45. Bölüm sen benimsin

561 18 10
                                    

CEM'DEN
Gerçekten hayatımda bu kadar saf ama tatlı kız görüyordum. Beni bırakmamak için çabaladığını farkında değildi galiba. Eğer farkında olsaydı bunları benim için yaptığından kendine kızardı. Hiçbirşey düşünmeden arabaya atlamıştı. Arabadan çıkmayacağını biliyordum. Benim gibi biri sevilmemeliydi. Helede onun gibi biri tarafından. Şuan ona umut verdiğim için kendimi suçlu hissediyordum. Bana değer vermemeliydi. Ben kızları farklı değerlendiren bir tiptim. Bunu kabul ediyordum ama şu bir ay boyunca değişmiştim. Gitmek istememin bir nedenide buydu. Hayel'in yanında bir aydır farklıydım. Hiçbir kızla yatmamıştım, kimseyle doğru düzgün öpüşmemiştim ve bir kız yüzünden dövülmüş,dövmüştüm. Bunlar bana tersti. Fazlasıyla!
Ben kimseyi sevmeyen sadece kendi çıkarlarımla yaşayan biri olarak gayet iyiydim ama şimdi şuna bak. Eskisi gibi davranamıyordum! O piçlerde zaten benim bu eskisi gibi olamamamdan faydalanıp bunları yapıyorlardı. Artık toparlanmam gerektiğini farkındaydım çünkü bu ben değildim. Hedefimden sapmıştım. İlk başlardan bu kız sadece ilgimi çeken ve benim olmasını istediğim biriydi. Ama şimdi onun için birsürü kişiyi dövmüş ve dayak yediğimden sıradan bir kız gibi durmuyordu. Berk piçleride bunu anlamışlardı. Hiçbir kıza bunu yapmamıştım. Hiçbir kıza daha dokunmadan onun yüzünden birini dövmemiş, başı benim yüzümden belaya girmemiş ve bu kadar kıskanmamıştım. Zaten o şerefsizler bu u farkettiklerinden Hayel'e zarar vermek istiyorlardı. Onlarda Hayel'in diğer kızlardan farklı olduklarını biliyor ve benden önce elde edip bir fahişe olarak kullanmak istiyorlardı!
İşte beni delirten olayda buydu. Onu fahişe yapmak istiyorlardı, kendileri için bir bebek gibi kullanmak istiyorlardı ama bunu kendini saf bulmayan Hayel hanım anlamıyor ve inanıyordu! Benim haberim vardı ama inanmamıştım kimseye. Hayel'in bu kadar saf olucağını düşünmemiştim. Onların sadece 'git Özgür'e sarıl.' Diyerek bu işi bitireceklerini inanıp planlar yapmıştı.
Berk ile olan kavgamız yıllar öncesine dayanıyordu. Hiç kimseye açıklama yapmamıştım. Sadece iki kişi dışında. Rüzgar ve o piç kurusu Ayaz. Onlar dışında kimse aslında neler olduğunu bilmiyordu. Ortaya atılan mal bir yalan 'onların arkadaşlarıyla kavga etmişiz de onların arkadaşı hapse girmiş, bizim arkadaşımızda ölmüş' falan filan hikaye! Bunu ağızlarını açmasınlar diye uydurmuştuk ve herkes susmuş konuşamamıştı. Gerçeği ise babamı ilgilendiriyordu. Berk ve o diğer piçler eskiden bizim okuldaydı. Berk'in annesi benim babamla ortaktı ve çok iyi anlaşıyorlardı. Fazla iyi. Bu kimsenin gözüne batmıyordu (sadece ben ve Berk dışında). Arada buluşup küçükken oyunlar oynar konuşurduk. Takiii babamla o kadını bir arada görene kadar. Annesiyle beraber olduklarını görmüştüm. Bunu ilk gören bendim ve sonra Berk'de öğrendi. Babam ile bu konuyu konuştuk. Annemin haberi olmaması için ne yaptıysa Berk malı gidip söylemişti. Ben büyük bir tepki beklerken annemin dediği tek şey "basına yayılmasın," Olmuştu. Nasıl bu kadar rahat olduğunu düşündükce miğdem bulanıyordu. Ondan sonrada zaten olan oldu. Berk'in annesiyle babam büyük bir hisseti kaybetti ve babam kalp krizi geçirerek öldü. Annem hiçbir zaman bunu hisseler yüzünden olduğundan değilde benim yüzümden olduğunu söyledi. Kısa sürede kafayı yemeyi becerdi ve o küçük yaşımda evden kovdu. Berk'in annesi ise babmsız yapamıyacağını düşünüp Berk'i yalnız bırakıp gitmiş. Annesinin gidişinden sonra yıkılmıştı ve hepsinin benim babam yüzünden olduğunu düşündü. Madem benim en değerlim annem gitti seninde en değerlin gidicek mantığıyla düşman olmuştu.
