyordu. Eğer sen sür diye bırakıp gidersem sürmezdi.
"Kremi sürüyorum."
İşaret parmağımdaki kremi onun karın kaslarının üzerine yavaşça sürdüm. Her dokunduğum morlukta elini sıkıyordu. Yavaş yavaş morluklara yaydım. Bütün morluklara sürdüğümde parmaklarımı karnından çektim. Şimdi patlamış olan dudağına sürücektim. Tabii izin verirse. Kolundan tutup hafiften doğrulttum. Gözlerime çok kötü bakıyordu. İyice gözleri kızarmıştı birde. Kremi tekrar işaret parmağıma sıktım ve dudağına narince sürmeye başladım. Her geçtiğim noktada vücudu geriliyo gibiydi. Bastırmamaya çalışıyordum çünkü canı yanıcaktı. Gözlerimi dudaklarından ayıramıyordum. Şuan onu öpmek en iyi şeylerden biri olurdu am ayapamazdım. Bana çok kızgındı. Berk'e inandığım için kızgındı!
Ellerimi dudaklarımdan çektim ve gözlerine baktım. Oda tam gözlerimin içine bakıyordu. Onun zarar görmesini hiç istememiş ve tahmin etmemiştim. Şimdi şu haline bak. Daha fazla kendi kendimi azarlayıp göz yaşlarımı zorlukla tutamayacağımı anlayıp yataktan kalktım ve banyoya gittim. Banyodaki dolaptan yara bandını aldım. Kaşına yapıştıtıcaktım.
Koşar adımlarla geri odaya girdiğimde Cem yine hiç pozunu değiştirmemiş aynı yerde oturuyordu. Yavaş adımlarla yatağa oturdum. Umarım canını yakmazdım.
İç ses: Bunu söylemek istemezdim ama yeteri kadar canını yaktın.
İç sesi duymuyorum ama haklı! Ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ellerimle nazikçe yara bandını tuttum ve Cem'in kaşına yavaşça yapıştırdım.
"Biraz canın yanabilir."
Dememle beraber tam yarabandını yapıştırmıştım ki Cem inledi. Bende hemen ellerimi çektim. Acımıştı cidden.
"Pardon! İyi misin?"
Başını salladı ve kendi yara bandını kendisi yapıştırdı. Bende bu arada dolabından ona yeni bir T-shirt aldım.
"Keşke hastaneye gitseydik. İnat etmesen. Bu T-shirt'ü giy. Ağrı kesiciyi de iç."
Elimden T-shirt'ü aldı ve giydi. Yapıcak birşey kalmadığından bende ayağa kalktım.
"Ayrıca uyusan daha iyi olur şimdi. Bekle yatağını açı-"
Sözümü kesti.
"Hayel git artık."
Dördüncü kez falan git artık demişti! Kalbimdeki her bir parça tek tek kopuyordu. Başımı salladım ama açıklama yapmadan gitmek istemiyordum.
"Ban hala çok kızgınsın biliyorum. Bu şekilde olucağını tahmin etmemiştim. Berk'in benden böyle birşey isteyeceğini hiç düşünmemiştim. Özür dileri-"
Yine sözümü kesti.
"Sakın özür dileme. Git."
Git... Git... Git ve gitt. Biraz daha bırada kalırsam ağlayabilirdim. Cem bana hiç git dememişti. Gözlerimi ondan kaçırarak başımı tekrar salladım.
"Tamam."
Sadece tamam diyebilmiştim. Tamam derken bile sesim ağlamaklı çıkmıştı. Arkamı dönüp hızlı adımlarla evden çıktım. Üzerimde pijamalarım ve ayıcıklı terliğim vardı o derece yani!
Cem'in dediği doğruydu. Berk ve Emre bana oyun oynamışlardı cidden. İstedikleri sadece Özgür ile dans etmem ve onu öpmem olamazdı zaten! Salak gibi anlamamıştım! Berk bana oyunu değiştirdiğini falan aöylemişti ama dalga geçiyormuş demek. Çok fena dövdüler hemde çok fena! Doruk'u da baygın birşekilde bırakmışlardı. Tamamıyla kandırmışlardı. Sonuçta ama istediklerini almışlardı. Sadece Berk istediğini almış sayılmazdı. Berk,Emre,Uzay ve Ayaz istediklerini almışlardı. Şuan Cem bana oldukça sinirliydi ve beni istemiyordu belki benden nefret ediyordu!
Gözümden bir damla yaş düşmüştü. Bu düşen damla onun bana sinirli olması için falan değildi. Bu damla tam ben onu sevdiğimi anladığım zaman onun benden nefret etmesi ve Berk,Uzay,Emre ve Ayaz'ın kazanması yüzündendi. Cem'i seviyordum ve onun canının yanmasına istemiyordum ama en çok ben onun canını şuan yakmıştım.
HERKESE SELAM :D BU BÖLÜMÜ UZUN YAZMAYA ÇALIŞTIM VE ÇOK GEÇ OLDU FARKINDAYIM BU YÜZDEN ÖNCELİKLE ÖZÜR DİLERİM :D <3 BU BÖLÜM HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ YORUM ATIN LÜTFEN. VOTE ATMAYIDA UNUTMAYINNN!!! <3<3<3

RÜYAWhere stories live. Discover now