Sonucuda buydu o iki pisliğide yanına alıp çete kurdu ve yıllarca değer verdiğim birilerini bekledi. Bu yüzden Derin ve Esma Teyze ile görünmek istemiyordum. Onlara bulaşması aklımın ucundan geçtiğimde bile gidip öldürme isteği geliyordu. Ama şimdi Hayel vardı. Onu gözüne mestirmişlerdi ve ben o gece onu kurtarmasaydım çoktan şuan. Hayel Berk'in olucaktı ve bir fahişe yapıcaklardı. Yıllarca kayıplara karışıp aranabilirdi. O Berk'di. Ondan herşey beklenirdi.
Eğer benim yüzümden Hayel'e birşey olursa ve ben daha fazla değişirsem kendimi affetmezdim. Hzyel'i ilk baştaki gibi çok istiyordum fakat bedeli vardı. Bu bedelide o masum kız olarak ödemesini istemiyordum. Gerginde ellerimi saçlarımın arasına daldırıp farklı bir yıla sapınca bana aniden döndü.
"Şeyy nereye gittiğimizi bilmiyorum ama içimden birses yanlış yola gittin gibi diyor."
Karanlık bir yol görünce herzaman ürküyordu. O bar yolundada böyleydi. Herhangi bir ses duysun hemen sığınıcak bir yer arıyor ve ürküyordu. Berk'in ona yapıcaklarından da korkuyordu ama kafasından atmaya çalışıyordu. Kim bilir kafasına taksa korkudan neler yapabilirdi. Onu iyi tanıyordum ve bu masumlukta tek başına yürümesi bile bence yem atmak gibiydi. Zaten dokunsan kırılıcak gibi değil miydi? Berk'in dikkatinide çekmişti.
"Nereye gittiğimizi biliyorum meraklı."
Aslında bilmiyordum ama umrumda değildi. Ne kadar uzağa gidersem iyiydi. Şuan onunla beraber uzağa gitmek en mantıklısıydı. Herhangi biryerde Berk bizi tekrar görse bu sefer Hayel'i rahat bırakmazdı. Bunun hakkında konuşmalıydım bu meraklı mavişle.
"Prki ama en azından bir ip ucu falan versen. Bu yollar çok-"
Sözünü kestim.
"Korkutucu, sessiz, sakin, tenha ve kısaca senin bulunmak istemediğin yerler gibi mi?"
Ona ters cevap verdiğimi farkındaydım ve bu hoşuma gidiyordu. Gerçek ben buydum ama maviş ile tanıştığım günden beri eski ben gibi olmadığımı demiştim. Hayel gözlerini devirip bana ters ters baktı.
"Neredesin gerçek Cem cidden merak ediyorum? Gel ve beni buradan kurtar."
Anlamayan gözlerle ona baktığımda nefesini dışarı verdi.
"Cidden bana böyle davranmaktan vazgeç. Yoksa seni rahat bırakmam. Bunların hepsini benim senden uzak durmam için yaptığını anladık."
Bende gözlerimi devirip hafiften sırıttım.
"Gerçek Cem belki budur ve sen bilmiyorsundur. Hem çok büyük tehdit ettin çok korktum inanmıyorum. Şimdi buradan gitsen cidden mutlu olurum."
Bana inanmayan ve hayır dememi bekleyen gözlerle baktı. Bunu yapmayı istemezdim ama o masumdu ve benim yüzümden zarar görücekti. Ah lanet olası sözleri sürekli tekararlıyorum ve bu durum cidden sıkmaya başlıyor.
"Baksana hayatına bir fahişe olarak mı devam etmek istiyorsun?"
Soruma yönelik gözlerini kırpıştırdı. Bunu demem bile ona göre kötüydü belkide.
"Nasıl? Bir fahişe mi? Yok artık bu nasıl bir soru!"
Şaşırmasına şaşırmamıştım. Soruma cevap istermiş gibi kaşlarımı havaya kaldırdım ve iki saniyelik ona baktım. Cidden yol karanlıktı ve sanırım nereye gidiceğimizi biliyordum. Cevap vermesi gerektiğini anlayıp zorla konuştu.
"Kim ister bir fahişe olmak?! Bu saçmalık. Bana nasıl sorabiliyorsun bunu?"
Gözlerimi devirdim.
"Bu gidişle Berk sana değer verdiğimi zannederse dediğim gibi. Hayatına bir fahişe olarak devam edebilirsin ve seni ben bile kurtaramam."
Dediklerim kafasını karıştırmış olacakki birkaç saniye bana bakakaldı. Sanırım haklıydı yani onu öpmüştüm birkaç kez ve o şuan onu fazlasıyla her konuda korumamı bekliyordu. Evet onu koruyacaktım. Onu korumam için ondan uzak durmam gerekiyordu zaten. Kendim bile inanamıyordum hiçbir kıza bunu yapmamıştım. Şuana kadar Hayel işini güzelce halledip bitirip yoluma diğerleri ile devam etmem gerekiyordu ama bu meraklı,masum maviş ile imkansızdı. Ona doknmaya kıyamıyorken başkasının dokunmasınada engel olucaktım tabii.
"Peki gerçekten değer veriyor musun?"
Sorduğu soruyla iki üç saniye giçbirşey demeden bekledim. Bu sorunun cevabını ikimizde biliyorduk ama yinede soruyordu. Bu cidden işgence gibiydi! Gidiceğimiz yere geldiğimizden dolayı arabayı durdurdum ve ona bakmadan indim. Sorusuna cevsp alamayınca arabada kalmış ve gözlerini sıkıca yummuştu. Onun şuan feci derece kalbini kırdığımı biliyordum ama olması gereken belkide buydu.
Sahilde bank falan yoktu. Dediğim gibi tenha yerdeki bir sahildi. Loş bir ışık olmasa hiçbirşey görünemeyebilirdi. Denize odaklandım. Ay ışığında harika görünüyordu.
"Peki."
Arkamdan Hayel'in sesini duydum ama dönüp bakmadım. Yanıma gelip oda denize bakmaya başladı. Üzerindeki kıyafetlerinden üşüdüğü belliydi.
"Bana değer verdiğini zannetmiştim bende! Ne aptalca değil mi?!"
Bu ani çıkışına karşı şaşırmıştım ama umursamamış gibi nefesimi dışarı üfleyip ona baktım. Gözleri dolmuştu. Lanet olsun ki onu ne kadar üzmek istemesemde üzüyordum şuan!
"Berk yada başka biri beni ilgilendirmez. Onlarla başa çıkabilirim ve kendimi koruyabilirim! Bu şekilde yapmak zorunda değilsin. Şuan kalbimi fazlasıyla kırıyorsun."
Kendi nasıl başa çıkabilirdiki? Konu Berk'di! Ona fahişe olarak devam edebilirsin diyordum ama dinlemiyordu. Nerede hata yapıyordum? Ben böyle değildim. Şuanda onun benimle gelmemesini sağlamam ve kendi başımın çaresine bakmam gerekiyordu.
"Gidersen Derin ve Esma teyzeye ne olacak? Bu şekilde nasıl bırakıcaksın hiçbirşey olmamış gibi! Eğer gidersen emin ol ki Berk'in benim canımı yaktığından daha çok canım yanıcak!"
Derin ve Esmoş'a da bulaşamaz ben gidersem. Şuan duygusal tarafımdan davranıyordum ve bu hiç iyi değildi. Kendini toparlamaya başlasan iyi olur Cem!
"Kime anlatıyorum ki? Cevap versene."
Sakince ellerimi cebimd koyarak ona döndüm. Benden daha çok ilerlemiş ve iskelenin ucuna doğru gitmişti.
"Dikkat et."
Dediğim şey onun sinirini bozmuş gibi iskeleye baktı ve umursamadı.
"Hem iddiaa ya ne olucak? O zaman ben kazanmış olurum ve tavuk taklidi yaparsın."
Bu kadar çocuktu işte. Tavuk taklidi diyordu. Gülmemek için kendimi bastırsamda hafiften yarım ağız sırıtmıştım. Beni güldürmeyi başarıyordu bu çocuksuluğuyla. Ben gülünce oda hafiften bir tebessüm etti.
"Damla'da sonra çok üzülür değil mi gidersem." Dedim.
Yüzündeki tebessüm silinirken bana kötü kötü baktı.
"Dediğini takmıyorum ve kendi başımın çaresine bakabiliceğimi söylüyorum. Berk'ten de korkmuyorum. Sırf o pislikler için hayatını terk edemezsin. Onlar birsüre sonra pes ederler. Bana güven. Hem kendi güvenliğimi sağlayablilirim."
Kendi güvenliğiymiş. Bu kadar saf olması canımı fazlasıyla sıktı.
"Kedni güvenliğin mi? Saçma. Ben burada kaldığım sürece sana güvenlik kelimesi biraz yabancı olucak. Peşini bırakmayacaklar diyorum."
Kollarını göğsünde birleştirip somurttu. Berk umrunda değilmiş gibi davranıyordu ama fazlasıyla umrundaydı. Gözlerimi devirdim .
"Bence artık burdan gitmelisin Hayel."
Bana sinirli sinirli baktı.
"Sürekli git diyorsun ve bu beni cidden kırıyor! gitmiyorum, seni bırakmıyorum, senin yanından ayrılmıyorum, herşeye göz yumuyorum, kimseyi umursamıyorum, başım belada ama senin için takmıyorum, Berk belki senin dediğin gibi beni istiyor ama ben ondan kurtulmaya çalışıyorum çünkü seni sev-"
Sözünü cebimde çalan şanet telefon kesti. Ne diyiceğini biliyordum ama telefonun çalması iyi olmuştu. O kelimenin onun ağzından çıkmasını ve bana söylenmesini istemiyordum. Arayanın Rüzgar olduğunu görünce Hayel'e kısa bir bakış atıp açtım.
"Efendim kardeşim."
"Nerdesin lan? Bara bugün gitmemişsin."
Hayel'e bakmayı sürdürerek "Biraz işim var. Büyük ve beni bırakmayan, başıma bela olan bir iş. Bitirince gelirim." Dedim.
Sözlerimle birlikte Hayel bana inanmıyormuş gibi bakıp bıkkınca nefesini üfledi.
"Tamam bekliyorum."
Telefonu kapatıp geri cebime koydum. Alt dudağını ısırarak bana bakan Hayel'e döndüm. Tam söylemeye cesaret ederken bunun olmasına sinirlenmişti kesin. İçimdeki gülme isteyini bastırıp ciddi bir suratla ona baktım. Hava iyice soğumuştu. Herşey dengesizdi. Şuna baksana siktiğim hava bile nisan ayında olmamıza rağmen soğuktu.
"Ne diyordun?" Diye onunla dalga geçtim ama anlamamış numarası yapmam onu daha çok kızdırırdı. Kızıncada çok tatlı oluyordu hâliyle.
"Baksana hiçbirşey demiyordum! Hava çok soğuk ve birşey demiyeceğim sadece gitme tamam mı? Bu kadar sadece gitme."
Sinirden yumruk yaptığı elini sıkıp arkasını bir hışımla döndü ve arabaya doğru gidicekti ki daha bir adım atmasına kalmadan çığlık attı ve ayağı kaydı. Zaten iskelenin ucunda duruyordu ve ben onu uyarmıştım! Ona doğru adım atıp onu tutmaya çalıştım ama o suya çığlık atarak düştü. Olduğum yerde kalırken üstüme su damlacıkları sıçramıştı.
Hiçbirşey düşünmeden bende suya atladım. Böyle soğuğun içine sıçıyım ya! Su yüzeyine çıktığımda Hayel biraz uzağımda çırpınıyordu. Yüxerek yanına gittim.
"Hayel?!"
Derin bir nefes alıp olduğu yerde su yüzeyinde kalmaya çalıştı. Kollarından tutup onu kendime çektim. Dudakları ve kollarımın arasında olan bedeni titriyordu.
"Tamam sakin ol."
Sesimi yumuşak tutmaya çalışıyordum çünkü sakinleşirdi. Yavaş yavaş iskeleye doğru gitmeye başlamıştım ki beni durdurdu.
"Cem.. Ben herşeyden dolayı özür dilerim. G-gitmeni istemiyorum. Beni bırakma."
Ona dönüp baktığımda mavi gözleriyle tam gözlerimin içine bakıyordu. Onu üzmek tabiki istememiştim. Keşke bu lanet saçmalıkların hiçbiri yaşanmasaydı. Alnımı onun alnına yasladım.
"Gitmeyeceğim ve seni bırakmayacağım. Söz veriyorum tamam mı?"
Gözlerini yumup geri açtı.
"Tamam."
Yüzünde küçük bir tebessüm oldu ve bana daha çok sarıldı. Onu iskeleye çıkarttım ve sonrada kendim çıktım. İskeleye uzanmış ve bitmiş birşekilde öksürüyordu. Bende yanına oturdum ve derin derin nefes aldım.
"İyi misin?"
Soruma karşılık başını ağır ağır aşağı yukarı salladı. Bence iyi değildi. Donuyor olmalıydı. Arabadan paltomu alıp omuzlarına serdim. Oturur pozisyona gelip ıslak saçlarını geriye attı. Bende onun yanına tekrar oturdum.
"Teşekkürler."
Anlamayan gözlerle ona baktım.
"Ne için?"
Burnunu çekip "Beni kurtardığın için. Denizde gece olduğundan panik yapıp, panikten ölebilirdim. Yada soğuktan." Dedi.
Hafiften gülüp saçlarımı düzelttim.
"Sorun değil ama borçlusun maviş."
Ceketime daha çok sarılıp kaşlarını çattı.
"Borçlu muyum?"
Ayağa kalkıp elimi ona uzattım. Oda elimden tutarak ayağa kalktı. Soğuktan ölmedi ama biraz daha durursa ölebilirdi. Arabanın kapısını ona açtım ve oda arabaya binicekken ani bir hareketle onu kendime doğru çekip kapıyı geri kapattım ve araba ile arama aldım. Bana şaşkınca bakarken dudaklarımız arasında santimler kala durdum.
"Şuan borcunu ödemek ister misin?"
Gülümseyerek bana baktı.
"Nasıl?"
Bende yarım ağız sırıttım ve o harika, masum, saf, temiz dudaklarına baktım.
"İşte böyle."
Narince dudaklarımı dudaklarına dokundurdum. Bedeni ürkekçe titrerken iki üç saniye sonra beceriksizce karşılık vermeye başladı. Karşılık vermesi benim daha çok sırıtmama neden olurken onunda kızarmasına neden olmuştu. Bu masum dudakları, bu tadı, bu kokuyu özlemiştim...
Karşılık vermesini fırsat bildim ve daha sert öpmeye başladım. Ayak uydurmakta oldukça zorlansada yardım ediyordum. Suratımda sırıtma giderek büyüdü ve oda huzur veren mavi gözlerini kapattı. Bana huzur veriyordu. Bütün yaşadıklarımı onun yanında unutuyordum. İnsana mutluluk veren bir enerjisi vardı. Belkide hayatımda birdaha karşılaşmayacağım biriydi. Onu ne olursa olsun bırakmıyacaktım. Zarar görmesini engelleyecektim ve benim olmasını sağlayacaktım. Gerçi sağlamama gerek yoktu çünkü o benimdi.
Dudaklarımı kısa süreliğine onunkilerden ayırıp dudağına "Sen benimsin maviş." Diye fısıldadım. Sözlerim onu gülümsetti ve gözlerini açtı. Gözlerimiz birbirini bulduğunda şuan beni ne kadar sevdiğini anlamıştım. Ama onun ağzından seni seviyorum kelimelerinin daha çıkmasını istemiyordum. Biz farklıydık ya o değişicekti yada ben. Değişmeye başlayan bendim ve bu hoşuma gitmiyordu. Hayel'i öperken tüm diğer sürtüklerin öpücüğünden daha çok mutlu oluyordum. Keşke tamamen benim olsa diye lanet olası düşüncelere kapılıyorum çünkü onu sürekli istiyorum. Fakat daha zamanı değildi. Onu fazlasıyla seviyordum. Diğer kızlardan daha farklı seviyordum.
Öpüşmemiz sırasında hiç nefes almadığını farkedince yüzümdeki sırıtma gülümsemeye dönüştü ve onun nefes alması için dudaklarımı ayırdım. Derin bir nefes aldı. Umarım benim olduğuna kabullenmişti. İnatçı ve meraklı olduğundan diyorum.
Havanın giderek soğuduğunu farkedip kollarımı çektim ve arabaya binmesi için bekledim. Kızarık suratını gizlemek için ıslak saçlarını önüne aldı ve bindi. Bende dolanıp kendi tarafıma bindim. Arabayı hızlıca çalıştırdım. Radyo arabanın çalınmasıyla açıldı ve bir şarkı çalmaya başladı.
Hayel gözlerini büyütüp şarkının sesini açtı ve eşlik etmeye başladı.
"love me like you dooo..."
Şarkıya eşlik etmesi beni güldürürken benim gülüşüme şaşkınlıkla baktı. Ne yani güzel gülüyor olabilirim. O gülüşü tekrar ister gibi bakıp gülümsedi. Arabada son ses love me like you do çalıyordu ve yanımdaki kendini istediğim maviş eşlik ediyordu. Şarkının sözleri dikkatimi çekmişti. Güxel şarkıydı ama pek dinlediğim türden değil aslında.
Şarkı bittiğinde apartmanın önüne gelmiştik. Bana meraklı gözlerle bakıp "Sen gelmiyor musun?" Diye sordu. Bende kısa süreliğine ona bakıp "Rüzgar'ın yanına gidicem." Dedim
Gözlerini devirip arabadan indi. Apartmana giricekken arabanın camını açıp ona seslendim.
"Evde sıcak birşeyler iç ve hemen uyu. Bu seferde uyarımı ciddiye al."
Üstünde benim paltom vardı. Gülümseyerek tekrar gözlerini devirdi.
"Sende barda dikkat et. Alev, Müge gibi kızlardan bahsediyorum. "
Fazla kıskançtı. Benim gibi. Gülüp apartmana girdikten sonra derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdım. Bir kaç dakika sonra kırmızı ışıkta durduğumda koltukta bana ait olmayan bir telefon gördüm. Ah maviş tabikii. Telefonu elime alıp ekran kilidine baktım. Dört cevapsız araması vardı. Birde şifre koymuştu sanki şifresini bilmiyoruz. En son şifresini bulduğumdan bu yana değiştirmişti ama yinede ne yaptığını biliyordum. Yazmak için olan boşluğa 'Kendini beğenmiş' yazdım ve telefon açıldı.
Arabanın içinde bir kahkaha atarken telefon kilidine bunu yazıyorsa kim bilir günlüğüne benimle ilgili ne yazıyordu?
HAYEL'DEN
Sevgili günük;
Ne diyeceğimi şuan cidden şaşırdım! Beni uzun bir aradan sonra tekrar öptü ve bu seferki daha farklı gibiydi! Beni bırakmayacağını söyledi!! Benimsin dedi banaa!! Dediği her kelime beynimde hâlâ dolanıyor ve kalp çarpıntısı yaşatıyor!! Herşey tekrardan düzelebilirr! Tek ağlayacağım nokta tam ona seni seviyorum diyecekken telefonun çalmasıydı. Yani bu kadar olmaz! Sinir krızi geçirsem yeriydi ama sonra beni öptüü! Beniiii! Benimle kalıyordu ve gitmiyordu. Berk ile beraber mücadele edicektik! Herşey düzeliyordu. Eskisinden iyi olabilirdi. Harika olabilirdi. Şimdi bana diyeciksin ki eskiden o mal pislik falan diyordun ne oldu? O hâlâ kendini beğenmiş pisliğin teki ama birazcık değişti yada onu bu kendini beğenmişliğiyle sevmeye başladım. Birimizin değişmesine gerek yoktu. Böyle gayet iyiydi. Sadece bazıların gitmesi gerkti. Örnek olarak Damla ve Berk! Nehse şuan bununla moralimi bozamam çünkü Cem benimle barışmıştııı!!
"Hayell??"
İdil'in. Sesiyle günlüğümü kapatıp yatağımın altına attım. Cem beni eve bıraktıktan sonra mutlulukla eve gelmiştim ve duş almıştım. İdil neden ıslak olduğumu sormuştu ve ona herşeyi anlatmıştım. Hâlâ galiba şoktaydı. Selin ise başından beri birbirinizi seviyorsunuz dedim diyordu. Cem'in paltosuda bende kalmıştı. Onu kirliye atmak yerine katlayı dolabıma koydum. Keşke şuan da ne yaptığını bilebilsem.
"Baksana Selin çok etkisinde kalmışş. Yazık günah yaa. Şu Cem'i çağıralımda berabsr yiyelim bari."
İdil kahkaha atarak Selin ile birlikte güldü. Mutfak kapısından sırıtarak girdiğimi farkında bile değildim. Cem'i çağırmak isterdim tabikii ama şuan o bardaydı ve kim bilir neler yapıyordu. Orada olup gözetlemek istiyordum yani ne yapayım. Yüzümdeki gülümseme anında sönüp somurttum. Yemekte o meşhur yemeyimiz 'makarna' vardı. Özel yeneğimiz gibiydi. Sürekli yemekten bıkmıyorduk galiba. Öğrenci yemeyi gibi.
Somurtmayı kesip tekrar gülücükler açmaya başladım. O dedikleri sürekli aklıma geliyor ve tatlı tatlı arabadaki gülüşüü! Ah o gülüşü! Umarım çok belli etmemişimdir çünkü o gülüşü beni benden almıştı. Fazla harikaydı ve oda bunu biliyordu.
Yaklaşık beş dakika boyunca Selin ve İsil konuşmuş ben tabağımdaki makarnalara sırıtarak çatalımla işgence etmiştim. İdil'in bakışları beni bulunca kaşlarını çattı.
"Tamam bu kadar yeter bence. Dünya'dan Hayel'e! Hayata dön."
Dalgınca bakışlarımı ona çevirdim. Son zamanlarda nasıl ve ne kadar mutsuz olduğumu biliyordu. Ama artık fazlasıyla mutluydum sanırım. Birkaç saatliğine Berk malını unutmuştum.
"Ya ben cidden hiç aç değilim ve acilen Yağmur'u aramam gerekiyor!"
Doğru Yağmur'a bunları söylemezsem yarın beni diri diri gömerdi! Masadan hızlıca kalkıp mutfaktan çıkıyordum ki beni durdurdu.
"Aramak demişken bekle! Biraz önce beni Doruk aradı. Seni tam olarak dört kez aramış ve açmamışsın. Sonra merak edip beni aradı. Bence onuda ara."
Başımı sallayıp odama koştum. Telefonum masamda veya yatağımda yoktu. Demekki cebimden çıkartmamıştım. Ah umarım birde sudan dolayı bozulmamıştır. Ceketim neredeydi? Dolabımdan ceketi bulup ceplerini karıştırdım. Koyduğum cebin ağzı açıktı. Ah kahretmesin! Ya Cem'in arabasına düşmüştü yada yani diğer seçeneği düşünmek istemiyordum. Nefesimi dışarı üfleyip bilgisayarımı açtım. Görüntülü arama yapıcaktım yani başka çare yok.
Skype den Yağmur'u aradım. Hemen açtı ve konuşmaya başladık.
"Neler oldu bilemezsin!!"
Kaşlarını çatıp bana baktı.
"Ne oldu?! Kızım sakın meraklandırıp sonra şaka falan deme!"
Başımı iki yana salladım.
"Herşey düzeldi! Yani bence düzeldi! Cem beni öptü ve bana sen benimsin dediii! Yani açıkcası bana sen benimsin kelimesinin açılımı yaparsan sevinirim çünkü şuan mutluluktan hiçbirşey düşünemiyorumm!!"
Yağmur ağzını kapatarak bir çığlık attı ve sonra oturduğu tekerlekli sandalyesinde dönmeye başladı.
"İnanamıyorumm! Kızım sana seni seviyorum sende benden başkasını sevme demiş resmen! Sana demiştiiimmmm! Rüzgar ile bende aramı düzelttim hem. Herşey yoluna girdiğine göre bunu beraber kutlamalıyız yarınn! Ama bana olan herşeyi anlatmalısın!"
Başımı heyecanla salladım ve heyecanla olan biten herşeyi anlattım. Oda çok şaşırdı ve kendisi Rüzgar ile neler konuştuğunu tekrar ama detaylıca anlattı. Bir kafeye gitmişler ve Rüzgar ondan herşeyi anlatmasını istemiş. Yapmur'da taaaa ilk başta yarışmadan önce Berk'i ve çetesini okulda gördüğümüzden ve bizimle konuştuklarından başlayarak anlatmış. Rüzgar ilk baştan beri Hayel'i etkileyip yalan söylettirmemeliydin demiş. Aslında haklıydı belki yalan söylemeseydik bunların hiçbiri olmazdı ama o zamanda Cem ve Rüzgar'ı tutmak imkansız olurdu. Sonlarının o hapise giren arkadaşları gibi olmasını istemezdik. Tabii eğer bu hikaye doğruysa. Yani pek inandırıcı gelmiyordu çünkü eğer o kişi hapiste olsaydı çoktan kokusu çıkardı. Neyse sonra ona kızmış ama Yağmur ona güxel bir süpriz hazırlıycakmış ve tamamıyla barışmayı deniycekmiş. Bence barışırlar çünkü kimse onların arasına giremez. Çok tatlılar.
"O zamann yarın akşam kimse kaçmasın beraber birşeyler yapalım!! Özgür ile İdil'i de çağır. Geri dönüşümüzü herkese gösteririz ve bu harika olur Hayell!"
Bende arkama yaslandım ve gözlerimi kapattım.
"Aynen çokk çokk harika olurr! O zaman biz ayarlarız okulda. Yarın görüşürüz." Diyip öpücük attım.
Oda bana öpücük atıp kapattı. Güzel bir gün olucağına benziyordu ve tekrardan bir araya gelip parti gibi birşey düzenlemek dahada iyi gelicekti. Eski neşem yerine gelmişti sanırım. Odamdan çıkıp mutfağa gittim. İdil bulaşıkları Selin ile yıkıyordu.
"Yarın bizimle geliyorsun!"
Kaşlarını çatarak bana döndü.
"Nasıl?"
Ellerimi çırparak "Beraber birşeyler yapıcağız ben, Cem, Rüzgsr ve Yağmur. Sizde Özgür ile gelin." Dedim.
İdil surat asarak bana baktı.
"Çok isterdim ama Özgür hastaydı ve sanırım gelemez."
Özgür gelip gelmemesi beni açıkcası pek etkilemedi ama İdil gelse çok iyi olurdu.
"Bende gelebilir miyim ablaa?"
Gülümseyerek Selin'e baktım.
"Üzgünüm seni başka zaman çağırırız yada sen Derin'in gelmesini beklersin. Ben Cem abin ile konuşacağım ve Derin'in gelmesini söylerim brlki gelir."
Başını salladı ve oda gülümsedi.
"Tamam."
İdil'e Özgür ile konuşmasını söyleyip odama geri döndüm. Kalbim sanki Cem'in hareketleri, sözleri ve gülüşüyle atıyordu. Kapımı kapattım ve kendimi yatağa bıraktım. Belki biraz kitap okumak iyi gelirdi. Ah telefonumda yanımda olsaydı müzik dinlerdim ne güzel. Umarım Cem'in yanındadır ve o açmayı becermemiştir. Şifreyi bulabiliceğini hiç zannetmiyorum çünkü onun için zordu. En son şifremi bulmasından sonra 'Kendini beğenmiş' yapmıştım. Gülerek elime son zamanlarda elimden eksik olmayan ama bu aralar ağlamaktan okuyamadığım kitabı aldım.
***
Gözümü hafiften açıp karşımda duran ayıcığa baktım. Dün gece kitap okuduktan sonra bir türlü uyyuyamamıştım. Gece saat bilmem kaçlara kadar uyanık kalık tavana bakmış ve bilgisayarda gezinmiştim. En sonunda Cem'in bana yılbaşında aldığı mavi ayıcığa sarılarak uyuyabilmiştim. Yataktan fırladığım gibi banyoya gittim ve saçımı başımı düzeltip altıma mavi renkli kot pantolonumu üstüme de üzerinde 'crazy' yazan T-shirt'ü giydim. İdil kahvaltıyı hazırlamıştı. Beraber kahvaltı ettik. İdil Özgür'ün kesin gelemeyeceğini ve kendisininde Selin ile evde kalmak zorunda olduğunu söyledi.
Okul çantamıda aldıktan sonra evden çıktım. Bugün servisle gitmem iyi olurdu çünkü Cem ortalıklarda yoktu ve yürüyerek gitmek pek işime gelmiyordu.
Birkaç dakika servisi bekledikten sonra geldi ve bindim. En arkada Cihangir'i görünce gülümsedim ve boş olan yanına oturdum.
"Vayy Hayel. Ne haber?"
Gülümseyerek servise göz gezdirdim.
"İyi senden?"
Oda gülümseyerek " Bende iyiyim." Dedi.
"Bufün sanki mutlulıktan ölücek gibisin. Yoksa tahmin ettiğim gibi Cem ile barıştın mı?"
Ellerimi çırparak evet diye bağırdım. Cihangir'de çok sevindi. Yol boyunca onunla konuştuk. Sonra okula gelince ikimizde vedalaşıp sınıflarımıza gittik. Okula girerken etrafımdakilerin tuhaf bakışlarına marus kalmıştım ama neden öyle baktıklarını anlamamıştım. Sınıfa girerken koridorun başında sırtında çantası ile Cem'in geldiğini gördüm. Oda beni görünce sırıttı ve yanıma geldi.
"Günaydın maviş."
Bende gülerek " Günaydın." Dedim.
Sınıf kapısını tıklatım içeri girdim. Tarih hocası içerideydi. Gözlerimi devirerek sırama doğru geçtim.
"Ooo Hayel Hanım ve Cem bey sınıfımıza geldiler. Nasılsınız? İçicek veya yiyicek birşey ister misiniz?"
Sırama çantamı koydum ve Cem'de benim yanıma çantasını koydu.
"Geç kaldığımız için özür dilerim hocam."
Hoca bizi aldırmadı ve bıkkınca nefesini dışarı verip tahtaya birşeyler yazmaya başladı. Herkesin bakışları bizim üzerimizdeydi. Sırama oturduktan sonra arkamı dönüp Yağmur'a birşey diyecektim ki o surat ifadesi beni susturdu. Birşeyler anlatmak istermiş gibi bakıyordu ama anlamadım.
"Neler oluyor?"
Sorumla beraber kapı çalındı ve herkes o tarafa döndü. Kapıdan tanıdık bir yüz, tanıdık bir beden ve tanıdık bir korku girince gözleirm yerinden çıkıcak gibi fırladı. Nee?!!
"Merhaba."
Olamaz değil mi? Bu imkansız. Kapıdan giren sırtında okul çantasıyla Berk olamaz yani! Hayal veya kabus mu? Ağzım açık birşekilde Cem'e baktım. Kafasını kaldırmış koyulaşan gözleriyle Berk'e bakıyordu. Oda oldukca şaşırmış olmalıydı.
"Aaa yeni öğrencimizde gelmiş. İçeri girsene Berk."
Berk'in gözleri beni ve Cem'i bulunca pislik birşekilde sırıttı ve kapıyı kapatark içeri girdi.
"Çocuklar yeni arkadaşınız Berk ile tanışın. Aramıza Ankara'dan katılıyor. Normalde bir üst sınıfta olması gerekiyordu ama tekrardan okuyor. İstediğin yere geçebilirsin Berciğim."
Şaşkınlığım hâlâ üzerimdeyken onun yanımdan geçip arka sıraya oturmasını izledim. Sanırım herkesin nednen bana tuhaf tuhaf baktığını anlamıştım. Berk okula kayıt olmuştu ve bizim sınıftaydı. Herşey düzeldi derken bu onarılan duvara tekrar darbe indirilmesi gibi miydi? Ah hayır buna izin veremezdim. Bu mutluluğumun elimden alınmasına izin veremezdim.
"Sikicem böyle işi ha."
Cem'in sinir olmuş ses tonunu duyar duymaz ona döndüm. Rüzgar arkadan ona birşeyler söyleyip sakin olması konusunda omzundan turuyordu.
"Cem sakin ol. Bunu bilmiyordum. Şaka falan mı?"
Cem bana aldırmadan masaya başını gömdü ve ellerini daçlarına daldırdı. Ben de tam dönüp sıkıntılıca Berk'e bakıcakken ayağıma bir kağıt düştü. Kağıt nereden geldi diye Yağmur'a baktım. O atmamıştı çünkü Rüzgar ile konuşuyordu. Arkaya döndüğümde zberk'in bakışlarının üxerimde olduğunu gördüm ve ciddiyetle ayağıma düşen kağıdı gösterdi. Yavaş ve tereddütle kağıdı yerden alıp sıranın altında açtım.
-Duyduğuma göre herşey yoluna girmiş ve hatika gidiyormuş. Eee tabii herkes bir ay ışığında ıslak birşekilde öpüşmek ister. Ama emin ol ben sana bundan daha fazlasını yaşatabilirim güzelim. Biraz değişmeye karar verdim. Mesela bu değişimime yardım edebilirsin. Seninle değişmek fazla eylenceli olur. Hem artık aynı sınıftayız. Herşey yolunda derken beni unutma diyim bari son olarak.
Notu okuduktan sonra Berk'e bakmadan kağıdı avucumun için top yapıp sıktım. Bu kadar olmaz. Pislik şerefsiz. Birde seninle değişmek eylenceli olur diyor. Piç kurusu! Artık ondan korkmuyordum çünkü onun yanında kendimi güvende hissettiğim Cem'im vardı. O piçe kanmayacaktım ve Cem'i kaybetmeyecektim.
SELAM :D ÇOK AZ YORUM VE VOTR GELMESİNDEN DOLAYI YENİ BÖLÜM İÇİN 8 VOTE VE 4 YORUM İSTİYORUM. UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENMİŞSİNİZDİR...

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin